Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gönülden Bilime Ahmet Inam Çökkün gençler Çöküveriyorlar. Çantalannda, ceplerinde çökkünlük ilaçlan; yaşama, insanlara kızgın, küskün; bıkmış, usanmış yaşıyorlar. Geçenlerde birisi terapistinin sözleriyle dalga geçiyordu: "Nasıl olduk? Uykulanmız yerindedir, umanm. Bak gözlerin ışıl ışıl, derslerinde başarılı olduğuna eminim." "Terapist de bu lanet olası yaşamın lanet olası bir insanı. Gidilecek, ilaç alınacak. Bilsem, hangi ilaçlar, hangi dozda, ne gibi yan etkilerle işleyecek uzerimde, yanına varmam adamın. 0 da bu dünyanın, lanet olası sahtekâr, tatsız tuzsuz varlıklarından biri. Zaten yüzlerindeki yapmacık sevecenliği gordükçe, anlıyorum, ikiyüzlülüğünu. 0 da benim gibi çökkün. Sevgisiz. Umutsuz. Ülküsüz. Sürüyor ruhunu bu dünyada, sürükleniyor." Çokmusler. Ruhbilimci, ruhhekimi arkadaşlarım çökkünlük (depresyon) üzerinde çalışıyorlar. Dünyada bu konuda geniş, yoğun bir literatür var. foplumbilim, insanbilim konulannda araştırmalar yapanlar çökkünlüğün değişik nedenleri üzerinde duruyorlar. Dünyada insanın, insan gibi yaşamasını engelleyen önemli bir ruhsal durum, çökkünlük. Çökmüşler. Gencecik heyecan pınarları. Yaratıa yürek titreşimlerini bitmez tukenmez enerjileriyle çiçek tozları gibi çevreye yayabilecek bu insanlara neler oluyor. Neden çöküyorlar? Istatistikleri bilmiyorum. Yakın gözlemlerinden çıkarak, sayılarının giderek arttığını söyleyebilirim; derslerimde, düşünen, tartışan, çarpıa, derinlemesine görüşler ileri sürebilen öğrencilerim, çokkunluk girdabında savruluyor. Eski bir altmış sekizli olarak kendimi düşünuyorum: Çökkün müydüm bu kadar? Çökkün müydük? Değildik. Kendı adıma konuşayım: Aalıydım. Kendimle, Türkiye'yle çevremle ilgili sorunlanm vardı. Çökkün değildim, yılgın hiç değil. Yılgınlık haramdı, yanlıştı, ihanetti hayata. Çunku ardından gidilen, ulaşılmaya çalışılan, uğruna hayatımı verebileceğim değerlerim vardı. Yıkıldığım, başarısızlığa uğradığım, ihanetler, yalanlar yaşadığımda şunu diyebiliyordum kendi kendime. "Hayat, bekle geliyoruml" Şimdiki çökkün arkadaşlarımın dudak Çökmüş olabili bükeceği "hüsnü kuruntuyla", "Söyleyecek riz? Bir gün kal sozlerim var, ey hayat! Ey muammalarla dolu gelecek! Geliyorum, bekle!" Cahit Sıtkı'nın kabileceğimizi sozleriyle her nasılsa birleşiyordu umudum: hiç aklımızdan "Her mihnet kabulüm, yeter ki I Gün eksilmeçıkarmamalıyız sin penceremden!" ^^™^™™^^^^"™ Çökkünlük, neredeyse, Türkiye'de aydın olmanın onsuz edilemez bir özelliğı olmuş. "Aydınım demek ki, çökkünüm." Yılgın, umarsız, aldırmaz, değerlerden yoksun. Umutlanmayı gerizekâlılık sanan, iyimserliği cahillik. Büyük umutların ardından gittikleri için mi, yüksek değerlerin gerçeklesmediğini gördüklerinden mi? Yapmak istedikleri gonullerindeki resimi yapamadıklanndan mı? Kafalarına takılan bilimsel bir problemi bir türlü çözemedikleri için mi? Yıllarta okuyup da bir turlu anlayumadıları bir felsefe metniyle artık ilişki kuramayacalannı anladıkları için mi? "Ne olacak Türkiye'nin hali, ne olacak Türkiye'de üniversite eğitimi, sanatın, edebiyatın önü tıkalı, acaba neden?" sorularını sorduklarından mı? Biyobjik nedenlerden mi yoksa? Bedenlerinde kan akışının, hormon dengesinin sorunlanndan mı? Çökkünlük, üniversite çevrelerinde, en azından benim yakın çevremde, büyük ölçüde güven bunalımından kaynaklanıyor. Değerler yaşayabilen insanlar, büyük yitikler, başarısızıklar karşısında, buyuk aalar çekebilirler, ama kolay kolay göçmezler. Göçen, göçtüğü yerden, yıldızları ve çiçek tozlarını göremez çünkü. Değerler yaşayabilenler, ne denli yitiririerse yitirsinler, içlerindeki sonsuzluğu yeniden bulabilirler. İnsanın tükenmediğini bilirler. "Istediğin kadar göçur beni, çıkarımben, ey hayat!" diyebilirler. Yıldızlan yeniden görmek, çiçek tozlarına yeniden dokunabilmek için geçici göçükler yaşanabilir. Çökkünlük bir mola olabilir, yolcular için. Çökmüş de dinleniyorlardır. Yol, uçsuz bucaksız görkemiyle önlerindedir. Dikginler (Böyle bir sözcüğü, "çökkün"ün karşıtı olarak kullanıyorum!) kimsenin üzerine abanmazlar. Yasamlarını, bir diğer yaşam üzerinde kurmazlar. Hiçbir "dağa" güvenmedikleri için, "güvendiğin dağlara kar yağdı" diye üzülmezler. Her dağa kar yağabilir. Dağ, üzerine kann yağdığı bir oluşumdur. Dikginler, gerçekle yüzleşmekten dolayı aa çekebilirler, ama kendilerinden kaçmazlar. Şiiri severler, yasamın siirine inanılır, gerçekçilik adına şiire "palavra"demezler. Kendilerine yalan söyleyen, ihanet eden, aldatan insanlara kızıp, kendilerini hırpalamazlar. Yanlış yapmak, öğrenmenin önemli bir öğesidir. Bilim de sanat da yanlışlardan öğrenir. Yenilenmenin yeni görüşler, bakışlar geliştirmenin örneğidirler. Tarihde görüyoruz: Büyük bunalımlar yaşayabilir insan, ama bunalımlarına takılıp kalmaz. Tıpkı doğada olduğu gibi. Tarihte de inanılmaz bir devingenlik, çeşitlilik, zenginlik vardır. Çökmüş olabiliriz. Bir gün kalkacağımızı hiç aklımızdan çıkarmamalıyız. Yıldızlar çöktüğümüz yerden görülmüyor, çiçek tozları çöktüğümüz yere ulaşıp, saçımıza konamıyor. Solucan zengin protein kaynağı rınoco bolgesinde yaşayan Ye'Kuana yerliderece zengınler Araştırmacılar hamile kadınlardalen ıkı tuı solucan topluyorlar. "Motto" olakı gunluk demır ıhtıyacının ellı gram Motto solucarak adlandırdıklan Andiorrhınus motto sonıyla karşüanabıleceğını soyluyorlar lucam ırmak kenarırıdakı bataklıklarda yaşıyor BıTum bunlara rağmen solucanla zengınleştırıllımsel adı Andiorrhınus kuru olan "Kuru" solucanı miş manyok bıtkısmın temel gıda olaıak tuketılmesi ise yağmur oı manlarmdan toplanrnakta. Kuru'yu sağlıklı değıldır. Çunku gerek Motto gerekse Kuru agaç kokleri arasından çıkarmak pek kolay değil solucanı yağ açısından zayıftır. Gerçi solucanlar çok ama zahmete deyıyor. Çunku bir metre uzunluğa , değerli doymamış yağ asıtlet ı ıçenyor ama bunlakadar buyüyen Kuru yanm ltilo ağırkğında. Parmak rın oranı ancak % 1 'i buluyor. Ye'Kuana yerlüeri bu kaknlığındaki solucam yemek ıçm bederu uzurüaeksiği kapatabılmek ıçın üave olarak balık da tuketmasrna kesıldıkten sonra ıç organlan temızlenmekmek zorundalar te. Ama bıldik bahçe solucarunddn daha buyuk olFakat hayvancılık ıçın hiç de elverışlı olmayan mayan Motto solucanının kurrılu bagırsak ıçenğını bir ekosistemde yer alan Amazon havzasında boşaltmak için hayvanı sıkmakla yetinıyor yeılüeı. solucanlar onemlı bu protein kaynağıdıı kuskusuz. Solucanlar haşlanarak ya da ıslenerek tuketılmekte Ve bu nedenle de yerlilenn bu alternatıf besin kayİslenmış solucanlar pazarda balık, av hayvanı, tavuk nağını mumkun olduğuııca ıyı bıı şekılde değerlenveya domuz etinden uç mislı daha pahalıya satıldirmelerı şaşırtıcı olmasa gerek Motto solucanları makta. Ayrıca solucanlar lezzetli oldukkıı kadaı sadece toplamakla yetınmeyen yerlıleı lopraktan sağlığa da yararları var Sıtma ve kansızlıkta oneriozenle çıkardıkları solucanları az bulundukları sahil len solucanlar bir haftalık yatak ıstııahatında da ozel bolgesme taşıyaıak buıada çoğalmalarmı sağlıyoıdıyet olarak tavsıye edüıyor Ye'Kuana yerlılenne lar (kaynak FAZ 1 ?,?>l?,003) gore yenı d o gum yapmış bir kadın en az bu ay sureyle solucan ve manyok bıtkısıyle besDoktorlar, bir yerinin aadığını söyleyen hastaya inanmalılar. Öznel lerımeli. Venezuela'nın güneyinde yaşayan yerliler protein ihtiyaçlarmı solucanlarla gideriyor. S lucanlann gerçekten de çok değerli bir protein deposu olduğunu Padua Üniversitesi'nde Maurizio Guido, Amerikalı ve Venezuela'lı meslektaşlarıyla birlikte kanıtladı. O Acıyor demek ne anlama gelir? ağrı düzeylerindeki kişisel farklılıklar, beyindeki hareketliliği de değiştiriyor. Manyok bıüasının (Maıuhot esculenta) kokleri uçte bir oranında kolay sındiıılebıkr kaıbonhıdratlardan oluşurken protein ıçerigı % 1 'm altındadu. Kuıu solucanlardakı protein oranı ise %6473 cıvanııdadu. Bılirn adamlannm Proceedings of the Royal Socıety of London dergisınde de açıkladıklaıı gıbı solucanlardakı protein, yararlı bıı bıleşımden oluşmakta ve Dunya Sağlık Organızasyonu'nun olçutlerme gore de en önemli amınoasıtlerını içermekte Insa tun nıetabolızmasında uıetilemeyen bu protein yapıtaşları yumur ta ya da sut urunlcriylc oldu ğu kadar karşılanmakta Dahası solucanlar kalsıyum ve demır açısından da son A cı gibi kisüere özgü olaylann değerlendirümesi çok ama çok zordur. Uzmanlar hastalanndan genellıkle, 1 den 10'a kadar bir skalaya gore acüannın şiddetini söylemelerini istiyorlar. Ancak hiç kimse bu oranlamanın, farklı acı tecrubelerıni ıçerip ıçermediğinderı emin olamıyor. Bu nedenle Kuzey Carolina'dan psikolog ve sinir bilimci Robert Coghill, 9'u erkek 17 deneğin bacaklarında belırlı bir noktayı 30 sanıyelık araüklarla 49 dereceye kadar ısıttı ve bu sırada da deneklerin beyinlerini taradı. 10 değerlık bü belirteci acının şıddetıne goıe oynatan deneklerde goze çarpan bir çeşitlilik ortaya çıktı En düşuk değerlendirme, 1.5 ile bir erkekten gelirken, ayıu uyanya 8.9'luk bir puan veren bir kadın, "Acı yuzunden deneyi bırakmak üzereydım" dedı. Kişüerin beyinlerinde neler oluyordu? Araştırmacılar bunu saptamak için, acıya en Acıyı yüksek algılayan klfllerin beylnlerinln daha fazla yüksek ve en bolgesinde (solda) hareketllllk görülüyor. duşuk puanlan ' veren deneklerin beyin taramalarından elde edilen verileri birbirleriyle karşılaştırdı. Proceedings of the National Academy of Sciences adlı internette yayımlanan bilim dergisinin haziran sayısında yer alan sonuçlara gore, her ila grubun beyinlennin talamus bolgesinde, benzer hareketlenmeler gözlemlendi. Talamus, acı sinyallerini doğrudan omurilikten alır ve beyin merkezlerine gonderir. Ote yandan yüksek puan verenlerin beyinlerinın 3 bolgesinde daha fazla hareketlüık vardı. Bunlardan İM, acının nerede olduğu ve şiddetıyle ilgılı bdgı veren prımer somatosensori kortexti. Acıya verilen duygusal tepkiyle ilgılı bolum anterior cıngulate koıtex ve acının bilişsel ve duygusal açılanm değerlendııen prefrontal kortex diğer 2 alanı oluşturuyordu. Florida Unıversitesi'nde acüarı araştıran Donald Price çakşmanın, hem tıbbı hem de felsefı olarak buyuk onemı olduğunu söyluyor. Araştırma, skalaya verüen puanlann daha çok acıdaki farkblıklan gosterdiğini ortaya koydu.