24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İNOVASYON POLİTİK BİLİM Aykut Göker http://www.ınovasyon.org Türkiye'nin bilim ve teknolojideki çıkmaz sokaklarından biri: kurumlar arası eşgüdüm yokluğu... Bilim ve Teknoloji Politikası ve Uygulamadaki Karmaşa Türkiye'de ulusal düzeyde izlenecek bilim ve teknoloji politikasını hangi kurum belirler? Belirlenen politikayı uygulama sorumluluğu hangi kuruma aittir; uygulamada eşgüdümü kim sağlar? Yanıt, eğer yürürlükteki mevzuata bakarsanız, BTYK kısa adıyla bilinen Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'dur. Kurulun, artık her altı ayda bir, Başbakan'ın başkanlığında, neredeyse bütün bakan ve üst düzey bürokratların; sanayi ve üniversite çevrelerinden çok sayıda temsilcinin katılımıyla toplandığından haberdarsınızdır. BTYK'nın kurulmasına ilişkin 1983 tarih, 77 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) 1. Maddesine göre, BTYK'nin kurulmasındaki amaç [daha önce de yazmıştım] "Bilim ve teknoloji alanındaki araştırma ve geliştirme politikalarının ekonomik kalkınma, sosyal gelişme ve milli güvenlik hedefleri doğrultusunda tespit edilmesi, yönlendirilmesi ve koordinasyonun sağlanmasıdır." KHK böyle diyor da, uygulamada bu gerçekleşiyor mu? 31.01.2000 tarihini taşıyan, VIII. Beş Yıllık Plân Hazırlık Çalışmaları Bilim ve Teknoloji Özel İhtisas Komisyonu Raporu'nun I sayılı ekinde önceki Plân’ın bilim ve teknoloji konuları ile ilgili öngörüleri inceleniyor ve pek çoğunun hayata geçirilemediği tespiti yapılıyordu. Uygulamadaki başarısızlığın sayılan nedenleri arasında şu ikisi son derece çarpıcıydı: • "Türkiye’nin BTYK tarafından belirlenmiş bir bilim ve teknoloji politikası ve uygulama kararları varken [BTYK'nın 3 Şubat 1993 ve 25 Ağustos 1997 tarihli toplantılarında kabul olunan temel politika dokümanları ve alınan uygulama kararları kastediliyor] bunun Plân’da ve Yıllık Programlar’da (2000 Yılı Programı hariç) yeterince dikkate alınmaması." • "DPT ve TÜBİTAK arasında yeterli bir diyalog ortamının yaratılamamış olması; BTYK’nin de, genellikle, 'Bilim ve teknoloji alanındaki araştırma ve geliştirme politikalarının ekonomik kalkınma, sosyal gelişme ve milli güvenlik hedefleri doğrultusunda tespit edilmesi ve koordinasyonun sağlanması'ndan sorumlu ve bu konuda karar almaya yetkili bir organ olarak görülmemesi ya da BTYK’nin kuruluşuna ilişkin 77 sayılı KHK’nın devlet sistemimizde 'yetki ihlâline' neden olan bir düzenleme olarak görülmesi." 2000 yılından bu yana altı yıl geçti; VIII. Plân ömrünü doldurdu; IX.'su 2007'de yürürlüğe girmek üzere 28 Haziran'da TBMM tarafından onaylandı. Ne var ki, tespit edilen bu durum değişmedi. Geçen altı yılı bir tarafa bırakalım; şimdi elimizde yeni bir plân var ve bu plân 18 Kasım 2002'den bu yana süregelen bir "tek parti iktidarı" döneminde hazırlandı. Bakın bakalım, BTYK'nın bu döneme rastlayan, uzun vâdeli hangi kararları IX. Plân'a yansımış... Ya da IX. Plân'ın öngörüleriyle, bu plânın TBMM'ce onaylanmasından yaklaşık 4 ay sonra, 12 Eylül'de toplanan BTYK'nin aldığı kararlar arasında, rastlantısal örtüşmelerin ötesinde, sistemsel bir bütünlük bulabilecek misiniz? İlginç olan şudur: İlgili mevzuata göre, "... kalkınma plânları ile yıllık programlar, Bakanlar Kuruluna sunulmadan önce, belirlenen amaçlara uygunluk ve yeterlilik bakımından Yüksek Plânlama Kurulu'nda (YPK) incelenir." Sekretarya hizmetleri DPT tarafından yürütülen YPK'ya başkanlık yapan Başbakan, sekretarya hizmetlerini TÜBİTAK'ın yürüttüğü BTYK'nın da başkanıdır. Demek ki Başbakan, YPK'de inceleyerek uygun bulduğu bilim ve teknoloji ile ilgili öngörülerle örtüşmeyen ya da bu öngörüleri yok sayan bir kararı, kısa bir süre sonra, BTYK başkanı olarak, onaylayabilmektedir. Diğer ekonomik ve toplumsal faaliyet alanlarına ilişkin politikalarla sistemsel bir bütünlük içinde ele alınması gereken bilim ve teknoloji politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasında eşgüdümün sağlanması diğer ülkelerde de önemli bir sorundur. Ama, onlarda sorun eşgüdümü daha iyi bir düzeye taşıyabilmektir. Bizde ise sorun, bırakın eşgüdümü bir yana, konuyla ilgili kamu otoritelerinin birbirlerini yok saymalarında düğümlenmektedir. Bu, Türkiye'nin bilim ve teknolojideki çıkmaz sokaklarından biridir. "Toplumsal refahın Anahtarı": İnovasyon için bir yol haritası TÜSİAD ve Sabancı Üniversitesi’nin önayak olduğu Ulusal İnovasyon Girişimi tarafından hazırlanan Çerçeve Raporu aslında bir anlamda gelecek stratejisi. Önümüzdeki 20 yıl için bir yol haritası öneriyor. "Yenilikçilik–yaratıcılık" sözcükleri ile tanımlanan inovasyonun ulusal bir proje haline dönüşmesi ve sahiplenilmesi halinde genç nüfusa sahip Türkiye’nin büyük bir avantaj elde edeceği vurgulanıyor. Rapor, altyapı ve finasman konusunda bir dizi öneri içeriyor. Özlem Yüzak Ü niversite, özel sektör ve sivil toplum işbirliği ille oluşturulan Ulusal İnovasyon Girişimi, Türkiye’yi küresel rekabette daha üst sıralara taşımayı, yeni iş alanlarının yaratılmasını ve insan kaynağını doğru ve etkin kullanılmasına yardımcı olmayı amaçlayan "İnovasyon Çerçeve Raporu"nu önceki gün Ankara’da açıkladı. TÜSİADSabancı Üniversitesi Rekabet Forumu’nun girişimiyle başlatılan ancak Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ, Koç ve Bilkent Üniversiteleri, ayrıca Eczacıbaşı, Koç, Vestel, Yaşar, IBM Türk, Sabancı gibi büyük toplulukların ve sivil toplum kuruluşlarının da katılımı ile genişleyen Ulusal İnovasyon Girişimi tarafından hazırlanan rapor aslında bir anlamda gelecek stratejisi. Tam olarak Türkçe karşılığı bulunmamasına karşın "yenilikçilik –yaratıcılık" sözcükleri ile tanımlanan inovasyonun ulusal bir proje haline dönüşmesi ve sahiplenilmesi halinde genç nüfusa sahip Türkiye’nin büyük bir avantaj elde edeceğinin vurgulandığı rapor 109 uzmanın destek verdiği 5 çalışma grubu tarafından hazırlandı. Raporun tanıtımını yapan Rekabet Forumu İcra Kurulu Eşbaşkanı Doç. Dr. Cemil Arıkan raporu hazırlarken özellikle inovasyonu hızlandıracak olan öğelerin neler olduğu hususuna yoğunlaştıklarını söyledi. İNOVASYON NEDEN ÖNEMLİ? 1980’li yıllarda ABD sahip olduğu üstün rekabet gücü karşısında Japonya’yı bir tehdit olarak görmüş, bu duruma karşı ise maliyetlerin düşürülmesi, operasyonel etkinliğin artırılması ve kalite yönetimi gibi alanlarda çeşitli politikalar geliştirmiştir. ABD’de olduğu gibi diğer gelişmiş ekonomilerde de kitle üretiminden esnek üretime bir geçişin yaşandığı gözlenmiş; yalın üretim, altı sigma, toplam kalite yönetimi, tedarik zinciri iyileştirme gibi yeni yönetim kavramları uygulamaya alınmış, böylece bir verimlilik sıçraması gerçekleştirilmiştir. Ancak bugünün dünyasında maliyet ve kalitenin asgari düzeyde gereksinimler olduğu kabul edilmekte, sürdürülebilir rekabet gücü için yeterli olmadığı genel kabul görmektedir. Günümüzde rekabet avantajını sürdürebilmek artık etkinlik ve maliyetin işletmelere taşıdığı getirilerin daha da üzerinde yeni pazarlar yaratabilmekte, müşterilere daha fazla katma değer sağlamakta ve yine küresel CBT 1023/6 27 Ekim 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle