01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Evrim ve Ekoloii Insan Ginkgo biloba'dan daha akıllı mı? Karar verebilmek için vakit henüz çok erken. Şunun şurasında, dünya sahnesinde taş çatlasa 2 milyon yıldan beri varız ve bu 280 milyon yıla oranla çok kısa sayılabilecek bir süre. Unutmayın: Ginkgo Bilabo, dinozorlardan daha akıllıydı Insanın kendi değerleri temelinde tek yanlı olarak tanımladığı akıl ve onun türevlerinin temel işlevi, neslin devamını sağlamakla ilgilidir. Neslin devamı tüm canlıların genlerine kazılmış derin bir genetik kayıttır. Bu kaydm gereğini yerine getirebilmek için tüm canlılar, kendi ekolojik nişleri içinde, doğal seçilim önderliğinde kendi dışlanndaki tüm değişimlere uyum sağlamaya çalışırlar. Sağlayabilenler yollarına devam ederlerken sağlayamayanların yeri başkalan, çoğunlukla da yeniler tarafmdan doldurulur. Tuncay Neyişçi (*) Akla, ekolojik tanım: Neslin M Bugünkü bilgilerimiz küçük bir parçası olduğumuz evrenimizin yaklaşık 14.6 milyar yıl önce "Büyük Patlama" adı verilen bir olayla birlikte kurulmaya başladığını ortaya koyuyor. Patlama ile birlikte varlık kazanan zaman, mekân ve doğa yasaları evrene dağılan hidrojeni sürekli değişim ve dönüşüm sürecine sokarak, Bektaş ve Neyişçi de dahil tüm çeşitliliğiyle varolan (cansız, canlı) her şeyi üretmiştir. Evrim değişen koşullara yanıt üretebilme, uyum sağlayabilme sürecidir ve belirli bir zaman kesitinde, önceki zamanda edinilmişler temelinde, sadece doğru yanıtı üretebilmiş ve uyum sağlayabilmiş başarılılarca temsil edilir. Bu yalın gerçeğin ikinci bölümünün insana özgü değerlerle tercümesi,"... belirli bir zaman kesitinde sadece akıllı olanlarca temsil edilir." biçiminde yapılabilir. Bu aklı insan ve hatta beyin tekelinden çıkarıp tüm varolana genişleten bir savdır ve insan rnerkezli tanımlamalarla kavranabilmesi güçtür. Kendi türümüz dışında olup bitenleri derinlemesine kavrayabilmenin en çetin yanlarından biri, geliştirmiş olduğumuz tanım ve kavramların esaretinden kurtulabilmektir. BAYKUŞ YEŞtLİ KIRMIZI GÖRÜR imar ve şair Cengiz Bektaş konuşmalarında 3000 yaşında olduğunu ileri siirer. Bir ekolog olarak ben de 14.6 milyar yaşında kabul ediyorum kendimi. Cenğiz Bektaş ile aramızdaki bu muazzam yaş farkı aslında uğraşı alanlarımızm farklılığından kaynaklanıyor. Bir kültür adamı olan Bektaş, kendini 3000 yıllık kültüre! birikimin mirasçısı gördüğünden, ya da daha doğru bir anlatımla bu birikimin bir ürünü olduğunu kavradığından 3 000 yaşında hissediyor. Bir ekoloğun 14.6 milyar yaşında olduğunu iddia etmesi de "Büyük Patlama"dan günümüze yaşanmış tüm süreçlerin mirasçısı ya da ürünü olduğunu kavramış olmasıyla ilgili. Bektaş, haklı olarak, kültürel evrimi kendi miladı olarak kabul ederken, ekolog Neyişçi, kültürel evrimi de içereıı kozmik evrimi kendi miladı olarak alıyor. Ancak, aslında evrenin canlı ya da cansız tüm bileşenleri, yani şu an itibarıyla hepimiz bir hidrojen atomunun değişim ürünleri olarak ve ardımızdaki 14.6 milyar yıllık sürecin her zerresini içererek, aynı yaştayız. Örneğin bitkilerin yapraklarının yeşil olarak tanımlanması insan merkezli bir tanımlamadır, çünkü aynı yaprak, gözü farklı dalga boyundaki ışık bandına duyarlı baykuşa kırmızı olarak görünür. Çitanın antilobu parçalamasını vahşet olarak tanımlarız, oysa çita için olay bizim salata yememiz kadar olağandır. Felaket olarak adlandırdığımız yangınlar savanları oluşturan bitki türleri için özlemle beklenen bir olaydır. Her canlının dünyası kendine özgü ve diğerlerinden önemli ölçüde farklı olduğu gibi, kendini ilgileııdiren nesne ve olaylarla sınırlıdır. Benim algılayamadığım kokuları köpeğin, ışığı baykuşun algılayabilmesi, bukalemunun gördüğü dünya ile benim gördüğüm dünyanın çok farklı olması bu farklılıkların bir uzantısıdır. Bu nedenle kendi dışımızda olup bitenleri kavrayabilmek için, aynı nesne ya da olayı farklı gözler ve farklı değerlerle de algılayabilme yeteneğinin geliştirilmesi gereklidir. Karşılıklı etkileşimleri inceleyen bir dal olan ekolojiyi diğer dallardan ayıran en önemli özellik budur ve Bektaş ile Neyişçi arasındaki yaklaşım farklılığını açıklar. Doğruya daha yakın bir akıl kavramı geliştirebilmek, konuya insan gözü ve değerleriyle olduğu kadar, bir ağacın, bir karganın, bir bakterinin, rüzgârın, ateşin, suyun, vb. gözüyle de bakabilmeyi gerekli kılar. BİTKİ NEDEN HAREKET ETMEZ Bitkiler, çok sınırlı bazı istisnalar dışında, hareket etmezler. Bunun çok temel bir açıklaması vardır, çünkü bitkileri hareket etmeye zorlayan bir neden yoktur. Durdukları yerde gerek duydukları su ve besin maddelerine kökleriyle, ışık, oksijen ve karbondioksite yapraklarıyla uiaşarak yaşamlarını sürdürebilirler. Oysa hayvanlar için durum farklıdır. Bir tavşan bir yandan besinini, yani havucu, bulmak diğer yandan da tilkiden kaçmak durumundadır. Bu iki yaşamsal sorun tavşanın görmesi ve yürümesini zorunlu kılar. Görme zorunluluğu, gözlerin, yürüme zorunluluğu ayakların evrimleşmesine yol açmıştır. Bir başka anlatımla tavşan ayakları olduğu için yürümüyor, yürüme zorunda kaldığı için ayakları evrimleşmek zorunda kalıyor. Tek hücreli canlıları hareket ettiren kamçı milyarlarca yıllık bir evrim sürecin 927/1825 Arahk 2004
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle