Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
göstergesi kaynaklanıyor. Hollanda'da ucretsız sağlık hizmetlerinden zenginyoksul farkı gözetmeden tüm yurttaşlar yararlanırken, ABD'de yoksullar bu olanaklardan parası olanlar kadar yararlanamıyor. Gelışmış ülke olanaklarından yararlanan Hollandalüarm dünyanın en uzurı ınsanları olması şaşutıcı bir sonuç degü. Oysa Afrıka'run ortasmda, son derece olumsuz koşullarda yaşayan Tutsilerin uzun boyu, bilim adamlarını çevresel koşul tczını yenıden gözden geçirmeye sevk ediyor. TYıtsi örnegı, bazı durumlarda M. Emin Ceylan Kaleci... Futbol tekniği ile ilgili değilim. Ama futbolcuları izliyorum. Çoğu zaman hırslı, bazen derin derin üzüntülü, kimi zaman sevincin tepe noktasında, kimi zaman ulaşılamayacak kadar kendine güvenli, kimi zamanda herkesin görebileceği, ama kimsenin çözemeyeceği kadar korkulu oluyorlar. Özellikle kaleciler, hatta yalnızca onlar diğer on kişiden farklı olarak korkulannı kalabalığa karıştıramazlar ve karşı takımın onbir kişisi karjısında kısmen yalnızdırlar. > • •. Işte tam da bu nedenle bir kalecinin yetenekleri aşın güven ortamında tepeye çıkıp, güvensizlik ortamında da en altlara inebilir. Çünkü yalnulık duygusu, kendine güven ortamında alışık olunmayan içsel bir güç, güvensizlik ortamında ise onmaz bir zayıflık yaratır. Aşın güveni sağlayan; takım arkadaşlarının gücü ile karşı takımın güçsüzlüğü arasındaki fark oldugu kadar, kişinin özgüvenidir. Özgüveni yüksek bir kaleci, koşullar takımının aleyhine bile olsa,bu güveni kolay kaybetmez. Özgüveni düşük kaleciyse, ancak takımının gücüne paralel çıkışlar gösterebilir. Oturmamış özgüven bazen, durup durup zor durumlarda beceri göstermeye zorlar kişiyi. Beceri zor durumda gösterilirse, kaleci büyüsel bir güce yükselir. FB kaleckl sanki Türkiye'de özgüveni en yüksek kaleci gibi duruyor.Riskli durumlarda yüksek özgüven nedeniyle yerli yersiz çıkışlar yaptı ve penaltılara neden oldu geçen yıllarda. Başarıyla sonuçlanan beceri göstermeye davranışları her maçta onun güvenini yeniden tazeledi. Başansız çıkışları ise deneyim kazanarak törpüledi ve bugun penaltıları artık yaptırmaz oldu. Buna karşılık kendi üzerinde kritiği fazla olan, düşük kaleciler de yok değil Türkiye'de. Yediği her golden sonra hiç kimseye bakamayan yüzleri ile içlerinden kendi kendilerini çok ezdikleri belli oluyor ve yenilgi alma ihtimali bulunan her güçlü rakibe karşı, daha başından bunaltı yaşamaya başlıyorlar. Bu performans bunaltısıdır. Yetenekleri köreltir, düşünmeyi zorlaştırır,bedenin gücünü zayıflatır, duygusal bir kontrolsüzlüğe neden olup en yakınındaki kişilere, örneğin kendi takımının savunma oyuncularma karşı önü alınamayan patlamalar yaratır. Bu durum takım içinde giderek yalnız kalmasına, zor zamanlarda destek bulamamasına ve özgüveninin daha da sarsılmasına neden olur kalecinin. Performans bunaltısı, şüphesiz yalnızca kalecilerde görülmez. Yarışmadaki atletler, operasyon anındaki polisler, ilk kez konuşacak televizyon spikerleri, ilk ameliyata girecek cerrahlar ve en çok da sınava giren öğrencilerde görülür. Aile sınava ne kadar önem verirse, çocuktaki bunaltı o kadar yüksek, performans da o kadar düşük olur. Özgüveni yüksek, performans bunaltısı düşük öğrencide ise önemli bir sınav, kendi potansiyelini daha iyi göstermenin bir aracı olarak görülüp pozitif bir motivasyon sağlar. Küçük sınavlar ise potansiyeli göstermenin bir aracı olarak görülmediği için bir oyun gibi görülür ve hata yapılır. Küçük maçların FB kalecisinde demotivasyon; büyük maçların ise tam tersine motivasyon yarattığını düşünüyorum. Özgüven eksikliği taşıyan kaleciler ise, korktukları forvet oyunculanyla karşılaştığında, topu adeta gövdelerini küçülterek, sanki bir sinme davranışı içinde karşılıyorlar. FB kalecisi ise olabildiğince açılarak, gövdesini geniş, kalesini küçük tutarak yapıyor bunu. Performans bunaltısı kesinlikle kötü bir kaleci yaratır. Çünkü kırkbin kişilik seyircinin anında değişiverecek takdir ya da tekdirine dayanabilmek yüksek bir benlikgücü gerektirir. Bu gücü zayıflatacak bunaltı, kalecide diğer oyunculara göre daha belirgin bir verim düşüklüğü yaratır. Çünkü öbür oyuncular bir gruptur ve yenilen golde olsa olsa başlangıçtırlar, kaleci ise bir sonuç. Yenilgi durumu belki öteki oyuncuların kullandığı kötü toplarla başlar ama kalecinin yediği gollerle sonlanır. Atılan goldeyse öbür oyuncular bir sonuçtur, kaleci ise bir başlangıç bile değildir. Çünkü nihayetinde öbür oyuncular, atağı golle sonuçlandırmıştır, ama atağın kaleciden başladığını düşünen yoktur. O nedenle kaleci her maçı iyi ihtimalle sıfır, kötü ihtimalle de negatif puanda tamamlar. Pozitif puan ona yazılmaz. Kendi takımının attığı hiçbir golde kaleciler arkadaşlarına koşmaz, onlarla kucaklaşmaz. Hiçbir oyuncu da gelip kaleciyle sevincini paylaşmaz. Kaleciler, kalenin içinde kollarını kaldırıp, sözümona bir sevinç turu atarlar sadece. Ama bu, katılıma bir sevinç değildir. Belki de gerçek anlamda sevinç bile değildir. Onlar takımdan ayn olduklannı bilirler. O nedenle performans bunaltısı diğer oyuncular için bir ölçüde ilerleyen dakikalarda aşılabilir belki ama yalnızlığın bu kadar kaçınılmaz oldugu kalede tam olarak asla göğüslenemez. 571/9 genetik formasyonun çevresel etmenleri baskıladıgını gosterıyor. Tutsıler SÜII 100 yıldır dünyanın en uzun boylu insanları arasında yer alıyoı. Son yülarda boyları 5 ile 7.5 cm dolayında kısalan Tutsiler, daha elverışlı koşullarda yaşamış olsalardı, buyuk bir olasılıkla boylan Hollandalılardan uzun olacaktı. Spektrumun obur ucunda yer alan Pigme yerülerinin de Tutsilerınkıne benzer bir öyküsü var. Doylannın kısa olmasıyla tanınan pıgmelerin bu özelliklerinın genetik oldugu konusunda hiç kımsenm şuphesi yok. Ancak avlanarak ve çevrelerindeki agaçlardan topladıkları mcvyolcrlc beslcnen Pıgmelerın, daha elvcrışlı ko şullarda boylarmm daha uzurı olabılecegını herkes kabul ediyor. Bugurı ormanlık alanlarm dışında zengin çıftlıklere goç eden Pigmeleıın daha uzun boylu olnıaları bu tezi dcstcküyor. Dünyanın başka bölgolo rındc yaşayan ınsanlarm arasmdan da pıgme sayılabılecek boyda kışıler yaşıyor. Guneydogu Asya'da yaşayan bazı gruplar ve Guatemala'nın Maya yetlileri bunlaıa en tıpik ornek. Yerıi Gine'de yaşayan cuce boylu bazı etnik grupları inceleyen bilim adamları, bunlaıın başta iyot olrnak üzere gereklı besinleri almadıklannı keşfetti. Bu gruplara vıtamin ve mineral takvıyesi yapıldığında çocuklarının boylannda dıkkatı çekecek oranda bir gelışme kaydedıldi. Bu ve buna benzer örnekler, genetik aksaklıklarırı çevrasel olurrısıı/lııkların ortadan kalkmasıyla duzeltilebileceğiııi yosteriyor. 1980 yılında iç savaştan ve politik çekışmelerden kaçarak ABD'yo sığınan Guatcmalalı Maya'lar, sosyal güvenceye ve daha gelışmış yaşam koşullarına kavuşunca, daha sağlıklı ve daha uzun boylu çocuklara sahıp oldular. Bunların üzerınde yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre boy uzunlugu ilk nesüde ortalama 5.5 santımı buldu. Bu, o tarihe kadar bilirıen en buyuk boy artış oranı idı. Araştırmayı yuruten bilim adamları, ABD'ye goç eden Maya'ların üdnci nesillerinde gorulen bu olağanustu fizıksel gelişmeyi temiz içme suyuna ve yeterli beslon meye baglıyor. Bu arada hukümetin okullarda uyguladıgı beslenme programlarının boy uzatma konusunda ne denlı yararlı oldugu da kanıtlanmış oldu. Boy uzunlugu plaslisite ozellıgının en belirgin ornegi. Oysa bir de göze bu denlı bat nıayan başka gostergclor var. Ornegın And Dagları'nın tepelerinde yaşayan Perulu Quechua yerlıleri, geruş gogus kafeslennın ıçındekı gelışmış akcigerlerı ve kanlarındakı yuksek dozdakı alyuvarları yardımıyla soludukları havarun içındekı oksijenın azlıgından zarar görmuyorlar. Ouechua yerlileriıün bu ozellıkleri nin kalıtsal olmadıgı, deniz seviyesinde yaşamaya başladıkları zaman çocuklannın gögüs kafeslerinın daraldıgı da gözleruyor. Plastısıte, ayrıca, bazı hastalıklara yakalanıp yakalanmayacagımız konusunda da bazı ıpuçları veriyor. Örnegın, Parkinson hastalıgının kalıtsal oldugu varsayımından yola çıkan bilim adamlan, çevresel faktorlerin hastalıgın ortaya çıkmasındaki rolünu araştırdılar. Amerıkan Ulusal Sağlık Enstıtusü doktorlanndan Ralph Garruto'nun başkanlığında bir araştırma ekıbi, plastısıte olgusunun Parkinson ve Lou Gehrıg hastalıgındakı etkısını ıncelemek üzere Guam ve Yenı Gme'ye gıttüer. ABU'ye göre soz konusu hastalıkların yuzde 50 oranında daha sık goruldugu Yenı Gine ve Guam'da her beş kişiden biri 25 yaşına gclmeden bu hastalıklardan ölüyor. Bilim adamlarına göre hastalıkların baş nedeni bölge insanının yeterli miktarlar da kalsiyum almaması Bunun Honucunda sindirim sisteminde aluminyum emilımi normalin üzerinde seyrediyor, Vücuttaki fazla aluminyum, başta beyın olmak üzere bazı bölgelerde birıkim yaparak organın normal ışleyışını bloke ediyor. Beyinde noronları deforme ederek sonuçta ölüme yol açıyor. Garruto ve ekibi, genlerın ve plastısitenin ortak etkisı sayesinde bu ikı hastalıgın aslında beklenilenin altında bir oranda seyrettigine tanık oldular. Guam halkının yüzde 70'inde beyin deformasyonu görülmesine karşın, ancak yüzde 20'sinde Parkinson veya Lou Gehrig görülüyor Genetik yapmın bazı ozelliklerınden dolayı ınsanlar kalsiyum yetersizligi ile "bir şekılde" başa çıkarken, plastisite de devıeye gııeıek, alurrıinyum zehirlenmesinc karşı vucudun savunma mekanizmasını güç londiriyor. Bazı insanlar yedikleri yiyeceklerın içindekı alümınyuma karşı bıyokımyasal bariycrlcr oluştururken, bazüarı da alumınyumun beyıne ulaşmasını engelleyen yollar gelıştırıyor. Bu araştırmanın sonuçlarına dayanarak plastisitenın bazı hastalıkların oluşmasma engel oldugunu ileri suren bilim adamlan, diğer bazı hastalıkların tedavisiniıı dc bu şokılde mümkun olabilecegini soyluyor. Bu baglamda aralarında kanserin de oldugu bazı ölümcül hastalıkların genetik yazgı olmadıgı, yalnızca golışım süreci sonunda ortaya çıktığı inancı gıderck yaygınlık kazanıyor. Dolayısıyla boy uzunlugu gıbı bazı hastalıklar da zamarı ıçırıde şekıl degıştırecek veya yok olacak. Reyhan Oksay Dıscoveı Şubat 1998