Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gerontoloji HTİYARLAMAK başka Kendisiyle ve diğer insanlarla barışmasını bilenlerin yaşlanma sürecini, bir ihtiyarlama sürecine dönüştürmek için barışa gereksinim var. Bunu başaramadığımız için kendisiyle kavgalı insanlar giderek çoğalıyor. Herhalde insanlık tarihinde bugünkü kadar çok psikolojik hasta hiç olnıamıştı. Özellikle yaşlanma korkusu, nıodern toplumu kemiren bir kuruntu haline geldiğinden bu yana ihtiyarların sayısı bir hayli azaldı. becerebiliyoruz. Çocukluğumuzdan itibaren gidilecek güzergâhın plan ve projesini hazırlayanlar, bu çalışmalarını bir kere daha gözdeıı geçirmelidir. Daha samimi, daha insancıl, daha akıllı bir plana ihliyaç doğmuştur. FARKLI YAŞLANMALAR Günümüzün yaşlılığı, laboratuvarlarda, üniversite binalarında, doktor muayenehanelerinde, meclislerde, moda salonlarında tasarlanıyor. Nasıl bir yaşam sürdüreceğimize biz değil, başkaları karar veriyor. Spor kurallarına göre 20, endüstri kurallarına göre 40, siyaset kurallarına göre 60 yaşmdan itibaren yaşlanmış oluyoruz. Kocamış bebekler yaratan bu gidişatın sonunda ortaya hiç yaşayamamış yaşlılar çıkıyor. Pişman, bezgin, umutsuz ve hayallerini bırakmış insanlar yaratan bir lıayattan, seçkin, derin düşünen, yaşamını ve yaşamı anlamış ihtiyarların çıkma olasılığı sıfıra yaklaşır. Bu insanlarda yaşlılıkla alışkanlık birbiriyle örtüşür. Bu yüzden emeklilik ve yaşlılık, pişmanlıkla dolu bir pasiflik yaratıyor. Gerontologların durmadan aktif bir yaşlanmayı tavsiye etmelerinin nedeni buna dayanır. Aktif kalarak yaşlanmak, belki de ihtiyarlığın elde edilmesi için iyi bir olanak sunuyor. Ancak bu tavsiyeyi sadece insanların ciddiye alması yeterli değildir. Aynı zamanda onlara aktif yaşamı mümkün kılan olanakların da yaratılması gerekir. Aktif yaşamam gerektiğini bilmemin bana bir faydası dokunacaksa, ilk önce böyle bir yaşamı elde edebileceğime ilişkin bir umudun içimde yeşermesi gerekmektedir. YAŞLANMA KORKUSU VE NEDENİ Yaşlanmaktan duyduğumuz korkuyu kolay kolay telaffuz etmeyiz. Hele daha olumsuz çağrışımlar yapan kelimeyi, yani ihtiyarladığımızı hiç ağzımıza almayız. Yaşlanmaktan korkan insanların, daha çok modern toplumlarda görülmesi bir sinyaldir. Afrika'nın gelişmemiş, ilkel bir yaşam sürdüren insanı, cildindeki kırışıklığa pek fazla kafa yormaz. Yaşlanma korkusu, bizim gibi toplumların bir ürünüdür ve kültürle çok sıkı bir bağlantısı vardır. Temeli Antikçağda atılan Batı kültürünün fılozofları 2500 yıl önce de yaşlanmayı ve yaşlılığı tartıştı. Platon, en değerli şeyin hayat değil, güzel yaşamak olduğunu söylerken, ortalama yaşam süresi 20 yıl civarındaydı. Modern toplumun insanları Platon'un tavsiyesini hiç unutmadı ve yaşamın temel unsuru olarak gördü. Ancak onu tam olarak anladığı söylenemez. (îunümüzde güzel yaşamak kavramı altında, daha çok güzel giysiler, güzel bir ev, güzel bir otomobil anlaşılır. Yaşamın derin bir idrak süreci olduğunu unutanların ağırlık kazanmasıyla yaşamın güzel taraflarını biz ancak Hollywood'un milyonlarca dolarlık silikon şeritlerinde yaşayabiliyoruz. Film endüstrisi insanın ihtiyaçlarını, psikologlardan ve gerontologlardan daha iyi biliyor. Yaşamanın gülmek ve ağlamak olduğunu biz, bir buçuk saatlik filmlerde yaşıyor ve bu güzelliği bize yaşatanlara, güzel bir hayat yaşamaları için tıkır tıkır para ödüyoruz. Evet, güzel yaşamak hayal olunca, bu hayali biz ancak satın alarak yaşayabiliyoruz. Öyle bir duruma geldik ki, ne yaşlanmayı ne de ihtiyarlamayı tam olarak bi bir duygu uyarıır içimizde. İhtiyar sözcüğü, özellikle entelektüel kesimin bilerek kullanmaktan kaçındığı, tabulaştırdığı bir kavraın htilıne geldi. Türkçeyi yabancı kelimelerden arıtmak için yapıldığını ileri sürenler olabilir: Çiinkü ihtiyar kelimesi Arapçadır. Onlara şunu da hatırlatmak gerekiyor: Türkçeyi yabancı kelimelerden kurtarmaya ilk önce hukuktan başlamalılar. Bir mahkemede avukat ve hâkimlerin kullandıkları sözcükleri, normal bir Türk vatandaşının anlaması mümkün değildir. İhtiyar, Türk Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlük'ünde açıklanırken, (1) Yaşlı, kocamış; (2) haba veya anne (teklifsiz konuşmalarda) ve (3) seçme, anlamlarına geldiği belirtilmektedir. Konu başlı yatan bir süreci ya da demografik bir ölçü birimini anımsatmaktadır. Buna karşın burada, yaşlanmak ve ihtiyarlamak kavramları arasıııda ayırım yapılmıştır. EĞİTİM VE YAŞLANMA öönüp dolaşıp yine başa dönüyoruz: Nasıl bir eğitim verilmeli ki, tecrübesiz çocuklardan tecrübeli ihtiyarlar ortaya çıksın? İşe önce ebeveynden başlamak gerekiyor. Çocuklarımız sabah akşam, eğitim alıyorum sanarak, ezberciliğe alıştırılıyorlar. Okulda hayat bilgisi yerine sadece, "Üniversite sınavını nasıl kazamrım?" sorusuna cevaplar aranıyor. Türevler, eııtegraller, kimyasal formüllerle dolu beyinler yetiştirmek hedef olmamalı; körpe beyinler yaşlandırılmamalı, daha ziyade yaşamın bir bütün olduğu ve yaşamın bir ihtiyarlama süreci olduğu öğretilmeli. O zaman bu beyinler, sadece kâğıt üzerinde problem çözenler olarak kalmayıp toplumu ve kendini ilerleten bir yola sapacaktır. Montaigne, yüzündekilerden değil, aklında meydana gelebilecek kırışıklıklardan korkuyordu. Dilerim ki yaşamınız, yaşayarak ihtiyarlamak ve cildiniz kırışırken gençleşen bir akıl süreci olsun! (*)Or. İsmail Tufan itufan@akdeniz.edu. tr YAŞAMAK SAVAŞMAK MIDIR? Cıünümüzde ortaya çıkan duşüncelerden biri de yaşadıkça yaşlanıldığmın kabul edilmesinde yatıyor. Önce şunu bilmeliyiz: Yaşlananlar sadece yaşamasını bilmeyen ya da yaşayamayanlardır. Yaşlanmak ve ihtiyarlamak arasındaki en önemli fark, yaşlananların yaşayamayanlar, ihtiyarlayanların ise yaşayanlar olmasıdır. Jack London, bir insanın temel görevinin yaşamak olduğunu, Rousseau ise yaşamanın, soluk almak değil, çalışmak ğının Yaşlanmak ve İhtiyarlamak olarak olduğunu söylemişür. Yaşlananlar, daha çok soluk alanlardır, buna karşın ihtiyarlayanlar, kendine ve topluma faydalı çalışmalar yapanlar! Seneca'nın savaşmakla bir tuttuğu yaşamayı gönül rahatlığıyla bir kenara bırakabiliriz. Yaşamak savaşmak olarak değil, barışmak olarak tanımlanrnalıdır. seçilmesinin nedeni, ihtiyar kavramınm sadece yaşlı anlamına gelmeyişinde yatıyor. İhtiyar, seçkin bir insan anlamına da gelebilir. Önemli olan, bıı kavram altında neyin algıladığıdır. Buna karşın yaşlanmak kavramında "yaş" temeldir ve daha çok yıllarla ölçülen, ardında lojik kayıplar 927/17 25 Arahk 2004