Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİMKURGU Uzaylılarla niçin buluşamıyoruz Elimizde uzaylı yaratıklar üzerinde hiçbir ipucu yok. Peki, hangi olasılıklar var? Doç. Yalçın Izbul ugüne değin uzaylılarla dünyamız arasında köprü kurulmuş olduğuna ilişkın elimizde hiçbir ipucu yok. Uzaylılar ya da uygarlıkları üstüne ileri sürülen görüşler, evrenın yapısı ve yeryuzu ekolojisine ilişkin bılgılerımıze dayandırılan varsayımlardan öte değer taşımıyor Elimızdekı verılerı özetle gözden geçirelim: Gözlem gücümüzün erişebıldığı kadarıyla bilinen evrende, bır milyar dolayında gökada bulunduğu hesaplanıyor Bunlardan yüzde 80 kadarı, tıpkı bızim Samanyolu gibi sarmal yapıda. Kısacası, bızim Samanyolu pek güzel hergün rastlanılır türden, sıradan bir gökadacık... Samanyolu gökadamızda 300 milyar dolayında yıldız bulunduğu hesaplanıyor. Yakın bir gelecekte gözlem olanaklarımızdan yana yenı gelışmeler beklenıyorsa da bugüne değın göktekı ötekı yıldızların çevresınde bir gezegen dizgesinin varlığı ya da yokluğu gösterılememıştır. Bıldığımız kadarıyla dırımsel yaşam Güneş sıstemındekı dokuz (on) gezegenden birisinde o günden bu güne bir daha yinelenmemiş uygun koşuiların bır araya gelmesıyle gerçekleşmış olabilır. Homo sapiens (akıllı ınsan) ıse dırımsel evrımde bırkaç milyar yıl sonunda ulaşılmış bir evreyi yansıtıyor. Çelişki gibı görünse de sözünü ettiğimiz uygun koşulların en önemlisı, dört milyar yıl önce yeryüzünde dirimsel yaşamın yokluğudur. Bugün doğada oluşabilecek amıno asit ^ protein protoplazma zinciri, çevredekı canlılara yem olmaktan kurtulamayacaktır. B İyi güzel ama hani nerede herkes? (Von Hoemer, 1973) Evet, gerçekçi olalım. Bugüne değin uzaylı bir ırkla dünyamız arasında köprü kurulmuş olduğu yolunda ortada herhangi bir belirti, elimizde hiçbir ipucu yok... Ama bu tuhaf eksiklik bilım kurgucuları ve gelecek bilımcileri de bu konularda düşünmekten, varsayımlar geliştirmekten alıkoymuyor. Bellıbaşlı göruşlerı sıralayalım: 1. Evrende yalnızız: Bugüne değin ne uzayda başka canlıların varlığına ilişkin herhangi bir ipucu elegeçirebildik ne de bildiğimiz kadarıyla, uzaylı bir ırk bizimle temas kurmaya çalıştı. Dünyamızın jeolojik/bıyolojik tarıhçesıni şu ya da bu bıçımde yaşamış başka dunyaların varlığını mantıksal çıkarsama yoluyla savunabıleceğımız doğrudur. Böyle bır çıkarsamaya dayandırarak, çok kalabalık bır evrende yaşıyor olmamız tezi olarak kazanır. Ama dirimsel yaşamın oluşumu için elverişlı koşullar pek çok kez yınelenmiş olsa da bunun tek örneğının Samanyolu gökadası, Güneş sıstemi, Dünya gezegenı üstünde gerçekleşmış olduğu görüşü ıstatıstiksel açıdan geçerlığinı korumaktadır. 2. Evrenı, dünyayı, insanı ve tüm ötekı yaratıkları tanrı yedi günde yarattr Dünyamızı paylaştığımız cınler, cennettekı melekler ve cehennemdeki zebaniler dışında evrende başka varlıklar bulunabıleceğini varsaymak, ergeç zebanilerle tanışmak dışında bir yarar sağlamaz. Kısacası ortada tartışacak bir konu yoktur... 3. Birinci varsayımda dile getirilen eleştırıye karşın, koşulların elverdıği her yerde ve her zaman dırımsel yaşam ve ekodizgelerin oluşacağı, aynı noktadan başlayarak evrım süreçlerinin geçerlik taşıyacağı yolundaki varsayım çürütülemez. Yeryüzünde yaşamın ilk oluşumu konusunda güvenılır varsayımlar ortaya atmak dışında elımızden bir şey gelmıyorsa da evrim süreçlerını yeterınce anladığımızı söyleyebılıriz. Dirimsel yaşamın başlangıcı, "uygun" ham malzemenın, "gerekli" koşullar altında, "yeterli" bır süre bir arada bulunması sonucu oluşan bir kimyasal tepkıme olarak düşünülüyor. Böyle bır görüşü destekleyecek verilerden yoksun değiliz. Bildığımız dirimsel yaşamın hammaddesi olan amino asitler ve ötekı karmaşık moleküllerı bugün laboratuvar koşullarında bıle elde edebilıyoruz. ilk bakteri ya da alglerin nasıl ortaya çıkmış olabileceklerı sorusuna, evrim süreçlerini açıklayabildiğımız ölçüde güvenılir ve ayrıntılı yanıt verılemedığı doğrudur Dolayısıyla, evrende yaşamın tek bır gezegende bütünüyle rastlantısal etkenlerle oluşmuşluğu tezini çürütmek ıçın en az bır örneğe daha gereksinim duyulacağı da doğrudur Yıne de elimizdeki verılerı değerlendırdiğımızde ergeç çürütüleceği görüşü daha büyük olasılık taşıyor. 4. Bizimle temas kurmak isteyen, ya da isteyecek uzaylı ırklar var, ama bunu başarabilecek teknoloji gücünden yoksunlar. Biz kendimız de daha 60 yıl öncesine değin bu durumdaydık. Gezegenımızden çevreye yayılan ilk radyo yayınları şımdı 60 ışıkyılı yarıçapında bir alana ulaşmış bulunuyor. Dıyelım ki gökadamızın bu yakın bölgesinde, Terra'dan kaynaklanan yayınları kaydedıp yönünü belırleyecek teknoloji duzeyınde uzay uygarlıkları var. Belkı de "cevabı mesajları" henüz aradaki uzaklığı tüketerek bize ulaşabılmış değıl Ya da belkı bıze öteden berı yöneltmekte oldukları ıletiler bızim tanıyabileceğimiz bir nitelik, çözebıleceğımız bır kımlik taşımıyor Bu arada evrendeki yakın çevremize, bizım sokağa ya da semte ılışkın bilgılerımizi kısaca gözden geçırmekte yarar var. Güneş sistemıne en yakın yıldız olan Alfa Sentori bize 4.3 ışıkyılı uzaklıktadır. Bu uzaklıktan, bugünkü gözlem olanaklarımızla Jüpıter irıliğinde bır gezegenin bile varlığı belırlenemez. 5. Belkı de uzaylılar bizimle iletişım bağlantısı kurmaya çalışıyorlar, ama bız şimdılikbunu belirleyebilecek teknolojik olanaklara, teknoloji türüne ya da algılama düzeyıne sahip değiliz. Ya da daha kötüsü, belkı de dirımsel/ussal yapımız böyle bır algılama/teknoloji türünü ya da düzeyini sonsuza değın olanaksız kılacak özellıkler taşıyor Koku sımgelerıyle anlaşan bir canlı türüyle sese dayalı simgeler kullanmak zorunda olan bir başka dirimsel türün bırbırının varlığından sonsuza değin habersiz kalacakları gibi... 6. Uzayın ileri uygarlıkları şımdılik varlığımızın bilincinde değil... Ama bu, dayandığı temellere tersdüşen bir varsayım. ileri bir uygarlığın gökadayı yeterınce tanımaya çalışmaması, yerimızı belırledığinde bızı görmezden gelmesi uzak bır olasılık. 7. Belki de uzayın ileri uygarlıklarının, bizim burada olduğumuzu bıldiklerini, ama durumu şimdilık önemsemedıklerını, daha da kötüsü bızı ılgı çekıcı bulmadıklarını düşünebiliriz. Diyelim ki Güneş sısteminde gereksinim duydukları hammaddeleri ya da bize ilişkin bilgıleri, kendilerını açığa vurmadan kolayca elde etmek olanağından yoksun değiller 8. İleri uzay uygarlıkları bizı uzaktan ve kendılerini açığa vurmaksızın gözetliyorlar.. Eğer evrım çizgimiz kendileri için yeterınce ilgı çekıcı ıse ışlerimıze dışardan karışmaksızın salt gözlemle yetınmelerıni anlayışla karşılamak gerekir. Bizı kendi sorunlarımızla başbaşa bırakıp işlerin nereye varacağını görmek ısteyeceklerdir. Sanırım, çevre sorunlarında, uluslararası ilışkilerde, ya da nükleer gücün barışçıl amaçlarla kullanılmasında kendimizı kanıtlayıp, uzayın ileri uygarlıkla*ına beğendırmenin tam sırasıdır Bu tezın lıteraturde çeşıtlı örneklerine rasltamak olanaklı. Bu tür bir yaklaşıma genelde yakıştırılan başlık ıse "Hayvanat Bahçesl VSarsayırm". Aynı görüşün yine değişik bır biçimi, kimi çevrelerde "Laboratuvar Vhrsayımı" adıyla yandaş topluyor. Bu ıkincısıne göre kaderimızi dılediğince değiştirebilecek güce sahip üstün bır uzay ırkı, kendısinı açığa vurmaksızın, üstümüzde deneyler gerçekleştirmekte, yaşantımızı keyfince yönlendırmekfedir. Paranoid eğiliminden dolayı, rağbet edilmemesi daha sağlıklı olacak bır bakış açısı. Üstelik, dünyadaki gerçeğımiz bir "laboratuvar" gerçeğı olmaktan öte gitmiyorsa, bu konuda yapabileceğımiz pek bır şey yokdemektir!. Kurt vbnnegut'un The Slrens of Titan'da sımgesel duzlemde savunduğu gibı, belkı de bıtevıye sürüp gıdecek "Rapatap tapatap tapatap / Rapatap tapatap tapatap" temposuyla, başkalarının isteklerine göre uvgunadım yürüyoruz... 9. Belkı de bütün bu saçma düşünceleri bır yana bırakıp, hayal gücümüzü frenlemeyı öğrenmemız gerek. . Görelilık kuramının, uzayın küresel geometrısının, tardiyon (yavaş evren) takiyon (hızlanmış evren) kavramlarının ya da uzay yolculuklannda karadellklerden yararlanma planlarının olanak verdiği zaman/uzam anlayışımıza karşın, yıldızlar arası gelışgidiş, en ılerı teknolojiyle bile sonsuza değın gerçekleşmeyecek, en azından yoğun trafik biçimınde gerçekleşmeyecek bır sorun alanı olabilir. Böyle bir durumda, belki bir gün çok kalabalık bir evrende yaşamakta olduğumuzu doğrulamak olanağını bulur, ama sonsuza değın bırbirımizle uzaktan selamlaşmak zorunda kalabıliriz. . Uzayda sonsuza değin kendi olanaklarıyla yol almak zorunda kalacak dünya gemisinin akılsızca çoğalan nüfusu için çevre sorunlarını çözmekte, nükleer savaş, kimyasal savaş, bakterıyolojik savaş ya da kapıtalist sömürü dışında başka seçenek kalmayabilır... 4Jİ1 Â <*?*"' •" f '' \ J \ T* I l' \ jiif: '<}'••, • i i' \i "• 'iV, \. ':. • ' s \j t•f ••\ : •, İJ i /! • \ , • 1 \ . • 11, . • • •• \ T m 16