01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM DÜNYASINDAN K I S A BİLGİSAYAR OYUNUNU DÜŞÜNCELERİYLE OYNADI Epilepsi hastası bir genç, Space Invaders adlı bilgisayar oyununu, beynindeki elektrotların yardımıyla düşünceleriyle oynamayı başardı. Bilim adamları gencin son derece başarılı olduğunu söylüyorlar. Washington Üniversitesi araştırmacıları, epilepsi hastası bir gençle yaptıkları araştırma sırasında, hastanın beyin kabuğuna (ameliyatla) elektrotlar yerleştirdikten sonra Space Invaders oyununun değiştirilmiş bir versiyonunu önce dili ve elleriyle oynamasını, ikinci deneyde ise gerekli hareketleri düşünmesini istemişler. "Oyunun ilk bölümünü tamamen düşünceleriyle çalıştırdı" diyor nörolog Eric C. Leuthardt. Bilim adamları üçüncü deneyde daha zor bir oyun vermişler gence. Epilepsi hastası genç bu oyunun da ilk iki bölümünü sadece düşünceleriyle çalıştırmayı başarmış. Bilim adamlarının amacı aslında, gencin beynini epilepsi nöbeti sırasında incelemekti. Ancak bekleme süresini SpaceInvaders deneyi için kullanmışlar. Sonuçlar, felçlilerin protezleri benzer bir şekilde çalıştırabilmelerinin, beyin akımlarıyla ilgili teknolojilerindeki gelişmelere bağlı olduğunu göstermekte. H A B E R L E R niş bölge henüz denizle kaplı değildi. Bunun yerine verimli bir yaşam alanı olan bölgede, mamutlar, uzun tüylü gergedanlar, rengeyikleri ve misk öküzleri otluyordu. Kurak iklim nedeniyle 34 milyon kilometrelik alanda buzul oluşmuyordu. Bilim adamları deniz seviyesinin günümüzdekinden 50 m. altına ne zaman düştüğünü ve Beringia’nın ne zaman sulara gömüldüğünü bilmiyorlardı. Arktik okyanusun birçok yerinde bin yılda sadece bir santimetrelik bir tortul biriktiği için sulara gömülen kıta parçasının geçmişi ayrıntılı bir şekilde okunamıyordu. Keigwin’le çalışan araştırmacılar, 2002 yılındaki araştırma sırasında Healy buzkıranı ile tortulların çok daha kalın olduğu Alaska’nın kuzeybatısındaki Chukchi denizinin dibinden çok sayıda karot örneği aldılar. Buna göre kara köprüsünün açılışı birçok antropoloğun, Amerika kıtasının ilk sakinlerinin Asya’dan göç ettiklerini düşündükleri tarihe denk gelmekte. O halde insanlar bir kıtadan diğerine kayıklarla geçmiş olmalılar diyor Keigwin. İklim araştırmacısı ayrıca, Kuzey Kutbu’nda sanılandan çok daha fazla buzun oluştuğunu da saptadı. Nitekim, kıta parçasında buz tabakalarının erimesine bağlı olarak oluşan kanyonlar keşfedilmiş. Ayrıca tortulların daha kalın olması da bunu gösteriyor diyor Scripps Oşinografi Enstitüsü’nden Neil Driscoll de. 7000 yıl kadar önce tüm buzullar erimişti ve bu dönemde Chukchi denizinde hemen hemen hiç tortul birikmemişti. Kara köprüsünün açılışı Kuzey Kutbu denizinin geçmişi için önemli bir gelişmedir, çünkü bu şekilde Kuzey Kutbu, Kuzey Pasifik’le bağlanmıştır. rememesi yüzünden, bu kişiler hemen hemen hiç bronzlaşamıyor ve deri kanserine yakalanmaya da çok daha eğilimli oluyorlar. Kentucky Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden John D’Orazio deriye forskolin maddesini uygulamanın melanin adlı pigment üretimini yeniden devinime geçirebileceğini ortaya koymak amacıyla yaptığı araştırmada, MC1R’leri hatalı olan tüylerinden arındırılmış farelerden yararlandı. Madde, fareler UV ışınlarına maruz kamadan önce dört hafta boyunca uygulandığında, deneklerin zamanla bronzlaştıklarına tanık olundu. İkinci bir deneyde de özellikle kanser riski yüksek olan ve MC1R’lerden yoksun bir dizi fare 20 gün boyunca 12 saat kadar kızgın güneşte kalınmasına denk düşecek düzeyde ışınlandı. Sonuç galar örnekte yayılınca özel bir mikrofonla kaydedilmiş. Kandaki diğer hücre tipleri Melanin içermediği için test güvenirli sonuçlar veriyor diyor Viator. İnsan kanındaki Melanin, yalnızca Melanom hücrelerinin varlığıyla ilişkili. Tek ölçüm sadece yarım saat sürdüğü için, test, riskli hastaların rutin muayeneleri için çok uygun. EN BEYAZ TENLER BİLE BRONZLAŞABİLİR Deriye sıvanan ve günün birinde en beyaz tenlilere bile doğal bir bronzluk kazandırabilecek bir ürün geliştirildi. Ürünün hammaddesini oluşturan forskolin adlı bitki özünün fareleri UV ışınlarına karşı koruduğu ve melanosit adı verilen pigment üretici hücreleri devinime geçirerek doğal bir bronzluk yarattığına dikkat çekiliyor. Bronzlaşma yeteneği genelde melanosit uyarıcı hormon adıyla bilinen ve melanositlerin dışındaki melanokortin 1 alıcısına (MC1R) ilişen bir hormon tarafından denetleniyor. Kızıl saçlı ve beyaz tenli kişilerin birçoğunda bu alıcının işlevini gerektiği gibi yerine geti ta, denetim farelerinin dokuzunda 11 ur ve deri kanseri belirtilerine, forskolin uygulanan dokuz farede yalnızca altı ur görüldü. Ayrıca, bu farelerin derilerinde çok daha az hasar belirtilerine rastlandı. D’Orazio maddenin insanlarda da aynı etkiyi yaratabileceğine inanıyor. Nilgün Özbaşaran Dede KANSERİN SESİ Bir tümör metastaz oluşturmaya başladığından itibaren sorun haline gelmeye başlar. Amerikalı bilim adamları şimdi bu tür hücreleri seslerine göre saptamaya izin veren bir yöntem geliştirdiler. Deneyler sırasında cilt hücreleri lazerle uyarılarak "titreşime" geçirilmiş. Bilim adamları titreşim seslerini hassas mikrofonla kaydetmişler. Missouri Üniversitesi’nde John Viator yönetiminde çalışan ekip, "Optics Letters" dergisinde, yöntemin on farklı "türleşmiş" hücreyi tanıyacak kadar duyarlı işlediğini anlatıyor. Yeni tanı sistemiyle böylece ne tür bir tedavinin uygulanacağına daha kolay karar verilebilecek. Laboratuvar deneylerinin başarıyla sonuçlanmasından sonra cilt kanseri hastaları üzerinde klinik deneylere başlanacak. Viator ve ekibi araştırma sırasında Melanom hücreleriyle çalışmışlar. Bu hücreler koyu kahverengi Melanin pigmentinin minik taneciklerini içerirler. Saniyenin milyarda biri kısalığında lazer atımlarıyla, tanecikler enerjinin bir kısmını alarak ısınmış, daha sonra ise yeniden soğumuşlar. Bu süreç içinde genleşip, büzüşen hücreler lazer atımının ritminde basınç dalgaları oluşturmuşlar. Bu dal sağlık EVCİL HAYVANLAR ÇOCUKLARIN SAĞLIĞINI KORUYOR Batı Avustralya Üniversitesi’nden Jane Heyworth ve arkadaşları altı hafta boyunca Güney Avustralya’da yaşayan 4 ile 6 yaş arasındaki yaklaşık bin çocuğu gözlemleyip, bunlar arasında yaşanan mide bulantısı, ishal ve kusma gibi olayları kayda geçirdiler. Sonuçta, evlerinde bir kedi ya da köpek besleyen çocuklarda bu belirtilere evlerinde evcil hayvan olmayan çocuklara kıyasla %30 daha az rastlandığı görüldü. Elde edilen bu sonuç bir hayli şaşırtıcıydı. Çünkü, genel kanı kedi ve köpeklerin mide ve bağırsak hastalıklarının kaynağı olduğu yönündeydi. Heyworth evcil hayvanların yetiştirildiği ortamlarda yaşayan çocukların küçük yaşta düşük düzeylerde bakterilerle karşı karşıya kaldıklarına, bunun da bağışıklık sistemini devinime geçirebileceğine inanıyor. Bu konuda daha önce yapılan bir araştırma evlerinde en az iki hayvanın beslendiği çocukların alerjik hastalıklara yakalanma olasılığının %77 oranında daha az olduğunu ortaya koymaktaydı. Araştırmadan elde edilen bulgular kedi ya da köpeği olan çocuklarda kalp hastalığı ve depresyona çok daha ender rastlandığı yönünde birtakım kanıtlar da sunmaktaydı. Ne var ki, Heyworth bu durumun yine de anababaların hemen koşturup bir kedi ya da köpek almaları gerektiği anlamına gelmediğine dikkat çekiyor. ASYA VE AMERİKA ARASINDAKİ KÖPRÜ SANILANDAN ÖNCE SULARA GÖMÜLMÜŞ CBT1024/6 3 Kasım 2006 Asya ve Kuzey Amerika arasındaki kara köprüsünün tahmin edilenden bin yıl önce sulara gömüldüğü saptandı. Massachusetts Woods Hole Oşinografi Enstitüsü’nden Lloyd Keigwin’in araştırmasına göre verimli kutup bozkırı Beringia, 11.000 ila 12.000 yıl önce sular altında kalmış. Son buzul devrinde yaklaşık olarak 20.000 yıl önce deniz seviyesi günümüzden 120130 m. daha düşüktü. Alaska ve Sibirya arasındaki ge
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle