Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Zümrütten akisler /e ayrımı üzerıne bozarsa, o buyuk dev let, kuçuk devletı kendısıne bagımlılaştırma ve kendısınınkılerle bırleş tırme hakkınıa sahıp degıl mı dır? Kant ın bır varsayım bıçımınde İmmanuel Kant ortaya attıgı bu soruya verdıgi yanıt, sorudan daha koktencı ve uyarıcı Şoyle kı Eger buyuk devlet, boyle bır olçutu, yaru kuçuk bır devletın kendı varhgırn tehlıkeye sokacak bıçımde bırlıgını parçalaması durumunda nasıl davrandcdgına üışkın olçutunu vurgulandıgı gıbı hukuksal durumun varlıgını gerektınr Bu yuzden Kant, polıtıkayla ahlakın ancak federatıf bır bırlıktelık ıçerısmde bagdaşabüece gını ve bunun dışında her turlu devlet bılgplıgının bügesızlık ve ortuk adaletsızlık oldugunu one surer Bu baglamda daha ıyı, daha buyuk bır devlet olacak dıye kuçuk bır devletın yutulmasının kolay bagışlanabılır onemsız bır şey olarak gorulemeyecegını ozellıkle vurgular, polıükanın ışıne geldıgıne gore, ahlakın şu ya da bu ükesını kullanma üayuzlulugune dıkkat çeker Kant açısından uyulması zorunlu ılkeler şunlardır tnsan sevgisi ve insan hakkına saygı yukumluluktur bu ükeye koşulsuz sınırlarnasız uyulması ahlak geregıdır, bu ıkı ahlak yukum lulugu pohtıka ıçın de geçerlıdır Bırıne az bırıne çok ya da hıçbınne uymamak olmaz Fakat pohtıka ınsanlann hakkıfıa ust bır deger vermek ıçın etık anlamında ahlak ıle bağdaşmdkta zorluk çekmezken, hukuk ogretısı anlamında ahlak çerçevesınde, boyle bır sozleşme yapmaktan kaçınır Halbukı pohtıka boyle bır ahlakın onunde egilmehdır. Aynca, felsefe ışıktan urken bir pohtıkanın hılesım, olçutlerının herkesçe bılinırligı sayesınde or taya çıkanr Kant bu baglamda şoyle bır aşkın ve olumlayıcı kamusal hukuk ükesını onerır Her kesçe bılırurhk kamusallık gereksınen butun olçutler ıkosı bır arada oldugunda hukuk ve pohtıkayla bagdaşır Kant, hukuk ve polıtıkanın bıraradalıgı koşuluna bagladıgı uyuşmayı şoyle gerekçelendırır Olçutler kamusallık yoluyla amaç larına ulaşabıleceklerıne gore, kamunun genel amacına uygun olmak zorundadırlar Olçutlerın kamunun genel amaçlanna uygunluguyla bagdaşmak da pohtıkanın ash gorevıdır Kamusalhk ya da herkesce büınırhkten, olçutlere karşı guvensızlıgı ortadan kaldırmayı anlayan Kant, olçutlerın kamunun hakkı hukukuyla uygunluk ıçerısınde olması gerektıgını behrtır Butun amaçlar ancak kamunun hukukunda bırleş tırılebıhr, ya da uygunlaştırüabüır Bır kamusal hukuk durumuna ulaşmayı bıtımsız bır sureç olarak goren Kant, kamusal hukuk durumunu yaratmayı, bır yukumluluk ve gerekçelı bır umut olarak algüar, ebedı barışı da boş bır fıkır (ıde) olarak degıl zamanla çozulebılecek ve eregıne sureklı yaklaşan bır gorev olarak nıtelendınr Kanün gerekçeh bır umut olarak gordugu ve ulkusel bır erek olan ebedı barışa ulaşmak ıçın çalışmak ya da bu ahlaksal yukumlulugun bır deger olarak algüanmasına ve geregının yerıne getırümesme katkı yapmak, yıne Kant'ın soylemıyle, salt ahlaksal bıreylerın degü, dogal yurttaşların da gorevı olmahdır ve pohtıkacüar, ılkın dogal yurttaş, sonra da ahlaksal bırey olmayı gorev saymalıdır (*)Prof Dr, Mersın Unıversıtesı Ogretım Uyesı A. M. C. Şengör Büyük birader sorunu Epeyce uzun sürmuş eğitim hayatımda tek bir gün aklıma hocalanmm eğitimimı kotu doğrultuda etkileyebılecekleri gelmemiştir. llkokul beşinci sınıftayken, o yıl yeni gelmiş olan öğretmenimizin bizi iyi eğitmediğini farkederek okulumun değiştirilmesinı temin etmiştim. Bir dığer ifâde ile, eğitimin iyi olmadığını antadığım an bir çozum düşunmüş, bunu tatbik mevkıine koymuştum: Anneme ve babama "beni bu okuldan alın" deseydim alırlar mıydı, bilmiyorum. Ama ben bunu oğretmenimle hır çıkararak kolayca temin ettim. Ortaokulumdan çok memnundum. Ama daha iyi bır yerlere gitmemin gerekli olduğu kesindi. Ben de oyle yaptım, Işık Lisesi'nden Robert Kolej'e geçtim. Aynı inanç ABD'de okurken bana geldi. Derhal üniversite değiştirdim. Ama tum eğitimim süresince okulumdan veya hocalarımdan bitip tukenmek bilmeyen serzenişlerde bulunmak aklımın ucundan bile geçmedi. Benim yapacak daha onemli işlerim vardı: Bilim yapmak gibi. Turkiye'ye geldikten sonra, hem hocalığına kabul olunduğum İTU'de, hem de ulke genelinde ne zaman universite oğrencilerıyle konuşsam, şikâyeüen başka bir şey duymuyorum. Ya hocalardan, ya danışmanlardan, ya aityapı olanaksızlıklarından, ya ekonomik durumdanfakat surekli bir şikâyet. Peki bu konuda ne yaptınız diye soracak olsam, ah! vah! nidâlan daha da yukselerek hiçbir şey yapılmasının mumkun olmadığı gibi saçma sapan, akla ters şeyler ışitiyorum. Daha geçenlerde epey akıllı olduğuna ınandığım bir öğrencimle teknik bir konu konuşuyoruz. Kendisine, yenı bazı yaymları okumasını tavsiye ediyorum. Birdenbire, konu değişiyor ve bugune kadar kotu danışman ve bilgisiz hocalar elinde bu tür ToplUfHUn bilgilerden uzak kaldığına hayıflandığını dile getiren bir YOpiSI, disi danışman değiştirmeği , , . . . düşünmuş mudur? Hayır! Hattâ danışmanının iyi bir insan olduğundan emindir (halbukı konumuz danışmanının karakteri değil!). Ko'tü hocalar yuzünden oğrenemedığıni takviye etmek için bilgili oldugunu sandığı kişilere baş vurmuş mudur? Hayır! Kotu oldugunu sandığı hocaları universite idaresine ihbar etmiş midir? Hayır! Kutuphaneye muntazam gidip eksik oldugunu sandığı bilgısini tamamlamaya çalışmış mıdır? Hayır! (Boyle bir soruya bazılan bolumde, anabılım dalında vs. yapmak zorunda oldukları işierden vakit bulamadıklan şeklınde cevap verirler. Ama bu tur cevapları veren "vakti dar" kişilerin hiçbirini saat !8:00'den sonra ben universitede bulamamışımdır). Bu tur kişilerin hepsinin neler yapılması konusunda ise bitip tükenmeyen fikirleri, tavsiyeleri vardır. Yıllardır bu garip davranış türünun nedenini düşünüp dururum. Bulabildiğim tek neden, özellikle Anadolu toplumunun pederşâhî yapısının, otoriter havasının, bireyin teşebbüs gucünu yok ettiğidir. Anadolu insanı, ailede her sorunu babanın (o yoksa buyuk biraderin), okulda hocanın veya idarecinin, toplumda da devletin çözmesine o kadar alışmıştır ki, bunun dışında bireyin kişisel inisiyatifine dayanan çözümler bir türlü üretilip tatbik mevkıine konamamaktadır. Kişi, otoriteyi sarsmayı göze alamadığı için eleştiriyi oğrenememekte, eleştiri imkânı olmadığı için de kendi gozlemıne guvenememektedir. Cozlem olmayınca, çevreyle temas kaybolmakta, bu şekılde toplum giderek gerçekten uzaklara sürüklenmektedir. Otoriteyi bir kez eline geçiren de onu hiçbir eleştiriye tahammül edemeden, diktatorce kullanmayı en doğal hakkı saymaktadır. Osmanlı'nın tamamen bireysel his dünyasına dayanan edebiyatta ulaştığı zenginliğe eleştirel akıl gerektiren tüm diğer alanlarda ulaşamaması, mımâri, müzik, tasvirî san'atlardaki ciddî başarıların tamamen bireysel kalması, doğa bilimlerinde ise hiçbirşey yapılamamış olmasının tek nedeni bu kişinin kendine değil, başkalarma güvenme âdetidir. Türkiye Cumhuriyeti bu yuzden demokrasiye geçer geçmez çok ciddî bir bunalımın içine duşmüş, bu yuzden partilerimiz lider hegemonyasından hâlâ kurtulamamış, ulkemizde yapılan ihmal edilebilecek duzeydeki bilim de bireysel çaba dairesinin dışına tum gayretlere rağmençıkamamıştır. Türkiye'nin kuyusunu kazabilecek güçte olan bu korkunç sorun, tamamen kültüreldir. Kültürel sorunlar da her düzeyde eğitim seferberlıği ile çozulebilirler. 626/5 nutuk başhyor. Cuzel: Peki ken gJrİŞİmCİ gÜCÜtlÜ VOk ekmekte ve eleştırı ortadan kalkmaktadır. onceden açıga vuınıanu^a MZ konusu kuçuk devlete karşı hıçbır şey yapma hakkına sahıp degtfdır Buyuk devlet tarafmdan ne yapacagına üışkın olçutun açıklanmış olması zaten eregıne ulaşmasını onler Aynca olçutun açıklanmışlıgı da adaletsızhaksızdır, çunku, kuçuk bır adaletsızlıkhaksızlık nesnesı o nesnede kanıtlanmış olan adaletsızhgınhaksızlıgın çok buyuk olabüecegıru engellemez Bu yaklaşım çerçevesınde Kant, uluslararası hukukun olçutlerıyle herkesce bılınırlik kamusallık bagdaşmazhgını, polıükanın hukuk ogreüsı anlamında ahlakla uyuşmazhgının bır gostergesı olarak algılar Politika, ahlakın önünde eğilmelidir Uluslararası hukukun varlık nedenı ya da varolma olanagının nedenı, Kant'a gore, hukuksal bır durumun varlıgını gerektırır, çunku, hukuksal bır durum olmayınca kamu hukuku da olamaz, onun dışmda akla gelebılecek butun hukuk, salt ozel hukuktur Savaşı ortadan kaldırmayı erekleyen devletlerın bırhktelıgı, daha once de sıkça