Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Haber <, i MS Kuramına meydan okuyan araştırma ısaca MS olarak bilinen multipl skleroz hastalığı sinir hücrelerinin çevresindeki yalıtıcı miyelin drtüsünü üreten beyin hücrelerinin olmesiyle baş gösterir. Çoğu araştırma cı söz konusu hucrelerin yok oluşunun bağışıklık sisteminin bıı örtüye saldırması sonucunda meydana geldiğine inanır. Ne var ki, Sydney Üniversitesi'nden John Prineas ve Michael Barnett tarafından 300 MS hastası üzerinde yapılan bir araştırma bunun hiç de öyle olmadığını ortaya koyuyor. Araştırmadan elde edilen bulgular bu alanda pek bir ilerleme kaydedilmemesinin nedeninin MS konusundaki araştırmaların büyük bir çoğunluğunun gerçekte çok farklı özelliklere sahip bir hastalığı olan fareler üzerinde yapılmasından kaynaklandığı görüşünü destekliyor. Son araştırma Prineas'ın MS hastalığının ortaya çıkışından 17 saat sonra yaşamını yitiren 14 yaşındaki bir kızın beynini incelemesi üzerine başlatıldı. Prineas kızın beyninde bağışıklık sisteminden kaynaklanan herhangi bir saldırı izine rastlamadığı gibi, miyelin örtüsüne de hiç dokunulmadığına tanık oldu. Gelgelelim, miyelin ortüsünü üreten oligodendrosit hücrelerinin ölmekte olduğunu gördü. Haslalığm ilk evrelerinde yaşamlarını yitiren başka MS hastaları üzerinde yapılan incelemeler de aynı bulguları gözler önüne sermekteydi. Araştırmacılar bu bulgular ışığında MS hastalığının oligodendrosit hücrelerinin ölümüyle baş gösterdiği sonucuna vardılar. Daha sonra bağışıklık hücreleri bu atıkları temizlemek üzere devreye giriyor ve aynı zaınanda sinir hücrelerini çevreleyen miyelini de yok ediyorlardı. Miyelinden yoksun kalan beyin hücreleri böylece dürtüleri denetleyemez duruma geliyorlardı. Yaygın MS kuramını yerle bir eden bu bulgular oligodendrisitlerin ölümünü neyin tetiklediği sorusunu da beraberinde getiriyor. Prineas gözlemledikleri ölüm modelinin bu soruya ışık tutacak yeterlikte ipucu sunmadığına dikkat çekiyor. (RU, New Scientist, 28 Şubat) K Amerika'nın 1 Mart 1954 tarihinde Bikini Atolü'ne atmış olduğu hidrojen bombası 1,5 km. genişliğinde bir krater açarak çok sayıda Japon balıkçımn ışınlanmasına yol açmıştı. Mart 1954 günü Bikini Atolü yakınlarında, gökyüzü birdenbire turuncu renge büründüğünde Japon balıkçı gemisi "Fukuryumaru 5" çok şiddetli bir şekilde sarsılmıştı. Balıkçı Matashichi Oishi ve 22 çalışma arkadaşı güverteye çıktıklarında gökyüzünden kar taneleri gibi kül yağıyordu ve balıkçılar önce bir sualü yanardağının püskürmüş olabileceğini düşünmüşlerdi. Gerçekte yaşadıkları ise benzer bir tahribat gücüne sahipti: Amerika'nın ilk hidrojen bombası patlamıştı. Hidrojen bombası patladığında "Fukuryumaru 5" (Şanslı ejder) Bikini Atolü'nün 160 km. açığındaydı. Tüm balıkçılar yoğun bir şekilde zararlı ışınların etkisinde kaldılar. Ve bu olay Japonya'da önemli bir protesto hareketine yol açtı. Sonuçta Japonlar Hiroşima ve Nagasaki'den sonra bir kez daha atom gücüne şahit olmuşlardı. "Nükleer araştırma rekabetin kurbanları olduk" diye anlatıyor bugün Tokyo'da bir çamaşırhane işleten ve kısa süre önce de bombayla ilgili bir kitap yazan Oishi. Eski balıkçıya göre Bikini olayı geçmişte kalan değil bugün de herkesi ilgilendiren bir nükleer silah sorunu. Patlama, o zamana kadar yaşananların en şiddetlisiy dı. Hidrojen bombası elli yıl önce atıldı I ABI) Bikini Atolü'ne 19461958 yılları arasında 66 atom bombası patlatmıştı. Uzmanlar patlamanın yakınında 900 kadar balıkçı gemisinin bulunduğunu tahmin ediyorlar. Fakat Fukuryumaru sergisinin küratörlüğünü üstlenen Kazuya Yasuda'nın dediği gibi bu konuda kesin veriler bulunmuyor. Sergide, "ölümün külleri" ve balıkçılarm günlükleri sergilenmekte. 5600 DOLARLIK TAZMİNAT ABD 1955 yılında Japonya'ya sağlık tazminatı ve balıkçılık endüstrisindeki zararlar için toplam iki milyon dolar tazminat ödedi. 1983 yılında ise (Bikini Atolü'nün de dahil olduğu ) Marshal adalarına 183,7 milyon dolarlık ıkinci bir tazminat daha ödeyınce yönetımle ilgili anlaşmazlıklar sona erdiyse de kurbanlarla tartışmalar devam etmiştir. Oichi'ye tazminattan düşen pay 200 milyon yen idi (o tarihteki kura göre yaklaşık 5600 dolar) fakat hidrojen bombasından zarar görenler Japon Dalış rekoru kırdı Y umuşak kabuklu iri bir deniz kaplumbağası sürüngenler arasında bugüne dek kaydedılen en derinlere dalma rekorunu elinde tutuyor. Söz konusu kaplumbağanın okyanus açıklarında 640 met re derinliğe indiği izlenirken, henüz yayımlanmamıs veriler de kimilerirıin zaman zaman 1000 metrcyi aşabildiklerini ortaya koyuyor. Soyları tükerımekte olan yumuşak kabuklu iri deniz kaplumbağalarının uzunluğu 2 metreye, ağırlıkları da 916 kiloya ulaşabiliyor. Hıınlar yayılma alanları en genış deniz surungenleri olarak biliniyorlar. Ne var ki, daha önceleri bunlara yalnızca kıyıya yakın üreme alanlarında rastlanmaktaydı. Buralarda kimi kaplumbağaların 475 metreye indikleri yönünde kayıtlar vardı. Şimdi ise Atlantik açıklarında yüzen kaplumbağaların bu rekoru kırdıkları belirtiliyor. Galler İİniversitesi'nden Graeme Hays ve arkadaşları tarafından yapılan gözlemler bu tür kaplumbağalar arasında 200 metreyi aşan dalışlara çok ender rastlandığını ortaya koyuyor. Kaplumbağalar temel besinleri olan jelatinimsi planktonlarla denizanalarının peşine düştüklerinde derinlere dalıyorlar. Ne var ki, bu canlıların %97'sini su oluşturuyor ve kaplumbağalar bir olasılıkla okyanusun derinliklerindeki bu düşük kalorili besinlere ulaşmak için aşırı miktarda enerji harcıyorlar. Hays kaplumbağanın ancak iri bir köpekbalığı, ya da geçen bir gemi karşısmda çok daha derinlere dalabileceğine dikkat çekiyor. ETKİSİ MUAZZAM "Bravo" olarak adlandırılan bombanın patlama şiddetı 15 milyon ton TNT'ye ve Hiroşima'ya atılan atom bombasının 1000 katına eşitti. Olağanüstü enerji, hidrojenin helyum atomları olarak füzyona uğramasıyla ortaya çıkmıştır. Güneşimiz de aynı süreçle enerji kazanır. Atom bombasındaki çekırdek bolünmehi. çekirdek fuzyonuna kıyasla daha az enerji üretir. Dev patlamanın balıkçılar üzerindeki etkisi muazzamdı. Gemi iki hafta sonra limana yanaştığında bazı balıkçıların saçları dökülmüş, ciltleri yanmış ve solmuştu. Işının etkisinde kalan balıkçılar devamlı kusuyordu ve kanlarındaki akyuvar oranı tehlikeli boyutta azalmıştı. Telsizci Aikichi Kuboyama Eylül 1954'te yaşamını yitirdi. Hayatta kalanlarda karaciğer bozukluğu ve kanlarında sorunlar yaşandı. Altı balıkçı karaciğer kanseri yüzünden öldü. Aikichi de bu nedenle bir ameliyat geçirdi. O zamanlar ayrıca Amerikalıların Pasifık'te gerçekleştirdikleri atom bombası deneyi yüzünden çok sayıda insanın zararlı ışınların etkisinde kalmış olmalarından endişelenilmışti. 887/15 20 Mart 2004 ya'da resmi olarak atom bombası kurbanı kabul edilmedikleri için Hiroşima ve Nagasaki kurbanları için kurulan vakıftan yararlanamıyorlar. Bravo'nun atılmasından 50 yıl sonra bugün balıkçılarm yaşamış oldukları Yaizu kentinde 2000 kişi kurbanların ve çocuklarının atom bombası kurbanı olarak tanımnası için yürüdü. Hayatta kalan Oichi kısa bir süre sonra yaşadığı kenti terk ederek Tokyo'ya taşındıysa da kötü geçmişinden kurtulamadı. İlk çocuğu 1960 yılında anomalilerle dürıyaya geldikten kısa bir sure sonra öldü. Kızı, babasının hidrojen bombasının etkisi altında kalması yüzünden üç nişanlısından da ayrılmak zorunda kaldı. "Yıllarca gerçeği saklamaya çalıştım ama daha sonra arkadaşlarım peş peşe ölmeye başlayınca bunun doğru olmadığına karar verdim" diye anlatan Oichi, seksenli yıllardan bu yana okullarda, konferanslarda ve müzelerde atom bombası deneyleri üzerinde konuşmalar yaparak halkı aydınlatmaya çalışıyor.