Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Zümrüt'ten akisler A. M. C. Şengör Doğa bilimleri ve insancıl dunya goruşu Sokrates bizim Urlalı (Klazomenai) Anaksagoras'ın verdiği doğa felsefesi derslerinde hayal kınklığına uğramıştı. Anaksagoras kâınatın nasıl oluştuğunu ve ne şekılde geliştiğini, anlatıyor, ama bunun ne amaca hizmet ettiğinden, kimin bu evreni hangi amaçla yaratmış olduğundan söz açmıyordu. Derslerin başında Anaksagoras'ın evrenin yapısında adeta "akılcı" bir düzenin olduğundan bahsetmesi genç Sakrates'i ümitlendirmişti. Ama sonra lyonyalı filozof bir daha bu akıla düzenden bahsetmemişti. Bu Sokrates'e göre felsefeye ihanetti. Felsefe, doğada bulunduğu "açık" olan "akıllı düzenin mimanyla" ve insanın bu mimarla olan ilişkileriyle ilgilenmeliydi! Ahlak, iyilik, hep buradan türeyecekti. Anaksagoras'ın derslerini bu inançla terk eden Sokrates, Atina'da kâinatın amaanı ve yaratıasını ve insanın bunlarla olan ilişkilerini tartışmaya başladı. Bu felsefe en yetenekli dinleyicisi Platon'un ellerinde ilk utopya teorisine ve ilk totaliter devlet modeline dönüştü, Hristiyanlığın üzerinde yeşereceği, hür düşünce düşmanı toprağı gübreledi. lyonya'nın doğa bilimlerine dayanan bilgi düşü tuzbuz olduinsanlık bin yıl sürecek bir kâbusa sürüklendi! Bu kâbustan Rönesans'ta uyanan insanlık giderek artan bir hız ve kalite ile doğa bilimlerine sanldı. 19. yüzyılın ikinci yansında iki buyük doğa bilimci, iki buyuk jeolog, dikkatlerini aynı zamanda sosyal bilimlere çevirdiler, hatta politik yaşamda rol aldılar. Bunlardan biri Avusturyalı dâhi jeolog Eduard Suess'tü (18311914). Viyana şehrinin doğal yapısı ile halkın sağlığı arasındaki ilişkileri inceleyen Suess, önce Viyana'yı Rönesans'ta uyanan hâlâ kullanılan ve dünyaca meşhur temiz suyuna kavuşturdu. insanlık giderek artan Arkadan Tuna'nın yatağını düzenleyerek tifodan ölüm vakala bir hız ve kalite ile doğa rını yuzde onların altına düşürdü bilimlerine sanldı. (bunu yaşamının en buyuk başarısı addetmiştir Suess). Üyesi olduğu belediye medisinden sonra once Aşağı Avusturya Eyalet Parlamentosuna oradan da Imparatorluk Parlamentosuna sol kanattaki Gelisme Partisl'nin (Fortschrittspartei) milletvekili olarak girdi. Burada tüm enerjisini kilisenin ilk ve orta eğitim üzerindeki etkisini kırmaya yöneltti. 9O'lı yıllarda parlamentoda dinciırkçı öğelerin çoğunluğu elde etmesiyle milletvekiHiğinden istifa etti, ömrunun geri kalan kısmını yerbilimleri tarihinin en büyük başyapıtlarından biri addedilen Yerin Çehresi (=Das Antlitz der Erde) adlı dev eserini tamamlamakla geçirdi. Suess'ten sadece yarım nesil küçük olan Rus asilzadesi Prens Pyotr Alekseyiç Kropotkin (18421921) geçen yüzyılın en büyük arazi jeologlarından birıydi. Baykal Cölu'nun doğusundaki Patom yüksek alanında yaptığı jeolojik haritalar hâlâ değerlidir. Kuzeydoğu Rusya'daki arazi çalışmaları onu butün dunyada meşhur etti, ama Sibirya macerası Onun devlet mekanizmasına olan guvenini de yok etti. Rusya'nın o zaman en üst düzey yerbilimleri kuruluşu olan Rus Coğrafya Cemiyeti'nin genel sekreterliği kendisine teklif edildi. Ancak Prens Kropotkin sosyolojik ve politik çalışmalanndan alıkonulacağı endişesiyle bunu reddetti. Imparatorlukta özellikle serfler lehine yaptığı politik çalışmalar sonucu hapsedildi, fakat kaçarak Isveç'e gitti. Oradan Ingiltere'ye geçmek zorunda kaldı. Ingiltere'de 1903 yılında yazdığı Karsılıklı Yardım (=Mutual Aid) adlı eseri doğada yaptığı zoolojik/ekolojik gozlemlerin insan toplumuna uygulanması esasına dayanır ve Darvvin'in yaşam için kavga kuramına yasam için dayanışma alternatifini getirir. Son zamanlarda evrim kuramaları giderek daha çok Kropotkin'in tezlerine eğilmeye başlamışlardır. Suess ve Kropotkin insanlık tarihinin hem en büyük doğa bilimcileri hem de en büyük humanistleri arasındadır. Doğa biliminde gordukleri eğitim ve başanlı araştırma deneyimleri onlara dünyaya aynen Anaksagoras gibi nesnel bakmayı öğretmiş, insanlığı olmasını gönullerinin arzu ettiğı gibı değil, olduğu gibi gormelerini, kuramlarını bu gerçekçi temel üzerine kurmalarını sağlamıştır. Sokrates'le başlayıp Lenin'le süren gelenek ise, "bir şeyleri" var sayıp ona inançla bağlandığı için yanlışı bulup düzeltme imkânından yoksun kalmıştır. Insanla ilgilenmez görünen lyonya geleneği gerçekçi olduğundan insan mutluluğuna, yalnızca insan mutluluğu için yola çıkan Atina geleneği ise nesnel olamadığından insan felaketine neden olmustur. 653/5 cunu dunya çapmda 500 watt olarak hesapladı Bu ancak 5 ampulu yakabüecek bır guçtu 198O'lı yıllarda sısmık aletler bu Hum'ı olçebüecek guçteydı Arka plan serbest osdasyonlar açık bır şekılde sezılıyordu, ancak jeofizıkçıler bunu vmıl teybın çıkarttıgı bır ses olarak algılıyordu Hum, hak ettıgı ügıyı 198O'lı yılların sonuna dogru elde ettı Massachusetts Instıtute of Technology'den (MTT) bır grup büım adamı deprem olmadıgı zamanlarda da gerı planda serbest osüasyonların var oldugunu tespıt ettüer Araştırmacüara gore bu vıbrasyonlar "hafif' veya "sessız" depremlerın bır sonucuydu Herhangı bır kırıga yol açmadan yavaş yavaş enerjıyı deşarj eden bu depremlerın mahahnı tespıt edemedıklerı ıçın MIT araştırmacıları, Hum'lara karşı duyduklan ü gıyı yavaş yavaş yıtırdıleı sunuz Derken deprem olmayan gunlerı de bır kenara koyuyorsunuz Her gun ıçın verı nın Fourıer degışımını hesapladıktan sonra basıt bır şekılde gunlerı ılave edıyorsunuz" dıyor 1997 yılırıdd Suda ve Nawa sahneye çıktı ve o gune kadar Hum konusunda büınen tum tezlerı tersıne dondurdu Osüasyonlardan yola çıkarak depremlerı ıncelemek yerıne, depremlerın arasındakı osüasyonları ıncelemeye başladılar O sırada Nagoya Unıversıtesı'nde sısmolog olarak çalışan Suda, ve aynı unıversıtesıde doktorasını yapan Nawa, Tokyo Instıtute of Technology'den Naoki Kobayaşi run kımsenın dıkkatmı çekrneyen tezıne ılgı duydular Kobayaşi Dünya'mn atmosferlnin Dunya'da serbest osüasyonlan harekete geçırdıgını ıddıa edıyordu Suda ve Nawa bu tezı netlıge kavuşturmak ıçın kolları sıvadılar Nawa bır yıl boyunca Japonya'nın Antarktıka'dakı Syowa Istasyonu'nda çalıştı Bu sırada superıletken gravımetre (yer çekımı olçer) adı verüen cıhazdan yararlandı Cıhaz, Dunya'nın saatlerce suren osüasyonlannı olçmek ıçın devereye sokulmuştu, ancak bu arada daha kısa surelı osüasyonları da kaydedıyordu Suda, Navva'nın bu serbest osılasyonldra bu açıklama getırmesını ıstedı, kendısı de dunyanın dort bır yanından gelen sısmık arşıvlerı mcelemeye başladı Daha sonra bır araya gelerek elde ettıklerı bılgılerı tartışmaya başladılar 'Bu çalışma aslında gozuktugu kadar karmaşık degıldı Bu konuya yeterınce ılgı gostermeyenler bu nedenle sonradan epey pışrmnlık duydu" dıye konuşan Scrıpps Oşınografı Enstıtusu'nden Duncan Agnew, "En duşuk seslı ıstasyonu ele alıyor "Hum"un gücü Sonuç, üa deprem arasında Dunya'nın ınışlı çıkışlı osılasyonunu gosteren gTafiklerdı Bu ınış çıkışlan etkıleyebılecek tum yan ogelerı ayıklayan Nawa ve Suda, 1998 yüında, dığer tum araştırmacüarın onayladıgı Hum vıbrasyonlannı gozler onune serdı "Bu vıbrasyonlar ıle ılgılı en buyuk sorun bunların nereden geldıgı ıle dgüıydı" dıye soran Harvard Unıversıtesı'nden Göran Ekström bunların yeraltı kaynakh olduğu umudundaydı. Dolayısıyla bu sesler Dunya'nın derınhklerıne ılışkın çok degerlı bılgıler verecektı Ne var kı Nawa ve Suda bu seslerın yeraltından geldıgıne ılışkm kesın bılgüere erışemedı ve umutlar suya duştu Şımdı jeofızücçüer Hurn'ın yer kabuğunun üzerinde oluşabilme olasüıgı uze rınde duruyor Ornegın okyanuslardakı dal gaların kıyıldra vurması bu Hum'ı yaratıyor olabılır Bu arada seslerın atmosfer kaynaklı olabüecegı olasüıgı da gozardı edılmıyor Calıfornıa Unıversıtesı'nden Toshiro Tanimoto Atmosferık Eksıtasyon Hıpotez'ınden yola çıkarak, atmosfenn Guneş'ten yeterlı ener]iyı aldıgını ve Dunya'nın bu enerjı sayesınde Hum denılen sesı çıkarttıgını ıddıa pdıyor Her şeyden once Hum'lar atmosferden kaynaklaıuyorsa dıger gezegenlerın de bu sesı çıkarttıgı varsayımı ortaya çıkıyor Bu varsayım ozellıkle tektonık olarak olu sayılabılecek Mars ıçın geçerlı olabılır Mars jeolo jısını ınceleme gorevıru ustlenen Parıs Dunya Fızıgı Enstıtusu'nden Philippe Lognonne, Netlander mısyonu aracılıgı ıle 2005 yüında Mars'ta 4 sısmık ıstasyon kuruldcagını büdırı yor Genış band sısmometreler genış bır menzüe dagılmış vıbrasyonu kaydetmeye ça lışacak Mars'ın hiçbir şekilde Hum sesi çıkartmadığı da gozaıdı edümeyecek bır olasüık Bdım adamları Hum'ın pratık bır amaca hızmet ettıgını kanıtlayamazlarsa, burunldrının dıbınde hâlâ esrarengız olayların surup gıttıgını kabul etmek zorunda kalacaklar Reyhan Oksay NevvScıentıst 11 Eylul 1999 "Hum'iar nereden geliyor?