Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Piyasa ederi ve manevi değer Sisli, bulanık ve çalkantılı sularda "ba\\k avlama" denemesi... Mehmet Emin Karaaslan (*) eçenlerde ekonomist olmayan dostum Pirefesör ö k k e ş le tartışıyordum. Konu bilimsel araştırma, cntelektuellik, estetik amaçla yapüan, belki de somut ve maddı bır ışe yaramayacak ama yine yapılmaya değer bulduğumuz şeylerın, pıyasası oluşmayacak veya şımdılık pıyasası oluşmamış faaliyetlerin değer eder farklan uzerinde seyrediyordu. Ömeğın, bırçok sanatçı, amator bir rulıla ve belki de kısa dönemde rnaddi bir sonuç ve ödül beklemeden uretir, sanatçı olmayan bizler de yine bu sanat urünlerini çoğunlukla çok cuzı bir bedele veya bedel ödemeden rüketırız. "Sanatın tüketimi" burada seyretmek, duyumsamak, uikumuzu genışletmek, hoşlanmak, vb. anlamında kullaralıyor. G dense bayılırız. Ilginç tarafı da önemli bir kesimimiz bir yere doğru üerledigimizi sanır. Sayın Profesor Okkeş'e bu sütunlardaki yanıt denemcm böyle bır çabanm sonucudur, Uydurma bir öykü etrafında sulandırmayı ve deger/eder cavmasına dıkkatınızı çekmek istedım, ki bu problem terkısıne öyle kolayca atlanacak bir at degildir. Kenan Evren'in sanatı Ben diyeyim 50 sene siz deyin 500 sene sonra amatör ressam sayın K. Evren'in tablolan onca zaman içinde onca el degiştırdıkten, kımilerine kâr kimilerine zarar, ki milerıne ugur kımilerine ugursuzluk getırdikten sonra Tbpkapı Sarayı'nda hakettikleri yerlerini almışlar. Tabloların sergilendiği o bolüm Osmanlı Sultanlarının ve onu takibeden Cumhunyet bderlerinin sanatsal etkmlıklenne aynlmış. Tahmın edıleceğı gibi o kadar büyuk bir reyon değılmış, mücevher reyonunun yanında oldukça orıenısiz kalırmış. Orayı dolaşanlar bu sanat ve zenaatleri takdir etmek ıçin degü, çogu despotik kişilikler sergılemiş bu insanların sanat takdirlerini takdir etmek için dolaşırlar "Demek bu insanların böylesine ilglleri de varmış, ne ka cebimize aktanlmış gibi olur ve yine bize kalırmış. Boylece Evren'in tablolannın kullanım degennı kullanırmışız, eder mi etmez mi düşünmek zorunda kalmazmışız Tablolann bulundugu bölumü korumak ıçın 3 vardıya 3 bekçi daha kıralamış rnüze ıdaresi. Ama hesaba gore, o tablolara o kadar ilgi varmış ki, ziyaretçiler akm akın akıyor, bıraktıkları parayla o bekçileıin maaşı rahat tahat ödenıyormuş. O zamanın ekonomıstleri de hâlâ kullanun değeri ile değişim degeri arasında bir fark var mı yok mu tartışmalan yaparak günlermı geçırırlermış. Zaten onlara ihtiyaç da kalmamış çünkü çok güçlu bır superbılgısayar, evlerdekı terminallerin yardımıyla o gunluk sunu ve istemleri (arz ve talep) alır, uretilenlerı tuketenlere dagıtırmış. Dahası insanlar üretimi zevk için yapar olmuşlarmış. Kıtlık (Scarcity) sorunu dogum yapan her bebegin beyni ne yerleşürüen bır mikrocihazla varolan kaynaklara göre tayınlanıyormuş. Velhasıl ekonomistler "Ekonomı rıasıl tarıh oldu ? " sorusuyla ugraşan bır entelektueller grubu halme gelmişlermiş. Toplum onlara ekonomi ustu bır deger vermese ederlerı yokmuş, yani işlerı bitikmiş. Matematikçilerm de işi bitikmiş. Orılar da nasd olur da bır toplumda eder et mez olur, etmez eder dıye kafa yorarlarmış. Evren'in tablolan, kaşıkçı elması, Şah tsmall'ın tahtı, Gencebay'm "ya evde yoksan" piyasabaşarılı uzunçalarının orneklerinden çıkarlarmış yola, vaktiyle Prof. Ökkeş derler bir ustaları kullanmışmış bu ornekleri 2 kere 2 nasıl 3 ya da 5 olur zaman geçtikçe diye teorüer üre tirlermiş. Kiradaki ev örneğİ Tartışma muzeierde sergüenen tarıhı/arkeolojik ve sanatsaJ değen olan eserlere doğru yoneldi. Profesor Ök keş'ın uzerine titredığı nadide pul koleksiyonuna veya amatorce yaptığı pastel boya resim koleksiyonuna doğru da yonelmış olabilirdi, ama onlaıı tartışmaya daha sonra dahil ederim. Ben ekonomik formasyonumun verdığı kabalıkla, piyasada oluşan her türlü ederin yanı piyasa fıyatının o maldan beklenen butun gelecek getırılerın yine piyasada oluşan; ve enflasyonu ve başka riskleri de içeren, uygun bır faktörle ıskonto edılmesiyle oluşacagını soyledım. Ornek olarak da Profesor Okkeş'in kiradaki da ıresıni verdım. Profesor Ökkeş o daireyi satmayıkabullense ve en yüksek teklife elinden çıkarsa, eline geçen parayla bir bankada, piyasa ortalaması bir faizle, aylık ödemeler yapan bir hesap açsa diye sürdürdüm. Bu faız getirisiyle Profesor Ökkoşin şu anda eline geçen kıra getirisinin aşagı yukarı aynı olması gerekırdi. Profesor'un kafası bu örnege tam yatmıştı ki "acaha Topkapı Sarayı'ndaki cserlenn değen ve rnüze gırış fıyatlan arasında bırbenzerlık kıırulamaz mı?" demek gafletirıde bulundum ve tabi dananın kuyruğu koptu. Pascal'ın bir deyişı vardır, pek severim; tartışma rnızırı o anındakı ı uh halini yani Sayın Okkeş'in ruh halını desem daha iyi olur iyi özetliyor: "Yüreğın kendı manüğı vardır h manük bilmezlaranmaz," ("heart has ıts reasons, reason Doesn't know") Sayın profesor dort yandan saldıÜretim zevk için ml değerin artmatı için mi? rıya geçti, Topkapı mücevherlerını turist sayısına indirgedar ılginç " dıye duşunurlermiş. dığımden başladı, ruhsuzlugumla, tarihsizliğimle ve sayTablolan oraya koyanlar da aynı şeyı düşünür, ülkegısızlığımla devarn ettı. Ağzından çıkarıı kulagı duymaz mizin tarihine şoyle ya da böyle yön veren kişiliklerin saoldu Söyledıklerine tarnamen hak vermiyor degildım. natsal cucelikleri büınsin, kışüıklerındekı az bılınen dıger Keşke varsayımlarımı, başlangıç koşullanmı, sabit tuttu boyutlarla birlikte değerlendırılıp yücelıkleri öyle takdir gurrı parametrelen filan dalıa açık ifade edebilseydım de edilsin ve tarihten ders alınsın ısterlermiş Bu bölumdeki kendimi saglama alabilseydim. Bu kasvetli bilım yüzüneserlere diger bölümdekıler gibı eder bıçüemezmiş. den yine tongaya basmış, dilimi tutamayıp olmayacak ınYani bizim için o kadar büyuk bır manevi degeri varmış dirgemeler yapınıştım. kı, pıyasaya çıkarılmış olduklannı bile duşünsek, o piyaProfesor Ökkeş hemen arkasına uzandı, raflardan sada teklıf edılen en yuksek edere biz satmaya razı olbir kitap seçti. Murat Belge'den aşağıdakı alıntıyı yukmazmışız. Yine varsayalım ki o piyasada bizim teklif ettı sek sesle ve kafama vura vura okudu kı bu satırlann ruhugimiz edere de hiç alıcı çıkmazmış, işte öyle alıcı ve satına bütün ruhumla katılmaktan başka ne yapabilirim. "[...] cınm anlaşmaya varamadığı, alışverışi gerçekleştıremedıkapıtalızmin mantığı hayatın butününe cgcmen oldukça, gi, kısacası ekonomistlerin 'piyasa eksıklıgı' dedigi bir mubadele değen dışmdafaçbırdeğerın gcçcrhhğı kalmadığını görüyonız. Oysa insan hayaünm bütünü scrbestpıya durum varmış. Evren'in tablolannın kullanrm degeri varmış var olsa ıle belırlenemez veya mubadele değerıyle ölçülemez masına ya, ederı (degışım degerı=piyasa degeri) oluşya da boyle yapüdığında korkunç bır değer kaybıyla karşımazmış bir türlü Daha başka bir söylemle, teklif ettigimiz laşınz. [...]" edere alıcı çıkmayınca tekrar bız kendimiz satın almış giKim itiraz edebilır. Bız ekonomıstler sisli, bulanık ve bi olurmuşuz o edeıe, paramız da bir cebimizden diger çalkantılı sularda bınbır zahmet kurek çekrneye heı ne571/10 Değer üzerine toplum Ideali eder degü değer uzerine kurulu bir toplummuş o ustalarını ve o değer lerin başka değerlerce değış tokuş edıl mesine kesınlikle karşıymış: Degerler öylece değışmeden, artmadan eksilmeden kalsınlar ıstermiş. Değer yaratrnaya yeltenen başkalarırıa da bunu varolan değedere dokunmadan, onları kullanmadan yapmalaıını söylor, "Yarımı yemeyin, bütunü bölmeyın" çocuklai' diye öğütlermiş Yenı nesilden bu ustanın ve oğretılerınin değerini bılenler de olmuş bilmeyenler de. Bılenler ve bilmeyenler arası çıkan tartışmalarda yeni yeni degerler oluşnıuş, kimısi ederlenmiş kimisi üçkuruş et memiş. Kimisi yuksek ederli açık artır malara duşmüş, kimisi elden duşmüş bit pazarma, sahaf lar çarşısma. Gökten asal sayıda elma duşmüş asal sayıda kışinin başına. "Belki de", demış içlerınden birı "bu elnıalan paylaşmanın yolu pazarbk etmekten, yani goruşmeleı yoluyla anlaşmaktan geçiyor" (Dıkkatinizı çekerım: Pazarı olmayan bu türden pazarlara da "pazarhk" deniyoı dılimızde İngilizce'de karşılığı "baıgaming" kelimesidir). Zaten ve henuz hiçbirimizin karşılığında diğeılerine teklif edecek bır degeri yok incir yaprağmdan başka. "Bu pazarlıkta kısa sürede bir anlaşmaya varacağımızı sanıyorum", demiş ikna edici bir sesle ıçlerındekı en güçlüsü. Olar ermiş muradına.. Dıpnot: Bu yazıya esın kaynağı olan bırçok degerli fıkır ve kavramı tditışmalanmızda kullanan. vareaydıtjtm nıcfi kaba VR kalabalık tahlılı bılmce çıkarmama ve rafme etnıeme yardrnı eden Sayın Okkeş'e teşekkuı borçluyıım. Hatalarım yine ve sadece bana airtir (*) Alfred Umversity, New York / ABD