24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Muğla Üniversitesi olanakları zorluyor Muğla Üniversitesi’nde 21.837 öğrenci var. 800’ü aşan akademik ve 600’e yaklaşan idari personele sahip. Bir önceki yılla karşılaştırıldığında öğrenci sayısındaki artış hızı %11 civarında. Son dört yılda uluslararası kabul gören indekslerdeki yıllık makale sayısı beş kat arttı. uğla Üniversitesi Rektörü Şener Oktik "Bilimsel çalışma, araştırma ve yayınlarını çağdaş dünyanın kabul ettiği bilim insanlarının öncülüğünde eğitimöğretim ve araştırma yapan uluslararası bir üniversite yaratma hedefimize hızla yaklaşıyoruz” diyor. Oktik, 25 Eylül’de üniversitenin açılış konuşmasında, bilim politikaları konusunda özetle şunları dile getirdi: Bilgi toplumları ve bilgi ekonomilerinin yarıştığı değişen dünyaya bağlı Temel bilim olarak yükseköğrenimin hedefleri yeni eğitimi ufuklara yöneldi. Bu yarışta bilginin ve ilköğretimde teknolojinin üretilmesi ve paylaşılmabaşlamalı.... sındaki birinci derece sorumlu olan üniversitelere yaklaşımlar, eğitimöğretim araştırma ve yönetimdeki yöntemler ve işbirlikleri, bilgi ve teknoloji, rekabet ve küreselleşme, şeytan üçgeninde ulusal sınırların önemini ortadan kaldırmıştır. Ülkeler, uluslararası pazar paylarını, araştırma ve geliştirmeye yapılan yatırım ve onun sonucunda başarabildikleri yaratıcılık gücüyle belirlemekteler. Yaratıcılık, iyi yetişmiş insan gücü ile gerçekleşebilir. Yaratıcılık (İnovasyon), ancak temel bilimler eğitiminin sağlıklı verilmesi ile mümkündür. Temel bilimler, çağlar boyu toplumların her alanda, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmelerinde ve değişmelerinde itici güçlerden biri olageldi. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, Mustafa Kemal Atatürk’ün engin görüşlerinin ışığında temel bilimler doğru değerlendirildi ve saygın bir gelişmenin tohumları atıldı. Ancak daha sonraki yaklaşımlarla, bu anlayış kararlı ve sürekli bir yapı kaza M MUĞLA Üniversitesinin 20062007 öğretim yılı açılış töreni. Yanda ise Muğla Üniversitesi rektörü Şener Oktik namadı. Uzun bir süredir Ülkemizde izlenen politikalar sonucu, temel bilimlerin toplumumuzda yöneticiler ve kamuoyu (bunun içerisine akademisyenleri de dahil edebiliriz), tarafından algılanışı oldukça yanlış ve üzücü bir platforma oturmuştur. Bilgi toplumuna ulaşmanın temeli, temel bilimler eğitimöğretiminin, ilköğretim basamaklarından başlayarak sağlıklı verilmesi ile atılabilir. Bunu yapamadığımız sürece uygulamalı bilimlerde ve teknolojide patent uygulamaktan öteye gitmemiz mümkün olmadığı gibi, bilgi–yoğun toplumların üretim alanları, fabrikaları olmaktan öteye de geçemeyiz. AKADEMİK ÖZGÜRLÜKÖZERKLİK Uluslararası Üniversiteler Birliği senedinden bir cümleyi üniversitelerin kültürel niteliklerinden biri olarak sizlerle paylaşmak istiyorum; "Üniversitelerde Öğrenciler, öğretim elemanları ve yükseköğrenim kurumları arasında akademik dayanışma, tolerans, çoğulcu düşünce ilkelerini güçlendirmek ve aynı zamanda topluma karşı olan sorumluklarını yerine getirebilmelerini sağlamak için akademik özgürlük ve özerklik temel ön koşullardır." Bu temel önkoşulların gerçek anlamda anlaşılması ve hayata geçirilmesi, bizimle birlikte birçok ülkenin de açıklığa kavuşturması gereken önemli bir tartışmadır. Türkiye’nin de imzaladığı Bologna (Bolonya) Deklarasyonu’nun temel hedefi, yüksek öğretim öğrencilerinin hareketliliklerini ve iş bulabilme olanaklarını genişleterek üniversite mezunlarının dünya genelinde rekabet gücünü arttırmaktır. Bunu sağlayabilmek için Avrupa Birliği ülkeleri 2010 yılına kadar ortak kullanabilecekleri Avrupa Yükseköğretim Alanı (European Higher Education Area) ve Avrupa Araştırma Alanını (European Research Area) tamamlama hedefine hızla yaklaşmaktadırlar. Genç üniversitemiz de bu hedefe ulaşmak üzere, bölüm ve programların kendi çalışma alanları ile ilgili yurtiçi ve yurtdışında güçlü ortaklıklar kurmaları için, bütün olanaklarını zorlamaktadır. Ortak çalışmaların filizlendiği, bilginin ve birikimin harmanlandığı, kongre, sempozyum, panel, çalıştay ve konferansların üniversitemizde düzenlenmesi ya da düzenlenen ulusal ve uluslar arası et Nüfusun yüzde 40’ı öğrenim çağında Türkiye’de 3–25 yaş grubunda, yani okul öncesinden başlayarak yüksek öğretime kadar, eğitim öğretim çağında bulunanların toplam nüfusa oranı yüzde 40’ın üzerinde. Uluslararası yarışta "bilgi toplumu ve bilgi ekonomisini" yaratacak olan Türk üniversitelerinin öğrencileridir. Bilgi toplumunda, bir alanda belli bir düzeyde mesleki bilgi ve beceriye sahip olmak başarı için yeterli değil. Bireyden, küresel ölçekte bilgiye hızlı ulaşabilme, bilgiyi çözümleyebilme, sürekli olarak kendini yenileyebilme yeterlilikleri beklenmektedir. Bunların yanında bireye kazandırılıp ölçülmesi istenen yeterlilikler içerisine, bireyin mesleği ne olursa olsun, ülkesinin anadilini kullanabilme düzeyi, sosyalleşebilme ve vatandaşlık bilinci, yabancı dilleri kullanabilme düzeyi, matematik bilgisi, bilim ve teknolojiyi algılama düzeyi, bilgisayar okuryazarlık düzeyi, öğrenmeyi öğrenme yeteneği, girişimcilik ve inisiyatif kullanabilme kabiliyeti, takım çalışmasına yatkınlığı, kültürel bilinç ve kendini anlatabilme yeteneği de katılmıştır. Ulusal ve uluslararası ölçekte yarışı kazanacak olanlar çoklu beceriye sahip olanlar ve yaşam boyu öğrenmeyi ve gelişmeyi ve değişmeyi başarabilenler olacak. Üniversitelerde kapasite yetersiz Üniversiteye giriş yaşı olarak kabul edebileceğimiz on dokuz yaşındaki 1.300.000 gencimiz göz önüne alındığında üniversitelerimizin kapasitesi yetersiz. Ülkemizin üniversite çağındaki nüfusu olan 19–22 yaş gurubunda yaklaşık 5.500.000 genç bulunurken, bunların yaklaşık 1.300.000’i örgün öğretimde ve 700.000’i açık öğretimde olmak üzere ancak 2.000.000’nu yükseköğrenim görebilmektedir. 2005 verilerine göre yükseköğretimde okullaşma oranında Ülkemiz OECD ülkeleri arasında son sırada yer almaktadır. Bu oran, örgün öğretimde % 25, açık öğretimle birlikte % 39 olup, 1981’deki okullaşma oranı olan %6 ile karşılaştırıldığında nicel anlamda bir gelişme söz konusudur. Açık öğretimin yükseköğretim sistemi içindeki payı gelişmiş ülkelerde %10’dan az iken ülkemizde bu oran %30’u aşmaktadır. Bu yüksek orana bakılarak açık öğretimin ülkemizde yaşam boyu öğrenimin işlevini bir ölçüde üstlendiği söylenebilir. CBT1023/20 27 Ekim 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle