Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAYVANLAR DÜNYASI Ulkemizde Hazarkaplanı avı Çok az sayıda kalan Hazarkaplanları, Güneydoğu'da avlanıyor. Postları kamçı ve kemer yapımı içln Irak'a satılıyor. Esat Korkmaz yıllara değin kaplan (panthera İ g r i s ) türünün batı yayılım alanı, Mran topraklarında sona ermiş göründü. Ulkemizde, Anadoluparsı'na (Panthera pardus tulliana) kaplan dendiği için bu ayrım uzun yıllar yapılamadı. Gerek Türkiye'de gerekse Avrupa'da, birçok müze ve kolleksiyonda, Anadoluparst'na ilişkin yayınlara rastlanmasına karşın kaplanın, Küçük Asya'da yaşadığını belırtir herhangi bir kayıt yoktur. 1970'lerin başında bu kanı yıkılmış ve kaplanın bir alt türü olan Hazarkaplam'nın (panthera tigris virgata), Güneydogu Anadolu'nun kimi dağlık kesimlerinde yaşadığı saptanmıştır. Kaplan, etçiller (carnivora) takımının, kedıgiller (felidae) familyasından, Asya'ya özgü, aslan ıriliğinde, ancak ondan daha çevik ve saldırgan, enine kara çizgili, tarçın renginde postu olan bir memeli türüdür. Son derece güçlü ve yırtıcı olan bu tür, kedıgillerın en iri üyesi durumundadır. Asya'nın kuzey kesimlerinde ortaya çıktığı, daha sonra güneye doğru indiği sanılmaktadır. Günümüzdekı yayılım alanı, doğuda, Doğu ve Güneydogu Asya'ya, batıda, Iran'a ve Güneydogu Anadolu'nun dağlık kesimlerine kadar uzanır. sayıdaki üyesiyle yaşam kavgası verdiği kabul edilmekte. 1973 yazında, İÜ ögretim Oyelerinden Turtian Baytop, Hazarkaplanı'nın Hakkari ve Silrt illerinin dağlık bölgelerinde yaşadığını, Uludere ve Şırnak'ta, yılda 18 kadar avlandığını saptadı. Avlanan hayvanlardan elde ettikleri postlan Irak'a gönderdlMeri ve orada bu postlardan kemer ve kamçı yapımında yararlanıldığı belirlendi. Kaplanın büyüklüğü, renk ve desen özellikleri, yaşadıkları bölgelere ve alttürlere göre değişiklikler gösterir. Genelde, güneyde yaşayanlar, kuzeydekilerden daha küçük yapılı ve parlak renklidir. Kaplanın yelesi yoktur. Erkekler dişilerden daha iridir ve omuz yükseklikleri yaklaşık 1 m'ye ulaşabilir. Uzunlukları, kuyruk dışında 2 m kadardır. Ağırlıkları ise 160230 kg arasında değişir. Otlaklarda, bataklıklarda ya da ormanlarda, çıftleşme mevsimi dışında çoğunlukla yalnız yaşarlar. Geceleri avlanan, gerektiğinde ağaçlara da tırmanan kaplanın, avları arasında, geyik ve yabandomuzu ılk sıraiarı alır. Gücünü yitirmemiş iri memelilerden uzak durmasına karşın aç kaldığında, fillere v« yabanmandalarına saldırmaktan geri durmaz. Avlanma yeteneğini yitirdiklerinde ya da yaralı olduklarında, kolay bir av olarak insanı da hedef seçebilirler. 1970li yıllarda, Uludere ve Şırnak çevrelerinde surdürülen kaplan avnda, çoğunlukla, yem ve pusu yöntemi uygulanmaktaydı: Betirii yerlere bir keçi ya da dana bağlanmakta, avcı ise tuzak hayvanının yakınında bir noktaya pusuya yatmaktaydı. Akşam karanlığı basınca, yem olarak kullanılan hayvanın bağırmasına kaplan gelmekte ve avcı tarafından vurulmaktaydı. Kimi hayvanların istenmeyen ölçülerde çoğalmasına karşı bir denge unsuru olan ve ülkemiz yaban hayatı açısından özel önemi bulunan Hazarkaplanlarının, yaşam alanlarının ve sayılarının saptanarak korumaya alınması, türünün ortadan kalkmasını önleyecektir. Timsahlann dişleri avlarını yutmak İçin uygun, ama çlğnemek İçin elverişll değll. Yeni timsahlann farkı "Küçük balıkları kibarca gülümseyen ağzıyla karşılayan" timsahlar eskiden çiğneyebiliyordu. ewis Carroll'ın bir yapıtında belirttiği gibi "küçük balıklan klbarca güJmsayen ağzıyla karsılayan"timsah, bu balıkları bütün olarak yutuyor. Büyük gövdelerı ise parçalıyor, bazen de onları bir iki gün bekletip çürüterek etin sindirilmesini kolaylaştırıyor. Bu özellikler günümüz tırnsahlarına ait, çünkü konik biçimındekı dışler artık çiğneme işlevlerini yitirmiş durumdalar. Ancak Smithsonian kuruluşundan James Clark'e göre, çok eski çağlarda, ikinci Zaman'ın son donemlerınde Afrıka'da yaşayan timsah türleri çiğneyebilıyorlardı. Bu dişler herhangi bir memeli dişinı andırıyordu. Clark'in görüşleri, Louis Jacobs ve William Dovvns adlı iki paleontoioğun Malawi'ye yaptığı bir araştırma gezisi sırasında bulduğu fosillere dayanıyor. Araştırmacılar 100 milyon yıllık bir kumtaşını inceleyip ilkçağ memelılerinin kalıntılarını ararlarken degişik bir dişle karşılaştılar. Dişin üst bö^ömunde, memelilerde olduğu gibı tümsekler ve köprüler vardı, ancak tek koküyle sürüngeninkini de andınyordu. Jacobs ve Dovvns ilk önce, ilkel memelilerden yeni bir tür bulduklarını sandılar. Fakat daha sonra memelilerde var olan azıdişi ve köpekdişlerıne çakılı sürüngenlere özgü beş degişik çene kemiği keşfettller. * Postundan kemer ve kamçı Kaplanın, Balikaplanı, Bengalkaplanı, Cavakaplanı, Sumatrakaplanı, Sibiryakaplanı, Hindistankaplanı ve Hazarkaplanı olmak üzere 7 atttürü bulunmaktadır. Bunlardan Balikaplanı'nın soyunun tükendiği sanılıyor. Soyu tükenmek uzere olan Hazarkaplanının ise Kuzey Iran dağlarıyla Güneydogu Anadolu'nun dağlık kesimlerinde, az Jacobs ve Dovvns bulgularını, timsahlar üzerinde uzmanlaşmış Clark'e göstardiler. Clark, bunların ilk zamanlarda yaşamış bir timsahın çene kemikleri olduğunu belirtti. Ayrıca hayvan ağzını kapatırken alt çenenin öne doğru kaydığını oysa günümüz timsahlarında ağızların ayıkapanı gibi çarparak kapandığını söyledi. Clark'in vardığı sonuç uyarınca Malawi sürüngeni, bu hareketi ve memelilerinkine benzeyen dişlerı sayesinde bir kedinın tareyi çiğnemesi gibı avını çiğneyebiliyordu. Harvard'da omurgalı mortoloji bilimcisi Kurt Schwenk'e göre bu özelliğı nedeniyte timsah, digef sürüngenlerle karşılaştırıldığında bir üstünlük kazanıyor. Walawi timsahı yıyeceğini daha etkili bir biçimde tükettiğinden daha hızlı işleyen, sıcak kanlı bir metabolızmaya sahiptı. Böylece soğuk kanlı akrabaları vucutlarını güneşte ısıttr, rahat sindirmeleri için kestirirken, çiğneyici timsahlar yeni avlar arıyorlar ya da çittleşiyorlardı. Ancak evrimsel süreçte timsahlar, memelılere ait dişlerinden ve öne doğru kayan çene kemiklerinden yoksun kaldılar. Bilinmeyen nedenlerden dolayı Malavvi timsahları yok oldular. Bu durum, çiğneyici timsah soyunun zayıf ya da kuvvetli bir tür oldugunu göstermez çünkü Schvvenk'e göre her şeyin zamanı gelince değişime uğraması ya da bütünüyle ortadan kalkması doğanın yasasıdır. (a.h.)