01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Otomobil Teknolojileri ma işe yaradı. Beach ve arkadaşları ağırlıkları 1 ile 200 miligram arasında değişen nanoparçacıklar üretilebileceğini, bunların boyut, biçim ve yoğunluklarıyla oynamak suretiyle de yanma hızının denetlenebileceğini ortaya koydular. Araştırmanın ilk aşamasını başarıyla tamamlayan ekip, şimdilerde bu yakıtla çalışacak bir motorun tasarımı üzerinde çalışıyor. Beach dış yakımlı motorların kolaylıkla metal yakıt yakan motorlara dönüştürülebileceğine inanıyor. Arabalar söz konusu olduğunda, Stirling motor en iyi seçenekmiş gibi görünüyor. Beach metal yakıtın iç yakımlı motorlarda da kullanılabileceğini, değişimden geçirilen bir dizel motorunun yakıt olarak nanoparçacık tozu yakabileceğini düşünüyor. Metal tozu ya da yığınlarının motor silindirlerine, bir olasılıkla hava akımı yoluyla, yanma için gerekli oksijeni de sağlayacak bir depodan enjekte edilebileceğine dikkat çekiyor. Kıvılcımı bujinin ateşleyeceğini ve yanmış yakıtın egzoz gazlarıyla silindirden dışarı atılacağını belirtiyor. GönüldenBilime Ahmet İnam Bir Meydan Okumadır Hayat... Öyledir, bırakınca kendinizi hayata, alır götürür. Götürülmekten memnunsanız, götürür. "Hayat bu, götürür de, götürmez de. İster savurur; ister sıkıştırır, isterse serbest bırakır beni. Hayat efendimdir benim. Cahit Sıtkı’nın dediği gibi: "Her mihnet kabulüm / Yeter ki gün eksilmesin penceremden" dersiniz, belki. Ne demektir kendimizi yaşama bırakmak? İlk bakışta, olumsuz bir edilgenliğin söz konusu olduğu düşünülebilir. Bizim kültürümüzde pek de anlaşılmadan olumsuz yanları vurgulanan "kanaatkârlık", "atâlet", boşvermişlik, tembellik mi? Hayata kendimizi bırakmanın en azından dört boyutu var: İlki âcizlik, yetersizlik, doğrusu bilinçsizlikten kaynaklanan bırakmadır. Bu bir "yitme"dir, yitip gitmedir, buradaki yetersizlik, bilinçli olamama yetersizliğidir. Belki fizyolojik, belki zihnin gelişmemişliğinden, belki de toplumsal, siyasal, kültürel baskılar sonucu ortaya çıkan bu tür ağır "uyku"dur. zey alanlarının çok büyük olması, oksit katmanına karşın, oksijen moleküllerinin azıcık bir ısıyla bile ayrışıp yanmaya yol açabilecekleri anlamına geliyor. ERİMEYECEK MOTOR Bunun bir sonucu olarak da, nanoparçacıklar tutuşur tutuşmaz hızla yanarlar ve yanma sonucunda sıcaklık yaklaşık 800º C’ye fırlar. Bu da, yararlı işlerin yerine getirilmesine yetecek ancak alaşımdan bir motoru eritmeyecek bir yükGeleceğin yakıtları geleneksel yakıtlara kıyasla metaller SÜRÜKLENMEYE DİRENME Sürüklenmenin farkındalığının başladığı yerde, bir direnç de başlar. Bu direnç, hayatın bir sürüklenme olduğu bilinciyle işlediği için, bu sürüklenme içinde en iyi, en sağlam yeri kapma çabası gelir ardından. Buna bizim kültürümüzde "hayat mücadelesi" de denir. Aslında "en iyi", ne kazasız belâsız sürüklenme mücadelesidir. Neden sürüklenmedir? Kendimizden yaşama sunduğumuz "yanıtlar" yoktur; anlam vermekten âcizizdir. Hayat üstümüze gelir, sadece durdururuz onu. Yönlendirmeye çalışırız. Bu yönlendirme, hazır yollardan, önceden verilmiş olanlardan kopya çekilmiş bir süreçler toplamıdır. "Herkes diploma alıyor, alayım! Herkes falanca kitabı okuyor, okuyayım! Herkes yabancı dil öğreniyor, öğreneyim!" Herkes gibi olarak sürüklenilir. Bir sürüklenme daha vardır ki, bu estetik acıların, hüzünlerin, tatların yaşandığı sanatçı sürüklenmesidir. Yaşama, onun kalıplarını reddederek "hayır" diyerek katılmak! Ona ürünler sunarak, ona boşvermişliği yaşamının sarsıcı titreşimiyle bırakmak kendini. Estetik bırakıştan ayrı olarak metafizik bırakış; estetik boyutlar taşıyabilse de, yaşamla daha bilinçli bir ilişkidir. Neden daha bilinçli? Bu boyutta yaşamla beden olarak, duygu olarak titreşim hâlindesinizdir, çünkü. Yaşam biçiminiz, ilişkileriniz bu titreşimi bütünler. Yüksek düzeyde bilinçle yaşanan "teslimiyet", böyledir. (Semâvi dinlerde, gerçekleştirilmesi bağlanma, eğitim, çaba isteyen mistik deneyimlerin bir bölümünde, felsefede Heidegger’in stimmung dediği ilişkinin bir anlamda yorumunda böyle bir yaşantı söz konusudur!) Nietzsche’nin "evet"i böyle bir "evet"tir. Yaşamı kavrayan, onu tazeleyen, ona yeni anlamlar, değerler sunan evettir. Yaşamın meydan okuyuşuna ona "râm olarak", "ona büyük bir saygıyla" kendini bırakmadır! Yaşamdan ayrı olmadığını, onunla birlikte, onu çoğaltan, zenginleştiren bir âhenk içinde bulunduğunu göstermesidir insanın. Yaşamın sorularına bir yanıt verme biçimidir: Anladım seni yaşam! Yorumladım. Yanıt veriyorum, dinle beni demektir. "Kat beni içine, al akışına, ben de varım, buradayım, senin parçanım ben de, ben de serpilirim, ben de çiçek açarım. Benim de, bana verdiklerin karşısında sana sunacaklarım var. Sözlerim var sana! Anlamım var! Sözlerim var! Dinle beni! Ben dinliyorum seni. Duyuyorum. Duyacağım! Duymaya hazırım! Sesim, sesine adanmış; kulağın, kulağıma!" 33 LİTRE YETERLİ Ekibin tüketilen yakıtı toplamanın da bir yolunu bulması gerekiyor. Bunun için bir olasılık tüketilen yakıtın iki bölmeye ayrılmış bir yakıt deposunda saklanması. Böylece, yanmış yakıtın bir filtre, ya da mıknatıs aracılığıyla toplanabileceğine inanılıyor. Tüm bunların sonucunda geleneksel motorlara benzer, ancak karbondioksit, zararlı parçacık ya da azot oksit salınımı olmayan bir motor elde edilmesi düşünülüyor. Metal yakıtla çalışan bir aracın gerek sürücüleri, gerekse çevrecileri mutlu edeceği sanılıyor. Beach’in hesaplamalarına göre, 50 litre geleneksel benzin ya da mazotla kat edilen mesafe için kendi ürettiği demir yakıtın 33 litresi yeterli oluyor. Ancak metal yakıt şimdilik ciddi sakıncaları da beraberinde getiriyor. Bu sakıncaların başında ağırlık geliyor. Demir, hidrojene kıyasla yoğun bir yakıt olmakla birlikte, son derece ağır da bir madde. Petrolün yerine kullanıldığında aynı miktarda enerji için gerekli deponun büyüklüğü yarı yarıya azalsa bile, ağırlığı iki katından fazla olmak zorunda. Dahası, tüketilen yakıt da depoda saklandığından yol aldıkça ağırlığın azalması da söz konusu değil. Ayrıca yakıtın ağır olması taşıma ve yeniden dönüşüm açısından da ek bir harcamayı gerektiriyor. Hacim birimi başına enerji alüminyum metanol seklikte bir sıcaklıktır. Asıl önemlisi, mikroboyutlu parçacıkların tersine, nanoparçacıklar buharlaşmaya hatta erimeye yetecek bir sıcaklıkta yanmazlar. Bunlar yalnızca oksitleşerek geriye bir oksit nanoparçacıklar yığını bırakırlar. Bu da, silindir duvarlarında herhangi bir yapışma ve motorda bir tıkanıklık olmayacağı anlamına gelir. Yanma sonucunda geriye kalan düzgün demir oksit yığınından yola çıkan Beach, demir oksidin yeniden yararlı bir yakıta dönüştürülebileceğini fark etti. Yanmış yakıtı hidrojen akışı içinde 425 dereceye dek ısıttığında, demir oksit parçacıkların demire dönüştüklerine ve hidrojenin de oksijenle birleşip suya dönüştüğüne tanık oldu. Artık yakıt yeniden yanmaya hazırdı. hidrojen boron demir petrol Ağırlık birimi başına enerji HENÜZ HAZIR DEĞİLİZ Öte yandan, Oak Ridge araştırmacıları motorun bir ilk örneğini oluşturmak için gerekli iznin çıkmasını bekliyorlar. Bu arada sözü edilen sorunlara bir çözüm bulunsa bile, yakıt sağlayacak bir yer olmadığından ilk metal yakıtlı arabaya pek de ilgi gösterilmeyeceğine inanılıyor. Tüm bunlar metal gücünden yararlanmaya henüz hazır olmadığımızı açıkça ortaya koyuyor. Yine de, metal yakıtlı motorlar, en azından, petrolün yerini tutabilecek seçenekler arasında yer alıyor. Sonuç ne olursa olsun, Beach’in ortaya attığı çarpıcı fikir ilginç bir olasılığı da gündeme getiriyor. Geçmişte kömür, petrol ve havagazından korkunç paralar kazanan enerji patronları bu kez de hurda arabaları geleceğin taşıt araçlarında kullanılan yakıta dönüştürmek suretiyle servetlerine servet katabilirler. Kaynak: New Scientist, 22 Ekim, Türkçe Rita Urgan 989/11 4 Mart 2006 YAŞAMI ELE GEÇİRME İnsan, çağımızda sürekli alarm hâlinde, kendini korumaya, yaşamın üstesinden gelmeye çabalıyor. Peki, nereye kadar? Yaşamı bir rakîp olarak görmek, bir sorunlar yumağı olarak algılamak nereye götürüyor insanı? Bilimin, teknolojinin ardına düştüğü, yaşamı denetleme, onu "yenerek", ele geçirme çabaları yüzyıllardır bu gezegende yarattığı nice sorunun yanında, yaşamı büyük ölçüde etkiliyor. Bir canlı türü olarak insan, çevresiyle savaşacaktır elbet, dostunu, düşmanını, karışılacağı tehlikeleri, hastalıkları, felaketleri , belâları sezecek, daha sorunsuz, daha "rahat", daha "âdil", daha güzel bir yaşamın ardına düşecektir. Teknolojinin sağladığı olanaklar onu, teknolojiye daha bağımlı kılıp, yaşamı ele geçirme tutkusuna götürmemeli. Yaşam ele geçirilemez çünkü. Ele geçirme, yaşama korkusundan kaynaklanır! Yaşamdan korktukça, gerilir, gerildikçe hesaplar, planlar, denetlemeye çabalar; yarattığı daracık dünyasına sıkıştıkça sıkışır. Uzaya gemiler gönderir, genlerle oynar; bunları neden yaptığı üzerine, gerginliğinden arınarak düşünemez. Yaşam meydan okumaktadır. Bu meydan okumada "benimle nasıl dost olacaksın?" sorusu vardır! Bu soruyu yüzyıllar önce anlamış bilgelerin oluşturduğu düşünceler, inanç düzenleri yeniden gözden geçirilmeyi bekliyor. Devraldığımız geleneği yeni gözlerle göremeyip, yorumlayamazsak, hayatın meydan okuyuşu karşısında ezilir gideriz. Unutmayalım ki hayat, onu denetlemeye kalkanları hep denetlemiştir. SORUNLAR VAR Ancak çözülmesi gereken bir sorun daha vardı. Tek başlarına yandıklarında nanoparçacıklar bir anda yanıp ısının tümünü milisaniye içinde salıyorlardı. Ama yakıtın farklı tür motorlarda işe yaraması için ısı üretim hızının motorun ayak uydurabileceği bir düzeyde olması gerekiyordu. Bu nedenle ekip nanoparçacıkları daha büyük yığınlar haline getirmek suretiyle yakıtlarının yanma hızını sınırlandırmaya çalıştı. Uygula
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle