Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
krızler 18 yuzyıl'ın son çeyreğıyle bırhkte yanm yuzyıldan fazla sureyle devletin parasını hıçbır kalpazanın ba samayacağı derecede kalp değersız bır para halıne getırmıştır Hatta o donemlere aıt şoyle bır olaydan da soz edılır II Mahmut zamarunda bır kısım kalpazan yakalanıp kadı huzuruna çıkarılır Kadı "Boyle ayarı duşuk paralar basıp kalpazanlık yapmaya nasıl curet edersınız" dıye sordugunda, kalpazanlar 'bızım darpettıgımı;' parala nn ayan devletin darpanede darp etü91 paralardaıı daha yuksektır" dıye cevaplarlar Kadı bu kez daha da celallenerek "sız kım oluyoraunuz da devletınkmden daha yuksek ayarlı ve de1 gerk paralar darp edıyorsunuz ?" dıye gurler ve derhal bu adamlann cezalandırümasını buyurur (Kazgan, 1991) Rahmetlı Aıiz Netln, bu anektodu duymuş muydu bılınmez O, daha yıllar once Turk parası basmanın kalpazanlar ıçın bıle kazançh bır ış olmadığını yazmıstı Bugun olaylar bu noktayı çoktan aştı Yaşasaydı değü kalpazanlann kazanç ıçın TL basmasına, TL'nın maddı alemde tamamen gozden duşmesıne huzunle tanık olacaktı Artık TOBB, Turk Iş ve nıce ulusal kuruluşlar paralannı dolar hesaplannda tut tuklan gıbı, rrallenmız yuz rmlyarlarla ıfade edılen mıktarlarda, yurt dışındakı bankalarda dolar hesaplannasahıp Bufenı dunyada yen olmayan TL, ığreu bır kılde sonunda camılere sığındı Igreü dıyoruz, çunku camılerde okunan "Turk Lırasına Saygı Hutbesı", dıl, anlatım bozuklugu ve konu butunluğu açısından hayatmda can kulagıyla hıç hutbe dınlememış bın tarafindan yazılmış ızlenımı venyor Bu kadan II Mahmut devrınde dahı gorulmedı O, arük pula çevırdığ] paraya, hutbelerle destek aramak şoyle dursun vakıflara, tekke ve dergâhlara bır de savaş açmışt Ne var kı bastoda, zayıf Osmanb paralannı halka zorla kabul ettıren II. Mahmut'u geçenler de oldu Tıpkı IV Ordu Komutanı ve Bahnye Nazın Cemal Paşa gıbı Istanbul hukumetmden bağımsız hareket edebılecek kadar guç sahıbı olan Cemal Paşa, uygulamaya koydugu bırtakım asken tedbırlerle artik hıçbır değerh madenle üışkısı kalmamış Osmanlı kâğıt lırasının degennı 1 altm lırayla başa baş getırmeye kararlıydı Bu tedbırler uyarınca 1S Mayıs 1917 tarıhıne kadar kâğıt lıra ıle alün lıra arasındakı deger farkı ortadan kalkmazsa hakımıyet bolgesındekı Osmanlı ve Alman bankalarının mudurlerının ve eşrafin ısımlerınden oluşturulan bır hsteden kura ıle belır lenecek 10 kışıyı aılelenyle bırükte IV Ordu Bolgesı dışına Anadolu ve Rumelı vüayetlenne surecektı (Eldem, 2000) Ancak surgun korkusu bıle kâğıt hra ıle alün lıra arasındakı farkın gıderümesıne yetmedı Altın hranın değerı Eylul 1917'de 453 kuruşa, Ekımde 485 kuruşa ve nıhayet Kasunda da 551 kuruşa yukseldı Hukumet elınde altın lıra olanlan 551 kâgıt kuruş olan pıyasa değen uzerınden değü, resmı kurdan 100 kâgıt kuruş (1 kâğıt lıra) karşılığında kendısıne teslım etmeye mecbur tuttu Teslım etmeyenler ıçın ongorulen ceza ıse zorla paralanna el koyma ve hatta olum cezasına çarparma tehdıtlerıydı (Eldem, 2000) Ancak ne II Mahmut ne de Cemal Paşa zamarunda "emlr, Zümrüt'ten akisler A. M. C. Şengör damiri kaaabilmifti"; bır kere daha Gresham Yasası ışlemış "kotu para, iyı parayı kovmuştu" Herkes kotu parayı harcayıp, ıyı parayı tutuyor saklıyor ve çok daha tahrıpkâr olanı, yurt dışına kaçınyordu Sonuç Başan koşullannın asla oluşmadığı bu kampanya sonucunda, TL'ye anlamlı bır yonehşın olmaması, zaten gereğınden fazla hassas olan pıyasalarda bugunku karamsarlığı boş yere daha da yoğunlaşoracakür Kımı kuruluşlar tarafindan başlatılan bu kampanyanrn temeünde, belkı bazı yenı yetme polıüka heves lılerının ekonomı ve sıyasetın yıkıntılarından ken düenne de bır ıkbal kırmtisı çıkar dıye eşınme çabası vardır Ancak ırade ve ıkudan, II Mahmut kadar elınde tutamayan, ekonomı ve sıyasetı asgan bır basıret ve akhsebm üe yonlendıremeyıp kendı varlığı ve geleceğı gıbı parasmın kurtuluşunu da aceleyle yazılıp okutulan içı boş bır hutbede goren bır anlayışı, acaba sahıplen cıddıye almışlar mıdır? Ihtımal vermıyoruz Oyle olsaydı geçmm orneklerden haberdar olurlar ve camılerde hutbe okutmak gıbı son derece masumane ve banşcıl yollar yerıne, Cemal Paşa'ya rahmet okutacak kanlıkta tedbırlerle karşımıza dıkılırlerdı ( Kaynaklar • ^ Braudel, F (1978), The Mediterraneas and the Medıterranean VVorld ın the AgeofPhılıpII, Vol I Eldem E (2000) Os manlı Bankası Tarıhı Osmanh Bankası Tarıh Arastırmaları Merkezı ve Turkıye Ekonomık ve Toplumsdl Tarıh Vakfı Istanbul Hasan Ferıd (1327) Meskukat Salname ı Servetı tunun Istanbul s 73 90 Kazgan H (1991) Galata Bankeılen Tmkıye Ekononıı Bankası Yayını Istanbul 1991 Pamuk Ş (1991) 17 Yuzyılda Avrupada BaHÜan Kalp Paralar Osmanlı Pıyasalannda Nıçın Kullanılıyordu' Duııu ve Bugunuyle Tbplum ve Ekonomı Eylul Sayı 2 s «55 6? Pamuk, Ş (1999) Os manlı Imparatorlugu nda Paranın Tarıhı Tarıh Vakfı Yayınları Istanbul 2 7 15 Eylul 2001 * Prof Dr ** Doç Dr tstanbul Teknık Unıversıtesı, Işletme Bolumu, lkbsat Anabılım Dalı 10 Eylul'de ilkoğretim okullan açıldı Turkıye'de. Bu nedenle, Oya, Asım ve Cevdet, Pasadena'da benimle geçırdıklen yaz tatılmı sonlandınp Istanbul'a döndüler. Ben gene tek başıma leolo/ım ve meslekdaşlanmla kalacağım, tâ ki somestre tatilinde Oya ve Asım tekrar buraya gelene kadar. Onlardan ayrılmak benı huzunlendınyor. Onların Istanbul'a donecek olmalan huzunume huzun katıyor, zıra ben de Istanbul'a donmek istiyorum. Istanbul'u ozledim, hem de çok ozledim. Ama insan aklı ne ganpl Istanbul'u ozledıkçe aklıma gelen çocukluğumun Yeşilkoy'u hep. O ısmiyle musemmâ, dedemın komşusu Halid Ziyâ Usaklıgil'e Aya Stefanos'u "Yesilkoy" yaptıran belde. Çamlararasında gizlenmif narın koşklenn susledığı Yeşılkoy. Tâ Rone Park'tan Florya'ya kadar denizin ıncecik birkumla kaplı plajlarla sınırlandığı, sabahton akşama kadar kristal sularında yuzebildığımiz, oynayabildiğimiz Yeşılkoy Ezan seslnln Ortodoks, Latin Katolik ve Ermeni Cregoryen kıliselerinden yukselen çan seslerine karıştığı, içinde Türkçe'nin, Rumca, Ermenice, Italyanca ve Sefardim Ispanyolcası Ile birllkte konuşulduğu kozmopolit Yefllköy. Arkadaşlanmın Türk, Rum, Musevi, Levanten, Ermeni, Bulgar unsurlardan oluştuğu Yesilkoy. Dedemın benı elımden tutup goturduğu berber Mlke'yi ozluyorum. Aksama doğru dukkânına gittığımızde "Kallspera Memet Beyl" dıye dedemi karşılayan 0 guler yuzlu tombulu, ben tras olurken ikisinin oturup Rumca sohbet ettıklen basit berber dukkönını ozluyorum. İçinde dunyanın hemen her turlu, her dildeki haber dergısinden erkeklenn kalbinı hoplatan Playboy'a, türlü çesitli havaalık, yatçılık dergılerinden uluslararası gazetelere kadar bulunan Dull Ağabey'in mecmuaa dukkânını ozluyorum Basım yanldığında faytonundaki mustensım derhal ındırıp benı eczaneye yetıştıren Tanik Efendi'yı ozluyorum. Yesılkoy'un faytonculanndan pek çoğu annemin amcası Ziya Bey'in (Yeşilyurt'takı Sipahioğlu caddesine adını veren Ziya Sipahioğlu) sımdı Yesılyurt olan yerdekı ahırlannda seyislik ve arabaalık yapmış kışılerdı. Onlann bana anlattıklan eski Yesilkoy hıkâyelennı, manzaralannı ozluyorum Faytoncu Istepan'ı, Ba hattin Ağabey'i, Ali Ağabey'i, Mustafa Ağabey'i, Yasar Efendi'yi, Remzt Efendi'yi, tek atlı ve çlft atlı Mehmet Efendilerl ozluyorum. Istasyon'da annemi her gorduğunde "Memed Ablnin kızıl" diye anneme yanasıp bahsis koparan hamal Kirkor'u, kendine has kıyafetıyle gelıp bahçe duvarımızda dinlenırken kendisıne mesrubat tasıdığım park bekçisi Ramazan Efendi'yi ozluyorum. Ellerinde raketleri, tertemız tenıs kıyafetlerıyle halkevı bahçesinde tenis oynamaya giden Yesılkoylulen ozluyorum. Annemin beyaz Rus tenis hocası hakkında anlattıklannı, piyano hocası Profesor Ufonti hakkında soylediklerıni ozluyorum. Dayılanmın arkadaslanyla olan sohbetlerını ozluyorum. Sablho Tansal'ın Yeşilkoy'deki Mecidiye Camiinde yapılan cenazesinde Melih Dayımın eski Yeşilkoy'den bahsederken "St. Tropez'ydl 0 Yesllköyr demesi hâlö kulaklanmda. Akşam mesai sonrası Ibrahim Amca'nın eczanesinin onünde rakılannı yudumlayarak yorgunluk atan dedemın en aziz arkadaşı eski nahiye müdunı Baha Bey Amca ile 223. fılonun efsânevî komutanı, 27 Mayıs'ın herkesçe sevılen Bakırkoy asken" belediye başkanı Koyuncu Blnbaşı'yı ozluyorum. Ama 0 Yesilkoy'e, 0 Istanbul'a geri dönebilmem mömkün değill Çunku ne 0, ne de öteki var artık. Ikisi de Anadolu'nun Boğazlan aşan kırsal kulturunün kurbanı oldular. Peki, niçin onlan bu denli ozluyorum? Çunku, beni ben yapan, beni dünya vatandaslığına yucelten, beni doğaya hayran eden, beni okumayazmaya heveslendiren hava onlardaydı. O ortamda dil bilmenin değerini öğrendim ve dil oğrenme fırsatını yakaladım. O ortamda kültürterin kanşmasının doğurduğu venmli havayı teneffüs ettim ve folklordan edebiyata, felsefeden bilime bir çok seyin sohbetlerde konusulduğunu duydum. Evimizde milli bayramlar ve Müslüman bayramlan kutlanırdı. Paskalya'yı Patrikhane'den dedeme sepetler içinde gelen (ve biz çocuklann derhal silip süpürdüğü) çorekler, yumurtalar ve mastika'dan, diğer dinlenn bayramlannı da buyuklerimin gayrimüslim dostalannı telefonla arayarak veya ziyaret ederek kutlamalanndan oğrendım. Şinorik Teyze'den ılk kez Doktor )lvago'da Ömer Şerif'ın oyunculuğunun kotu, Rod Steiger'inkısınin ise mükemmel olduğunu duyduğumda, eleştirinin ne olduğunu ve gerekliliğini hissettiydim. Keza evimizdeki bir plaktan Montl'nin Çardasını dinlerken merhum kocasınm bu parçayı daha iyi çaldığını söylemesinden muzik yorumu diye birsey olduğunu anlamıştım. Ilk gerçek hayvanat bahçesi tasvirini evimizin emektar kalfası, Turkçe, Rumca ve Almanca'yı su gibi bilen Glritll Nazik Abla'nın Berlin oykuterinı dinlerken duymustum. Yesilköy'de benim algılayabildiğim kadanyla fakirzengin, işçipatron kavramlan yoktu. Herkes bir kumeydi. Herkes tanıdıktı, dosttu. Bahçıvanımız Inebolu'lu Salih Ağabey'in bahçede oynanan korebe oyununda anneannemi yakaladığı zaman "duttum, duttum" diye bağınrken anneannemin ağzından dokulen Rumca kufurlenn nasıl herkesi kahkahaya boğduğunu duşundukçe artık yoklar listesine ginniş bu iki aziz insanın dostluklanndan baskajıangi ilisküen akla gelir? İşçipatron olduklanndan, fakirzengın olduklanndan, AvrupalıAsyalı olduklanndan kime ne? Onlann da, yaşadıklan surece, akıllanna gelmeyen kavramlardı bunlar. O Yesilkoy, inanın, Pasadena'da da yok. Benim gozlerimi dunyaya açan, insanın herşeyden once insan olduğunu bana oğreten, kultur çesitliliğinin en buyuk zenginlik olduğunu bana anlatan, toleransın bir marifet değil, insan olabilmek için nefes almak gıbi bir ihtıyaç olduğunu bana gosteren 0 muhteşem kozmopolit Yesilkoy, benim hayatımın en buyuk zenginliğıni temsil eder. Bugun Caltech'de bilim adamı olarak gorduğum saygı 0 Yesilkoy sayesindedir. Avrupa Akademisine ilk kez bır Turk'un adını tasıyan 0 Yeşilkoy'un havasıdır. Amerlkan Bilimler Akademisinde ilk kez Turk bayrağını dalgalandıran 0 Yesilkoy'un esintıleridir. O kozmopolit Yeşilkoy'un tum vatandaşlan Türk'tu. Muslumanı, Ortodoksu, Katoliği, Gregoryeni, Musevisı, zengini, fakiri, işçisi, patronu, hepsi Turk'tu. Ama hepsı Buyuk Ataturk'un Turkleriydı. Varlık vergısı rezillığıne, 67 Eylul faciasına rağmen, mağdur olanı ve olmayanı Turk'tu. "Turkum" demekle toplumsal bir anlaşmayı anlayan ve bu anlaşmanın koruyuculuğunda mutlu olan, millî butunluklerının ıçındekı kultur çeşıtlılığınde bir arada yaşayan dostların yaşam coşkusunu bulan aydınlık insanlardı O zamanki pek çok oyun arkadaşımın bazısı bugun mutevazi bir işçi, bazısı esnaf, bazısı da Turkıye'nın buyuk vergı veren durust sanayicileri arasındadır. İnsan zekâsı gelışebılmek için çok erken yaştan ıtıbaren, çok çeşitli durtuye ihtiyaç gostenr. Benim Yeşılkoy'um doğa ve kultur zengınliklerıyle bu durtulerı bana sağladıydı. Onun ıçın tum etnik çeşitliliğine rağmen kulturel olarak tekduze olan Amerıka'da oturup çocukluğumun Istanbul'unu, Yeşılkoy'unu ozluyorum. Ve goz yaşlan arasında ulkemin 0 zenginliğıni uç kuruşluk gundelik çıkarlanna kurban eden kırsal kulturun cahil ve gorgusuz polıtıkaalarına yureğımin en derın koşelerınden lânet ediyorum. Toleransımın sınınnı onlar oluşturuyor. Istanbul'a hasret