14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

EVRİM ARAŞTIRMALARI Yüzgeçten kollara geçişte bir kayıp halka daha bulundu Batı Avustralya’da 380 milyon yıllık bir balık fosili bulundu. Bu fosilin balıkların evrim geçirerek kara hayvanına dönüşmesi sırasında en önemli kayıp halkalardan birini oluşturduğu belirtiliyor. 2006’nın başlarında Kanada’da bulunan Tiktaalik rosea ile karşılaştırıldığında Gogonasus türüne ait bu fosilin daha çok balığa benzediği görülüyor. ilim dünyası, bundan yalnızca 7 ay önce tetrapod’a dört kolu / bacağı olan omurgalı hayvan benzeyen Tiktaalik adı verilen balık fosilinin keşfiyle büyük bir heyecan yaşamıştı. Tiktaalik belirgin bir şekilde balığa benzemekle birlikte, ön yüzgeçleri daha çok ilkel bir kolun anatomik özelliklerini taşıyordu. İleri incelemeler sonucu, bu yüzgeçlerin balığın gövdesinin ön kısmını sığ sularda suyun dışında tutmaya yaradığı anlaşıldı.Ayrıca, balıklarda bulunmayan bu özellikler, Tiktaalik’in sığ sularda yaşamasına ve arada sırada karaya çıkmasına olanak tanıdığını gösteriyordu. Son günlerde bilim dünyası sıra dışı bir balıkla daha tanıştı. Victoria Müzesi’nden John Long ve meslektaşları Nature isimli saygın bilim dergisinde yayımladıkları makalelerinde, Gogonasus adlı balık fosilini keşfettiklerini duyurdular. Gogonasus cinsi balık fosilleri daha önce de bulunmuş olmakla birlikte, çoğu parçalanmış ve kötü durumda olduklarından balığın sıra dışı özelliklerini anlamak mümkün olmamıştı. Dr. Long fosili Bilim adamları bu fosilden elde etkayadan tam 4 tiklere bilgilere dayanarak balıkların kara hayvanlarına benzer özellikleri ayda çıkarttı düşünülenden daha önce geliştirdiklerini ileri sürüyor. Bu sonuca Gogonasus’u inceledikten sonra varan Dr. Long ve meslektaşları, "Bu örnek bugüne dek dünyada gördüğümüz türünün en bozulmamış, üç boyutlu balığı, sanki bir gün önce ölmüş gibi. Hâlâ ağzını açıp kapatabiliyoruz" diyor. Dr. Long, Devoniyen döneminden kalma Gogonasus balığının fosilinin Gogo fosil bölgesinde –Batı Avustralya’da Kimberley’e yakın bir bölge geçen yıl bulunduğunu bildiriyor. Gogo fosil bölgesi bir zamanlar balıklarla kaynayan bir mercan kayalığı idi. Dr.Long, 1985 yılında Gogo fosil bölgesinde aynı tü B Avustralya Ulusal Üniversitesi’ndeki CT tarayıcısı ile yeni fosili analiz ettikleri zaman balığın kara hayvanları ile çok sayıda ortak özelliği paylaştığını fark ettiler. Dr. Long, "Balığı daha önceki parçalanmış fosillerine bakarak değerlendirdiğimiz için gelişmiş özelliklerini saklayarak bizi yanıltıyordu. Şimdi bu eksiksiz örneği görünce balığın gerçekten ait olduğu yeri saptayabildik" diyor rarlı bir örnek oluşturuyor. Gogonasus’un hava deliğinin olağan dışı özelliklerinin daha sonraki tetrapodomorph’larda görülmemesi, kafadan soluk alıp vermenin birbirinden bağımsız olarak birçok kereler evrildiğini gösteriyor. Kaldı ki bu konuda ileri araştırmaların yapılması gerekiyor. TİKTAALİKGOGONASUS KARŞILAŞTIRILMASI Gogonasus’un kemikli on yüzgeçleri, ilk bakışta Tiktaalik’in yüzgeçlerine benzese de bunlar Tiktaalik’inki kadar gelişmiş değildir ve daha basit bir kemik yapısına sahiptir. Ne var ki bu balıkta Tiktaalik’e özgü göğüs boşluğu kuşağı da bulunmaz. Ayrıca Tiktaalik’in ön yüzgeçlerindeki kemikler "bilek" bükülmesi gibi, yüzgece esneklik kazandırmakla birlikte, Gogonasus’ta bu esneklik bulunmaz. Gogonasus 384380 milyon yıl önceki döneme ait iken, Tiktaalik yaklaşık 375 milyon yaşındadır. Gogonasus’un keşfi sayesinde bilim adamları tetrapod özelliklerinin tetrapodomorph filogenetik ağacında nasıl evrildiğini daha net bir şekilde haritalayabilecekler. Unutulmaması gereken bir diğer konu da Tiktaalik’in Kanada’da, Gogonasus’un ise Avustralya’da bulunması. Devoniyen** döneminde Kanada Euramerica (Lavrasya olarak da bilinir) denilen kıtada bulunurken, Avustralya Gondvana kıtasındaydı. Tetrapod evrimine ilişkin pek çok bilgi, genellikle Lavrasya’da bulunan fosillere dayanır. Gondvana, o dönemde Lavrasya’ya oldukça yakın olduğundan ve bazı Devoniyen balıklarının Gondvana’dan Lavrasya’ya göç ettiği bilindiğinden, Tiktaalik gibi önemli fosillerin Avustralya kıtasında bulunma olasılığı çok yüksektir. Derleyen: Reyhan Oksay KAFA DELİĞİ YARDIMIYLA SOLUK ALMA Balığın en belirgin özelliği, başında bulunan hava deliği idi (spiracle). Bu solunum deliği ilk başlarda balıklara küçük bir delik olarak oluştu. Bugün ise daha geniş hava delikleri, vatoz gibi modern kıkırdak iskeletli balıklarda bulunur. Bu delikler sayesinde, balıklar deniz tabanında yol alırken, suyu içlerine çektiklerinde kumu da beraberinde çekmeme olanağına kavuşurlar. Tetrapodomporph’larda* hava deliğinin ilk başlarda bu şekilde kullanıldığı sanılıyordu. Bu hava deliğinin oluşumu, kafatasını oluşturan kemiklerin boyutlarının yavaş yavaş küçülmesi anlamına gelir. Evrimin daha ileri dönemlerinde hava deliği, orta kulak şeklinde gelişti. Dolayısıyla dört ayaklı canlılar hava deliği yerine, kulak zarı ile kapatılmış bir kulak çentiğine sahipti. Nihai olarak küçülen kafatası kemikleri bugün orta kulakta bulunan çekiç, örs ve üzengi kemiğine dönüştü. Erken tetrapodomorph’lara tipik bir örnek olarak eskiden Eusthenopteron gösteriliyordu. Bu yuvarlak yüzgeçli balık, erken tetrapod özellikleri taşımakla birlikte, başındaki hava deliği, diğer balıklarda olduğu gibi küçüktü. Oysa çok iyi korunmuş durumda bulunan Gogonasus fosilinde çok geniş bir hava deliği bulunuyor. Bu da balığın Eusthenopteron ve Panderichthys türleri arasına yerleştirilmesine yol açıyor. Bu iki türde bulunan gelişmiş hava deliği, bu deliğinin modern kulağa dönüşüm sürecine ilişkin çok ya Amonyum klorid ile beyazlatılmış ve birleştirilmiş kafatası. Gogonasus’un canlandırılmış hali. Victorya Müzesi’nden John Long Gogonasus ile. re ait bir burun bulduğu için bu spesifik fosile "Gogo’dan gelen burun" anlamına gelen Gogonasus adını verdi. Gogonasus fosili, Dr. Long’un ekibinden Tim Senden tarafından bulundu. Dr. Senden bu önemli keşifle ilgili şu açıklamayı yaptı: "Bu fosili ilk bulduğumuzda önemini anlayamadık. Doğru kayayı kaldırdığım için kendimi şanslı addediyorum. Bu benim hayatımdaki en heyecanlı andı." Dr. Long fosili kayadan tam 4 ayda çıkarttı. Daha sonra Canberra’daki Avustralya Ulusal Üniversitesi’nde Dr. Senden tarafından geliştirilen yeni bir yazılım teknolojisinden yararlanarak incelendi. Araştırma ekibi Yeni geçiş terapodomorph’ların bulunması ile ilgili paleontologların görüşleri kadar uzanan kemikpazı kemiği) denilen bir kemiği vardı. Bu tek kemikleri omuzlarını öndeki uzantıyla birleştiriyordu. Ayrıca önkol kemiği ve dirsek kemiErken Tetrapod’lar, balık benzeri atalarından evrildikleri zaman, birdenbire suği de vardı. Fakat bilek ve parmaklar oluşdan fırlayıp karada emeklemeye başlamazlar. mamıştı. El bileği ve dirsek eklemi olmadıTam tersi, bunlar daha sonraki dönemlerdeki kağı için vücudunu karaya kolayca çıkartara omurgalılarında görülen anatomik ve fonksimıyordu. Fakat büyük bir olasılıkla yüzyonel özellikleri yavaş yavaş kazanırlar. Bu özelgeçlerini esneterek bir ölçüye kadar haliklerin bir kısmı daha da gelişerek, omurgalıların reket kabiliyeti kazanıyordu. Bu özellikleri karayı fethetmelerine ve yeni çevrenin koşullarısayesinde bu olağanüstü hayvan nehirlena ( açık havada soluk alma, üremek ve karada rin yataklarında dinlenebiliyordu. Dolayıbaşarılı bir şekilde hareket etmek.. vb) başarılı sıyla balık ve dört ayaklı hayvanların arabir şekilde uyum sağlamalarına zemin hazırlarsında yer alıyordu. lar. Eğer bir zaman kapsülü içine girip o döneme geri dönebilseydiniz örneğin Neil Shubin’in tarif ettiği Tiktaalik benzeri yaratıkları görebilseydiDarwin Central’dan E.Fitzgerald niz bunların kesinlikle balığa benzediğini söylerBazı evrim karşıtları evrim sürecinin şöyle diniz. Bu hayvanların balıklar gibi yüzgeçleri, işlediğini iddia eder: Bazı özellikler aniden pulları ve solungaçları vardı. Fakat aynı zamanortaya çıkar bugünkü modern işlevlerini da omuz eklemleriyle birleşmemiş timsaha bengörür. Oysa gerçekte özellikler rastlanzer kafatasları, erken tetrapod’lardaki gibi geniştısal olarak ortaya çıkar ve ilk başta orijilemiş kaburgaları, yine timsah veya hipopotamnal amacına hizmet eder; daha sonra bir daki gibi kafataslarının yukarısında gözleri vardı. dizi değişiklikler sonucunda tamamen Bu gözlerin arada sırada hayvanın suyun dışını farklı bir amaca hizmet edebilir. Bu süreci izlemelerine olanak tanıyordu. Esas ilginç olan balığın kafasındaki hava deliğinin tetbunların yüzgeç iskeletleriydi. Hayvanın insan YÜZGEÇLERİN KARŞILAŞTIRILMASI: Gogonasus’un konumu a) Daha önceki flo rapod kulağına dönüşümünde rahatça genetik konumu b) 103 karakterin incelenmesine dayanan yeni konumu c) Diğer larda olduğu gibi humerus (dirsekten omuza görebiliriz. Dr. Marcello Ruta, Bristol Üniversitesi, Omurgalılar Paleontoloğu *Tetrapodomorph Tetrapodomorph bir omurgalı sınıfıdır, dörtayaklıların özelliklerinin pek çoğunu taşır. Tiktaalik gibi ilkel şekilde olanları, "fishapodayaklı balık" olarak isimlendirilir, çünkü bunlar, en azından görünüşte, yarı balık, yarı dört ayaklıdır. Tetrapodomorpha gerçek tetrapod’ları ve yuvarlık yüzgeçli balıkların birkaç grubunu içerir. Bunların tümüne osteolepiform denir. Tetrapodomorph’ların tanımında kullanılan özelliklerin başında yüzgeçlerdeki modifikasyonlar ve omuz eklemine benzer bir mafsal yapısına sahip olmalarıdır. Tetrapodomorph’lar erken Devonian’dan sonraki dönemde ortaya çıkmıştır. Bunların arasında Osteolepis ve Panderichthys sayılabilir. **Devoniyen Dönem Devoniyen Dönem, Paleozoik zamanın dördüncü alt bölümü olarak Devoniyen kayaç sistemlerinin oluştuğu jeolojik zaman dilimidir. Günümüzden 417 milyon yıl önce başlayıp 354 milyon yıl önce sona erdiği kabul edilir. Devoniyen Dönem’in başlarında yeryüzünde iki dev kıta vardı, Gondvana ve Lavrasya. Gondvana, güney kutbuna doğru kayarken büyükçe bir bölümü de Lavrasya’yı güneyden sıkıştırmaya başladı. Dönemin sonuna doğru iki kıta birleşerek tek dev kıta Pangea’yı oluşturacaklardır. Her iki kıtanın birbirine çarptıkları uzun hat boyunca yeni dağ oluşumları ortaya çıkarken yoğun volkanik etkinlikler de yaşanmıştır. Günümüzde yüzeye yakın olarak bulunan maden yatakları bu dönemde ortaya çıkmıştır. Her iki kıta arasındaki okyanus tabanında magmanın yaptığı basınçla yükselmeler oluşmuş, bunun sonucunda da deniz seviyesi tüm dünyada yükselmiştir. Bu dönemde gezegenin yüzde seksen beşi denizlerle kaplanmıştır. Bugünkü kuzey ve güney Amerika, Sibirya ve Avustralya’nın büyük bir bölümü, dönemin ortalarına doğru sığ denizlerle kaplıydı. Günümüzün Kuzey Kanada'sında ve güney Çin'de ilk kez tropik yağmur ormanları oluştu. Güney kutbu üzerinde bulunan Amazon bölgesinde buzullar vardı. Dönem boyunca iklim ılıman, hatta sıcaktır. Kıtaların iç kesimleri kurak geçmiştir. Devoniyenin sıcak ve sığ denizleri, çeşitli ve çok sayıda omurgasız grubuna ev sahipliği yapıyordu. Mercan, sünger ve alg birlikteliğiyle kurulan resifler bu dönemde de çok yaygındı. Devoniyen’in sonlarına doğru bir kitlesel yok oluş yaşandı. Henüz yolun başında olan karasal ekosistemlerin belirgin şekilde etkilenmediği yok oluşta, deniz yaşamı büyük zarar gördü. Resifleri tamamen yok olurken, mercanlar da ciddi biçimde azaldı. Dallı bacaklılar, üç loblular ve ilkel balık grupları ya iyice azaldı ya da tamamen yok oldu. Planktonik graptolitler tamamen yok oldu. Yok oluştan ılıman türlerin tropik olanlara göre daha çok etkilenmiştir. Kaynak:http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/jeolojik/Fanerozoik/Paleozoik/Devoniyen/index.htm CBT 1024/12 3 Kasım 2006 tetrapodomorph balıklarına göre konumu CBT 1024/13 3 Kasım 2006 EVRİM ARAŞTIRMALARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle