Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Paleontoloji S6 TÜKENİŞ Dinozorların tebeşir döneminin sonunda yokoluşu bir bilnıece olsa da, dünya tarihinde tek toplu tükeniş olmadığı artık kesin gibi. Küresel iklim değişimleri türlerin evrimini birkaç kez kesintiye uğratmıştı. Dünya tarihi boyunca 56 büyük ve birkaç küçük tükeniş dalgasının yaşandığı sanılmakta. Örneğin 250 milyon yıl onceki Permiyen döneminde dünya tarihinin en büyük toplu tükenişi yaşanmıştı. Bu tarihte deniz canlı türlerinin neredeyse %95'i, karada yaşayan organizmaların ise %70'i yok olmuştu. Bu olayların bazı izlerine Meksika'da rastladık diyor Stinnesbeck. Araştırmacılar Gomez Ferrias'ta, Jura döneminden tebeşir dönemine geçiş evresine yani günümüzden yaklaşık olarak 135 milyon yıl öncesinde toplu halde ölen pliozor, ihtiyozor ve çok sayıda amonit kalıntısı bıılmuşlar. Tebeşir dönemindeki ikınci büyük toplu tükeniş bundan 90 milyon yıl önce Cenoman'dan Turon'a geçiş evresinde yaşanmış. Dünyada CenomanTuron sınırını Vallecillo kadar iyi gösteren başka bir yer yok diyor kazı başkanı Christina Ifrim. Zengin fosıl içerikli yataklar ABD sınırının 150km yakınında yer alıyor. Vallecıllo'daki tortullar son derece kalın olduğu için geçişler çok iyi izlenebilmekte. Türlerin peş peşe nasıl öldükleri ve yenilerinin nasıl ortaya çıktığını takip edebiliyoruz diyor araştırmacı. AylakBilgi • >« ;.v * Tahir M, Ceylan Sıvılaşmış insan Bjorklund ve Pellegrini, İnsan Doğasının Kökleri (The Origins of Human Nature) isimli yapıtlannda, insanın varoluş biçimini, bir akışın içindeki sabit bir durum olarak tanımlarlar. Yani yaşam soğuk bir havada dere olmuş akıyorsa, insanın doğumla başlayıp ölümle biten varoluşunu, akan suyun küçük parçalar halinde buzlaşıp katılaşmasına ve sonra tekrar eriyip sıvılaşmasına benzetebiliriz. Buz parçaları birer insandır; su buzlaşır, kalmaz buzda eriyip 'sıvılaşır', doğar insan, sonra dayanamaz ölilr, toprağa karışır. Isı düşünce, suyun donması zaruret, kadınla erkek sevişince de çocuğun doğması mukadderdir ve aktıkça su insanın yavrusu, bir marul gibi açılarak büyüyecek ve daha da aktıkça su insanın yaşlısı, bir lahana gibi kapanarak ölecektir. Yaşam buydu belkiama, şimdi değişti. Adamakıllı buzlaşan, sonra da delice eriyip kaybolan adam kalmadı artık. insanlar havaya düşmüş cemre, toprağı kaplamış kırağı gibi, varolan şeklini koruyamıyor, halden hale geçip ısınıp su, kaynayıp gaz oluyor. Eskiden görüşler on yılda, yaşamlar yirmi yılda bir değişirdi. Solcuysan ve otuz yıl sonra ticarete başlamışsan, sana dönek denirdi. Şimdi ise sabah dindar, öğlen küffar, akşam meşrebi mundar olabiliyor insanlar. İnsan embriyolojisi, filogenetiği takip eder. Yani cenin annesinin karnında embriyolojik olarak büyürken geçirdiğimiz evrimin hızlandırılmış bir taklidini uygular: Rahmin içinde balık, sürüngen, sincap derken insan olurçıkar. Bazı parçalanmız, diyelim dalak geri, bazı organlarımız da diyelim beyin, gelişimsel olarak ileri bir konum alır. Yani insan, parçalı buçuklu, eğrili kavisli, kimisi kunduzdan, kimisi samurdan, ileriye çektiği kadar geriye de hevesli nice organ, nice duzenek taşır. İnsan çeşit çeşit hallerden(gaz, sıvı, katı) bir toplanmışlık, larklılıklardan(eski dalak, gelişmiş beyin, kör bağırsak) bir birleşmişlik halidir, o nedenle tilogenetik olarak alt basmaktakiler zorda kalınca kolayca ayrışıp, dağılabilir; buzdan vaz geçip suya dönüşebilir! Eciş bücüşte olsa ayakta kalmak, buz halden ne kadar hızlı su molekülüne, sudan da gerektiğinde hangi hızla buz haline dönebildiğimizle ölçülür. Hızlı olanlar ve aynı anda birden fazla duyguyu içinde yarılmadan tutanlar yarışta birinci gelirler. Bökemediği bileği öperken, büktüğünü de birjiletle doğrayabilenler ve eş zamanlı olarak sevgiliye bir aşk sözcüğü fısıldayabilenler, her kabın şeklini alan bir sıvı olarak yarının insanını doğurmak onlara kalacaktır; yarının insanı da işte ancak o kadar olacaktır Dün doğruyu söyleyenler saygı görürlerdi, bugün yalan söyleyemeyenlerin başı fena halde dertte. Ama işte ben de tam tersine Atina sokaklarında elinde fenerle 'Adam anyorum" diye dolaşan Sinop'lu Diogenes gibi, herhangibir ahlakı olan eski tip insanı, eriyip gitmeyen kalın buz parçalarını anyorum. Ahlakı iyi birisi demiyorum, kötu ahlaklı da olsa elimi uzatıyorum; katil olsun ama kurbanını acı çektirmeden tek kurşunda yere yıkan bir öldürme ahlakı olsun, hırsız olsun ama, elini soktuğu cepte bir çorba parası bırakan çalma ahlakı bulunsun, kerhanede olsun ama bıyığı terlememiş oğlana da, saçı ağarmış yaşlıya da "racon'a uygun davranıp, muamelede kusur etmesin. Ben, kutuplardan sukiln etmiş bir buzdağını, gerçekya da çılgın bir Sokrates'i aramıyorum, vazgeçtim, yemin ederim, yaptıklarının doğru olduğunu sonuna kadar savunsun da Makyavel'le bile yetineceğim. Sıvılaşmış insan gunünu kurtarmak için sıvıdır, buzlaşmış insansa yarını var etmek için katılaşmıştır. Gelecekten ümlt kesmişseniz, bugunü kurtarmak için sıvılaşırsınız. örneğin guçebeler yalan söyler, çünkü onların yarını aynı yerde değildir, o yüzden yarın nemasını toplayacağı bir doğruluk ahlakını bugünden edinmeyi gereksiz görörler. Yaşam artık insana o kadar az yer ayırıyor ki, aynen eski uzun Chevrolet arabalann sokaklara sığmaması gibi, köşeli soylu insanlar da dünyaya sığmıyorlar, nasıl yollara her delikten geçen Golfaraba lazımsa, dünyaya da her boyaya giren sıvımış insan lazım. imcey1an0superonllnB.com '/ıuııın Wuı!ydity oiiinitiudi.it, üıım I rey ve Christina Itrim, fosll kalınlılannı birleştiriyor. denlerıni arıyor. İri bedenleri yüzünden sürüngenlcr olasılıkla fazla hızlı hareket edemiyorlar ve soğukkanlı oldukları için de beden enerjilerinin önemli bir kısmını deniz sıcaklığından elde ediyorlardı. Özellikle de küçük bedenleri daha çabuk so ğuduğu için yavru hayvanlar daha büyük tehdit altındaydı. Araştırmacıya göre tebeşir döneminin sonundan önce deniz sürüngenlerindeki tür çeşitliliğini azaltan bir gelişme söz konusu. Bu fenomense rastlantısal olarak Atlantik'in oluşması ve dünyadaki yoğun yanardağ etkinlikleriyle ilişkili. Frey, Atlantik'in oluşumuyla birlikte soğuk su akıntılarının Tethys (Tetis) denizine, yani bugünkü Akdeniz'e kadar ulaştığını tahmin ediyor. Böylece dünya denizlerindeki soğuk ve sıcak su akıntısı sistemi, dolayısıyla da son tebeşir dönemindeki iklim değişmişti. Insan ve filogenetik BÜYÜK NEDEN GEREKMİYOR? Bilim adamları şimdiye dek 1000'in üzerinde fosil buldular. Plankton ve amonitler dışında çok sayıda omurgalı hayvan kalıntısı da var. Bunlar başlıca balık, kaplumbağa ve sürüngenlerden oluşmakta. Yenı bulunanlar arasında en ilginci olan ise yumuşak kısımlarıyla korunagelen Aigialozor fosili. Meksika'daki kazılar önemli bir tür tükenişi için çok büyük değişimlerin yaşanması gerekmediğini açıkça göstermekte. 90 milyon yıl önce mesela yaşam, derin sulardakı zehirler yüzünden son bulmuştu. Deniz diplerinde, yaşam, oksijen ve deniz akıntıları yoktu. Sular zaman içinde çekilerek çürümüştü. Buna benzer bir durumun ne kadar çabuk ortaya çıkabileceği günümüzdeki golf stream akıntısıyla açıklanabılıyor. Güney Atlantik'teki sıcak su akıntısı kuzey Avrupa'ya kadar ilerleyerek soğur. Saatte 300 milyon kilovat kadar enerji ürettiği tahmin edilen dev enerji pompasının işleyişi basit bir ilkeye dayanır Bol tuz içerikli soğuk su yoğunluğu nedeniyle dev bir şelale gibi Grönland denizinin derinliklerine çökerek dev bir denizaltı nehri halinde güneye geri dönüyor. Bu şekilde oluşan su çevrisi Atlantik, Hint Okyanusu ve hatta Pasifik'teki sıcak suyu çekiyor. Isınma yüzünden kuzeye ne kadar çok su buharı ulaşırsa kuzey Atlantik'e o kadar çok kar ve yağmur düşüyor. Tabii kutuplardaki buzlar da eriyor. Tatlı su akıntılarının çoğalması ise kuzeydeki Okyanus suyundaki tuz oranını değiştirerek yoğunluğunu düşürüyor ve su eskisi kadar çabuk çökemiyor. Derin su akıntılarındaki hassas mekanizma işte bu şekilde bozulmakta. Bu süreç bundan 90 milyon yıl önce meydana geldiğinde kutuplarda neredeyse hiç buz kalmamıştı. Ve altüst olan iklimin kurbanlan Meksika'daki tortullarda bugüne kadar koruna gelmiştir. Nilgün özbaşaran Dede Die Zeit 3/2004 den özet: YOKOLUŞUN NEDENÎ Bilim adamları bugün bile hala dinozorların yok oluşuna neden olan fenomeni tartışıyor. Hayvanların tebeşir döneminden Tertiyer dönemini geçişinı engelleyen, Yucatân yarımadasına çarpan dev bir asteroit miydi? Yoksa yanardağ etkinlikleri küresel iklim değişiminc mi yol açmıştı? V of V lgan Stinnesbeck yönetiminde çalışan uluslararası bir araştırma grubunun son araştırması asteroidin Yucâtan yarımadasına sanılandan yaklaşık olarak 300 000 yıl önce çarptığını gösteriyor. Ayrıca bugünkü Chicxulub köyüne göre adlandırılan krater de tahmin edilenden çok daha küçük. Göktaşının çarpmasıyla oluşan Chicxulub krateri olasılıkla küresel ısınmaya neden olarak, daha sonra gelen toplu yok oluşu tetikleyen stresi doğurmuştu. Princeton Üniversitesi'nden Gerta Keller, toplu tükenişten en başta yanardağ etkinliklerinin sorumlu olduğunu düşünüyor. Yoğun yanardağ püskürmeleri son tebeşir döneminde olağanüstü sıcaklık oynamalarına yol açan sera iklimine neden olmuştu. "Tebeşir döneminin bitiminden 500 000 yıl önce, Hint levhasının, Hint Okyanusu'ndaki Reunion sıcak noktasına (Hot Spot) kaymasıyla yoğun volkan etkinlikleri başlamıştı" diye açıklıyor Stinnesbeck. Sıcak noktalar, yerkabuğunun derinliklerinden yüzeye çıkan sıvı kayaçlarla oluşan erime noktalarıdır ve sürüklendikleri levha üzerinde yanardağ şeklinde izler bırakırlar. Bunların ne gibi etkiler yarattığı konusunda paleontoloji camiasında hararetli tartışmalar yaşanıyor. Adam anyorum 887/17 20 Mart 2004