29 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kan kanseri: Yeni bilgiler ve tedaviler Viyana Üniversitesi Onkoloji Bölümü uzmanları, kesin tedavisi olmayan ve yaşama şansı üçdört yıl olarak bilinen multiple miyelom (MM) kan kanseri konusunda yeni bilgiler elde etti ve farklı risk kategorilerini ayırt ettiler ve böylece hastalığın süreci önceden bilinebilecek... Bu hastalık ikinci sıklıkta rastlanan kan kanseridir, kemik iliği hücrelerinde gelişir. Bilim adamlarına göre ise keşfedilen yeni tedavi olanakları sayesinde hastaların yaşam kalitesi iyileşebilecek ve yaşam süresi uzayacak. Avrupa’da 31.000’in kadar MM hastası var, hastaların çoğu altmış yaşın üzerinde, sadece %3’ü 40 yaşından genç. MM tedavisi yaşa göre değişmekte. 65 yaştan genç hastalar yüksek dozda kemoterapinin ardından kök hücre nakli ile tedavi edilirken, 65 yaş üzeri hastalar kemoterapi ve kortizon ilaçlarıyla iyileştirilmeye çalışılmakta.. Bu yöntemler komplikasyon riski içeriyor, ayrıca boyun bölgesinde damara takılan sonda da hastaları rahatsız edici. Doğrudan doğruya kanserli hücreleri hedef alan Thalidomid ile yapılacak kemoterapi MM tedavisi için kullanılmaya başlandı. Uzmanlar ayrıca yeni bir ilaç olarak Bortezomib ilacının standart terapilere yanıt vermeyen hastalarda etkisinin görüldüğünü belirtti. İki ilacın da yan etkisi nedeniyle, henüz test aşamasında olan Lenalidomid ilacının daha iyi olduğu görüşünde. Zümrütten Akisler A. M. Celal Şengör Eski İTÜ Rektörü Gülsün Sağlamer'e ABD'den Onur Bugün gene güzel bir haber geldi üniversitemden. Zaten güzel haber alabilmek için artık üniversite camiası dışına asla çıkmamak gerekli gibi geliyor. 24 Şubat 2006 tarihinde İstanbul Teknik Üniversitesi'nin geçen iki dönem üst üste rektörlüğünü yapmış olan ilk kadın olmak şerefinin de sahibi Mimarlık Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Gülsün Sağlamer'i Amerikan Mimarlar Enstitüsü (AIAAmerican Institute of Architects) onur üyeliğine layık gördüğünü ilân etti. Gülsün Abla (rektörlüğü süresince bile kendisine başka türlü hitap etmediğim için, kendisini tanıdığımdan beri nasıl hitap ettiysem aynısını burada da sürdürüyorum) bu yıl seçilen 13 onur üyesinden biri. Üyelerin ülkelere dağılımı da şöyle: 1 Avusturya, 3 Fransa, 2 İngiltere, 1 İsrail, 2 Japonya, 1 Kolombiya, 2 Kore ve 1 Türkiye. Zaten, bildiğim kadarıyla Türkiye'nin bu kurumda iki şeref üyesi var. Biri Türk mimarlığının ve tarihçiliğinin abidevi isimlerinden Doğan Kuban, diğeri de şimdi Gülsün Sağlamer. İkisi de İTÜ'lü, üstelik Gülsün Abla Doğan Hoca'nın öğrencisi. Bu onura kişiler niçin layık görülürler? Onur üyeliği, Amerikan Mimarlar Enstitüsü'nün bir üyesine verebileceği en büyük şeref. Bunu mimarlığa ve topluma hatırı sayılır bir katkı yapmış kişilere veriyorlar. Bunun için şu aşağıdakilerden en az birini gerçekleştirmiş olmak gerekli: duran bir proteinin üretimini denetliyor. H faktörü varyantlarını taşıyan insanlarda ise, enfeksiyona bağlı iltihapların kontrolü daha zor olduğu için, yaşlılıkta makula dejenerasyonuna yol açabilmekte. Bilim adamları şimdi reaksiyonunda önemli rol oynayan diğer genleri de gözlemlediler ve 1300 kişinin genetik analizi sayesinde ikinci gen olan B faktörü de saptandı. H faktörü enfeksiyonun ardından bağışıklık tepkisini durdururken, B faktörü ise bu tepkiyi etkinleştiriyor. Bilim adamları makula dejenerasyonlu hastaların %74’ünün H veya B faktörü riski taşıdığını saptadı. tirdikleri yeni bir aşı, küçük çocukları ortakulak iltihabından koruyor. Bu iltihap küçük çocuklarda çok sık görülüyor. Yeni aşı, 3 ila 15 ay yaşlarındaki 5000 çocukta denendi. Aşılanan çocuklar arasında sadece 333 çocuk ortakulak iltihabına yakalanırken, kontrol grubunda hastalanan çocuk sayısı 499. Hradec Kralove Üniversitesi’nden Roman Prymula’nın açıklamasına göre iki yıl sonra aşılanan çocuklarda, kontrol grubuna kıyasla üçte bir daha az ortakulak vakası görüdü. Ortakulak iltihabında en önemli hastalık etkenleri Streptococcus pneumoniae ve Haemephilus influenza olduğu bilinmekte. Aslında bunlara karşı varolan aşıların küçük çocuklarda çok etkili olmadığı biliniyor. Ağız kanserine tükürük testi Los Angeles’taki Kaliforniya Üniversitesi bilim adamları ağız bölgesinde gelişen kanserin erken HANGİ KRİTERLERE GÖRE 1. Mesleğin estetik, bilimsel ve pratik etkinliğini arttırmak 2. Mimari eğitiminin, öğreniminin ve pratiğinin standartlarını yükselterek planlama ve inşa san'atını ve bilimini ilerletmek. 3. İnşaat endüstrisiyle mimarlık mesleğinin eşgüdümünü sağlamak. 4. Çevrelerinin iyileştirilmesini sağlayarak insanların yaşam standartlarını yükseltmek. 5. Mesleğin topluma verdiği hizmeti sürekli arttırmak. Eh, İTÜ'de son on yıldır yaşayan herkes, pek bir sevimsiz olan kampusun günden güne şirinleştiğine, iyi hizmet veren bir sürü eliyüzü düzgün binanın yapıldığına, son ikiyüzotuz yıldır (!) ihmal edilen kütüphaneye nihayet adam gibi bir el atıldığına (Gülsün Abla'ya sık sık dediydim: Bir tek bu bile onun adını İTÜ tarihinde ölümsüz yapmaya yeter), akademik standartların yükseltilmsi için (Türkiye gibi akademik kalite kavramını asla anlayamamış bir toplum içerisinde bile) canla başla çalışıldığına ve bu konuda ciddi mesafeler alındığına, kreşten liseye, oradan üniversiteye, konservatuvara, İTÜ'nün eski birimlerinin canlandırıldığına ve yenilerinin ilave edildiğine şahit olmuştur. Aslında bunlar hemen benim aklıma geliverenler. Gülsün Abla'nın yaptıkları koca bir kitabı dolduruyor. Ortakulak iltihabı için yeni aşı "The Lancet" dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, Çekli bilim insanlarının geliş dönemde teşhisi için yeni tükürük testi geliştirdi. Araştırmacılar, 100 hastanın tükürük örneğini inceledi ve RNA’daki dört molekülün kesin tanıya izin verdiğini buldu. RNA moleküllerinden dört tanesiyle, ağız kanseri %82’lik doğru olarak teşhis edildi. Tükürük testi sayesinde doku örneği gereksiz kalıyor ve hastalık, belirtiler ortaya çıkmadan önce teşhis edilebiliyor. Ağız kanseri belirsiz semptomlar yüzünden geç safhalarda teşhis edilmekte. Hastaların yaşam beklentisi hastalığın teşhisinden sonra beş yıl kadar. Oysa erken safhada teşhis edilen ağız kanserinin %8090 oranında tedavi edilme olasılığı söz konusu. Tükürük testinin pratikte uygulanabilecek şekilde geliştirilmesine çalışılıyor. Hazırlayan: Nilgün Özbaşaran Dede BU HİZMET AFFEDİLMEMELİ! Gerçi rektörlüğünün son iki yılı tüm üniversitelerimiz için olduğu gibi fevkalade talihsiz bir döneme geldiydi: Gülsün Abla AKP hükümetiyle çalışmak zorunda kaldı ve hattâ, yanılmıyorsam, Sayın Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Bey ve Sayın Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer Bey ile diyalog tesisine bile (bazı yakın dostlarının tüm ikazlarına rağmen) teşebbüs edecek kadar fedakârlık gösterdi; sonunda neredeyse sağlığından oluyordu. Fakat İTÜ rektörü olarak Gülsün Abla sırf İTÜ'ye çalışmadı. Yurtdışında pek çok kuruluşta da hem üniversitemizi hem de ülkemizi başarıyla temsil etti. Sanırım aldığı önemli ödül tüm bu başarılarının ve didinmelerinin uygar dünya tarafından taçlandırılmasıdır. Peki şimdi Türkiye ona ne yapacaktır? Vallahi herhalde, Gülsün Abla'nın bir açığını arayıp bir şekilde onu mahkemeye sevketmenin, hattâ mümkünse yakapaça kadınlar koğuşuna yollamanın bir yolunu bulmalıyız. Malum, son günlerde moda bu. Rahmetli Ratip Berker Hocamız "Bazılarının husumeti bana şeref verir" derdi. Gülsün Abla da fevkalâde yarışma hırsına sahip bir insan olduğu için, herhalde Yücel Aşkın Hocamızı kazandığı onurda yalnız bırakmak istemez. Olur mu olur! Bakalım o zaman Amerikan Mimarlık Ensitüsü küçük dilini nasıl yutar, görürsünüz. 993/5 1 Nisan 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle