Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ğından otede bir anlam taşımıyor. Ülkemızdeki yabancı dü ogretmeni eksigini gidermek içın bir sure elbette geçici birtakım onlemler alınabilir, ancak konunıuı daha uzun erimli olarak ele alınması ve kalıcı, uygulamada geçmış donemierde başarısı kanıtlanmış yaklaşımlardan yararlanılması düşünülmelidir. Ban'dakd uygulamaları kopya etmek yerıne, bu orneklerı yerel uygulamalarla ilintilenduerek bilimsel olarak temellendirmek gerekir. Neler yapüabiür? 1. Temel çozum lise mezunlanna da açık, ama ögretmen okulu (Anadolu ogretmen lisesi) mezunlarına oncelik taruyan bir duzeni yerleştırmektır. Bu du zenlemede ögrencilerin bütünü burs sistemı ile desteklenmelıdır. Yabancı dil oğretrneni yetiştiren bölumlerin (akademık kadrolar oluşuncaya degm) bellı universıtelerle sırurlandıı ılınası niteligin artüı ılması açısından ise yarayabilir. 2. Bu bolumlerin oğretim elemanlan da sozu edilen kaynaktan gelenlerın en başarıhları arasından, olabilirse 23 yü ögretmenlik deneyimi olanlar arasından seçilmelidır. Kuraın ile uygulamanın bağdaştırüması yurtdışında doktora ızlencelen üe saglanamaz. (Yeni ızlencelerde ogretmen adaylanna 1. yüda uygulama/gözlem yapünlması önerisi de tartışılması gereken bir konudur.) 3. Hiç değilse köklü bir fılolojı gelenegı bulunan uruversıtelerın fîloloji bolumu ogrencılerinden akademik başarısı yüksek olanlara (örn. 4 üzerinden 3 akademık ortalaması olan oğrencüere) eskıden olduğu gibi sertifika ile ögretmenlik hakkı tanınabılır. Her dalda ögretimın temel nesnesinin ögretimin içerigi oldugunu unutmamak, bunun için de yabancı dü yetısi ve ögretme yeteneği yuksek olan adayları rnesleğe kazandırmak temel alınmalıdır. 4. Geçiş donemınde yabancı dilde egitim yapan unıveısitelerın belli duzeyde başarüı olan ogrencüerine, hiç degilse 58 aylık yogun bir uyarlama egüimınden sonra geçici sozleşmelı ögretmenlik hakkı tanınabilir, ancak bunun kalıcı bir yonteme dönuşrnemesı için gereklı onlernler alınmalıdır. (Elbette sozleşmelı olan ögretmenlerden başarüı olanlara ek programlarla surekli ögretmenlik yapma olanağı da saglanması düşünulebilir.) 5. Yabancı dü ogıetımınde son yülarda yaşanan başarısızlıkların bir nedeninı de tek tıp ogretmen yetıştırılmesidir. tlkoğretım, lise ve unıversitede yabancı dü oğretmenin elbette ortak yanları vardır, ancak özellıkle ılkögretım yabancı dü oğretmenlıgı son derece özelligi olan bir uğraştır Öte yandan ünıversıtelerın hazırlık okullarında da ortaogretımden değışik yaklaşım ve yonternlere gereksinme olacaktır. Ogretmen yetıştirme ızlencelerıne bu ayrımların henüz yeterince yansımaması yabancı dü dersıni sevimsiz hale getirmekte, bu da güdülenmeyi ve öğrenme isteğini zayıflatmaktadır. 6. Bilimsel bılgıye her aşamada nitelıkli oğretrrıenlerle ulaşüacagına kuşku yoktur. Bügıye ulaşmada yabancı dil ogretmenlerının katkısı gozardt edüemez. Bu çerçevede vakıf universıtelerinın genel olarak ogretmen yeüştırme (bu arada yabancı dü oğretmeni yetiştırme) konusuyla ügüenmemelerı düşündurücudur Devlet unıversıtelerınde niteliksiz egitim verüdıgı savıyla egıtıme yatırım yapan bu kurumlarm, egitimin en önemli ogesi olan ögretmen ve ögretim elemanı yetiştirme konusuna eğümemeleri, ne yazık kı niteligin orıünde başka ölçütler kullanüdıgını duşunduı mektedir. Bu bakımdan vakıf universıtelerınin, nitelik sonınunu öne alıyorlarsa ögretim elemanı ve ögretmen yetiştirme sorunuyla da yakından ügüenmeleri, en azmdan yabancı dü ogretmenligi bölürrüerındekı adayları burslarla desteklerrıeleri daha tutarh bir davranış olacaktır. Yabancı dü ögretmenının yabancı dü alanında bilimsel yeterligı yanında ogrenme ve öğretme merakı, insan sevgısi başarı için vazgeçümez gorunmektedır. (*) Pıof. Dr. Hacettepe Unıversitesi Edebiyat Fakültesı Beytepe/Ankara İletişim Fakülteleri: Sorunlar 2 Şermin Tekinalp* 0. yüzyüın son bir yüında moda okullar olarak parlamaya başlayan Iletışıın Fakultelerının sorunlarıru ele alan bir tarüşmayı başlatraak ıstıyorum bu yazımda. Yazıya başlarken amacım, uzun süre kafamı meşgul eden bir konuyu tartışmaya açmaktı: tletışım Fakülteleri neden kamuya karşı medya rehbeı ligi görevini yapmıyorlardı? Neden medyaya ve kamuya yol gösterme gıı işüninde bulunmuyorlardı? Ancak, henuz yazının başında, dogal bir akışla, hiç zorlamadan kalemım bera başka sonılara sürükledı. Yazı üerledikçe, yukarıdakı sorumun sorulacak son soru oldugunu ve bir sorular yumagma daldığımı farkettım. Ipi bir ucundan çektım ve bu yazı bir başlangıç olabüir ancak diye duşündüm. iletişim Fakültelerinin Turkıye'de ve dunyadaki evrimi, biraz geç de olsa, kıtle iletişim araçlannın evrımıne koşuttur. Önce Gazetecilik Okullan adı altında başlayan iletişim egitimine ilgi, radyo televızyonun, özellıkle de özel yaym kuruluşlarının bir mantar gıbi çogalması ve iletişim teknolojısı ve sanayiinin gelişmesıyle 19901ı yülarda kayda deger bir gelişme gostermiştir. Bu ilgiyi farkeden Devlet ve Vakıf Unıversıteleri, adeta birbırlerıyle yarışırcasına İletişim Fakülteleri açrrıaya başlaımşlardır. Bu durum, lise ogrencüerinın iletişim egitimıne gosterdıklerı ılgı kadar, üniversitelerın iletişim Fakultelerırıı kendıleriru dışa açan, kıtle üetişım kurumlarıyla yakınlaştınp, unıversıtenın imajını kamuya taşıyan bir tur reklam ve tarutım merkezleri olarak gormelerınden kaynaklanmaktadır, Şu anda, Turkıye'de 14 iletişim Fakültesı egıtıme başlamış durumdadır. Birçok universıte de iletişim Fakultesi açma isteği ıçindedir. 9O'lı yıllarırı sonuna gelındıgınde, iletişim Fakültelerinin sayısındakı bu çogalma üe nitelik sorunlan da ıyıce su yüzüne çıkmaya başlamı^tır. iletişim, bir büim dalı olarak yenı el atüan bir konu oldugundan, üetişım alanında yetişmiş, araştırmalar yapmış ve uzmanlaşmış ogretım elemanlaıırıın yok denecek kadar azhgı, akademik kadroların oncelikle hukuk, ıktisat, işletme, sıyasal ve sonraları sosyoloji, dilbilim. antropoloji gıbı interdisıpliner büim dallanndan gelen ögretim elemanlanyla doldurulmasına neden olmuştur. Aynca, uygulamalı dersler ıçın yetişmiş ögretim uyelerınm yetersizligi, rnedyada uzmanlaşmış (tartışüabılır) ıletışımcılerın ders programlarına ogretım görevlısı olarak yeı leştırılmeleı me yol açmıştır. Butun bunlarda ne sakmca var diye bir soru akla gelebılir Birinci sakınca: Eger interdisipliner bir büim dalından gelen ögretim uyesı çalışmalannı kendı büim dalına ilişkin üetişım araştırmalarma kaydırmamış, bu alanda ozgun çalışmalar yapmamışsa, konusunda ne kadar uzman olursa olsun, kuramsal ve uygulamalı iletişim egitimine katkısı belirli sınırlar içınde kalacaktır. iletişim Fakultelerınde ders veren ögretim uyelerinın, iletişimi bir bılinı dalı olai'ak özümsemesi, uluslararası boyutunu iyi algüaması ve çok iyı derecede yabancı dil bilmesi gerekmektcdır Çunkü iletişim egitimi, surekli uluslararası baglantı, üetişım araştırma orgutleriyle işbirligi ve hızlı bir bıçimde guncelı takrp gerektırir. Türkiye'de ne yazık kı, peş peşe açılan iletişim Fakultelerine oranla bu ozeüıklere sahip ögretim uyelerinın sayısı son derece de sınırlıdır. Avrupa ve Amerika'da birçok iletişim araştırmacısının kökera özellıkle sosyoloji, dilbilim ve edebıyattır Örnegın, unlu dılbılimcı Noam Chomski sonradan çalışmalannı üetişım araştırmalarma yoneltmış ve ozgun iletişim araştırmalan yapmıştır. Unlu iletişimci Wilbur Schranun, hır edebiyat profesörudür Amerücan Baskan adayı Richard Nixon a bir televizyon konuşması içın hazırladıgı metnin karnuoyunda yaptıgı etki karşısında hayrete düşmuş ve o gunden sonra çalışma ve araştırmalarını iletişim alanına yöneltmiştir. Sosyoji kökenli iletişim kuramcüannın sayısı kayda degerdır. Turkıye'de durum çogurüukla boyle olmamıştır. Ozellikle rastgele kadrolaşan bazı fakültelerde, iletişim bilimi genç ögretim elemarüanna terkedümış, ancak onlan yetiştiren dıger disıplınlerden gelen ogretım uyelermm iletişımle ügısı çogunlukla yüzeysel kalmıştır, Ikinci sakınca da medya piyasasından unlu isımlerin bazı fakültelerde programlara konmasından kaynaklanmıştır. Konularında uzman da olsalar, medya dunyasının yogun ve düzensiz çalışma koşullarından zaman ayıramadüdarı için, ya programda gosterılen dersler genellıkle boş geçmış ya da egitim fonmasyonları olmadıgından dersler verimsiz olmuştur. Kuşkusuz bu durumu genelleştırmek kotumser bir yaklaşım olacaktu". Işıni cıddıye alan ögretim uyeleri hep vardır ve 'olacaktır da; ancak iletişim Fakültelerinin sayısı göz önüne alındığında, bunların genele oranla sayısı sorunun ozünu oluşturmaktadır. Üniversitelerin en onemlı sorun larından biri burada yine karşımıza çüanaktadır. Nitelıkli iletişimci ogretım üyeleri, dogal olarak Ankara ve Istanbul gıbı araştırma ve uygulama olanakları geniş, büyük medya kuruluşlannın kumelendigı metropollefde yıgılmışlardır, iletişim Fakültelerinin nitelik sorunu yalnızca nitelıkli ogretım uyesi açıgı degildir kuşkusuz... Fakultenin kuruldugu şehir, bölge, kullandıgı mekânlar ve donanımı da onemlı sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Örnegın, ulusal ve uluslararası kitle üetişim araç ve kunımlarının yogunlaştıgı büyük kent merkezlerinden uzaklaştıkça, egitimin başarısı düşecektir. Başarısızlık, buyuk metropollerde oturan üetışımcüeri Fakülte'ye çekmenın zorlugundan kaynaklandıgı gıbı, daha da önemlisi, hem ögretim üyelermi hem de ögrencılerı buyuk kent merkezL üetişım laboratuvarlarından koparmaktan kaynaklanacaktır. Diger taraftan bir üetişim fakultesi büimsel uygulamalar ıçm gereklı mekân, araçgereç ve donanıma sahip degilse, kitaplara baglı kalmanm dışında neym egitimini verecektır' Sonuç olarak, 21. yuzyıla bir kala, üetişim ve bilişim çagınm moda okullan iletişim Fakülteleri açılırken, unıversıtelerin ve Yüksek Ögretim Kurulu bu fakülteleri reklam ve tanıtım buroları gıbı görmenin ötesinde şu sorulan sormak durumundadır: Turkıye'de bu kadar iletişim Fakultesine gerek var mı? Çekırdek kadroyu oluşturacak, en az bir yabancı dı li çok ıyı bilen nitelikli, uluslararası ıletişıme açık ögretim üyeleri nasıl saglanır ve yetiştırılır? Fakultenin konuşlandırüacagı yer ulusal medya ile üetişime uygun mudur' iletişim Fakultesi için gerekli mekânlar ve donanım saglanmış mıdır9 Butun bunlara verılen yanıt hayır ıse, bu fakulteler degü büimsel eĞfitim, üniversitenin reklam ve tanıtım işini büe üstlenemezler. * Prof. Dr., Kocaeli Üniversitesı iletişim Fakultesi 616/16