24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

E VRİM Iki ayak ustunde olmanın anlamı Insanoğlu'na damgasını v'uran ana özellik beyinse, ona eşdeğer ikincisi de yürüyüş biçimidir. irçoğumuz her gün yürürüz, ,günde birkaç kez, farklı nedenlerle farklı ortamlarda, içeridışan, bir yerden bir başka yere gider geliriz. Yürümek insan için soluk almak gibi doğal ve kendiliğinden olan bir şey. Bu nedenle üzerinde kafa bile yormaya gerek görmeyiz. Bir düşünecek olursak, yaşam çarkının bir parçası olan bu basit gündelik işlemin insan doğasının en vazgeçilmez en tanımlayıcı ögelerinden biri olduğunu görürüz. Işin gerçeği şu ki, yeryüzünde iki ayağı üstünde yürüyen tek memeli insanogludur. Insana en yakın tür sayılan maymunlarda bile bu bize özgü işlevi görmek olanakstzdır. Iki ayak üzerinde yürümek öylesine eşsiz bir kavramdır ki insanoğluna damgasını vurmuştur. Yürüyüşümüz özümüzün varlığımızın belirieyicisidir. Darwinism'in yeni yeni boy veımeye başladığı ve insanbilimcilerin insanoglunun köklerini araştırmaya eğildikleri dönemde vanlan görüş, insan türünün oluşumunda en büyük etkenin büyük bir beynin gelişmesi olduğudur. Yıllar boyunca bilginler anlak, kuramsallık, dil ve bilincin salt insanogluna özgü kavramlar olduğunu savundular. Tartışma kabaca şöyle gelişti: Eğer insanlar kendi türterine en yakın olan maymunların evriminden ortaya çıktıysa ve maymunlardan fıziksel, teknolojik ve anlaksal bilgi konusunda belirgin bir üstünlüğe sahip olmalarıyla ayrılıyorsa, bu farklılık, beyinsel büyüme gibi, temel bir nedenden kaynaklanıyor olmah. Insanoglunun kökenleri ile ilgili kanıtlar, öncelikle kafataslan, kafatası parçaları, diş, üst bacak kemiği, taştan yapılmış avadanlıklar ve yaşadıklan çevre kalıntılan bu türün yaklaşık 800.000 yıllık bir geçmişi olduğunu ve üstün bir beyin gücüne sahip olduğunun yanısıra aygıt üretimini gerçekleştirebildiğini ve ayakta yürüyebildiğini ortaya koyuyor. Insanoglunun ilk örnekleri şu ya da bu nedenle olağanüstü büyüklükte bir beyne sahip olmuş, bu da yaratıcılık ve yeni buluşlaria teknolojinin alıp başını gitmesine yolaçmıştır. Teknoloji incelikli bir kıvraklığı ve kesinliği gerektirir. Bunu da insan parmağı denli iyi becarebilecek bir yaratık yoktur. Teknoloji uğruna kullanılan parmak, el ve kollann artık yürümede kullanılması olanaksızdır. Böylelikle iki ayak üstünde devinim kaçınılmaz olmuş ve insan yapısına damgasını vurmuştur. Insanlan öteki hayvanlardan ayıran en önemli etken ise anlağı olmuştur. Kısacası insan, bir başka bilge türün köklü bir yapısal değişim sonucu ortaya çıkan bir yan ürünüdür. 1925 yılında, insan beyninin büyüdüğü kavramına ilk kez resmi bir biçimde karşı çıkıldı. anatomist Raymond Dart maymuninsanı andıran bir kafatası bulduğunu ve bunun da minik bir kadeh boyunda, akıl almaz ilkellikte olduğunu gözler önüne serdi. Dart'ın bulduğu beynin bir maymundan çok bir insana ait olduğu görüşü ise, beynin tabanındaki çok özel bir delikten kaynaklanıyor. Her kafatasında görülen bu delik, belkemiğinin beyne girişini sağlıyor. Bedene ilintılı olarak başı dengede tutan ve "fora men magnum" (art kafa deliği) adı ve rilen bu delik belki de insanın en belirleyici özelliği. memeliler içinde salt insanoğlunun kafatasının ortasında yer alan art kafa deliği başın dikey duruşunu sağiıyor. Işte iki ayak üstünde yürüyüşun temeli burada yatıyor. Memelilerın çoğu dört ayaklı ya da, maymunlard.ı görüldüğü gibi ağaca tırmanmak, sal lanmak ve sıçramak için dört ellidir. Kafatası, leğen kemiği ve bacaklara bağlı olarak, devinimi sağılayan belkemiği dört ayaklı bir köprü işlevini görür. Boyundan leğen kemiğine hafif bir eğimle uzanan belkemiği hemen hemen eşit boyutlardaki omurlann oluşturduğu yatay sıra boyunca ağırtık ve yerçekimin uyum içinde dağılmasını sağlar. Bu hayvanlarda art kafa deliği kafatasının arkasına yakın bir yerde bulunduğundan kafanın boyundan aşağı sarkmasına neden olur. Kalça kemiği ise dar ve uzundur. Insanlarda devinim sistemi bir sütun gibi tasarianmıştır. En üstte belkemiği dışa doğru uzanan tek bir kemerle başlar ve belin olduğu yere dek giderek içeriye doğru kıvnlarak ikinci bir kemer oluşturur. Böylece gövdenin orta çizgisini ileri doğru iterek yerçekimi ve ağırtığın dikey doğrultudaki giderek büyüyen omurlara yayılmasına neden olur. Kafa sarkacağına dengede durur. Kalça kemiği daha kısa ve bir kelebeğin kanatlan gibi yayılmış okJuğundan insan dik olarak bir kule gibi yürür. Dart, bulduğu kafatasındaki dişlerin de belirleyici nitelıklerini incelemiş ve elindeki tüm bulgulardan beynin ancak bir şempanze beyni boyutunda olduğunu ve iki ayak üstünde yürüme yetisinin "gri maddenın" büyümesinden değil de salt bir sürecin gelişmesine bağlı olduğunu ortaya koydu. Âncak bulunan tek kafatasının yetersiz bulunmasından ötürü Dart'ın savı yeterince ilgi görmedi. Insanbilimciler Dart'ın görüşlerine ve insanı eşsiz kılan özelliğinin anlağı olduğu düşüncesine sırt çevirdiler. Bir süre sonra Dart'ın görüşünü destekleyecek başka örnekler bulundu. Bu örneklerdeki diş, kafatası, belkemiği parçalan ve özellikle ayaklar insanın yürüyüş biçimini öteki hayvanlardan ayıran özelliğin büyük bir beyinden Yürüme işlevi iskelet ve kaslann birlikte devinimini gerektirir ve her ikisi de bacaklarda gerçekleşen iki ana aşamadan oluşur; duruş ve salınım. Duruşta bacaklar bedene destek verir, salınımda ise bedenin öne doğru devinimini sağlar. Ayakta bir maymunun sağa sola yalpa yaparak yürümesine karşın, insan düz, pürüzsüz ve deng^li bir akış içinde yürür. Dart'ın insanmaymunu ilk bakışta belki bir şempanze ya da gorilin görünüm ve davranışını andıran bir devinim biçimi sergilemekteydi. Ancak diş görünümünün altında insanlann gelişim sürecinin formülünü gizliyoriardı. Dart bu 23 milyon yıllık insanoğlunun ilk atalarından birine "Austalopithocus africanus" adını verdi. Gerisine "tarih öncesi" demek yanlış olmaz. Dart'ın buluşu Duruş ve salınım Dikey duruş Beyinleri mi büyüdü? llk kanıtlar kaynaklanmadığını sergilemekteydi. Ayakta denge İnsanlann iki ayak üstünde yürümelerinin temel etmenlerinden biri de ayaklandır. kalça kemiği gibi, ayaklara da yeniden bir biçem verilerek iki ayak üstünde duruşun dengelenmesi sağlanmıştır. İnsan dışında tüm memelilerde ayaklar ellere özdeş olup temelde, yürüme, tırmanma ve kavrama gibi özdeş işlevleri yerine getirmeyi amaçlar. Bunlarda, insan elinin baş parmağı gibi, ayak baş parmağı ötekilerden daha farklı ve daha büyüktür. Insanlarda ise, ağırtık kalça kemiği, bacak ve ayaklarda odaklandığından ve dikey bir dağılım gösterdiğinden ayak baş parmağı iki ayak üstünde duruş ve yürüyüşü dengeler. insan türünün daha önce düşünüldüğünden de eski olduğunun ve bunların bize benzer bir biçimde yürüdüğünün bir kanıtı sayılıyor. İnsanoğlunun her evresinde iki ayak üstünde yürüyüş de var olmuştur. Konuşma gibi, yürüyüş de öğrenme yoluyla edinilen bir işlevdir. Yürüme yetisi bir rastlantıya bağlı olarak kazanılmaz. Bireyin görevi, özellikle emeklemeçağında, bu yetinin nasıl kullanılacağı konusunda kestirimde bulunması, deneme ve yanılgı süreci içinde yürüme yetisini geliştirmesidir. Iki ayak üstünde yürüyebilme yetisinin yerieşmesi, insanın maymundan evrimi sırasında tek ayıncı özellik olmasa da, bu gelişme süreci içindeki en yaşamsal çentUderden birini oluşturmaktadır. (Elito Rita Urgan)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle