26 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylak Bilgi TahirM. Ceylan Linç San, soluk bir eylül günü, büyüyüp okuduğum küçük kasabada, bir "yarı linç" olayına tanık oldum. Küçük bir erkek çocuğa musallat olmuş, yaşlı başlı, yörenin zenginlerinden bir esnaf, sabırsız bir suskunluk içinde, süngülü askerler eşliğinde halkın arasından cezaevine doğru yürütülüyordu. Adamın san katı gözleri, toplumsal vicdana düşürdüğü lekenin kefaretini, bir ömür boyu çekmesinin hiç te haksızlık olmayacağını çoktan kabullenmiş gibiydi. Inanılmaz derecede teslim olmuş, ölü bir balığınki kadar donuk her şeye razılanmış gözlerine rağmen, kulaklarda son noktaya kadar gerilmiş bir organın koptu kopacak tınıları duyuluyordu. Birden bir çocuk mu ağladı, bir yerlerde bir cam mı patladı bilinmez, kaynamaya hazır bir sudan ilk damlaağın havaya sıçraması gibi, bir adam aniden öne çıktı ve iki askerin arasından aldığı eli kelepçeli adama, çeneyi kırması çok muhtemel bir yumruk attı. İki kemiğin kınlırcasına karşılaşmasından çıkan metalik ve tok sesten bir ağaç dalındaki kuşlar havalandı. İki yüz metrelik yürüyüşten sonra bu sefer yörenin en "forslu" delikanlısı, omuzundaki paltoyu sıyırarak adamı evire çevire dövmeye .başladı. 0 fasıl da geçtikten ve bir elli metre daha ilerledikten sonra, yörenin ağası sandalyesini atıp oturduğu kaldırımdan adamın yüzüne doğru olabildiğince sesli biçimde tükürdü ve derken kadınlar, sonra sırasını bilircesine hiyerarşinin en altındaki her türden düşkünler ve "deliler" adamı tekmeleyip yere yıktılar, yüzünü tırmalayıp, çakıl taşları içine bastılar. Ortalık zor bela aralandıktan ve ırz tasadduru hayli zaman sonra güç bela kendine gelip ayağa dikildikten sonra, gördüm ki yüzü; kum çakıl ve kanın oluşturduğu, bulamaç tipi bir harçla kaplanmıştı. 0 ana kadar yolun azı geçilmiş daha yürünecek bir 700 metre geriye kalmıştı. 0 halde yürüdü, halk bir oymak olup geri çekildi. Yanındakiler bu "lanetli"ye dokunmadan aralannda uç beden mesafe bırakarak ve kelepçeden takılmış zincirle, bir öküzü dürte çeke yürür gibi götürdüler. Ne peşlerinden gelen oldu, ne önlerinden giden. Uzakta bir nokta olup cezaevinin ağır kapılarından girdiler. Sonra duydum ki, cezaevinde birposta da mahkumlar aynı "işi" yapmışlar. Sonraları, bütün eylüller kasabada; lince katılmamış az sayıdaki sade insanın, sanki suçluymuş gibi dolaştıkları ve kendilerinin linç edilenle hiçbir yakınlıklarının bulunmadığı düsüncesini, toplumsal hafızaya kazımak için didinip durdukları günlerle geçti. Bugünlerde televizyonda her akşam linç görüntüleri var. Suçu olan ya da olmayan, mahkemeye giren ya da çıkan, tecavüz eden ya da etmeyen, hırsız ya da ursuz onca düşkün linç tehdidi altında. Dikkat ediyorum, lince katılanların yüzünde, öfkeden başka bir gurur ve sanki ortak bir ziyafetten kalkmıs gibi bir doygunluk ve hepsinden önemlisi, ağır yükten kurtulmuş gibi bir arınma hali var. Kurtulunan ağır yuk ne acaba?.. Lince maruz adam, sırtımıza ağır mı gelmişti. Yoksa adamın varlığı bizim için tehdit miydi? Herhalde öyleydi. 0, somut olarak karsıda durdukça; bizim de içimizde, onun yaptığına benzer yasaklı dürtüler, derinlerden fırlayıp ruhumuzun yüzeylerinde ortaya çıkıverme içsel tehditlerinde mi bulunuyordu acaba. Oyle ya, bir adam böyle bir şey yapmışsa ve herkese yapılanı hatırlatırgibi "körgözüm parmağına parmağına" ortada duruyorsa, neden bunu içimizden bir bin kişi daha yapmasın?.. Hepimizin içinde; linç edilenlerin yaptığı davranışı yapacak bir potansiyel vardır. Bunu nasıl yok ederiz?.. Bunun birbirine bağlı iki yolu vardır her zaman: Öncelikle içimize ağır taşlar koyarak, dürtüleri çıkamayacakları bir sandıkta tutarız. Ikincisi de, taşı kaldırmaya kalkışan başka örnekleri şiddetle, hemen ve kendimizi ürkütecek tarzda yok ederizl.. Taşı ağır olanlann, günün birinde bu ağırlığa dayanamadıklannda, içlerindeki hayvani durtüyu serbest bırakıp, kendilerini linç ettirecek bir davranışa yönelmeleri muhtemeldir. Çünkü ağır taş gereksinimi; yasaklı dürtülerin buyükluğünden gelir. Yani insan ne kadar yasaklı ise, günün birinde o oranda "yiv"inden çıkıp, yasağını deler ve linç edilir. Böylece taşı hafifolanlar; korkuyla, taşlarını ağırlaştırarak, içlerindeki "hayvan"ı iribir testiye turşu bastırır gibi bastınrlar. Işte tam da bu nedenle, gerçek bir hayvan değildirler. Aslında linç hiçbir zaman, bir "hayvan"ı ortadan kaldırma davranışı değildir. Yalnızca, linci seyredenlerin kendi içlerindeki hayvanları daha sıkı bağlamaları için, ibretlik bir kurban verme yöntemidir. Toplum, dizginlerinin çözülmeye başladığı devrelerde, yeni bir denge kurulana kadar, sunağında kurban keser. Sunağın kan gölüne dönmesiyle, toplumsal korkular büyütülüp, yeni bir dengeye ulaştığında; erkekler kafalarındaki uçsuz bucaksız tehlikeli düşüncelerden uzaklamış, kadınlar daha bir örtünmüş,çocuklardaha az gülüp, daha çok susar olmuşlardır. Çocuklarınızı ancak, gerçek bir yetişkinseniz, iyi idare edebilirsiniz!. Yönetimin geçmişteki bu başansını, takımı ustaca psikolojik ve fizyolojik değişime uğratmak konusunda da gösterebileceğini, bir olasılık olarak görüyorum. http://njhhastaliklori.cjb.net 73O/« Baskılan tükenmeyen kitaplaı Internet dünyası kitabın geleceğini nasıl etkileyecek? "EBooks" ve "Books on demand" gibi İnternet'te hazırlanan yaymlar basımevlerini değiştirmekle birlikte, bağımsız . İnternet edebiyatıyla ilgili girişimlerde yok değil. ayınlara sahıp çıkmanın âdeta bir ınsanlık hakkı gıbı gorulmeye başlandığı Internette gunden gune yeni hobı yazarları turemekte Şaırhge ve yazarkğa heveslenen aceleci bir kalabalık eserlenni Internette yayımlamak için yanşıyor Beyaz uzenne sıyah yazılanyla iki kapak arasına süaştmlan bıçımıyle kıtap, belkı ılerde değerini yıtirebilir ama şu anda uyanış çağını yaşadığı bir gerçek. Internet sayesinde eserler hiçbir zaman tukenmeyecek: Gelecegin uçsuz bucaksız kutuphanesinde 19yy'a ait dini metinlerle ev kadınm erotik fantezilerini yan yana gormek olası, Bir sonraJa Bestseller veyahut da oduller uzerinde odaklanan yayımcüar kendılennı guçlendirebilecek bu gehşmeyı neredeyse kaçıracaklardı Kendi yayınevınin (Simon&Schuster) desteğiyle "Riding the Bullet" adlı oykusunu geçtigımiz Mart ayında Internette yayımlayarak yalnızca ilk gunde 400 000 baskı kaydeden Stephan King yayımcüan uyandırdı Altı ay sonra "The Plant" adlı romanını da In Y Intemett* yayın yapan edebtyatçilardan Berkenh*g*r v» Stephan Klng'ln yaytmcısı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle