02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T ARTIŞM A "Organ nakli" üzerine etik kurulun açıklaması Türk Tabibleri Biriiği Merkez Konseyi, "Organ ve doku alınması, saklanması ve nakli hakkındaki kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine dair kanun tasarısı" ile ilgili olarak, TTB Etik Kurulu'nun görüşünü kamuoyuna duyurdu. Metni olduğu gibi yayımlıyoruz. Kurulumuz organ aktarımı konusunt ™ dayeterlik, tıpçalışmaları, genel hatları yürütülen bilimsel etiği ilkeleri ve insan haklarının çizdiğı Dir çerçeve dikkate alındığı sürece desteklemektedir. Bu konuda uluslararası tıp ve hukuk çevrelerince yapılmış son derece değerli çalışmalar bulunmaktadır. Temel ilke ve standartların saptanması konusunda önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Ülkemizde de, organ ve doku aktarımı uygulamaları genel olarak bilimsel standartlara uygun olarak gerçekleştirilmekte, ancak bu alanda tüm ülkeyı kapsayan bir sistem henüz yaşama geçiriiememektedir. Organ ve doku bağışı konusunda kimi zaman kampanyalarla desteklenen çalışmalar yapılmıştır. Ülkemizde organ ve doku aktarımlarının önemli bir bölümü canlı vericiden gerçekleştirilmektedir. Oysa benzer tıbbi girişimlerin son derece yaygın ve başarılı olarak uygulandığı ülkelerde, aktarımların çoğu "ölü vericiden aktarım" biçimindedir. en azından "canlı vericinin" karşılaşacağı risk dikkate alındığında, bu eğilimin ne ölçüde önemli olduğu anlaşılacaktır. Ülkemizdeki "canlı vericiden aktarım" eğiliminin nedenlerini ve toplumun bu konudaki eğilimlerini araştıran çalışmalar bulunmamaktadır. Bu konudaki sorunların, yasal tıkanıklıklardan kaynaklanmadığı açıktır. Organ ve doku aktarımı konusunda, adaletli bir bilimsel ve teknik altyapı kurulduğunda, söz konusu eğilimin tersine döneceği öngörülebilir. Kurulumuz, söz konusu yasa deği" şikliğinin, "organ bağışı yetersizliği" sorununa yasal bir çözüm bulmak için, iyi niyetle hazırlandığını kabul etmiştir. Ayrıca, konuyla ilgili tartışmaların açık bir biçimde yapılmasının, gerek yasa içeriğinin açıklık kazanması, gerekse yöntemin demokratik geleneklere katkısı açısından yararlı olacağı düşünülmektedir. örneğin, yasa içeriği tartışılırken, "hastanınkişininonamının (rızasının) alınmasının gerekliliği" gibi konularda toplumsal duyarlılığın yaratılması, son derece değerli bir kazanım olacaktır. Bu noktada bazı eleştirilerimiz bulun~ maktadır: Ülkemizde organ ve doku aktarımı konusundaki tek ve en önemli eksiklik organ bağışının yeterli olmaması değildir. Kaldı ki, tek ve en önemli eksiklik bu bile olsa, getirilen düzenlemelere katılmak olanaklı değildir. Organ ve doku aktarımı söz konusu olduğunda, vericinin gönüllü ve aydınlatılmış onamının (rızasının) temel olması gerektiği konusunda hiçbir kuşkuya yer olmamalıdır. Bu gereklilik bir yasa değişikliği ile tersine çevrilemez. önerilen yasa değişikliğine göre, "organ ve dokulannın alınmasını Istemeyen kişiler bunu önceden belgetomek" zorundadırlar. Tersi durumda, ailenın ısteği ne olursa olsun, kişinin organ ve dokuları alınabilecektir. Bu yaklaşımın, birtakım varsayımlara dayandığı anlaşılmaktadır: llk varsayım, "ölüm durumunda organ ve dokuların alınmasının toplum tarafından benimsenmiş bir davranış" olduğudur. Buna dayanan ikinci varsayım da, tersini düşünen görece az sayıdaki kişinin "organ ve doku bağışlamak istemediğini belgelemesi geregi"ne ilişkindir. Oysa ülkemizdeki durumun bu olduğu görüşünü destekleyecek herhangi bir bulgu, bu konuda yeterli çalışma yoktur. Kışileri dogal organ bağışlayıcılan olarak kabul eden, ölüm durumunda beden bütünlüğü üzerinde gırişimde bulunma yetkisi doğuran bu tür bir yasa değişikliğinin geniş bir toplumsal tartışma ortamına dayanmayan bir biçimde, ilkesel tüm yaklaşımları dışlayan bir görünüm ve tepeden inmeci bir tutumla ortaya konmasını kabul etmek olanaklı değildir. Ülkemizde tıp etkinliğinin en "" temel eksıkhklerinden bıri "hastanın bilgilendirilmeye dayanan gönüllü onamının (rızasının) alınması" aşamasında gözlenmektedir. Onam alınmasının yeterince yaşama geçirilmediği bir hekimlik uygulamasında, kişinin organ ve dokulannın kullanılmasına izin vermediğini belki de yıllarca önceden belgelemesini beklemek, bu belgenin sürekli korunmasını ya da gerektiğinde iki tanık bulunmasını ıstemek aldatıcıdır. Yazılı ve görsel basının, bu tartışmalar süresince "hasta onamı (rızası)" konusunun kamuoyunda tartışılmasını sağlaması durumunda, Türk Tabiplerl Birliği Etik Kurulu her türlü katkıda bulunmaya hazırdır. Kurulumuz, Sağlık Bakanlığı'ndaki ilgili birimlere "Beyin Ölümü Olan Hasta İçin Protokol Önerisi" sunmuştur. Bu öneri kapsamında, organ aktarımı konusunu da içeren bir "Onam (Rıza) Belgesi Taslağı" da bulunmaktadır. Bir başka sorun da, "kaynaklann adaletli dağıtılması" noktasında düğümlenmektedir. öncelikli sorunlarımızdan biri, toplumun hemen yarısının sağlık güvencesi bulunmamasıdır. Oysa organ aktarımı işlemleri, aktarım öncesi ve sonrası süreçlerie birlikte, bireysel gelirlerle karşılanması toplumun büyük kesimi için hemen hemen olanaksız olan son derece pahalı girişimlerdir. İkinci olarak, çalışmalarına başlamış olmakla birlikte, organ aktarımını gerçekleştiren kurumlar arasında gerçek bir işbirliğı ağı yoktur. Doku tiplerine uygun bir organ için bekleyenlere, adaletli dağıtım ve ulaşım olanakları yaratılmış değildir. Bu ve buna benzer sorunların nedeni, organ bağışı eksikliğ' değildir. Bu tür olumsuzluklar düzeltilmeden, neredeyse zorla organ alınan bir "bağış ortamı" yaratmak hangi sorunu çözecektir? "* Organ aktarımının "ticari" bir etkinliğe dönüşmesine ilişkin sorular tüm dünyada sıcak bir biçimde yaşanmakta ve tartışılmaktadır. Imza koyan tüm ülkelerı bağlayacak olan ve şu anda üzerinde son düzeltmeler yapılan Avrupa Biyoetik Konvansiyonu, insan organ ve dokulannın herhangi bir biçimde ticaret konusu yapılamayacağını karara bağlamaktadır. Organ aktarımının "ticari" bir etkinli™ ğe dönüşmesine ilişkin sorunlar tüm dünyada sıcak bir biçimde yaşanmakta ve tartışılmaktadır. Bu konuda çaba harcayan ilgili ve sorumluların, çalışmaları sırasında, tek boyutlu bakış biçimlerinden olabildiği ölçüde kaçınmaları gerekmektedir. Yasa değişikliğinde bilimsel ya da ™ yasal hiçbir gerekçeyle açıklanamayan bir öneri de, beyin ölümü tanısından sorumlu üç kişilik hekimler kurulundan nörolog'un çıkarılması ve kurul üyelehnin iki uzmana indirilmesidir. Bu "iki kişilik kurul (?)" ancak gerek duyacak olursa nöroloji Organ nakli yasası tartışılmalı 7 4 8 9 5 uzmanına başvuracaktır. Oysa beyin ölümü tanısı konusunda en temel uzmanlık alanı nörolojidir. Bu girişim, büyük olasılıkla "işlemi" hızlandırmak kaygısına dayanmaktadır. Ancak düşünülen, "karar vericilerin sayısını azaltarak işlemi hızlandırmak" bıle olsa, beyin ölümü tanısından birinci dereceden sorumlu olan ve beyin cerrahlarına göre ülke hastanelerinde daha yaygın olarak bulunan nöroloji uzmanının kuruldan çıkarılmasını anlamak olanaklı değildir. Nöroloji uzmanının kuruldan dışlanması konusunda gösterilen ısrar, varsayılan iyi niyet üzerinde kuşku doğmasına yol açmaktadır. Bu noktada, katıldığımız bu tartışma nın demokratik geleneklere ve toplum duyarlılığına yönelik yararlannı bir kez daha vurgulamak istiyoruz: (iki toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bir yasa değişikliği önerısınin, toplum önünde, değişik düşüncedeki taraflar arasında, açık bir biçimde tartışılmasının sağlayacağı yararlardır. Ikincisi söz konusu tartışmanın önemli bir özelliği olarak, "hastadan onam alınmasının" tıp uygulamalarında en temel gerekliliklerinden biri olduğunun vurgulanması, konunun tanıtılması, toplumda duyarlılık oluşturulmasıdır. Mf\ Organ aktarımı konusundaki soI ^ / ™ runlara, hem organlarını bağışlamayı düşünen, hem organ aktarımını bekleyen, hem de bu iki konuma belki de hiç gelmeyecek olan kişiyi en az ve en uygun biçimde etkileyecek bir çözüm bulunmahdır. Bu tür konularda genellikle sihirli bir çözüm yoktur. Tek engel olarak yasa maddelerini görmek, buna karşın kestirmeci çözümler üretmek yanıltıcı olabilmektedir. Organ aktarımı gerekliliklerinin sayısını azaltmak üzere koruyucu hekimliğe, sağlık eğitimine önem vermek, organ bağışını özendirici önlemler üzerine düşünce üretmek, konuyla ilgili toplum eğitiminı ısrarla vurgulamak ve tüm bunları uygulamaya geçirmek için çaba harcamak son derece önemlıdır. Etik Kurulumuz, bu konudaki çalışmalara katkıda bulunmayı bundan böyle de sürdürecektir. 2 3 Kurulma çalışmalarına 1992 yılı kış aylarında başlanan Türk Tabipleri Birliği Etik Kurulu, yönergesinin TTB Merkez Konseyi tarafından onaylandığı 1994 yılı nisan ayında işleriik kazanmıştır. Kurul, aşağıdaki listede de görüleceği gibi tıp, hemşirelık, hukuk, felsefe, sosyoloji gibi değişik disiplinlerden gelen uzmanlardan oluşmuştur. Kurul'un yönergesinde belirttiği amaçlardan biri, toplumun genel ya da güncel tıp ettği konularında aydınlatılması, duyarlık düzeyinin arttınlması için çalışmalar yapmaktadır. Doç. Dr. Belma T. Akşrt, sosyolog, Hacettepe Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı A.D.; Doç. Dr. B«ma Arda, hekım. Ankara Üniv. Tıp Fak. Deontoloji A.D., TTB Etik Kurulu Sekreteri TTB Etik Kurulu hakkında Etik kurul üyeleri 6 Prof. Dr. Isık Bökesoy, hekim, Ankara Üniv. Tıp Fak. Tıbbı Bıyoloıı A.D.; Yrd. Doç. Dr. Ismail Demlrdövon, felsefeci, Türkıye Felsefe Kurumu Genel Sekreteri, TTB Etik Kurulu Başkan Yardımcısı; Dr. Şükrü Hatun, hekim, S.B. Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi; Dr. Çağn Kalaça, hekım, S.B. Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü, TTB Etik Kurulu Sekreteri Pro(. Dr. Yaman Örs, hekım, Ankara Üniv. Tıp Fak. Deontolojı A.D., TTB Etik Kurulu Başkanı; Prof. Dr. Nurgün Platin, hemşire, Hacettepe Üniv. Hemşirelik Yüksek Okulu; Dr. Füsun Sayek, hekim, S.B. Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü; Dr. Haldun Soygür, hekim. SSK Dışkapı Hastanesi Psıkiyatrı Kliniği; Prof. Dr. Nevzat Toroslu, hukukçu, Ankara Üniv. Hukuk Fak. Ceza Hukuku A.D.; Dr. Hilmi Uysal, hekim, S.B. Ankara Hastanesi NörolO|i Kliniği, TTB Etik Kurulu Sekreteri.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle