Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11.00’e alınmalı! eforu araştıran bazı araştırmacılara göre, Carskadon’un buluşu, uyanamama probleminin bir nedeni değil, bu problemin bir sonucu. Onlara göre ertelenen uykunun nedeni bilenemez. Surrey Uyku Araştırma Merkezi uzmanlarından Jo Ardent, geç yattığımız için geç kalktığımızı ve geç yatmanın da sadece kişisel bir tercih olduğunu söylüyor. Öte yandan uyku yoksunluğunun etkileri çok açık. Toronto Üniversitesi psikologlarından David Goldstein, vücut saatinin insanların günlük performansları ölçüsünde değişebileceğini kanıtladı. Ergenlik çağındaki özellikle ‘akşamcı’ olarak nitelendirilen gençlerin sabah performanslarının çok düşük olduğu saptandı. Bu gruptaki gençlerin sabahları okulda ve kursta verimlilikleri normalin altında.Yine Toronto Üniversitesi araştırmacılarından Martin Ralph, fareleri 22 saatlik bir vücut ritmine alıştırdı ve sonradan bu ritmi değiştirmek suretiyle fareler üzerinde bir deney yaptı. Öncelikle fareler 22 saat boyunca ya aydınlık ya da karanlık bir ortamda tutuldu. Vücut saatlerini ve ısılarını bu duruma göre ayarlayan fareler, sonradan 24 saat boyunca aynı karanlık ve aydınlık ortamlarda tutuldu. Ardent, ışığın uyku bastırması problemini çözeceğine inanıyor. Sabahları kalkıp vücut kronolojimizi ayarlayabilmemiz için ‘ışığa’ ihtiyacımız var. Bilindiği gibi çocuklarımız, özellikle de kış aylarında hava aydınlanmadan kalkıp okulun yolunu tutuyor. Çocuklarımızın bir kısmı da akşam okuldan çıkarken güneş ışınlarını göremiyor. Roenberg, çocukların sabah okula gitmek için çok erken saatlerde kalkmalarının hayati bir risk taşıdığını söylüyor ve yazkış uygulamaları nedeniyle saatlerin ileri veya geri alınmasına son derece karşı olduğunu belirtiyor. Halen ışığın kronolojik saati nasıl oluşturduğu bir merak konusu. Aslında retinanın içerdiği ışığa duyarlı hücreler dışarıdan aldıkları uyarıyı doğrudan SCN ‘ye gönderir. SCN’nin içinde ise melanopsin adı verilen ışığa duyarlı pigmentler vardır ve biz bu pigmentler sayesinde ışığı algılarız. Bu araştırmayı yapan Londra Kraliyet Akademisi’nden Russel Foster melanopsinin, 480 nanometre uzunluğundaki (gökyüzünün güneşli havalardaki renginde bulunan tayf) ışık dalgalarını algılayabileceğini açıkladı. Foster’ın bu keşfi sayesinde gençlerin kronolojik saati, daha erken saatlere göre tekrardan düzenlenebilir. rinin de bu yönde değiştiği saptandı. Aynı zamanda, ergenlik çağındaki gençler günün ilerleyen saatlerinde sabahın erken saatlerine oranla daha dinamik ve zindeler. BEDEN ISISI DÜŞÜYOR UYKU BASTIRMASI Ne oluyor da ergenlik çağındaki çocukların uyku düzenleri değişiveriyor? Bu sorunun yanıtını uyku hakkında daha çok bilgi edinerek bulabiliriz. Vücut saati, beynin temelini oluşturan SCN adını verdiğimiz küçük nöron gruplarının verdiği sinyaller sayesinde oluşur. Nüklei’de (çekirdek) bulunan bir grup genin protein kodları, bir diğer gruptaki genleri yok ettiğinde, vücudun 24 saatlik düzeni bozulur. Kronolojik saatin kontrol ettiği uyku ve uyanık kalma döngüleri halen tam olarak anlaşılamadı. Ancak SCN, ışığa karşı son derece duyarlıdır. Bu sistem sayesinde, beyin karanlığı ve aydınlığı fark eder ve vücut saatini bu iki farklı duruma göre ayarlar. Uyandığımız andan itibaren, vücut kendini tekrardan uykuya hazırlamaya başlar. Bu duruma ‘uyku bastırması’ denir ve oreksin ve hipokrin gibi, SCN’den gelen işaretleri algılayan uyku kimyasalları tarafından kontrol edilir. Karanlıkta, SCN beyindeki melatonin hormonunun salgıladığı bezlere işaret gönderir ve beyini uyku safhasına taşır. Bu sırada vücudun ısı kaybetmesiyle ve metabolizmanın yavaşlamasıyla kişi uykuya yenik düşmeye başlar. Carskadon’a göre bu süreç, gençlerde daha farklı bir yolla gerçekleşiyor. Beyin dalgaları olarak bildiğimiz EEG’ler, uyku bastırması başladığında değişiyor. Uyku bastırmalarının süresinin 1114 yaş grubundaki gençlerde 1517 yaş grubundaki gençlere oranla daha fazla olduğunu ortaya çıktı. Ergenliğin ilk çağlarında homostatik mekanizma, uyku bastırmalarının yavaşlığı nedeniyle engellenir. Bu durum 1114 yaş arası gençlerin sabahları daha geç uyanmalarına neden olur ve melatonin üretimi 1 saat geç başlar. Gençlerin sabahları erken uyurken sarf ettikleri ŞOK EDİCİ SONUÇ Deneyin sonucu ise şok edici nitelikte: 22 saatlik düzenden 24 saatlik düzene geçtikten sonra, farelerin kalp ve damar sistemleri zarar gördü, böbrek hastası oldular ve daha erken öldüler. Bunun nedeni, farelerin alıştıkları normal saatlerinden daha farklı bir saatte uyanmış olmaları ve düşen vücut ısısı sonucu hücrenin metabolizmasının eski düzeyinde çalışmamasıdır. Ergenlik çağındaki gençler de aslında vücutları uyanmadan, iki saat önce uyandırıldıkları için kronik yorgunluk yaşıyor. Şüphesiz ki, vücut saatlerimizle bileklerimizdeki saatlerimiz birbirine uymadığı zaman sıkıntı yaşarız. Araştırmalar, iç saat ile dış saat arasındaki en ufak bir uyumsuzluğun insanlarda psikolojik (depresyon, anksiyete... vb) ve fizyolojik (kanser, obezite...vb.) birçok hastalığa neden olabileceğini gösterdi. Uykusuzluk bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkiler ve vücudun hastalıklarla mücadele etmesini engelleyerek, vücut direncini azaltır. Uykusuzluğun bir diğer olumsuz sonucu ise araba kullanırken uyuyakalıp kaza yapmamıza neden olmasıdır. Araştırmalar araba kullanırken uyuyakalıp bu yolla kaza yapanların yarısının 1625 yaş arası gençler olduğunu göstermektedir. CBT 1021/9 13 Ekim 2006 Merkezi New York’ta bulunan Resselaer Politeknik Enstitüsü Işık Araştırma Merkezi’nde ışık kutuları ve açık turuncu rengi gözlükler kullanılarak bir deney yapıldı. Amaç, doğru zamanda doğru ışığı vererek yorgun gençlerin uyku döngüsünü değiştirmek. Okula gitmek için erkenden uyandırılan gençler için, sabah uyandırıldıkları saatler, aslında onların uykuya ayırdıkları zaman dilimleridir. Bu nedenle sabah saatlerinde uykuları yarıda kesilen gençlerin vücut ısıları düşüktür. Sabah erkenden uyandırılan gençlere yola çıkmadan önce, mavi ışığı süzebilen turuncu camlı gölükler takıldı. Okula vardıkların da gençlerin vücut ısılarının arttığı saptandı. Daha sonraki aşamada bu gençler, gözlükleri çıkartılarak mavi ışıklı kutuların önlerine oturtuldu ve gençlerin vücut ısılarının aynı düzeyde kalması sağlandı. Gençlerin uykusuzluğuna çözüm getiren bir diğer yöntem ise gençlere akşamın erken saatlerinde melatonin verilmesidir. Bu uygulama ile gençlerin daha erken saatlerde kendilerini yorgun hissederek uyumaları amaçlandı. Çoğu bilim adamı ise bu uygulama ile çocuğun biyolojik saatleriyle oynanmasına karşı. Bunun yerine okul ve servis saatlerinin çocukların biyolojik saatlerine göre ayarlanması gerektiğini söylüyorlar. Bu öneriye kulak veren Amerika’daki bazı okullar, okula başlama saatini 1 saat ileri aldılar. Yine de bu uygulamanın yeterli olduğunu söylemek güç. Uygulamada daha gözle görülür bir başarı kaydedilebilmesi için, okul yönetimleri okulların ve üniversitelerin saat 11:00’dan önce başlamaması gerektiği konusunda ikna edilmeli. Araştırmalar, iç saat ile dış saat arasındaki en ufak bir uyumsuzluğun insanlarda psikolojik (depresyon, anksiyete... vb) ve fizyolojik (kanser, obezite...vb.) birçok hastalığa neden olabileceğini gösterdi. UYKU ARAŞTIRMALARI