Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ölüm zamanlan Zümrütten akisler A. M. C. Şengör K itzsteinhorn kayak treninde bır yangının dehşetle noktalanacagı ancak sonradan anlaşüdı. Trenin sarp ve dar bır tunelde yol alması kaYangın havayı tünele doğm çışı olanaksız kümıştı. Ç€mtl Içinde yalnızca iki yangın sondumcu vardı. Püskürtme aygıtlan yoktu. Trenin nasü boşaltılacağı konusunda da bir plan bulunmuyordu. Tüm tuneller yangın tehlikesiyle karşı karşıyadnlar. Sınırlı bır alanda yangın patlak verdigınde sıcaklık yukselir ve yogun dumanlar genellikle kaçışı olanaksız kılar. Ne var kd, Avusturya'daki tunelin yuksekligi tehlikeyi iyiden iyiye artırdı. Yüksek egimli bir tüp geçitte yangın olması durumunda "baca etkisi" nedeniyle alevler hızla çevreye yayüarak bir anda ortalıgı kasıp kavururlar. Şu ana dek yangında olenlerin sayısı 159'a ulaştı. Çogu afette bir terslik bir başka terslığe yol açtığmdan, zıncirleme bir dizi olaya tanık olunur. Bu olaylar zincirinin her bir halkası kendi başına pek önemli göriinmese de, bir araya geldiklerinde sonuç dehşet vericidir. Onüç yü önce Londra King's Cross metro istasyonunda meydana gelen yangında 31 kişi yaşamını yitirdi. Yangın bir kişinin dalgınlıkla yere atüğı sigaradan patlak verdi. Bu dehşet verici olaya neden olan baglantüı etmenlerin birçogu şimdi ortadan kaldınldı: Metroda sigara içmek yasaklandı, eski ahşap merdivenlerin yerine metaUeri kondu. Avusrurya'daki felakete neyin yol açügı asla büinmeyebilir. Gelgelelim, demiryolu işletmesi yangının yayümasını engelleyici önlemler alabüirdi. Kayakçüann alev alabüen malzemeler taşımalanna izin verilmeyebilirdi. Matbaa ve Matematik Bilim tahhini bağımsız bir akademik disiplin haline getirmis olan Belçikalı büyük bilim tarihçisi Ceorge Sarton (18841956), Rönesans'da Antik ve Orta Çağ Bilimi (=Appreciation of Ancient and Medieval Science during the Renaissance, 1955, ikinci baskı 1958, University of Pennsylvania Press) adlı eserinde matbaanın keşfinin öneminin, basılan kitap sayısından çok, hurufatın ve kitap şekillerinin tekdüzeleşmesinde olduğunu vurgular. Aynı kitap, birbirinin tıpatıp benzeri yüzlerce, binlerce nüsha halinde uretilerek okuyucuların kullanımına arzedilmekte, birbirinden onlarca, yüzlerce, binlerce, hattâ onbinlerce kilometre uzaklıktaki okuyucu, standardize edilmiş bilgiye ulaşabilmektedir. Basılmış bir kitapta kopyalama hatası sorunu yoktur, hurufat farklılığından ötürü okuma farklılığı tehlikesi yoktur, bir nüshadan diğerine kitabın içerdiği şekiller arasında şeklin içeriği, şekillerin kitaptaki yeri veya sayısı açısından farklılıklar yoktur, Basılmış bir kitabın iki nüshasının sahipleri, birbirlerinden ne denli uzak olurlarsa olsunlar, kitabın içeriği hakkında birbirleriyle kitabın üretim tekniğinden kaynaklanabilecek yanlışlar nedeniyle anlasmazlığa düşmek tehlikesinden bu suretle uzaklaştırılmış olurlar. Matematik, bilimcilerin birbirleriyle anlaşmalarında matbaanınkine benzer bir rol oynar. Matematik kesln betimlemeye tzln verir. Örneğin bir kenan 2 cm olan iki küp düşünelim. Cerçekte iki kenann uzunluğunun birbirinin tam aynısı olması olasılığı uzaktır. Ama kenarlar 2 cm. dendiği an, herkes bilir ki 2 cm'yi ifade eden uzunluk biriminin hassasiyeti içinde, iki uzunluk birbirinin aynı (kabul edilebilir). "Kabul edilebilir'i parantez içinde yazmamın nedeni, genelde hepimizin her ikisi de 2 cm uzunluğunda olan iki nesnenin uzunluklannı aynıdır diye düsünmemizdir. Bunun bir kabul olduğu aklımıza bile gelmez. Örneğin, milimetre veya mikron hassasiyeti gerektirecek bir iş için daha önce her ikisinin boyu 2 an olarak ölçülmüş nesneler için, yeni bir ölçme yapmak gerekir. Santimetre ölçeğinde tıpatıp aynı çıkan ölçüler, milimetre ölçeğinde biraz, mikron ölçeğinde ise çok farklı çıkabilir. Matematik sayılar diliyle, kelimeler dillerinin genellikle sağlayamayacağı bir kesinlik sağlar. Bu kesinliğin en önemli yanı, karsılastırmayı kolaylastırmasıdır. Dünya içinin sıcaklık sartlannı rakamlaria ifade ettiğimiz zaman, onlan örneğin demirden yapılmış bir kürenin içinin sıcaklık şartlanyla karsılastırmamız, kelimelerle yapılabilecek bir karsılastırmaya nazaran çok kolaylasır. Böyle bir karsılastırma sonucunda, ömeğin dünyanın soğuması hakkında, bazı kesin yargılara varabiliriz. Gerçekten de 19. yüzyılın ikinci yarısında ünlü fizikçi Wllllam Thompson (18241907; 1892'den sonra Lord Kelvin ofLargs) böyle bir karsılastırmayı yaparak dünyamızın akkor halinden bugünkü haline gelebilmesi için en çok 20 milyon yılın geçmif olduğunu hesap etmişti. Bu son örnek, matematik dilin kesin olmasına karsın doğruluğu garanti edemeyeceğini de gözler önüne sermektedir. Nasıl ki matbaa zırvalıklarla dolu bir kitabın tüm nüshalannı kesin olarak birbirinin aynı olarak üretebilse de, içeriklerinin doğruluk derecesini asla garantileyemez. Lord Kelvin'in matematiği kesin olmakla beraber vardığı sonuç tamamen zırvaydı ve devrinin jeologlan bunu kendisine kanıtlanyla göstermiflerdi. "Sayılarla ifade edemediğin bir seyi bilmiyorsundur" fikrinin sahibi, sözlü betimleme ve çıkanmlarla kendisine lâf anlatmaya çalışan jeologlan takmadı; ama Kelvin'in bilmediği bir çok fıziksel parametrenin daha sonra kesfedilmesi jeologlan haklı çıkardı; Kelvin'in o son derece zarif hesaplan çöp sepetine gitti. 1997'de kaybettiğimiz ünlü matematikçimiz Ord. Prof. Dr. CahltArf, sık sık, "tek bir gerçek bilim var o da fiziktir" derdi. "Çünkü dili matematlktir. Kimya da, eh bilim olmaya aday. Ama biyoloji vejeolojinin o düzeye gelmesi için daha çok zaman gerek." Dünyada Cahit Bey'in fikrini paylasan pek çok bilimd tanıdım. Bu yazıyı da bu nedenle, Cahit Hoca'nın ve O'nun gibi düsünenlerin düsüncelehnin ne denli safdil bir dünya görüşünü yansıttıklannı, bilimi ne denli yanlıs tanıttıklannı vurgulamak için yazdım. Damin'in evrim kuramının dili hiçbir asamada matematik içermediği halde, bilimin en büyük zaferierinden biri olarak karsımızda durmaktadır. Aynı şey20. yüzyılın en büyük biürn devrimlerinden sayılan, \. Tuzo Wllson'ın ortaya koyduğu ilk şekliyle jeolojideki levha tektoniği için de gecertidir. Matematik hiç kuşkusuz kesin bir dil yaratmakla bilime büyük bir hizmet yapmiftır. Ömeğin, evrim kuramının ve levha tektoniğinin pek çok cephelerinin hızlı gelismesi ancak matematiğin sağladığı kesinlestirme ve onun getirdiği basitlik sayesinde mümkün olabilmiştir. Ama bu dilin dısında bilim yapılamaz demek için bilimin temel niteliklerine yabancı olmak gerekir. Nasıl ki matbaa bilgi iletişimine belli bir kesinlik getirerek bilime devrimsel bir hizmet yapmıştır; ama matbaadan binlerce yıl önce de bilim yapılıyordu. Matematiğin getirdiği kesinliğin üstelik bir de tehlikesi vardır: Ortaya çıkardığı kesin tablonun gerçek sanılması. Einstein, kuantum fizikçilere itiraz ederken, sık sık bu noktayı vurgulamıştır. Matematik model gerçeğin aranması için çok faydalı bir araçtır, ama bu aracı asla gerçeğin kendisiyle kanstırmamak gerekir. 721/S Trenın kendısı yangına dayanıklı olmakla birlikte, govdesi sıcaklıgın 650 dereceye yukselmesi durumunda yanabılen bir aluminyum alaşımmdan yapılmışü. Tunelde otomatik bir su püskürtme aygıtı bulundurulmalıydı. Gokdelen gibi başka yapıtlarda bu tur puskurtucülerin bulundurulması yasal bir zorunluluk. Insanların tunelden dışarıya nasü çıkabüeceklerini gösteren basit bir plan çok kişinin yaşamını kurtarabilirdi. Çogu ana yol ve demiryolu tünellerinde % lO'un çok altında egimler vardır ve bunlar baca etkisinden dogacak tehlikelere açık degildirler. Ne var ki, dik ve uzun tunellerde ek guvenlik önlemlerinin alınması, farkh kaçış yollannın yapılması gerekiyor. Ornegın, hafif egimli Kanal Tüneli gerçekte üç farklı tunelden oluşuyor. Bunlardan ikisi trenler, bir tanesi de acil durumlarda insanlar taraindan kuUanümak uzere yapümış. Havalandırma sistemindeki basınç, kaçış yolunun dumandan etkilenmemesi için, öteki iki tunelden daha yüksek rutulmuş. Bu sistemin değeri 1996 yangınında kanıtlandı. Yangın ciddı boyutta olmasına karşın, hiçbir can kaybı olmadı. Avusturya'da benzer bir sistemin insanlann yşamını kurtaracagının bir garantisi yok. Ikinci bir kaçış yolunun yapılması da tunelin maliyetini çok fazla yükseltmeyebilir. Gelgelelim, bu tur onlemlerin alınmamasının bedeli bir hayli yüksek. (Ru.n.s. 18Kasım) Yabancı ülkelerde durum Pekı yabancı ülkelerde durum nasü? Onlar bu soruna nasıl yaldasıyorlar? Bir kaynak kitaptan (The World of Leamıng, 1996) yapüan bir taramanın sonuçlan üç ayn çizelgede toplanmışur. Çizelge l'de ögretimin hiçbir üniversitede Ingilizce yapümadıgı ülkeler görülmektedir. Çok az sayıda üniversitesinde, ya yüksek lisans düzeyinde ya da uluslarardsı ilişkiler, uluslararası isletmecilik gibi kimi bölümlerinde, kendi anadillerinin yanısıra hsmen Ingilizce ögretim yapüan ülkeler Çizelge 2'de sıralanmışür. Bu ülkelerin yanlannda bu tur üniversitelerinin sayısı da belirtilmiştir. Bu üıüversitelerin çoğunun özel universite olduklannı da belirtelim. Bu ülkelerde anadüde ögretirn yapan universite sayısı, kısmen Ingüizce kullananlara göre çok daha yüksektir. Çizelge 3'te ise kimi üniversitelerinde ögretimin bütünüyle Ingilizce yapüdıgı ülkeler yer almışür. Gerek bilim, gerek iktisat alanında dünyanın en guçlü ülkeleri arasında yer alan Japonya, Fransa, Italya'da bütün üniversitelerde ögretim anadüde yapümaktadır. Ashnda onca üniversitesinden yalnızca birinde, o da kısmen Ingüizce ögretim yapüıyor olması Almanya'nın da bunlar arasında sayümasını engelemez. Bunun anlamı nedir? Komşumuz Yunanistan'da büe bütün üniversiteler anadüde ögretim yapmaktadır. Neden? Iskandinav ülkeleri, Israü gibi yabancı dü büenlerin sayısının bir hayli yüksek oldugu ülkelerde bu sorun nasü çözülmektedir? Bu ülkelerin deneyimlerinin incelenerek bunlardan dersler çıkarüması gerekmez mi? Çizelge 3'teki ülkelere bakınca bunlann ortak yanlannın eski sömürge ülkeleri oldugu dikkat çekiyor. Hindistan'da aynca çok sayıda yerel dü nedeniyle bir dü birliginin sağlanamadıgı da büinmektedir. Nedenini, niçinini, yöntemini dogru dürüst belirlemeden, gençlerimize Ingüizce ögretecegiz diye ögretim düimizi Ingilizce'ye çevirmemiz gerçekten gerekli mi? Bu soruyu yanıtlamayı Ingüizce ögretim yapan vaktf üniversiteleri yöneticüerine mi bırakacagız, yoksa bütün üniversitelerdeki ögretim üyelerimize bu konuda bir görev düşmekte mıdir? Iste yeni binyüa adım atarken çözmemiz gereken bir somn. Ya bunu aşacağız, ya da kültürel kimligini yitirmiş, toplumuna yabancüaşmış, ne Ingilizceyi ne Türkçeyi dogru dürüst kullanabüen, egitimini gordugu bilim dahnı yanm yamalak ögrenmiş gençler yetişürecegiz. Seçim bizim! (*) ITÜ ögretim üyesi senesen@itu.edu.tr