Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TartışmaEditöre Mektup DOÇENTLİK SINAVLARI Akademik yükseltmeler ve atamalar on yıllarda doçentlik sınavlarında bazı değişiklikler yapılarak, doçentlik başvuruları için yeni kriterler belirlendi. Bu kriterlere göre; adaylara uluslararası atıf indeksi (SCIexpanded) tarafından taranan dergilerde belli sayılarda yayın yapma zorunluluğu getirildi. Ayrıca, jürilerin oluşturulmasında "uluslararası düzeyde yayın yapan kişilere öncelik verilmesi" ilkesi benimsendi. Bir diğer kritere göre de doktora hocalarının jürilerde bulunmamasıdır. Bu etik açısından doğrudur. Diğer bir yenilik ise; bir jüri üyesinin diğer üyeleri bilmemesidir. Jüri üyeleri, aday aracılığı ile diğer üyeleri anında öğrenebildiğinden, bu uygulamanın çok sağlıklı bir uygulama olduğu kanaatini taşımamaktayım. Ayrıca adayın doktora hocası, jüri üyelerini bildiğinden, zaman zaman diğer jüri üylerine ulaşabilmekte ve adayın ne kadar çalışkan, saygılı gibi özelliklerini sıralayabilmektedir. Eserlerden geçme kriterinde en önemli nokta, adayın doktoradan sonra belli sayıda yayın yapmasıdır. Jüri üyelerinin önemli bir kısmı, eğer yayın sayısı tutuyorsa "aday yayın açısından yeterlidir" diyebilmektedir. Öngörülen makale sayısı, adayın doçentliğe müracaat edebilmesi için gerekli baraj sayısıdır. Burada sayıdan ziyade adayın yapmış olduğu çalışmaların kalitesinin birinci sırada irdelenmesi gerekmektedir. S Bazı öğretim üyelerimiz, duygusal davranarak objektif rapor yazamamaktadır. Bu nedenle sınav öncesi jüri üyelerinin bir araya gelerek, adayın çalışmalarını tartışıp ve adayın eserleri hakkında ortak bir rapor hazırlamaları en doğru bir işlemdir. Bu kadar zor koşullarda görev yapan üniversiteler, hiç bir şey yapmamış, çok fazla patent alamamış olsa dahi en azından bu ülkenin doktorunu, mühendisini, hukukçusunu, ekonomistini, temel bilimcilerini, öğretmenlerini, siyasilerini.. yetiştirmeye devam etmektedir. ki değeri düşük, kalitesiz dergilerde yapılan yayın sayılarının arttığını da gözlemekteyiz. İstatistiki değerlendirmeler, Türkiye adresli yayınlarda yılda %20 civarında ciddi bir artış gözlenirken, bunlara yapılan atıflarda aynı oranda artışın görülmemesidir. Bugün doçentlik sınavlarında uygulanan kriterler, etik dışı davranışları tetikleyen bir durum ortaya çıkarmıştır. Neler yapılabilir? Örneğin, her yıl anabilim dallarında tek bir doçentlik jürisi kurulabilir. Bu jüri bilimde saygınlığı kanıtlanmış 78 kişiden oluşabilir. Her yıl jürinin 2 veya 3 elemanı değiştirilebilir. Örneğin, Fizik katıhalden doçentliğe 10 aday müracaat etmiş ise, adayların hepsi madığına karar verir. Burada ölçü ne olmalıdır? Ölçü o jüriyi oluşturan kişilerin kafasında ve vicdanındadır. Eğer, bilimde Batı standartlarını yakalamak istiyorsak, doçent adaylarının doktora sonrası tek başına veya kendi öğrencileri ile muhakkak yayın yapmaları talep edilmelidir. Doçentlik sınavları yıllardır Ankara, İstanbul ve İzmir gibi illerde yapılmaktadır. Halbuki, bugün Anadolu üniversitelerinin çoğunda yeterli sayıda öğretim üyesi bulunmaktadır. Doçentlik sınavlarının daha yaygın bir şekilde Anadolu ünivesitelerine kaydırılması şarttır. Bu uygulama, Anadolu üniversitelerini tanımayan hocalarımıza, o üniversiteleri daha yakından tanıma fırsatı sağlar ve bazılarının Anadolu üniversiteleri hakkındaki önyargılarını da bertaraf etmiş olur. ATIFLAR Bir bilim insanının kalitesini yayımladığı bilimsel makale sayısı ile değerlendirmek doğru değildir. Çünkü makale yayımlamak sahadan sahaya farklıdır. Bir sahada yayın yapmak çok kolay, başka bir sahada zor olabilir. Atıf sayıları kişi hakkında daha doğru bilgiler verebilir. Yalnız atıf sayılarının doğru irdelenmesi gerekir. Tabii ki burada da farklı disiplinlerden olanlar birbirleriyle kıyaslandığı zaman yanlış bilgiler ortaya çıkabilir. Örneğin, biyolojik sahalarda atıf sayıları daha fazladır. Sosyal alanlarda atıf sayıları genelde düşüktür. Atıf sayılarını değerlendirirken, 1) Kişinin hocası ile yaptığı yayınlara yapılan atıflar 2) Kendi kendine yapılan atıflar 3) Türkiyede yapılan çalışmalara başkaları tarafından yapılan atıflar 4) Kişinin çalıştığı sahada atıfların genel durumu dikkate alınmalıdır. Bunlar ayrı ayrı incelendiği zaman, kişinin bilimsel seviyesi değerlendirilebilir. Aksi halde yanlış sonuçlar elde edilir. Son aylarda tartışmaya açılan hdeğerleri bunu açık olarak ortaya koymaktadır. ÖĞRETİM ELEMANLARININ İSTİHDAMI Üniversiteler, araştırıcı istihdamında maalesef çoğu kez kendi elemanlarını tercih etmektedirler. Bunun altında yatan bazı nedenler vardır. 1) Kendi elemanını koruma duygusu 2) Hocanın işlerini devam ettirecek güvendiği birisinin yanında devam etmesi 3) Dışa karşı kapalılık 4) Seçimler Üniversiteler, evrensel, farklı kültürlerden gelen kişilerin bir çatı altında toplandığı ve çeşitliliğin olması gereken yerler olmalıdır. Gelişmiş ülkelerde, mezun olduğu üniversitede kariyer yapana rastlanmaz. Bunu ne kurum, ne de kişinin kendisi ister. Ülkemizde ise olay bunun tam tersidir. Bir kişi doktora yaptığı bir bölümde, kariyerine devam etmemelidir. Bunun bazı sakıncaları vardır. 1) Araştırıcı, doktorasındaki araştırmalara devam eder. Sonuçta bir bölümde benzer konuları araştıran birden fazla hoca çıkar ki buna gerek yoktur. O bölümde monotonluk ve hantallaşma başlar. Yurtdışında kadrolar ilan edilince, aranan kişiden yapması beklenen araştırma sahası da ilan edilir. Bu bölüme bir zenginlik getirir. Böyle bir uygulama henüz kültürümüze girmiş değildir. 2) Hocalar, Türkiyede kendi yetiştirdikleri elemanların kendi bölümlerine atanmaları için her türlü kulis faaliyetlerini yürütürler. Hoca yetiştirdiği elemana bir öğretim üyesi gözüyle bakmaz. Ona her zaman elinin altında, hatta emrinde işlerini yürütecek bir RAPOR OBJEKTİF OLMALI Bazı öğretim üyelerimiz, duygusal davranarak objektif rapor yazamamaktadır. Bu nedenle sınav öncesi jüri üyelerinin bir araya gelerek, adayın çalışmalarını tartışıp ve adayın eserleri hakkında ortak bir rapor hazırlamaları en doğru bir işlemdir. Bilimsel araştırma yapmayanlar doçentlik sınavlarına girmemelidir. Bu ilkenin ciddi bir şekilde uygulanması, üniversitelerimizde araştırma kimliğine sahip öğretim üyeleri ile araştırma yapmayanlar arasında bir farklılığın olduğunu göstermek için atılan ilk adım olacak ve daha sonraki yıllarda da araştırma yapan bilim insanlarının statülerinin, yalnız ders veren hocalardan farklı bir konuma getirilmesine yardımcı olacaktır. Bugünkü uygulamalarda, "sıfır" dış yayını olanlar doçentlik sınavlarına girmektedirler. Aksayan diğer bir husus, farklı jürilerin oluşturulması ve bunların bazılarının objektif kararlar alamamasıdır (jüri toplanmadığı için). Adayın, "Ben şu jüride olsaydım geçerdim.".... "Şunlar benim jürimde olduğu için şansım yoktu.".. gibi lafları etmemesi gereken bir ortamın yaratılması şarttır. Bugün 3 adet kalitesiz yayınla eserler aşamasında başarılı olanların yanı sıra, kaliteli yayınlar ile eserlerde takılan adaylar vardır. ETİK DIŞI DAVRANIŞLAR Araştırıcılar, yükseltilmeleri için belli bir sayıda makale yayımlanmaya zorlanırsa, etik dışı davranışların da beraberinde geleceği kaçınılmazdır. En çok gözlenen etik dışı davranışlar aynı jüri tarafından değerlendirilmelidir. Bu uygulama, jüri üyelerine elbette fazla yük getirecektir. şunlardır. 1. Hak etmeyen kişilerin isimlerinin makalelere yazılması, 2. İki grubun karşılıklı olarak isimlerini makalelere yazması, 3. Yayın dublikasyonu, 4. Masa üstü yayıncılık, verilerle oynama ve benzeri işlemler. Etik dışı davranışlar, kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Ciddi önlemlerin alınması gerekmektedir. Bunun önüne geçilemediği takdirde, çok daha çarpıcı olaylarla karşılaşmamız kaçınılmazdır. Etik dışı davranışlar bir şekilde dergi editörlerine de ulaşmakta ve Türkiye’nin bilimdeki itibarı şimdiden ciddi bir şekilde zedelenmektedir. Birbirlerine karşılıklı editörleri suçlayan bilim insanlarımız bu ülkeye ciddi zararlar vermektedirler. ÖLÇÜ KAFADA VE VİCDANDA Bu durum, bilimle uğraşan insanlar için angarya olmamalıdır. Üyeler gerekirse 34 gün veya bir hafta bir üniversitede veya başka bir yerde bir araya gelmeli, topluca adayların eserlerini değerlendirmeli ve akabinde gerek gördüğü adayları hemen sınava çağırmalıdır. Burada eşitlik ilkesi sağlanmış olur. Böyle bir durumda, adayların doçentliğe müracaatı için, şu kadar yayın v.s. gibi sayısal koşulların ortadan kaldırılması gerekir. Jüri, adayın doktoradan sonra yapmış olduğu eserleri inceler ve adayın yeterli olup ol KALİTESİZ YAYINLAR Sınavlara müracaat etmek için dallara göre değişen yayın sayısı getirildiğinden, et 993/20 1 Nisan 2006