Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
?ama şansı Pire nasıl konuşur? Ne, niçin, nasıl? kentilyon galon (quintillion, 18 sıfırlı sayı) su varmıs. Bir galon ABD'de 3.785 litre, ingiliere'de 4.456 litre sayılıyor. Ama bu su, gramına kadar ölçülmediğine, ölçülemeyeceğine göre biz bir galonu 4 litre sayabiliriz. Buna göre, dünyadaki su 4x370= 1480 auintillion ediyor. iyi ama insan aklının almayacağı bir sayı bu: Baraj elektrik kapasitelerimizi anlatmak için kullanılan ve hiçbir anlam tasımayan "bilmem kaç milyar kilovat" yahut "megavat saat enerji" gibi bir şey. Sade vatandas ne anlar milyar kilovat veya megavattan... Su da öyle. Bu kadar su, 83.000 kilometrekare genislikteki Süperiyör Gölü'nün su aima kapasitesinin 100.000 katı fazla imiş. (Van Gölü 3.738 km, Marmara Denizi 11.500 km) Bu gölün ölçü alınması, dünyanın en büyük gölü olmasından. Adam başına 400 milyar litre su düşermiş bu hesaba göre. P ire en hor görülen hayvan. Insanlann başına ne be/o/or açmış. 100 yıl öncesine kadar insanlığın büyük felaketlerinden biri olan v e b a salgınlarmın arkasında pirelerin yattığı biliniyor. Fare piresi, vebalıdan insana veoa taşıyor. Ortaçağda büyük veba salgınlanndan önce farelerin çoğalması bu bakımdan hayra alamet değildi. Işte bu hor gördüğümüz pirenin kendisi belkı de bizi hor görüyor. Çünkü biz, teknik harikalanmıza iki bilim adamının çalısmalarından öğreniyoruz bunu. Amerikah böcek uzmanı J a m e s A m r i n e ile elektrik mühendisi M a r k J e r a b e k (ikisi de West Virginia Üniversitesi'nden) merak edip pireyi incelemişler n a f l l rağmen pire kadar ileri teknolojik bir düzeyde değiliz. prematüre bebek kuvözdekl oksljen çadırında. Elektrodlarla kandaki oksijen miktan ve kalp ardımıyla istendiği zaman kan ahnarak gerekli tahliller yapılıyor ıkları ve diğer gelişim bozukluklarının ranı yüzde 12 ile 15 arasında. Doğum ğırlığı 800 gram olanlarda ise aynı oran jzde 50'ye varıyor. Erken doğuma neden olabilecek etkenır arasında, anne yaşının 15'ten küçük a da 35ten büyük olması sık gebe kanması, düşük sosyoekonomik düzey, nnede kalp hastalığı, gayri meşru geellk gibi faktörler sayılabilır. Öncekt geelıkleri de prematüre doğum veya ölü doumla sonianan gebelerin, sonraki doumlarının prematüre olma şansı daha »zla. Federal Almanya'da 1987 yılında dünaya gelen 640.000 çocuktan 45 bini (yüze 7'si) 37. haftadan önce doğmuş. Bunırdan 7 bini ise 32. haftadan önce doğan üksek riskli bebekler. Uzmanlar özellik) bu son grupta yer alan bebeklerin yaama şansını arttırmak ve ileride giderilıesi mümkün olmayan kalıcı gelişim haarlarına karşı yüksek risk taşıyan gebe>rin doğumlarını özel merkezlerd* yapıaları gerektiği görüşündeler. ZUrlh'te 1978'de ilk defa bu uygulama aşlatıldığı için yenidoğan yoğun bakım ırımlerinin hemen doğumhanenin yaında yer aldığı bu özel riskli doğum merezlerine "Zürlh Modeli" adı veriliyor. löylece riskli bebeğin doğumhaneden youn bakım istasyonuna naklinde harcaan degerll zaman, çocuğun yararına kaanılmış omakta. Prematüre bebeklerde n sık rastlanan sorunlar, solunum güçiğü, solunum durması, sarılık, kan şekeri düşüklüğü, vücudun soğuması, beslenme sorunları, infeksiyon ve beyin kanaması. Erken doğumda özellikle ilk 12 saat ve ilk bir hafta riskli dönem olarak kabul edilir. Bu dönemde kan şekerinin aşırı düşmesi (hipoglisemi), solunumun durması (apne) ve bebeğin ısı kaybı (hipotermi) karşılaşılan ilk sorunlar. Prematüre bebek, ısı kaybını önleyen kuvözde izlenir, sadece başı içine alan özel bir oksijen çadırında (headbox) bebeğe oksijen verilir. Burundan mideye sokulan bir sonda ile beslenir. Çocuğun kalp atışları, solunumu, ateşi, kan şekeri ve diğer önemli yaşam göstergeleri sürekli izlenir, infeksiyondan korunması için mikropsuz bir ortam sağlanır. Doğumhane ve yenidoğan yoğun bakım istasyonlarının bir arada bulunduğu özel "perinatal" (Yirmisekizinci gebelik haftasıyla başlayan ve doğumdan sonraki ilk 7 günü de içine alan dönem) kliniklerde, 1500 gramın altındaki yüksek riskli bebeklerin yalnızca yüzde 14'ü kaybediliyor. Doğumhane ve yoğun bakım biriminin birbirinden uzak olduğu kliniklerde ise aynı grupta ölüm oranı yüzde 30'u geçmekte. Ustelik bu rakamlar her türlü ideal transport olanağının sağlandığı Federal Almanya'ya ait. Gelişmekte olan ülkelerde erken doğumların yüzde 30 gibi yüksek oranlarda bulunduğu göz önüne alındığında, kadındoğum ve yenidoğan uzmanlarının birlikte çalıştığı perinatal merkezlerin önemi daha iyi anlasılıyor. ü İlk 12 saat riskli görmüşler ki (tabii elektron mikroskopu ile) hayvanut dip tarafında gayet incm kıllar aışarıdan gelen mesajlan anfen gibi kapıp bilgiye dönüştürüyor. Hayvan kendisi konuşmak isteyince de karnındaki deliklerden sesler çıkarıyor. Ama bu sesler insan kulağının duyacağı törden değil, çok yüksek frekanslı sesler. Peki denecek, ne konuşur pireler birbirleriyle? Ne olabilir? Herhalde dünya politikasından, güzel kızlardan, geçimlerin güçlestiğinden değil... Gözle görülmesi bile güç, bu hayvanın bas aerdi, y i y * c * k sorunu. Onsuz hiçbir sey o/muvor. Seks gereksinmesi bile sonra gelıyor. Aç ayı oynamaz dendiği gibi aç pire de oynamaz. Pire bir yerde yiyeceğin çok olduğunu öğrenir öğrenmez döri bir yana telsiz mesajlan gönderiyor: " K o ş u n " diye. Belkı "tehlike" mesajı da insanlar? Nerede aş, oraya yanaşlNerede aç oradan koç...D k o n u ş u y o r l a r " diye. Sonunda Devenin suyu nereden? D eve, kızgın çölde, günlerce su içmeaen gider. Nasıl oluyor bu? Yanıtı hazır: Hayvan hörgücünde su biriktiriyor... Ama öyle mı? Çöl sıcaklığına su mu dayanır. öyle olsaydı her devenin litrelerce su tasıması gerekirdi hörgücünde. Son çalışmalar, devenin sadece su değil yağ da depo ettiğini göstermiş. Buna göre, deve, tam bir kımya laboratuvarı. Yağını kullandıkça hidrojen üretiyor. Baska deyisle devenin yağı aynsınca hidrojen veriyor. Sonra, bu element, hayvanın solurken aldığı oksijenle birlesip su meydana getiriyor. • Yağmur nasıl düşer? veriyor: "Kaçın" diye. Ne diyor Yeryüzünde ne kadar su var? kinci kurak kışı geçirdiğimiz bir dönemde su bofluğunaan söz etmek şaka etkisi yapıyor insana. Ama biz ülkemizaen değil, dünyadan söz ediyoruz. Yeryüzünün içinde, üzerinde, üstünde katı, sıvı ve buhar biçiminde 370 ^v Y ağmur damlalarının düşüş hızı nedir? Yanıtı bulmak için birkaç noktayı göz önünde bulundurmak gerekiyor. önce rözgdr hızını, sonra hava sıcaklığını, sonra da bu/uf/ann doluluk derecesini. Sert rüzgârda damlalar havada epeyce sürüklendikten sonra düşer. Sıcak hava da damlayı hafifletir. Yüklü bulutta damlalar, âdeta, "sen dur ben düşeyim" kavgası verirler. Ama ortalama bir hesapla her damlanın saatte 1 1 küsur anlaşılmış: Yani talyangoz hızı. kilometre hızla düştüğü 13