13 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İklim Araştırmaları GüncelTıp olasılığıdır. Grönland’daki erime, blok buzların kopmasını ve suya karışmasını kolaylaştırır. Oysa Grönland büyüklüğünde bir buzul levhası ile bunun en az 10 katı büyüklüğünde bir başka buzul levhasından oluşan Antarktika’da, kuzeydekine benzer bir kaldıraç etkisiyle daha büyük bir etkinin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır. Bir başka olasılık da buz levhalarının küçülmesiyle, kutuplardaki buzulların güneşten gelen enerjiyi yansıtacaklarına, bu enerjiyi emmeleridir. Bu arada bilim adamları 20 yıldan bu yana Kuzey Atlantik’teki tatlısu akıntılarına dikkat çekmeye çalışıyor. Bunlar yalnızca Grönland’dan değil, eriyen buzullardan da gelerek karalardan su kaçışını arttırıyor. Sonuçta tuzluluğun azalmasıyla, yüzey sularının yoğunluğu değişiyor. Bunun etkisiyle yüzey suları soğudukça alt tabakalara inme özelliğini yitiriyor ve Gulf Stream gibi okyanus akıntılarının oluşumu engellenmiş oluyor. Batı Avrupa’nın pek çok bölgesinde ılıman iklimin temel nedeni Gulf Stream’dir. Bundan hareketle, ılık havayı taşıyan konveyörün ortana kalkması pek çok felaketi de beraberinde getirebilir. Oşinograflar, geçen yılın sonlarına doğru, bu akıntı ailesi içindeki elementlerden birinin 1992 yılından bu yana yüzde 30 oranında yavaşladığını bildirmişti. Bunun uzun zamandır korkuyla beklenen senaryonun başlangıç noktası olma olasılığı ne kadar? Kimse bu konuda kesin bir şey söylemese de, önemli bir dönüm noktasında bulunduğumuz gerçek. Kaldı ki bilim adamlarının daha ortaya çıkaramadığı başka değişiklikler de olabilir. "Her gün yeni bir sürprizle karşılaşma düşüncesi beni ürkütüyor" diye konuşan Oppenheimer, "Bu tür değişikliklerin olmayacağını söylemek artık haddini bilmezlikle açıklanabilir. Nelerle karşılaşacağımız konusunda hazırlıklı olalım, çünkü bizler için bundan başka dünya yok" diyor. Reyhan Oksay Kaynak: Time, 27 Şubat 2006 Mustafa Çetiner geliyor" diyor. Bangladeş gibi alçak bölgelerde suların bu derece yükselmesi, 2004 yılındaki tsunamiyi küçük bir taşkın haline getirir. İlaç Maliyetleri... Geçen yıl hekimlik hayatında 52. yılını dolduran ve meslek yaşantımda her zaman kendisini örnek aldığım sevgili babam, aktif olarak hasta gördüğü son yıllarında eczacıların hiçbir tıbbi bileşik hazırlayamadıklarından ve eczanelerin bakkal dükkanı gibi çalıştığından yakınmaya başlamıştı. Gerçekten de dün eczacılar tarafından hazırlanan ilaçların tamamının yerini bugün ilaç sanayiinin hazır preparatları almış durumdadır. Dünya ilaç sektörünü oluşturan 118 çokuluslu şirketin 2002 yılı satışlarının toplamı 342 trilyon doları aşmaktadır. Bu inanılmaz satışın %53’ünü ilk 10 sıradaki ilaç tröstleri gerçekleştirmektedir. Bu şirketlerin ortalama net kâr oranları %29’dur. Ancak bu şirketler yine de araştırmageliştirme ve tanıtımpazarlama maliyetlerinin yüksek olduğundan yakınmaktadırlar. Nitekim, ABD’de 19952000 yılları arasında ilaç tanıtımına harcanan paranın 65 milyar dolardan 132 milyar dolara yükseldiği belirtilmektedir. Günümüzde bir molekülün ilaç haline gelebilmesi için ise ortalama 880 milyon dolar gerektiği öne sürülmektedir. BUZULLAR ANİDEN NEDEN ERİMEYE BAŞLADI? Grönland’daki buzulların aniden erime hızını arttırmasına ne yol açmış olabilir? Bilim adamları bu bağlamda iki önemli etmen üzerinde duruyor. Cambridge Üniversitesi Scott Kutup Araştırmaları Enstitüsü’nden Julian Dowdeswell, birinci tetikleyicinin, buzulların "hücum kenarları"ndan denize uzanan "buz dilleri"nin parçalanması olduğunu söylüyor. Dowdeswell’e göre bu bariyerin ortadan kalkmasıyla buzullar çok daha kolay denize akıyor olabilir. İkinci neden buzulların yüzeylerindeki buzların son dört yılın ikisinde rekor bir hızda erimesi olabilir. Dowdeswell, "Bu suyun bir kısmı buzun üzerinde açılan yarıklardan aşağıya kaçıyor olabilir. Bu şekilde buzulların en altındaki yumuşak çöküntü tabakası kaygan hale gelir. Böylece büyük buz kalıpları bunların üzerinden kolayca denize kayabilecek hale gelir" diyor. İNANDIRICI VE ETİK Mİ? Aslında birçok kurum ve kuruluş, yüksek ilaç maliyetlerine gerekçe gösterilen bu harcamaları inandırıcı, yöntemini ise etik bulmamaktadır. Örneğin, Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü (Medecins Sans Frontieres) yeni bir ilaç geliştirme maliyetinin 30160 milyon dolardan fazla olamayacağını ileri sürmektedir. Tanıtım faaliyetlerinin ise ABD’de hekim başına yılda 9000 doları bulduğu belirtilmekte ve bu abartılı promosyonun hem ilaç maliyetlerine yansıdığının hem de etik olarak ciddi sakıncalar taşıdığının altı çizilmektedir. Ülkemiz açısından asıl üzerinde durulması gereken nokta, ilaç harcamalarının kabul edilemez biçimde artıyor olmasıdır. Avrupa Birliği ülkelerinde ilaç harcamaları tüm sağlık harcamalarının %14’ünü oluştururken bu oran ülkemizde %3050 arasında değişmektedir. BağKur verileri, 2003 yılında ilaç giderlerinin tüm sağlık harcamalarının %58.7’sini oluşturduğunu göstermektedir. Yıllara ve kurumlara göre rakamların değişiklikler göstermesi, varılacak son noktayı değiştirmez. Kesin olan, hastaneleri nicelik ve nitelik olarak yetersiz, koruyucu hekimlik çalışmalarına yeterince kaynak bulamayan, sağlık personel eksiği bulunan, çocuk ölüm hızı gibi birçok sağlık göstergesinin halen bozuk olduğu ülkemizde, bütçeden sağlığa ayrılan %4.7’lik minik payın yarısının ilaç harcamalarına gidecek olduğudur. Bu nokta tüm dünyada da büyük bir sorun oluşturmaktadır. Birçok yoksul ve azgelişmiş ülke ucuz ilaç peşindeyken, çokuluslu büyük ilaç şirketlerinin en büyük derdi dünya ölçeğinde "eşdeğer" veya "jenerik" ilaç üretiminin kontrolünü sağlayamıyor olmalarıdır. Jenerik ilaç üreticileri araştırma ve geliştirme harcamaları olmaması nedeniyle orijinalinden kopya ettikleri ilaçları çok daha ucuza mal edebilmekte ve ilaç fiyatlarının düşmesi sağlanabilmektedir. ERİME KUZEYE YÖNELİYOR Buzların erime hızının artmasından daha talihsiz bir gelişme de eriyen buzulların kuzeye doğru yönelmesidir. Rignot, 1996 ile 2000 yılları arasında buzulların hızının arttığını ancak bu artışın 66. paralele kadar geçerli olduğunu bildiriyor. Bundan sonraki 5 yılda hız artışı kuzeye doğru dönerek 70.paralele çıktı. Dowdeswell, "Eğer biraz daha kuzeye çıkarsa bu erimenin etkileri çok daha fazla olacak" diyor. KÜÇÜK BİR DAMLANIN YARATTIĞI DEV DALGA Grönland çalışmasının ortaya çıkardığı bir diğer önemli bulgu da, iklim değişikliği sürecinde sıcaklıktaki küçük bir artışın, orantısız bir şekilde aniden büyük etkilere yol açma Sigara yasağı yaşam kurtarıyor anser kayıtlarının tutulmaya başlandığı 1930 yılından bu yana ilk kez ABD’de kanserden ölenlerin sayısında düşüş yaşanıyor. Bunun en önemli nedeni sigara içenlerin sayısındaki azalma. 1991 yılından bu yana kanserden ölenlerin sayısı azalmakla birlikte, ABD nüfusundaki artışa bağlı olarak toplam kanser ölümleri yükseliyordu. Amerikan Kanser Birliği’nin (ACS) geçen hafta yayımlanan bir raporuna göre ilk kez 2003 yılında kanserden ölenlerin sayısı, nüfus artışının altında kaldı. Bu da ABD’de toplam kanser ölümlerinin yüzde 51’ini oluşturan akciğer, meme, prostat ve kolon kanserinden daha az insanın öldüğü anlamına geliyor. "Bu olumlu gidişatın en önemli nedeni son 4050 yıl içinde tütün kullananların sayısındaki düşüş" diye konuşan ACS’deki epidemiyoloji başkanı Michael Thun, "Bugün yetişkin sigara içenlerin oranı 1965 yılındaki rakamın yarısı kadar. Halihazırda Amerikalı yetişkinlerin yüzde 21’i sigara içiyor" diyor. Ayrıca kanserin erken teşhis ve tedavi olanaklarındaki gelişmeler de ölüm oranlarındaki düşüşü hızlandırıyor. Bu arada pasif içicilik de 1988 yılına göre yüzde 70 oranında azaldı (Environmental Health Perspectives, DOI: 10.1289/ehp.8850). 1988 ile 1991 yılları arasında Amerikalıların yüzde 88’inin kanında nikotinin izine rastlanıyordu. 20012002 yılları arasında bu oran yüzde 43’e indi. Geçen hafta İsviçre’nin Cenevre kentinde bir araya gelen 110 ülkenin sağlık yetkilisi, sigaranın insan sağlığı üzerindeki etkilerini nasıl azaltılacağını tartıştı. Bu toplantıda ABD ve diğer batılı ülkelerde izlenen başarılı antitütün politikalarının gelişmekte olan ülkelere nasıl uygulanacağı görüşüldü. Bu ülkelerde tüm dünyadaki sigara içenlerin yüzde 80’i yaşıyor. Kaldı ki bu ülkelerde sigara içenlerin sayısı sürekli olarak yükseliyor. Bu toplantıda ele alınan çerçeve antlaşması şimdiye dek 121 ülke tarafından onaylandı. Bu antlaşma, sigara reklamları, sigara paketleri üzerindeki sağlık uyarıları ve sağlıklı bir çevre yaratmak için alınması gereken önlemler konusunda alınan kararları içeriyor. PARALEL İTHALAT Örneğin AIDS tedavisinde kullanılan ilaç fiyatları, Brezilya’nın eşdeğerini üretmesi üzerine %82 oranında düşmüş ve bu ülkede bir yıllık maliyeti 10.000 dolar olan kombinasyon tedavisi 300 dolara kadar gerilemiştir. Jenerik ilaç üretimi, büyük ilaç tröstlerinin baskısına rağmen birçok ülkede gerçekleştirilmektedir. ABD’de bile Kanada gibi komşu ülkelerden giren jenerik preparatların artması sorun yaratmaktadır. Gelişmekte olan birçok ülke, jenerik üretim yanında "Paralel İthalat" olarak bilinen bir diğer yöntemi kullanmaktadır. Bu yöntem, markalı ilacın en ucuza satıldığı ülkeyi bulup oradan ithal etmek yöntemidir. İngiltere bile kimi zaman ilaç maliyetlerini düşürmek için bu yolla ithalat yapabilmektedir. Çokuluslu ve deniz aşırı büyük ilaç firmaları 1995 yılında imzalanan ve TRIPS (TradeRelated Aspects of Intellectual Property Rights) ya da Türkçe ismi ile "Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması" ile jenerik sorunundan bir ölçüde kurtulmuşlardır. Türkiye’nin de imzası olan bu anlaşma gereği gelişmekte olan ülkeler, tanınan süre içinde patent ile orijinal ürünü koruma standartları koymak zorundadır. Bu anlaşma ile yeni üretilen bir ilacın 20 yıl süreyle jeneriğinin yapılması mümkün olamayacaktır. Bir yanda orijinal molekülü geliştirmek için milyonlarca dolar harcayan ve bunu ilaç maliyetine yansıtan çokuluslu büyük ilaç şirketleri, öte yandan yoksul ülkeler için bir umut olan ve orijinal üründen "kopya" çektiğinden ilacı çok daha ucuza satabilen ulusal ilaç firmaları. Kim haklı bilinmez, ancak TRIPS Anlaşması ile "eşdeğer" ilaç rekabeti yüzünden düşen ilaç fiyatları belki de tekrar yükselecek ve sağlık harcamalarımızın yarısından çoğunu oluşturan ilaç maliyetleri daha da katlanabilecektir. [email protected] K 989/17 4 Mart 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle