24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu HÜCRENİN GÜNLÜK FAALİYETLERİNE YAKIN TAKİP Bir fareyi beslerken, hücrenin bu besinleri nasıl kullandığını izlemek veya böbrek hücrelerinin bir bölümünün stres karşısındaki tepkilerini görmek artık mümkün olacak. Bu ayrıntılı görüntüler "multiple isotope imaging mass spectroscopyçoklu izotop görüntüleme kütle spektroskopisi" adı verilen bir teknoloji sayesinde gerçekleştirilecek. Harvard Üniversitesi’nden Claude Lechene tarafından geliştirilen sistemde bir iyon ışını biyolojik bir örneğe gönderilerek yüzeyden birkaç atom kaldırır. Ve bunların birkaçını bu süreç içinde iyonize eder. Bu iyonlar daha sonra bir kütle spektrometresi tarafından tanımlanır. Kütle spektrometresi atomları ağırlık ve yüklerine göre ayırır. Hangi elementleri ne miktarda içerdiğini ölçerek, bir hücre içeriğinin ayrıntılı bir görüntüsü elde edilir. Bazı elementlerin farklı izotoplarını kullanarak, bunların zaman içinde nerede ve nasıl değiştiğini görmek mümkün olabiliyor. TanolTurkoğlu@Gmail.com Eskiden üç kişinin bildiği bir şeyi şimdi herkes biliyor. Eskiden o üç kişiden birinin gerçekleştireceği bir sonucu şimdi herkesin gerçekleştirme potansiyeli var. "Cehalet Güçtür" CBT’de Gönülden Bilime köşesini yazan Ahmet İnam hoca 13 Ekim 2006 tarihli CBT’deki köşesinde bilgi ile yaşam ve özgürlük kavramlarını irdelemiş. (Hocayı ODTÜ’deki Yaratı/Yaratım arasındaki farkı irdeleyen konferanslarından (1989), Feyerabend’in Yönteme Hayır kitabını çevirince, "Hocam bir de İmre Lakatos çevirmelisiniz" ukalalığımdan, felsefe master mülakat sınavında, bilgisayar mühendisliğinden mezun olduğumu öğrenince, sıkılgan bir tavırla yapay zekâ ile ilgili sorularından bilirim) Özellikle çağımızı "devinen bilgi çağı" olarak yorumlaması, "bilgi çağı" ya da "bilgi toplumu" olgusunun en yalın izahıdır. Öncelikle bilgi olgusunu, veri – enformasyon – bilgi diye üç aşamalı ele almak gerekir ki, devinen bilgi kavramını (yukarıdaki üçlemede bilgi aşamasına tekabül eder) "enformasyon çağı" ya da okullardaki ezberci "veri çağı" çıkmazlarını aşabilelim. Onu tek başına bildiğinizde size bir şey katmayacak bilgi kırıntısına veri diyebiliriz. Bir bilgi parçasının veri olup olmadığını teyit etmenin en kolay yolu şu: Onunla karşılaştığınızda "eee?" diye soruyorsanız, o sizin için veridir. Türkiye’nin başkenti Ankara’dır, dediğim zaman, bu Türkler için veri düzeyinde bir bilgi olgusudur. Ama şu an Türkiye ile ilgili ödev yapan Kuzey Finlandiya köylerinden birinde yaşayan bir Finli çocuk için, Türkiye’nin başkentinin Ankara olduğunu öğrenmek "enformasyon" hatta "bilgi" düzeyinde bir bilgi olgusu parçası olabilir. Bir başka deyişle aynı bilgi olgusu birisi için "bilgi" iken bir başkası için "veri" ya da "enformasyon" olabilir. Meteorolojik uyduların ürettiği bulutların durumu, hava basıncı ile ilgili ölçümler vb gibi tüm meteorolojik bilgiler, "Havayı Koklayan Adam" için veridir. Bundan yola çıkarak üretilen yarın hava yağışlı olacak tümcesi bizim için enformasyondur. Bu enformasyonu kullanarak, "yarın çıkarken şemsiye alayım" gibi bir hükme varmak, fikre sahip olmak ve bunu icra etmek, bilginin devinmesidir. Eğer onca meteorolojik veri ve enformasyondan kendinize bir şey çıkarmıyorsanız, bilgi toplumunu ıskalıyorsunuz demektir. (Romatizmalarına güvenmek bile özde bilgi toplumsal bir olgu). Bilgiden istifade etmek bize kalmış. Onu para kazanmak için de bilimsel ya da sanatsal bir çıktı üretmek için de kullanabiliriz. Tüm bu yaratımların nedeni ne peki? Kendimizi daha özgür hissetmek için mi? Yoksa kendimizi daha mutlu hissetmek için mi? Sanki ikisi de eşit uzaklıkta. İçimden mutluluk demek geliyor ama özgürlüğü sınırlayabilecek mentalite ya da mekanizma aynı şekilde mutluluğu da sınırlayabilme gücüne sahip. Neden? Çünkü toplumu yönlendirme sürecinde etkin olan bu tür mekanizlamaların temelinde "insanları daha az özgür kılma" ya da "insanları daha az mutlu etme" gibi bir amaç yok bence! Bu mekanizmalar artı değer yaratmak üzere icat edilmişler. Bugün bilgi çağını yaşıyorsak, daha fazla artı değer yaratabilelim diye. İstifade edilecek artı değer. Bize bir katıyorsa, mekanizmanın içindeki diğer üst katmanlara on, yüz, bin katacak artı değer. Bugünün devinen bilgi çağı, "puslu mantık" (fuzzy logic) dünyasından bildiğimiz "garip çekiciler" (strange attractors) rolünü üstlenmiş noktaların (biz buna aracılar diyelim) imtiyazlarını ellerinden alınıp, herkese dağıtmaktan başka bir şey yapmıyor. Eskiden üç kişinin bildiği bir şeyi şimdi herkes biliyor. Eskiden o üç kişiden birinin gerçekleştireceği bir sonucu şimdi herkesin gerçekleştirme potansiyeli var. Daha çok olasılık daha çok olumlu sonuç alma imkânı. Bu açıdan bakınca içinde bulunduğumuz çağa "kuantum çağı" bile diyebiliriz. Şair’in dediği gibi "seni sevebilme olasılığının", "seni sevmekten" daha itibarlı olduğu bir çağ. Ben yine de acaba bilinci hiç açılmamış ve "ne bilmediğini bilmeme" özelliğini yitirmemiş saflık için sormadan edemiyorum: Cehalet bu açıdan baktığımızda en büyük huzur, güç ve özgürlük kaynağı değil de nedir? HAREKETLERİ GÜÇLENDİREN ROBOTİK GİYSİLER Pentagon, askerler için tasarladığı robotik vücut giysilerini 2008 yılında deneme kullanımına başlayacak. Pentagon daha önce bu giysilerin 2004 yılında hazır olacağını düşünmüştü. Programdaki gecikmenin bir nedeni, kol ve bacaklara güç kazandıracak olan hidrolik aktüatörlerdaki hataların giderilmesinin tahminlerden daha uzun sürmesi. Bu "dışiskeletler" askerlerin hareketlerini destekleyecek ve güçlendirecek. Örneğin askerler daha uzağa atlayabilecekler, daha yükseklere zıplayabilecekler. Hatta daha ağır yükleri kaldırabilecekler. İŞİTME ENGELLİLER İÇİN DOĞAL SES Koklear implant’lar kulağın kendisini bypass ediyor ve doğrudan işitme sinirini uyararak işitme engelini ortadan kaldırmayı hedefliyor. Bir implant’ın etkili olması için elektrotların yerleştirilme şekli çok önemlidir. Başlangıçta bunlar denemeyanılma yöntemiyle uygulanıyordu. Bu yaklaşımda cerrahlar ameliyatın iyileşmesini bekleyip, elektrotlara akım vererek, hastanın bir şey duyup duymadığını sorarak öğrenirlerdi. Son zamanlarda odiyologlar ameliyat sırasında rutin olarak, elektrotlarla siniri uyarıp, sinirin ürettiği sinyali okuyarak implant’ları test ediyorlar. Bu daha nesnel yaklaşımın dezavantajı, müdahalenin 30 dakika kadar uzaması. Bu da komplikasyon riskini artırıyor. New South Wales’te bulunan Coclear adındaki Avustralya şirketi, geliştirdiği otomatik bir sistem ile bu testin 10 dakika içinde tamamlanmasına olanak tanıyor. Elektrotlar sırayla uyarılırken, çevresindeki elektrotlar sinirler üzerinde nasıl bir etki yaratıldığını otomatik olarak kaydediyor. İşlem sırasında eğitimli bir odiyoloğun bulunmasına gerek duyulmuyor. Hazırlayan: Reyhan Oksay CBT 1023/19 27 Ekim 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle