17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

A. M. C. Şengör Rumelili Hasan Tahsin! Ahmet Pırıştına'ya başarı dileklerımle Geçenlerde oğlum, bir okul arkadaşının sınıf arkadaşım olan babasının resmini bulmamı istedi soyadı Uçbaşaran dedi. Uçbaşaran, herhalde bizim Kutsi'dir diye ortaokulu okuduğum Işık Lisesi yıllıklarmı kanştırmağa başladım. Kutsı'yi buldum. Ama Kutsi'yi ararken, okuduğum yıllarda Işık Lisesi'nin edebıyat oğretmenlerinden L. Sami Akalın'ın 19681969 yıllığında "Bir Feyziyeli Kahraman" başlığıyla yazdığı Hasan Tahsin'in kısa yaşam oykusune de rastgeldim. Ne yalan soylıyeyim, bu yazıyı daha önce okuduğumu hatırlamıyorum. Herhalde o tanhlerde Feyziyeli kahramanlar beni ılgılendirmıyordu. Nuriye Cüneyi'nin biyolo/ı ve /eoloji hakkında soylediklen çok daha ilginç geliyordu. Sami Akalın saygı duyulan bir edebıyat oğretmenıydi. Yazıya şoyle bir bakayım dedım: O ne? Izmir şehidi Hasan Tahsin Selânikli değil miymif? Yani Ataturk'un hemşehrisi. Ondan yalnızca sekiz yaş kuçuk. Asıl adı Osman Nevres. Selânik'te Feyziye Mektebini bitırdikten sonra, Paris'te Siyasal Bilimler Akademisinden deparlak birdereceyle çıkmış 1911'de. Balkan Harbinden once Balkanlar'da Turk duşmanlığı yayan Ingiliz Barkston kardeşlere karşı tedbir alınması gerektığinı hukumete anlatmış. Hukumetın gorevlendirmesiyle onları izlemış, konuyla ilgili olarak Sofya ataşemılıteri Yarbay Mustafa Kemâl ıle de goruşmuş. Barkston kardeşlere Bukreş'te suikast duzenlemenın uygun olacağına karar vermişler. Işte bu karardan sonra Osman Nevres babacığma bir mektup yazarak hakkını helâl etmesıni ıstıyor: "Ne yapalım babacığım, işte durumu görmektesiniz; Voltaire'lerin, Diderot'ların bize öğrettiği insan hakları, yaşadığımız yüzyılda ne yazık ki ancak silâhla korunabiliyor..." Başanlı suikastten sonra yakalanıp zindana atılmış, ama bırbuçuk yıl sonra Bukreş 'e giren Mustafa Hilmi Paşa komutasındaki Turk ordusu onu kurtarmış. Fakat 79 Mayıs niye? Daha dün Cumhurıyet'in yetmişbeşinci yılını kutlamadık mı? 0 bir sürecin bir durak noktasıydı, ama çok önemli bir durak noktasıydı. Ortaçağ kalıntısı bir devletten, birey olduğunu ifâde etmeyi ayıp sayan kişilerin oluşturduğu bir toplumdan, duşunmenin nasıl ve niçin tayin edildikleri belli olmayan bir avuç insana vergı sanıldığı bir inançtan, modern dunyanın onurlu bir uyesi olan bir devlete, bıreylerinin her birı ınsan olma haysiyetiyle övunen bir topluma ve her bireyi kendi adına gören, kendi adına düşünen ve kendi aklının uzerinde otoriteyi ancak diğer bireylerle anlaşma halinde, o da toplum yaşamını duzenlemek için mümkün olan en dar faalıyet alanında, nihayet geçici bir sure kabul edebilen bir toplum felsefesine geçişın bir durak noktasıydı Cumhurıyet. "Halka özel" anlamına gelen bu kutsal kelime epeydir pek çoklarının kafasında ve dilindeydi. Ama bir gece oncesınden karar verildi ve zaten 1920'den beri fiilen halkta olan idarenin "halka ozel" olduğu 29 Ekim gunu tescıl edıldi. Ama o gune gelişin başında 19 Mayıs 1919 vardı. 0, bugun, butun dunyaya dudak ısırtan büyük başarılardan sonra bile, gerıye bakıldığında insanın kanını donduran, fecî şartlarla sanlmış olan 19 Mayıs. 19 Mayıs'ın 80. yılı ne çabuk geldi! 29 Ekimle 19 Mayıs arasında yalnızca 4,5 yıl olduğunu düşunmek bile zor geliyor. 19 Mayıs: Çoktan berıdir çokmuş, içten içe çozülmekte olan dev bir derebeyliğin can çekişme anları. Onun ne olduğunu anlamak ısteyenler, bilimsel kartoğrafyanın kurulduğu 16. yuzyıldan itibaren yapılan Osmanlı haritalarına bir goz atsıniar. 19. yuzyıla kadar uzerinde genel olarak "Turk Imparatorluğu" yazılan bolgelerdekı coğrafi adları bir tarafa kaydetsınler. Ortelius'un ılk defa 1570'de yayınlanan Theatrum Orbis Terrarum adlı atlasına mı bakarlar, yokj M n ı / K 7 99'Hn t>lp^tirt>\ mu y y u u Speculum'una mı bakarlar, veya Matthi' Y'> ' c«?i"« as Quad'ın 1600 tarıhlı Geographisches o/f// AnOCİOİu'yO İOÖe Handtbuch'una veya john Speed'in 1627'de basılan Prospect'ine mi? Daha edlliyordu. sonra Dımeşkı'nın Turkçe'ye tercume ettiğı ve tek nushası Topkapı Sarayında bulunan 1663 tarihli \ean Bleau'nun 11 ciltlik dev Crand Atlasına mı goz atar1ar? Onsekizinci yuzyılın uzennden şoyle bir sıçrayarak gelelım 19. yuzyıla Ritter'in atlası, Berghaus'un atlası; pek çok atlas var Bunların bazılarına bir bakın: 16. yüzyıldakı Turkçe adlara ne olmuş? Avrupa klâsik coğrafyayı oğrenırken, kendi coğrafyasını bile bılmeyen Osmanlı'nın yer isimlerini de kendi tayın etmeğe başlamış. En acısı: Mustafa Kemâl Samsun'a gitmeden önce Devletı Âl'ı Osman'ın Sadnâzâmını gormeğe gıttığınde, mufettiş paşanın gorev alanı hakkında uzerinde konuşabıleceklerı harita Alman Kiepert'in ımzasını taşımaktadır. O harıtanın eskı bir versıyonu olan 1858 tarihli Doğu Anadolu haritasını iki ay once sevgilı dostum, kıymetli sahhaf, emeklı oğretmen Bınbaşı Sami Onal Beyefendı bana gosterdı: "Şuraya bak Celâl dedı, şu kepazeliğe bakl Herıf Doğu Anadolu uzerıne ne yazmış!" "Elbet yazar Sami Beyağım" dedim. "Heınrıch Kıepert buyuk bir coğrafyaa, kıymetli bir bılgındır. Ama o da ancak elde edebıldığı bılgı kadar sentez yapar, harita uretebılır. Kıepert o tarihte Turkıye'de acaba hangı meslekdaşını bulabılir, hangisıyle bılgi alışverişi yapabilirdı7 Tam o tarihlerde Anadolunun jeolojik haritasını 75 yıl arazide bilfiil çalışarak çıkaran buyuk Rus bılgını Pierre de Tchıhatcheff acaba Osmanlı ulkesınde konuşabileceğı tek bir /eolog bulabılir mıydı?" Bu sorular bize bazılarının 700 yıllık diye ovundüğu, Hayyam'ın "kuru bir addan başka birşey gorunmuyor ortada" sözuyle betimlenebilecek derebeyliğın gerçekten de ne fecî durumda olduğunu gostermektedır. 19 Mayıs, 700 yıldır oradan kovulmuş olan eleştirel aklı Anadolu'ya iade etmenin ilk adımıydı. Anadolu'ya sahip olmanın sııi onun çocuklarını cephelerde kırdırmak, onun emeğini tek kuruşu onlara donmeyen vergilerle emmek değıl; onu tanımak, onu bilmek, onu incelemek, onu dunyaya tanıtmak, onu ımâr etmek, onun evlâtlarına insan olma haysiyet ve imkânlannın hepsını temın etmek demektir. Pusulası bile bozuk yaşlı Bandırma'nın içinde Karadenız'ın dalgalarıyla sarsıla sarsıla 19 Mayıs'a doğru yol alan Rumeli'li Paşa'nın altın saçlarıyla taçlanan kafasındaki gerçek kurtuluş, Anadolu'nun, Osmanlı'nın Asya'daki o zavallı ve perişan çocuklannın, eleştirel aklın yaraüığı batı uygarlığıyla, bilimle kucaklaşmalarıydı Toplantılar, savaşlar, zaferler, antlaşmalar: Bunlar hep o zamanlar bir tek O'nun berraklıkla görduğu o yuce hedefin üzerindeki kifometre taşlarından ıbarettı. Cahll Ve Sefll kUİIaraan T oluşan ilkel bir ümmetten Ve Onurlll . enm bir tHİlyOIU... iç verem Balkan ulkelennden nasıl geçecektır? Işte o sırada pasaportu babasının adına çıkanlır: Hasan Tahsin Receb. 15 Mayıs 1919 gunu otuz yaşındakı kahraman bu adla Izmır toprağına duşe '"°' l l T l * °" ! m 0 \muştur. Sadrazam tedavısı sa rakıbı De jode'nin sekiz yıl sonra çıkan y ar yi tanın ?!% cektır. Beni burada esas ilgilendiren Hasan Tahsin'in Rumelili oluşudur. Anadolu'da başlayan buyuk ayaklanmayı yoneten ve başanya goturen Mustafa Kemâl gıbı, ılk o ateşı alevlendiren de Rumelılıdır demek. Bu yazının amaa, bunun basıt bir tesâduf olmadığını vurgulamaktır. Rumelı, özellıkle 7 9. yuzyılın son otuz yılında, Balkanlarda başlayan milliyetçilık hareketlerine karşı kaliteli Turk okullarıyla bezenmış, hele askerî okullara buyuk onem verilmiştir. Liseye Kuleli'ye yani Istanbul'a gitmek isteyen Mustafa Kemâl'e hocası Hasan Bey aksine bugun Makedonya'da olan Manastır'ı tavsıye etmıştır. Rumeli'de tarım Anadolu'ya nazaran epey çağdaşlaşmış, tıcaret Musluman Turkler arasında da çok yayılmıştır. Anadoludakilerden daha yoğun ve modern Hrıstiyan azınlıklarla ıçiçe yaşayan halk Anadolu'ya nazaran zenginleşmış, dunya ıle teması, bılgi ve gorgusu artmıştır. Din baskısı Anadolu'ya nazaran çok azalmış, feodal yapı kaybolmuş, Rumelili Avrupa'nın geri kalanını yakalayamamış bıle olsa en azından kendi konumunu ve dunyanın durumunu bilır olmustur Ataturk'un, daha Suriye'de surgunken bıle kurtuluş organizasyonunu yapmak ıçın 1905 sonunda Selânık'e kaçtığı, çunku "Hürriyet için en müsait iklimi" yalnızca Rumeli'de görduğu bılınen bir gerçektir. Anadolu ise tam tersine yuzyıllardır cehalet ve taassup balçığına gomulmuş, başıboş bırakılmış, horlanmıştır. Sakarya Meydan Savaşından hemen once askerin yartsınm kaçtığını duyan Mustafa Kemâl "ışte bir mılletı yuzlerce yıl cahil ve bilınçsız bırakırsanız, sonu bu olur" diyerek fed olayı anlayışla karşılamış, kızmamıştır Hasan Tahsin'in babasına yazdığı mektup, uygar, bılgılı, bilınçlı bir entellektuelın mektubudur. Kurtuluş Savaşımızı ışte boyle uygar entellektueller plânlamış, akıllıca yurutmuş, emnıyetle zafere ulaştırmış, sonra da Turkıye'yı ınkılâplarla uygar dunyaya taşımıştır. Alınacak ders basittir. Yalnız ve yalnızca eleştirel akla dayanan, uygarlık urunlerini öğreten ve yaygın verilen bilimsel ve kaliteli bir eğitim, bir ulusu ulus yapar. Cahıl ve sefil kullardan oluşan ılkel bir ümmetten, uygar ve onurlu bir mıllete donuşmenın yolu, Rumeli'dekı başanlı deneyi daha buyuk çapta ve daha sureklı olarak tüm yurdumuzda yapmaktır. Ataturk'un amaa, Rumeli'de aldığı uygarlık terbiyesini tum Turk vatandaşlarına verebılmekti: Cerektığınae entellektuel, gerektığınde şehit olabilmek için! Not: Sengör'iin, 15 Mayıs Hasan Tahsin yazısı geçen hafta yavımlanacaktı. Ancak bir zamanlama hatası yaptık. Bu nedenle 19 Mayıs yazısını'da geclkmemesi için bu hafta yayımlıyoruz. 635/5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle