26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Zümrütten akisler A. M. C Şengör 27. yüzyıl hoş geldin! 21. yüzyıla girdik mi, yoksa bazılarının ısrar ettiği gibi 2001 yılbaşı mı 21. yuzyıla girdiğimizi simgeleyecek? Basit bir saymadan ibaret olması gereken kronolojideki bu kargaşa nereden çıkıyor? Burada da, hemen her insan işinde olduğu gibi tarih sorumlu: Iskit kokenli, fakat Italya'da oturan bir keşiş olan Dionysius Exiguus (yaşamı kabaca MS 525 civarında) Roma Imparatoru Diocletianus'un (MS 245313) MÖ 284'te başlayan Iskender çağını terk ederek "Büyük Zâlimin adını ölümsüzleştirmektense, yılları Efendimiz Isa Hrlstos'un tekrar dünyaya gelişinden itibaren numaralamayı" tercih etmişti. Dionysius, Isa'nın doğumunu, Roma Imparatorluğu'nda yaygın olarak kullanılan ve yılları Roma şehrinin kuruluşundan itibaren sayan takvimde 1753 AUC (ab urbe condita: şehrin kuruluşundan beri) olarak kabul etmişti. Kendisinin kullandığı yıl sayımını da bir yıl sonra, 1754 AUC'ta başlatmıştı. Bu sayma yöntemine göre Isa ,Dionysius'un takviminde 0 yılında doğmuş oluyor. Öyleyse, 1 Ocak 2000 de 21. yüzyılın ilk günu oluyor. Fakat kronologlar MO 1 ile MS 1 arasında bir 0 yılını kabul etmiyorlar. Bu da MÖ ve MS yüzyıllannı sayarken karışıklığa yol açıyor. Ancak Dionysius'un yöntemi açık: Isa'yı yıl 1 'de değil, yıl O'da dünyaya getiriyor. 0 zaman artık 21. yüzyıldayız. Kronologlara göre ise, yy. 2001 'den itibaren başlıyor. Ceriye bir dönüp 20. yüzyıla baktım geçen akşam: Mahşerle cennetin bu kadar iç içe girebildiği bir zaman aralığı düşünülebilir mi? Tarihte yaşamış tum bilim adamlarının, yapılmış tum keşiflerin ezici çoğunluğunun yapıldığı, insan yaşamının en emin, en rahat olabileceği bir ortamın öğelerinin en bol üretildiği bilim yüzyılı! 0 yüzyıl ki her yılından kan ve dehşet damlamakta, tarihin gördüğü en korkunç despotların en geniş insan kitlelerini en modern teknoloji ile inlettiği bir zaman aralığını temsil etmekte. Tum insanlık tarihinin en yaygın ve en tahripkâr savaşlarını o kısacık yıllarına sığdırabilmiş bir dönem. Bu nasıl mümkündür? 8/7/min bu denli şahlandığı bir çağ, vahşetin bu cür'et ve küstahlıkla ona eşlik etmesine, hattu onu semerlemesine nasıl izin verebilmiştir? Bilim despotların emrine girerken, bilimsel düşüncenin akılcı ve eleştirici idealleri nasıl susturulabilmiştir? Yirminci yüzyılın bu tezatı açıklanabilir mi? Unıversıty of Bamberg'den Werner Plihal ve Jan Born da Smıth'e katıüyor ve hangı uyku bolumunun onemlı oldugunun ogrenmeye çalıştığımız şeym nıtelıklerme gore degıştıgını soyluyorlar Yavaşdalgalı uyku engellendıgınde ınsanların ornegın bır şeyın yerıru ogrenemedıklerı, kelımeler arasındakı bağlantıları kuramadıklan (her üasıyle de hıpokampus ügüenıyor) gorulmuş Bır metodu ya da becerı gerektıren bır ışı ogrenmeye çalıştıgımızda ıse REM uykusunun çok onemlı oldugu bulunmuş. Uyku, gun boyunca hıpokampuste kısa vadelı bellekte bırıkurdıgımız bılgılerın uzun vadelı saklanmak uzere kortekse transferını saglıyor Smıth, hıpokampusun gelen tum bügüerı taşıyarnayacagını ve başka bir bolgeye tranaferın gereklı oldugunu soyluyo: Rutgers Unıversıty'den Gyorgy Buzsaki bu tıansfeım kısa dalgalı uyku sııasında gerçekleştıgını soyluyor 1989 yılında fare beymndekı elektrıksel aktıvıteyı olçen Buz saJa, kısadalgalı uyku sırasında hıpokampusten kortekse dogru elektrıksel akış oldugunu gormuş Bu bulgular, Plihal ve Born'un gozlemledıgı, hıpokampus tarafından gerçekleştırılen ogrenme üe kısadalgalı uyku arasındakı bağlantıyı da desteklıyor REM uykusu sırasındakı akışı ınceleyen Buzsakı bu sefer kısadalgalı uykudakının tam tersı yonde akım oldugunu gormuş REM uykusu sırasında beyrumız sadece bilgı transferı gerçekleştırmıyor Sückgold ve meslektaşları aynı zamanda esh ve yenı ha&za arasındakı bağlantılann kuruldu gunu duşunuyoı Bu, uykumuz suasuıda problemlerı nasıl cozdugumuzu açıklayabı lır Stıckgold, REM uykusu sırasında kuvvetlı baglantıldrın bastınldıgıru ve beynın daha zayıf ve az belırgın haüralan bırleştirdıgını dusunuyor Sückgold'a gore REM uykusundakı garıp ruyalann sebebı de bu Beym bu garıp ruyalar sırasında aslında esh ve yenı anılan keşfedıyor ve aralanndakı baglanüla n kurmaya çalışıyor Stıckgold, bır butun olarak baktıgımızda bır gecelık uykuyu bır terapıstle geçırılen 5 seansa benzetügını soyluyor Hastamız hıpokampus tum gunun uzerıne yıgdıgı anı yogunlugundan terapıstı korteks sayesınde kurtulmaya çalışıyor Uykunun ük bolumu kı sadalgalı uykuda, hıpokampus gun boyunca başına gelenlerı anldtıyor REM uykusu sırasında ıse korteks duydukkrının dridlızını yapıyor ve bu yenı bılgılerden nasıl faydalanabileceklerinı tartışıyor Bır sonrah safhada bır kısa dalgalı uyku daha gelıyor ve hıpokampus yaşadıklarmı bıraz daha anlatıyor Ardmdan tekrar REM uykusu gelıyor ve bu donuşumlu olarak uyanıncaya kadar suruyor Her terapıde gozlemleyebılecegımız gıbı tam bır sonuç almadan terapıyi bırakmanın hıçbır yararı olmayacaktır Stıckgold, her gun en az 8 saat uykunun gereklı oldugunu ve uykumuzu yetermce almadan uyan manın aynen bır terapıyi yanm bırakmak gı bı oldugunu soyluyor ,1 . 20. yüzyıl: Mahşerle cennetin iç içe yaşandığı bir zaman aralığını geride bıraktık. Sevil Duvara Kaynak. New Scıenüst, 25 Eylul 1999 Bazılarınca tezat falan yoktur! "Insanlıktan"arındırılmış bilim değer yargısı ve hissi olmayan bir faaliyettir. İnsan değerleriyle dizginlenemezse, 20. yuzyılda olanlar doğal olarak olur. Ne güzel bir löf kalabalığı! İnsanlık yalnızca iyilik, güzellik, hoşgörü müdür? Hitler, Stalin, Mao insan değil miydiler? Yaptıkları pek çok şeyi en iyi niyetlerle yapmadılar mı? Humeyni, Kaddafi, Saddam, insan eti yiyen Afrika "imparatorları"? Bunlar da mı insan değil? Demek ki eksik olan insanlık değil, başka bir şeylerdir. Yirminci yuzyılda ilk defa politika gerçekten halk kütlelerine inmiştir. Stalin bir halk ihtilâlinin, Hitler bir halk seçiminin, Humeyni bir halk ivmesinin ürünleridir. Yüzyıllarca horlanmış, cahil bırakılmış, güdülmüş halk ilk defa gerçekten kendi kaderini kendi eline almak istemiştir. Yirminci yuzyılda çarpışan, seçkinler değil, halklardır. O halklar, krallarının ortaçağda yaptığı hataları yirminci yuzyılda, tabiî ki çok daha büyük bir ölçekte, tekrar etmişlerdir. Bilimselliği kendinden menkul ideolojiler, yeniden palazlanan dinler, mezhep ve tarikatlar, bilimin de şahlandığı geçen yüzyıla bu nedenle damgalarını vurmuştur. Bilim, tâ Galile'den beri süregelen geleneğini, korunmuş kaleleri olan üniversitelerde kralların, aristokratların, sonra da devletin desteği ile sürdürmüş ve genellikle desteğin kaynağını sorgulamamıştır. Ama bunun dışında kalan halk çoğunluğu Ortaçağ mentalitesini sürduregelmiştir; bazen bu mentalite bilimin desteğinin kaynağı olmuştur. Işte yirminci yüzyılın fecî tezatı burada yatmakta, halkı göz ardı eden, eğitmeyen seçkinciliğin iflâsı da burada ortaya çıkmaktadır. Onun için, "Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyât için, hayat için, muvaffakiyet için, en hakikî mürsit ilimdir, fendir; Him ve fennin haricinde mürsit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir." Bu herkes için, profesör için, ev hanımı için, asker için, simitçi için, politikacı için geçerlidir. Bu yol gösterici hepimizi aydınlatırsa ancak "yurtta sulh, dhanda sulh" hayâli tüm insanlık için hakikat olur. 667/5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle