Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SUrekli evrim konusu sorgulanıyor... İnsanın bugün geldiği nokta, uzun bir evrim sürecinin sonucu. Ancak insan evriminin devam edip etmeyeceği konusunda kesin bir şey söylemek şimdilik mümkün değil. H omo sapien'lerin doganın en gelişmiş ürünü oldugu konusunda kiınsenin kuşkusu yok. Bilimsel kanıtlardan da arüaşüacagı üzere insan türü uzun bir evrim sürecinin sonucu. Buradan yola çıkarak gelecekte insan türünün aynı çizgide gelişimini sürdüreceği düşünuluyor. Ne var ki bu düşüncenin ne denli geçerli oldugu konusunda birbiriyle çelişen pek çok görüş bulunuyor. Dci milyon yü önce atalarırruzın beyni bugünkünun yansı kadardı. Bu bilgirun ışıgı altında birkaç mifyon yü sonra beynimizin bugünkünun iki katna ulaşacagı sonucunu çıkartabiliriz. Oysa atalanıruzın kemik ve kas yapısı bizlere göre daha güçlü ve kuvvetli idi; bugün ise tüm zamarunı bilgisayar başında geçiren modern insanın kemikleri incelmekte, kaslan zayıflamaktadır. 19301u yıllarda New York'taki Amerikan Doga Tarihi Müzesi Müdürü Harry Shapiro, bundan yarım milyon yü sonra insanoglunun neye benzeyecegine ilişkin tahminlerde bulundu. Shapiro'ya göre kafataslan giderek yuvarlaklaşacak, kaşlann üzerindeki çıkık kısım kaybolacak, dişler küçulecek ve sayıca azalacak, yüz genel anlamda küçülecekti. Aynca boylar uzayacak, saçsızlık yaygınlaşacak, vücut tüyleri zamanla yok olacakü. Shapiro aynı konuya 30 yü sonra tekrar degindiğinde, gelecege üişkin görüşlerinde herhangi bir degişiklik olmadıgı görüldü; ancak teknolojinin neden olacagı degişiklikler konusunda kesin bir şey söylemenin mümkün olmadıgını üeri sürüyordu. Bugun pek çok kişi Shapiro üe aynı görüşleri paylaşıyor. Örnegin bunlara göre bügisayar önündeki insanın kol ve bacaklan islevini yitirecek, görme yetenegi giderek zayıflayacak. Ve genetik mühendisligi dünyayı Bill Oatet'in klonlanyla doldurarak, süacı ve renksiz bir dünya yaratacak. Ne var ki bu tahminler yalnızca varsayımlara dayanıyor. Burada geçerli olan varsayıma göre, evrim zaman içinde türleri nesılden nesüe ince bir ayardan geçiriyor. Dogal seleksiyonun rehberliginde gerçekleşen bu kademeli degişiklik, türlerin gelişmesine ve nihai olarak da bu gelişmelerin birikimiyle yeni türlerin oluşmasına yol açıyor. Oysa gerçekte dogal seleksiyon organizmayı bütünüyle etküer. Organizmalar aklın almayacagı kadar karmaşık mekanizmalardır; bunlann bir kısmı zamana karşı yenik düşerken, bir kısmı da galip çıkar. Ancak her iki dunımda da bir bütün olarak hareket ederler. Bu nüfus ve türler için de geçerlidir. Türler, kısıtlı kaynaklara sahip bir dünyada ayakta kalmak ıçin birbirleriyle yanşırlar. Bütunden kopmuş parçalar halinde yaşamalan mümkün degüdir. Aynca yaşadıklan çevre aniden degişebilir. Eger çevre birdenbire soğur, ormanlar buzlar altında kalırsa, organizma orman yaşamına ne denli mukemmel uyum saglamıs olursa olsun bu ani degişiklik karşısında dayanamaz. Son olarak yeni türlerin ne kadar farklı bir şekilde ortaya çıktıgını da aklımızdan çıkartmamamız gerekiyor. Türlerin birbiriyle eşleştigi buyuk kalabalüdarda, yeni bir genetik çeşitlüigin yer edinmesi imkânsız degüse büe çok zordur. Anlamlı bir gelişme kalabalıgın içinde sabitlenecek ise, veya bir kalabalık yeni bir tür olarak yerleşecek ise, kalabalıgın kuçuk ölçekli olması gerekir. Büyük kalabahklarda genetik atâlet (eylemsizlik) çok fazladır. Buradan tartışmanın nereye varacagını tahmin edebüiriz. Buzul Çaglannda, insan türü ortaya çıktıgı zaman, insan topluluklan küçuk ve dagınıkü. Aynca iklim degişiklikleri nedeniyle yerleşik düzene bir türlü geçemiyordu. Yani koşullar genetik yenilüder için idealdi. Oysa bugün 6 milyan bulan insan nüfusu, yerleşim bölgelerinde aşın bir nüfus yogunlugu içinde yaşamaktadır. Aynca bireyler ulaşım araçlannın gelismesiyle sü< sık yer degistirebümektedir. Etkin bir haberleşme agı sayesinde Amerıkalı bir erkek, Internet aracüıgı üe dünyanın dört bir yanına eş aradıgını duyurabüir. Sonuçta Homo sapien'lar uzun süren bir çeşitlilik döneminden sonra yeniden birleşme dönemine girmış bulunuyorlar, çünkü türümüz arasındaki cografi sınırlar giderek kaybolmaktadır. Hâlihazırdaki trendlerin devam etmesi durumunda sınırlar üeride tamamen kalkacaktır, Bütün bu gelişmelerin etkisiyle anlamlı, yeni türlerin oluşma koşullan neredeyse ortadan kalkmıstır. Özetle önem 11 bir evrlms«l deftfiklüc oluüı^ı şimdilik ufukta gozükmemektedir. Dogal olarak bütün bu öngörüler, hâlihazırdaki koşullann gelecekte de devam edecegi varsayımına dayanmaktadır. Bu arada bu varsayımırun yanlış çücması olasüıgı da çok yüksektir. insan topluluklannın birbirinden kopmasına yol açacak herhangi bir degişiklik, gelecekte insan türünün degişmesine de zemin hazırlayacakar. Ne yazüc ki böyle degişiklik, milyarlarca insanın ölümüne neden olacak çok büyük bir felaket şekline ortaya çıkacakur. Örnegin bir asteroidin dinozor nüfusunu süip süpurmesi gibi, çok bulaşıcı ve ölümcül bir vlrtt» insan nüfusunu yanya indirebüir. Çevre katlıamı veya nukleer çauşma gibi insan eliyle oluşturulan felaketlerin boyle bir bölünmeyi meydana getirmesi çok büyük bir olasüıkur. Bu felaketlerin şekli bugün hayal gücümüzle sınırlıdır. Böyle bir degerlendirme çerçevesinde, yapacagımız tek şey hâlihazırdaki durumun devamını düemektir. Bunun da hem iyi hem de kötü yönlen vardır. Kotü yanı, Buzul Çagı'ndan bu yana kaprisli, doyumsuz, acımasız insanoglunun degişmeden varhgını surdürmesi olasüıgıdır. iyi yanı ise, aynı zamanda yaratıcı, sevgi dolu, banşçü ve üretken insanoglunun da varlıgını sürdürmesidir. Gelecekte insanoglunun varolan huylanndan vazgeçeceginin ummak "abesle ıştigaldir." Bundan sonraki 50, hatta 500.000 yüda Beyaz Atlı Evrim'in insanoğlunu sihirli degnegi ile kötü huylanndan anndıracagını düşünmek şımdilüc gerçekçi görünmüyor. Demek ki kendimize ragmen, kendimizle yaşamayı ögrenmemiz gerekecek. Reyhan Oksay Time, 10 Nisan 2000 688/19 Beyaz atlı evrim'in sihirli değneği ile insanoğlunu kötü huylanndan armdıracağını beklemeliyiz. Ellerin evrimi Ne kadar inandıncı görünürse görunsün bu görüş bazı temel gerçekleri gözardı ediyor. Ömegin organizmaların, ozelamaçh mekanizmalann bir araya gelmesinden oluştugunu varsayıyor. Bu mekanizmalann herbiri birbirinden bagımsız paketlerdir. "Insanlann ayaklan üzerine düolmesi" veya "ellerin evrimi" gibi kavramlan ele aldıgımızda bunlann bir bütünun yalnızca birer parçası olduğunu gözardı ederiz.