Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Aylak Bilgi Nöroloji irM. Ceylan canlının da içi dışı sudur. Bedenimizin %70'i, beynimizin %85'i, kemiklerimizin bile %20'i sudur. Bilim adamını ikide bir araya sokacağım bugün, çünkü saydam içlerini görüyorum onların ruhları üzgün. B. Shaw ne demişti: Geçmişi bile bilmekte zorlandığımız bu zamanda geleceği nasıl bilebiliriz? Bilemezsiniz, bilim adamınız yoksa heveslenmeyiniz. Tırnağındaki bile akılla düşünecek, çocuklannıza yarını illa ki gösterecek o. Çocuklannız gelecektegelecekte siz olmayacaksınızağlayacaktır, bilim adamları yoksa çünkü onlar bir nevi babasız kalacaktır. Tekrar suya dönelim. Suyun canlı yaşamında vazgeçilmez önemi vardır. Aldığımız besinlerin suda çözülmesi, kimyasal reaksiyonlar sonucu ortaya suyun çıkması, terlemeyle sıcaklık artışına karşı bedeni suyun koruması varsa eğer, Tanrı'dan önce suya tapmaya değer. Kayma özelliği nedeniyle eklemde sürtünmeyi önieyen ve basıncı homojen biçimde eklem yüzeyine dağıtan hep sudur. Her sıvıda olmayan yüksek gerilim özelliğiyle bitkileri, ince damarlarında kökten yaprağa doğru yükselerek besleyen de sudur. Aynen bilim adamlarının kurşundan bile hızlı düşünceleriyle edindikleri bilgiyi, sade insanların hayatında uygulamaya sokup onların hayatını gün be gün yükseltip yüceltmesi gibi. Su +4 derecede en yüksek uzgül ağırlığa sahiptir, bunun altında ve üstünde hacmini ve özgül ağırlığını değiştirir. Bilim adamı da, kendine saygı duyan bir toplumda, en verimli günlerini geçirir, bilgiyi ağacın kuklerinden, dalların narin çiçeklerinden, yanardağların kor ateşinden, kutupların buzullarından ve insanın küçücük hücrelerinden toplayıp getirir. Suya insanlardan bir karşılık bulmak gerekseydi, suya denk yalnızca bilim adamı olurdu! Su donarken H molekülleri arasındaki mesafe büyür ve özgül ağırlık küçülür. Böylece tatlı sularda yaşayan hayvanlar kışı donmadan geçirebilir. Donarken hacmi büyümeyip küçülseydi suyun, buz kütleleri suyun altına dalacak ve dipteki faunayı tahrip edecekti. Aynen kb'tü ellere düşen bilim adamlarının atom bombası yapması gibi. Organizma % 15 kadar su yitirdiğinde yaşam faaliyeti durmaktadır. 0nun gibi bilim adamları olmasaydı bugün, insanın yaşamını sürdürüp sürdüremeyeceği tartışma gö'türürdü. 1928'de Flemming penisilini bulmasaydı, çocuklanmızın kaçı varolabilirdi acaba. 1671 de Newton aynalı tclcskobu yapmasaydı, hangi gezegeni tanıyabilirdik. 1876 Graham Bell telefonu keşletmeseydi, insanlar birbirleriyle konuşmak için yollara düşüp trafiği arapsaçına çevirmezler miydi? 1780 de Berniard doğal kauçuğa boyar madde karıştırmayı becermeseydi, arabalarımız hala lalıta tekerlek üzerinde gitmeyecek miydi ve onların hızı, at arahasının hızını katiyen geçmeyecek değil miydi. 1851 de Singer iğnenin ardına değil önüne delik delmeyi akıl etmcse dikiş makinesinden mahrum kalıp ta araplar gibi dikişsiz bez sarınıp gezmeyecek miydik? Su neden bu kadar hayatın temelidir? Bu kadar anlamlı nasıl olabilmiştir? Sadece su ile ilgili deyimleri hatırlamaya çalıştım, ne çok: su gibi aziz olmak; su gibi ezberlemek; su götürmek; su katılmamış olmak, su koyuvermek; sudan çıkmış balığa dönmek; suya sabuna dokunmamak. Ya bir de şairlerin sudan esinlenerek yazdıkları: Ahmet Haşim mesela, Sular karardı, yüzün perde perde solmakta/Kızıl havaları seyrel ki akşam olmakta. Su kendisi için değil, canlı içindir, kendi için olsaydı rengi, şekli şemali, bir ayakta duruşu olurdu; bilim adamı da, kendi için adam değildir, yani her şeyden bağımsız kendisi için adamlık yaşamaya kalkmaz. Su, Tanrı'nın kurduğu hayatın temeli, bilim adamıysa yarın kuracağımız dünyanın varedicisidir. Su nemli bir kayanın kovuğunda, güneş ışınlarını alarak amino asit sentezleyip nasıl yaşamı başlaltıysa, bilim adamı da, bütün insanlardan bir baş yukarıda ufukta balkıyarak batan güneşi gö'rüp, her şeyden habersiz insanlığın batışına engel olmak üzere varolandır. Eğer sevgiyi (aydayla, bilgiyi yapmayla eşleştirseydik, bilim adamlarının, çocuklarımızı bizden daha çok sevdiklerini, evlerimizi, eşlerimizi, ruhlarımızı, hatta bile ki parmaklarımızdaki tırnakları bizden daha çok bildiklerini söyleyebilirdik. Su Bilim adamının baştan ayağa akıl olması gibi, Su eşiittir bilim adamı Bir aşk ilişkisi doğru gitmediği zaman niçin acı verir? Antropologlara göre biten bir aşkın acı vermesinin nedenlerini evrimin acımasız gerçeklerinde ve duygulann işlenişinde aramak gerekir. emen hemeıı herkes yaşamının bir evresinde scvdiği kişi tarafından reddedilme şaıv sızlığına uğrar. Bu gibi durumlarda boşiuk, umutsuzluk, korku ve öfke gıbı duygularla baş etmek zorunda kalan aşk mağduru, derın acılar çeker. Keşifler olmasaydı ^ H Bir aşk ilişkisinin sona ermesi niçin insanlara acı verir? Üzüntü ve öfke metabolik olarak çok değerli ve zaman israfına yol açan duygulardır. İnsanlar nıçın karşılıksız kalan aşklarının üzerine bir sünger çekıp, yenı bir aşkın peşıne düşecek şekilcle programlanmamış? Soıı yıllarda yapılan araştırmalar aşkın, evrinısel uyunı sonucu ortaya çıkmış bir duygudurumu oldugunu gösteriyor. Aşık olma yeteneği zaman içınde hüvuk degışım geçırmıştır çunkü tüm encrjısııu seçtığı tek bir eş uzerınde yogunlaştıran kışı, zamaıı ve enerjıden ta.sarruf ederek hayatta kalma ve ureme şansını artırır. Ne yazık ki aynı şey aşkın karanlık yüzü için de ğeçerlidir. İnsanlar, sevdikleri tarafından reddedıldıklerı zaman acı çekmek üzere programlanmıştır. Bunun da altında yatan nedenler de evrım ilkeleriyle açıklanabilir. Su canlı için dukları bir kişinin fotoğrafı daha gösterildi. Denekler, iki resme bakma sürecinin arasıııda, beyinlerini resimlerın uyandırdıgı duygulardan arındıracak farklı bir ışe yoğunlaştılar. Deneyın sonunda elde edılen beyın taramaları. aşık bir kışıııin beyın yapısına ilışkın çok önemli ipuçları içerıyordu. Dikkati çekeıı en önemli nokta, deneklerin sevdiklerinin fotoğraflarına bakarken beyinlerinin iki noktasının faal duruma geçmesiydı. Bunlar orta beyinde, kısaca VTA olarak bilınen sağ "Ventral tegmental bo'lge" ve yıııe orta kısımda bulunan C harfı şeklındekı kuyruklu çekirdek (ııucleu.s caudatunı) bolgcsiydi. VTA, dopamin denilen güçlü uyarıcıyı üreten ve dagıtımını üstlenen hücrelerin yoğun nlarak bulunduğu bir bölgedır. Kuyruklu çekirdek bölgesi ise genel uyarılış dumınunu, bir noktaya odaklanmış dikkati ve ödul kazaııma motivasyonunu koııtrol eder. A$k sadece duygu mu? Rrken evredeki romantik aşkın dopamin açısından zengin holgelerle ılışkilı olması, romantik aşkın yalnızca bir duygu olmadığını. ınsanlan seçtikleri bir eşin peşine düşmeye iten güçlü bir dürtü oldugunu gösterir. Cerçekten de aşk, açjık gibi güçlü bir dürtüdür. Dolayısıyla insanların aşk için yaşamalarını ve ölmelerini anlıyabilıriz. Aşkın yalnızca tutku boyutu ile ılgılenmeyen bilim adamları aşkı tum özellıkleriyle incelemeye karar verdiler. Boylece 2001 yılında sevdikleri tarafından reddedilen kişilerin beyin taramalarını incelemeye aldılar. Bu araştırma henüz devam etmekle bırlikte, VTA ve kuyruklu çekirdek bölgesinin bıyolojık yapısının incelenmesi sonucu, reddedilmeyi izleyen dönemde burada faaliyetin kesilmediği görülüyor, Önemli ipucu 1996 vılında Nevv York'taki Albert Kinstein College of Medicıne'dan sinırbilimci Lucy Brown ve State Unıversıty of New York'tan psikolog Arthur Aron'un yonetimmde gerçekleştirılen bir deneyde, aşık olduklarını süyleyen kadm ve erkeklerin beyiııleri manyetik rezonans görüntiileme (MR1) yöntemi ile incelendi. 10 kadın ve 7 erkekten oluşan denek grubuna, önce sevgililerınin fotoğrafları gosterildı. Diğer taraftan aynı kışilere, duygusal açıdan, olumlu ya da olumsuz, kendilerinde herhangi bir tepki uyandırmayan, aşına ol 885/10 6 Mart 2004