01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ooof off line Tanol Türkoğlu ([email protected]) Kitap Bilime Adanmış Bir Ömür: Muzaffer Aksoy Hazırlayanlar: Nursel Duruel, Prof. Dr. Çiğdem Altay, Prof. Dr. Orhan Ulutin Türkiye Bilimler Akademisi, Akademi Konseyinin aldığı bir karar doğrultusunda şeref üyelerinin yaşam öykülerini kitaplaştırarak Cumhuriyet Türkiyesi’nin bilimsel gelişmelerine katkısı olmuş olan bilim insanlarını topluma tanıtmayı amaçlamaktadır. Yaşamlarını bilime adayarak sürdüren bu insanların genelde toplumun, karar vericilerin ve basının ilgi alanının dışında kaldığı bilinmektedir. Ancak Türkiye Bilimler Akademisi, ülkemizin hiç de kolay olmayan koşullarında ortaya koydukları nitelikli, bilim dünyasında kabul ve taktir gören eserleriyle ülkemizin uluslararası toplulukta saygınlık kazanmasında rol oynayan, yaşam biçimleriyle çevrelerine ve öğrencilerine örnek olan bu insanları toplumumuzun daha iyi tanıması gerektiğini düşünmektedir. Onların yaşamlarını, bilime yönelme nedenlerini, kendileri için belirledikleri hedefleri bu hedeflere ulaşmada gösterdikleri çabaları, başarıları, karşılaştıkları güçlükleri vb. anlatan, irdeleyen kitapların bu bilim insanlarımızın daha gerçek kimliklerini ortaya koyacağına inanılmaktadır. “Yaşam Öyküleri” dizisi kapsamında yayımlanmakta olan Prof. Dr. Muzaffer Aksoy’un yaşam öyküsünü, çalışmalarını, bilim ve insan sağlığına getirmiş olduğu önemli açılımları anlatmaktadır. Erken Cumhuriyet kuşağının bir temsilcisi olarak, 1930’lu yıllarda üniversitede Alman hocalarından özellikle Eric Frank’tan feyiz alan M. Aksoy, genç bir hekim olarak Mersin Devlet Hastanesi’nde görev üstlenmiş, bu görevi sırasında yaptığı gözlemlere dayalı çalışmalarını dünyanın en saygın bilim dergilerinde yayımlatmıştır. Tıp ve bilim dünyasında yankılar yaratan bu çalışmalara, daha sonraki İstanbul Tıp Fakültesi’ndeki öğretim üyeliği sırasında işyerlerinde yürürttüğü çok kapsamlı araştırmalar da eklenmiştir. Benzenin işçilerde kan bozuklukları ve kan kanserine yol açtığına ilişkin olarak ortaya koyduğu bilimsel kanıtlar, yurtdışında, özellikle ABD’de iş sağlığı mevzuatında yeni düzenlemelere yol açmıştır. Muzaffer Aksoy’un mesleğiyle ilişkili bu ve buna benzer konular kitapta ayrıntılarıyla ele alınmaktadır. Bu kitap aynı zamanda, Muzaffer Aksoy’u hekim, dost, eş, baba, kısaca insan olarak da onu tanımamış olanlara tanıtmakta, tanımış olanlarda ise sıcak, ilkeli, bilge kişiliği olan özlemi depreştirerek onun eksikliğini derinden hissettrmektedir. Prof. Dr. Engin Bermek Sizin Şifreniz Ne? Kasa sırasında şöyle bir sahneye tanık oldum: Önümdeki müşteri öğle yemeği için tepsisine aldığı yemeklerin parasını banka kartı ile ödemek istedi. Kasadaki görevli, kasanın biraz gerisindeki POS cihazını kullanırken, müşteriye şifresini sordu. Bayan müşteri şifresini yüksek sesle görevliye söyledi. Görevli işlemi tamamladı, kartı iade etti. Banka kartlarının ilk çıktığı 80’li yıllardan beri varolan bir imkân (bankadaki hesabınızda duran parayı kullanarak doğrudan ödeme yapmak) son aylarda TV'lerde çıkan reklamlar vesilesiyle yepyeni bir imkân ya da hizmetmiş gibi tanıtılmakta ve tüketicileri cüzdanlarında nakit taşımak yerine banka kartı kullanmaya sevk etmekte. Aklınıza ilk gelen soru şu olabilir: Madem yıllardır bu imkân vardı; neden kimse bugüne dek bundan bahsetmedi (ne oldu da şimdi birden revaçta)? Bu sorunun temel cevabı enflasyon! Birkaç yıl öncesine kadar bankadaki vadesiz hesabınızda ortalama kaç para tuttuğunuzu anımsayın. Büyük bir olasılıkla mevduatınızı ya bono, dövizde ya da gecelik repoda tutuyordunuz. Aksi taktirde paranız her gün değer kaybediyordu. Oysa enflasyonun son dönemde tek haneli değerlere düşmesi ile vadesiz hesapta daha çok para tutma "olasılığı" da yükseldi. Bu durumda nakit taşıma (ve onu kaybetme, çaldırtma) riskine karşılık banka kartı kullanmak, önemli bir avantaj olarak karşımıza çıkmakta. SORUN NEREDE? Elbette bir noktayı atlamadan! Şifre. Yukarıdaki örnekte de olduğu üzere şifrenin uluorta söylenebilecek bir kavram olarak değerlendirilmesi devam ederse inanıyorum ki kısa sürede sokaklardaki kapkaç olayları kadar sıklıkta yeni bir hırsızlık olayını da gündeme getirecek: Şifre kaptırma! Öncelikle konunun çok basit bir sebepten kaynaklandığını belirtmek gerek. Şifre girmek için POS cihazının yanı sıra tuştakımına da gereksinim olması. Alışveriş yaptığınız dükkanların kasa bölümüne baktığınızda ne görüyorsunuz? Bir sürü POS cihazı. Neden bir tane değil de bir sürü? Çünkü o dükkan birden çok banka ile çalışıyordur ve her bankanın taksit uygulamasından istifade edebilmesi için o bankaya ait POS cihazını edinmesi gerekir. Hal böyle olunca ve işin içine bir de şifre girmek için tuş takımı aparatı da eklenince mağaza yöneticileri şöyle pratik çözümler üretmeye başladı. Bu cihazları müşterinin kasada ödeme yaparken erişebileceği bir yere koymak yerine, dükkanın o kısmında uygun bir yere koymak. O uygunluk müşterinin tuş takımının başına gelip şifresini kendisinin girmesini engellediğinden de havada uçuşan şifreler... Kart şifresinin evinin anahtarı kadar değerli bir şey olduğunu henüz bilmeyen ya da kavrayamayan müşteri için bu durum ciddi sorunlar doğurabilir. Nasıl mı? Basit bir örnek vereyim: Şifrenizi söylediğiniz kasiyer onu bir kenara not edebilir. Siz o mağazadan çıktıktan sonra, kasiyerin işareti ile sizi takibe alacak birileri uygun bir anda içinde kartınızın da olduğu çantayı kapkaçlayabilir. Kartınız da şifreniz de artık hırsızların elinde. Siz bankanızı arayıp kartınızı iptal ettirene kadar hırsızlar en yakın ATM'ye gidip işlem yapabilir ve böylece hesabınızdaki parayı çekebilir.Doğru kart ve doğru şifreyi alan ATM parayı hırsızlara verecektir ve bu durumda siz parayı çekenin kendiniz olmadığını bankanıza ispat edemeyeceksiniz. İktidarların üniversiteleri... Baştarafı 20. sayfadan Üniversitenin bütün birimleri fotokopi çekeceğim diye istenen sürede belgeleri yetiştirmek için 34 ay adeta felç oldu. Üstelik dekanlar, idareciler, öğretim elemanları bir bir Ankara’ya çağrılarak ifadeleri alındı, bu süreçte hoş olmayan durumlar gergin dakikalar geçti, komisyon üyelerinden biri bir bayan dekana tamamen tıbbi bir konu olan "olgun kadın kalçası" konusunda sözüm ona soru yöneltti, bir başka komisyon üyesi vekil de ifadesini aldığı öğretim üyesinden istediği cevabı alamayınca "buraya düğüne mi geldiniz!" dedi!.. Bu da yetmedi komisyon 16.01.2005 tarihinde Samsun’a geldi, rektörün 5 saat ifadesini aldı. Peki bu sayın vekiller bu hakkı nereden alıyor, yasal mevzuat buna izin veriyor mu? 82 anayasasının 98.maddesinde "Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan incelemeden ibarettir" der; yani meclis araştırma komisyonu sadece inceleme yapabilir ötesi yargının alanına girer, yine 82 anayasasının 130.maddesinde üniversiteler hakkında "Üniversite yönetim ve denetim organları ile öğretim elemanları; Yükseköğretim Kurulunun veya üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan makamlarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamazlar." denerek hiçbir kuruma tanınmayan ayrıcalık ve özel konum üniversitelere tanındı. Tabi burada amaç, üniversitelerin hiçbir politik ve dini baskı olmaksızın özgürce bilim yapabilmeleri, siyasileriniktidarın etki alanı dışında bırakılmalarıdır. Diğer taraftan bilimsel gerçekler demokrasiyleparmak hesabıyla test edilemez, üniversiteleri meclis denetleyemez bu bilimsel özerkliğe aykırı düşer. Üniversiteler doğaları gereği iktidarlarla iyi geçinemezler, iktidarların görevi üniversiteleri hırpalamak değil onlara daha fazla kaynak yaratıp önerilerinden, gücünden projelerinden ya989/22 4 Mart 2006 rarlanarak ülkenin refah düzeyini artırmak olmalıdır. Zira üniversite direkt ya da dolaylı olarak toplumun çok geniş kesimlerini ilgilendiren bir kurumdur. Genç nüfusun büyük bir çoğunluğu üniversiteye girme telaşındadır, diğer önemli bir kısmı üniversitede öğrenim görmektedir, nüfusumuzun önemli bir kısmı da bu üniversitelerden mezun olup hayata atılmışlardır. MECLİS EN ÜST İRADE Mİ? Türkiye Cumhuriyeti kuvvetler ayrılığı (yasama, yargı, yürütme) üzerine kurulmuştur ve bu kuvvetlerin hiçbirinin diğeri üzerine bir üstünlüğü yoktur. Bu bağlamda meclisin üst iradeliğini de tartışmak gerekir. Şüphesiz buradaki üst irade kavramından, her şeyi yapmaya muktedir, anlamı çıkartılamaz. Meclis, yasama konusunda yani yasa yapma da üst iradedir. Ancak buradan da istediği her yasayı yapabilir anlamı çıkmaz. Yasalar Anayasa’ya uygun olmalıdır, ve bu konu da Cumhurbaşkanının onayına ve nihayetinde Anayasa mahkemesinin denetimine tabidir. Burada, yaşadığımız OMÜ örneğinde, başta YÖK olmak üzere üniversitelerimiz, bir nevi aşağılama, hırpalama kampanyasına dönüşen bu araştırma komisyonuna karşı gerekli tepkiyi ne yazık ki gösteremediler. Bugün en üst kurumumuz olan Cumhurbaşkanlığı makamının bile YÖK’e üniversitelere emredemeyeceği konusunda yüksek yargının kararı vardır. Dolayısıyla üniversiteler ve YÖK, bizzat Anayasadan kaynaklanan güçlerinin farkına varmalı ve ona göre kendilerini korumalıdırlar. Meclis araştırma komisyonu tarafından üniversiteyi asli fonksiyonundan uzaklaştıracak sayıda milyonlarca belge istenmesi, üniversiteyi ve rektörünü yıpratma amaçlı bu girişim karşısında YÖK’ün tavır alması gerekirdi. İktidarın istediği üniversiteleri hırpalamasına fırsat verilmemelidir. Prof. Dr. Sebahattin Bektaş [email protected] ŞİFRE DE SÖYLENİR Mİ? Nerede hata yaptınız? Şifrenizi yüksek sesle yabancı birine söylemekle. Oysa şifrenizin bilinmediği durumda kapkaççılar kartınızı çalsa bile banka kartı kredi kartı gibi şifresiz kullanılamayacağından hesabınızdaki paranın çalınma ihtimali olmayacaktı. O halde ne yapmalısınız? Çekingenlik gösterip de şifre girecek cihaz arkalarda bir yerde diye şifrenizi herhangi bir kimseye söylemeyin. Bunu kesinlikle yapmayın. Gerekirse o mağazayı bankanıza şikâyet edin ama şifrenizi kesinlikle başkasına söylemeyin. Banka kartınız, şifresi bilinmediği sürece kredi kartından daha güvenlidir. Banka kartınızı çaldırsanız bile şifresini bilmeyen hırsız onunla bir şey yapamaz. Oysa kredi kartınızı çalan birisi kimliğinizi, imzanızı taklit ederek, sizi (ya da bankanızı) zarara uğratabilir. Bilinçli olmak bu tür kazaların başınıza gelmesini en aza indirecektir. Bilinçli olmak ise doğal olarak bilgi sahibi olmaktan geçmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle