22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZAR YAZILARI 7 14 HAZİRAN 2020 PAZAR Ayrılmaz ikili: Tarih ve siyaset Rusya ve diğer Doğu Avrupa ülkelerinin siyasetini anlamak için İkinci Dünya Savaşı dönemini bilmek gerekir ve bu ülkelerde kesinlikle sıradan bir tarih konusu değil, güncel siyaseti ilgilendiren bir konudur. Önceki yazılarda da değindiğimiz üzere, İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birli DENİZ BERKTAY ği olmasaydı, Nazi Almanyası, mağlup edilemezdi. Bugünkü Rusya yönetimi de, kendisini Sovyetler Birliği’nin devamı olarak gördüğü için, Avrupa’yı faşizmden Rusların kurtardığını söylüyor ve buna dayanarak dünya siyasetinde daha fazla ağırlık elde etmeye çalışıyor. Baltık devletleri ve Polonya gibi, Rusya karşıtı yönetimlerin olduğu ülkelerse, kendilerinin bu savaşta Nazi Almanyası’nın işgalinden çıkıp komünist Rus (Sovyet) yönetimine girdiklerini söylüyor ve bu nedenle, Rusya’ya hiçbir şey borçlu olmadıklarını, hatta, ondan alacaklı olduklarını ifade ediyorlar (bu yıl, Ukrayna da, bu gruba katıldı). Gözler anayasa referandumunda Peki şimdi bunu neden tekrar yazıyorum? Çünkü bugünler, İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası’nın teslim olduğu tarihin 75. yıldönümü. Rusya yönetimi, bu yılki 9 Mayıs Zafer Bayramı kutlamaları için ihtişamlı törenlere hazırlanmış ve dünya liderlerini Moskova’ya davet etmişti. Putin’in hesapları, bununla da sınırlı değildi. Rusya’da bu yıl, önemli anayasa değişiklikleri planlanıyor. Rusya yönetiminin hazırladığı anayasa değişikliği paketi, Putin’in devlet başkanlığını bıraktıktan sonra da iktidarda kalmasını sağlayacak mekanizmalar oluşturuyor. Putin, 1999’da, dönemin Devlet Başkanı Yeltsin tarafından başbakanlığa getirildiği zamandan beridir, iktidarda. Kimi zaman başkan oldu, kimi zaman bu koltuğu yakın bir adamına (Dmitri Medvedev) emanet edip dizginleri eline alarak başbakanlık koltuğuna geçti, sonra da emanetini geri aldı. Rusya Anayasası, bir kişinin üst üste ikiden fazla kez devlet başkanı seçilmesine imkân vermiyor. Putin koltuğa, 2012 yılında geri gelmişti ve şimdiki görev süresi, 2024’te dolacak. Putin, Belarus Devlet Başkanı Aleksandır Lukaşenko gibi veya Orta Asya liderlerinin yaptığı şekilde bu kısıtlamayı kaldırmak yerine, demokratik kurumların görünüşte çalıştığı fakat kendisinin merkezde var olduğu bir düzeni savundu bu zamana kadar. Şimdi de, anayasadaki kısıtlamaları kaldırıp kendisini ömür boyu devlet başkanı seçtirmek yerine, ipleri başka şekilde elinde tutacağı bir devlet mekanizmasını tasarlıyor. Sözünü ettiğimiz tasarının özü, bu. Yeni tarih de simgesel Tasarıyı Putin, 9 Mayıs Zafer Bayramı kutlamalarından kısa süre önce oylamaya sunmayı, böylelikle de, Naziler’e karşı kazanılan zaferin 75. yıldönümü coşkusunu, referanduma yansıtmayı planlıyordu. Gelgelelim, koronavirüs salgını, hesapları altüst etti. Kremlin yönetimi, 75. yıl törenlerini zamanında yapamayacağını, nisan ayında kabul etmek zorunda kaldı. Salgına yönelik kısıtlamalar kademeli kaldırılırken Moskova, kutlamalarının bu yıl gecikmeli olarak, 24 Haziran’da yapılacağı duyurdu. (Bu tarih de, tesadüf değil. Savaşın bittiği 1945 yılında, Sovyet kuvvetlerinin Kızıl Meydan’daki zafer töreni de, 24 Haziran’da yapılmıştı). Buna yönelik olarak da, dünya liderleri, Moskova’ya çağrılıyor. Öte yandan, Kremlin yönetimi, referandum tarihini de 1 Temmuz’a, yani, görkemli kutlamaların bir hafta sonrasına aldı. Bunun, bir nedeni, az önce de söylediğimiz üzere, Putin’in zafer kutlamalarının coşkusundan (ve kendisinin bu kutlamalarda Rusya’yı kurtaran milli lider olarak merkeze konmasından) yararlanarak referandumu kazanma isteği. Bir diğer nedeniyse, Putin yönetimi, Rusya’da Batı yanlısı sivil darbe girişimlerini, Rusya’yı yeni bir istila girişimi olarak nitelendiriyor ve bunlar karşısında sürekli İkinci Dünya Savaşı’na vurgu yaparak “o dönemde de bunları yendik, bugün de yeneriz”, diyor. (Eski Sovyet coğrafyasının Soros’un finanse ettiği renkli devrimlerle çalkalandığı 2004’ten beridir, Rusya’da Batı’nın renkli devrim girişimleri, Napolyon ve Nazi istilalarıyla özdeşleştiriliyor). Rusya’da 2005 yılında, Putin’in gençlik örgütü olan “Naşi” teşkilatı kurulmuştu. Bunların Moskova’daki ilk gösterisini, ben de yerinden takip ediyordum. Mitingde konuşma yapan teşkilat Başkanı Vasili Yakemenko, kürsüden, “Bizi İkinci Dünya Savaşı’nda da istila edemediler, şimdi de edemeyecekler” diyordu. Tören alanı, İkinci Dünya Savaşı gazileriyle doluydu. Bunlardan birine yaklaşıp ne düşündüğünü sorunca, “Ben, Komünist Parti üyesiyim. Bize, gazilerle ilgili bir etkinlik olacak deyip bizi Putin yanlısı gövde gösterisine getirdiler” demişti. Putin yönetimi, Büyük Zafer’in 75. yıldönümü kutlamalarından beklediği faydayı elde edebilecek mi ve dahası, koronavirüs salgınının toplumda iktidara karşı yarattığı tepkilerin üstesinden gelebilecek mi, bunu, 1 Temmuz referandumunda görmüş olacağız. denizberktay@yahoo.com Belçika’nın ‘Floyd’ları Değişik partilerde üst düzeye gelmiş hatta Belçika başbakanı bile olmuş yabancı kökenlileri gös Flaman Yeşiller Partisi Groen’un Türk kökenli başkanı Meyrem Almacı, Facebook’ta partisinin Fas terip ya da kişisel deneyimlerimden kökenli senatörü Fourat Ben yola çıkarak “bana şahsen kesinlikle ırkçılık yapılmadı. Belçika’da ırkçı ERDİNÇ UTKU Chikha’nın kaleme aldığı “George Floyd’un Belçika’daki adı Adil lık yok” demeyeceğim. Örneğin da te katılanların yüz veya Mawda” başlıklı makalesini ha geçenlerde Frankofon Yeşiller Par de 80’i kendisine paylaşmış. tisi Ecolo’nun önceki eşbaşkanların ırkçılık yapıldığını “Tüm yaşamım boyunca ırkçılık ve dan Fas kökenli Belçikalı Zakia Khattabi, Anayasa Mahkemesi hâkimliğine Kral Leopold II’nin Brüksel’deki heykeli düşünüyor. Uluslararası Af aday gösterildiği halde senatodaki oy protestoların Örgütü’nün de lama engelini iki kez aşamadı. Büyük hedefinde. aralarında bulun bir olasılıkla onun yerine “tam Belçika duğu 7 oluşum Bel nefretle mücadele ediyorum. Kişisel ve politik. Her seferinde acıtıyor, beni derinden sarsıyor. Irkçılık karşıtı plan neredeyse 20 yıldır sürüncemede. Makalenin içeriği, başlığın çağrıştırdı lı” bir partilisi hâkim seçilecek. çika polisinin etnik konumlandırma ğından biraz daha farklı. Çünkü top Polis önyargısına kampanya sı ile mücadele kampanyası başlattı. “Normal değil Etnik konumlandırmaya son” sloganıyla kampanya başlatan lumumuzda ırkçılık var ama ona karşı mücadele eden birçok insan da var” notunu düşerek paylaştığı makale Eğitim ve istihdam alanında yabancı organizatörler, Belçika polisinin beyaz de şu ifadeler dikkat çekiyor: “Adil, ni lara özellikle de Müslümanlara ayrımcı olmayan yurttaşları sadece ten rengi san ayında Brüksel’de bir polis araba lık konusunda Avrupa Birliği’nin en ba ne bakarak önyargılı şekilde şüpheli sının sıkıştırması sonucu can verdi. İki şarısız öğrencilerinden biri Belçika. Da sayması ve kontrol etmesini protesto yıl önce, 2 yaşındaki Mawda bir polis ha yeni yayımlanan bir araştırma so ediyor, bu konuda saydamlık istiyor. kurşunuyla yaşamını yitirdi. Belçika’yı nuçlarına göre, “kendi dilini bilen ya da Polisin önyargılı denetimine ma ABD ile kıyaslayamazsınız ama eğer konuştuğu dillerden birini konuşabi zur kalan ve mağdur olanların ise poli seyredersek ve müdahale etmezsek, len temizlikçi yeğliyor Belçikalı. Arapça si şikâyet etmesi öneriliyor. Brüksel İt ülkemizdeki durum da kötüleşebi yı andıran isimler ise çoğunlukla redde faiye kurumunda da ırkçılık iddiaları lir. Çünkü güvenlik güçlerinde ırkçılık diliyor”. Afrika kökenli Belçikalılar ara na karşı ciddi bir soruşturma başlatıldı. var ve bunun kurbanı da masum sivil sında yapılan bir araştırmada ise anke Sorunun kökenine inilecek. ler oluyor.” İSYAN DİNMİYOR ABD’de George Floyd’un polis şiddetiyle yaşamını yitirmesinin ardından patlak veren “Siyahların Hayatı Değerlidir” eylemlerinin dünya çapındaki yansımaları sürüyor. İngiltere’nin başkenti Londra’da dün ırkçılık karşıtla rı meydanlara çıkarken aşırı sağ gruplar da eylem düzenledi. Hyde Park’ta dün için çağrısı yapılan “Siyahların Hayatları Değerlidir” protestosunun, “güvenlik” nedeniyle iptal edilmesi kitlesel karşılaşmaları önledi. Parlamento ve Başba kanlık binasını da içine alan Westminster bölgesinde, aşırı sağcılar polisle çatıştı. Fransa, Avustralya, Japonya ve Tayvan’da da ırkçılık karşıtları meydanları doldurdu. Paris’te polis eylemcilere göz yaşartıcı gaz ile müdahale etti. Yazıda “Belçika’da sivil toplum girişimi ya da eylemi eksikliği sorunu bulunmadığı, asıl sorunun ırkçılıkla mücadeleye öncelik veren siyasi bir irade eksikliği” olduğu belirtiliyor. Sömürgeci Kral... Change.org sitesinde sömürgeci ve soykırımcı Kral Leopold II’nin heykelleri kaldırılsın kampanyasına on binlerce imza yağarken ABD’de George Floyd’un öldürülmesi bu tartışmayı daha da alevlendirdi. Belçika genelinde bazı heykellere “Nefes alamıyorum” yazılırken, bazıları da yakıldı. Floyd’un öldürülmesini protesto etmek amacıyla geçen pazar Brüksel Adalet Sarayı önünde toplanan yaklaşık10 bin protestocu, Belçika’ya ırkçılığı ve sömürgeci geçmişini anımsattı. Sömürgeci saltanatı sırasında Kongo halkına insanlık dışı bir vahşet uygulayan ve Kongo’yu kişisel kazancı için sömüren eski Belçika Kralı’nın onuruna dikilmiş olan heykeli, Anvers’in Ekeren semtindeki pazaryerinden müzeye kaldırıldı. Geçen pazar günkü gösteriden bir gün sonra ise Mons Üniversitesi’ndeki Leopold II heykelinin depoya kaldırma kararı alındı. Leuven Katolik Üniversitesi’nde de kütüphanedeki heykelin kaldırılması gündemde. Brüksel Bölgesi’nin anıtlardan sorumlu Bakanı Pascal Smet, Brüksel’deki Leopold II heykellerini kaldırması konusunda, hükümete bir çalışma grubu oluşturulmasını önereceğini söyledi. “Çalışma grubu heykellerin kaldırılmasına karar verirse ben de uygularım” dedi. “Heykeller kaldırılınca bir hafıza kaybı yaşanacağını” belirten Bakan, “Brüksel’de bir dekolonizasyon anıtı dikilmesini” öneriyor. Diğer taraftan Flaman Eğitim Bakanı Ben Weyts, Flaman ortaöğretiminde müfredata sömürgecilik geçmişinin eklenmesini önerdi. Tüm bu önlemler ırkçı Vlaams Belang partisinin oylarını arttırarak hızla birinciliğe doğru ilerlemesine engel olamıyor. Beyinlerdeki ırkçılık izlerini silmenin bilimsel ya da tıbbi bir yolu bulunmalı. Dekolonizasyon anıtıyla falan olacak gibi değil bu iş. erdincutku@binfikir.be Tekmeleşelim, dirsekleşelim... Virüs buralarda ilk hızını kaybetti, eğer şimdilik gizli planlar yap burunlarını değdirerek selam mak için saklanmadıysa, afra tafra laşmasının bun sı da sanki alaşağı oldu! Zaten hiç dan farkı yok; bir sahte heybetten korkmamalı, MAHMUT ŞENOL Rus erkekleri fakat tedbiri de elden bırakmamalı. de dudak duda Kanada’da işyerlerini tekrar aç ğa öpüşür. Yakın mak, ekonomiyi tedricen harekete ge zamanlarda icat edilmiş kafa tokuştur çirmek üzere hükümet düzeyinde hazır mayı, bu listeye eklemeli. Hoşnutsuz lıklar, yeni kurallar gündemdeyken, asıl luğumu anlayan Mr.Harold, “Alternatifi biz insanların nasıl el sıkışacağı mese var” dedi, bu kez dirsekleşmeyi önerdi, lesi unutuluyor. Oysa bu mesele, biz onu da denedik. Homo sapiens’ler için önemlidir. Bun Bilimcilerin araştırmasında sınır yok. dan sonra nasıl el sıkışacağımız halle Kanadalının tokalaşmasını da incele dilmemiş bir şey olarak ortada kalıyor. mişler: Bugün köken itibarıyla Avrupa Geçen haftaya kadar, bitişik bahçe göçmeni olanların el sıkışmayı tercih li evlerimizin tahta perdesi ardından oranı, nasıl saydılarsa, virüsten evvel benimle uzaktan selamlaşan komşum yüz kişide 13 kişiye aitmiş; seksen ye Mr. Harold, artık virüsle senli benli ol di kişi el uzatmıyor yani. Salgın sonrası duğumuz için buna güvenip kapı önü beyazlardan el sıkışanı, ne çıkmaya da başladı. tesadüf ve kaza eseri İlk defa sokağa adım atıyor gibiy sayılmazsa, neredeyse di. Harold, toplumsal bir panik atağın sıfıra yakın: “0.4”. Bu pençesinde; farkındayım, çok kork rakamları nasıl bulurlar, muş, haklıdır, üzerine varılmaz. İngi anlaşılmaz şey. Asyalı liz göçmeni, aslen Liverpoollu Mr. Ha göçmenler ise tokalaş rold ağzında maskesi, ellerinde patlı maktan vazgeçmiyor, can moru tek kullanımlık bir çift eldi sarılıp yanak yanağa venle geldi, ben de çıktım ve aramız kucaklaşmaya devam daki mesafeyi tayin edip karşı karşıya ediyorlar. Ancak buna durduk. Sanki düello yapıyoruz. Bak nasıl inanalım, rakam verilmemiştir. tım, ayağını kaldırıyor, bana uzatıyor, şaşırdım, meğer tekmeleşir gibi ayak Tokalaşma listesi kabılarımızı birbirine değdirecekmişiz. Ne var ki, Edmontonlu komşum Mr. El sıkışmak yerine tepik atacağız ya Harold’la tokalaşmam bir iki kere, ku ni; yaptık, ben memnun kalmadım, bu caklaşmam belki onlarca defadır. bana çok ayıp bir şey gibi geldi. Daha Beatles’ın çıktığı şehir Liverpool’da de başındayız; alışırız tabii. likanlıyken gitara başlayan, şimdi yet Tibet’te dil çıkarıp merhabalaşanla mişlerindeki Harold iyi gitar çalar. Be rın, Yeni Zelanda’da Maori yerlilerinin nim de İtalyan mandolinim var, eskiden buluşur tıngırdatırdık; kucaklaşma samimiyetimiz oradan kalma. Ne var ki, tokalaşmak başlı başına ayrı bir mesele. Kanada Göçmen Dairesi’nin ülkeye yeni gelen göçmenlere ilişkin yayımladığı broşür tarzı kılavuzlarda el sıkmaya ait “etiket kurallar” sıralanıyorsa, mesele resmi olarak ciddi... Göçmen Dairesi tokalaşmayı 8 kategoriye ayırmış, uyarıyor, Kanadalılar ‘toka’dan hoşlanmaz, bunları yapmayın diye: En önemlisi, “Dead Fish” tokalaşmasıdır; ben de haz etmem. Avcunuzda ölü balık gibi pörsümüş bir el bırakır karşınızdaki, işte buna dikkat çekiyor Göçmen İdaresi. Bir de “Hand Crusher” var ki, onu da sevmem: Hasmını bilek güreşine davet ediyor gibi kemik kıran bir tokalaşma. Göçmenler bu kurallara uyar mı, rakamları görmeden cevaplaması zor. Fakat virüs bizi tekmeleşmeye, dirsek temasına mecbur bıraktı; bunun istatistiği de gün gelip yapılacaktır, bekleyelim. Selamlaşmak binlerce yıldır bir tarafın ötekisine “elimde silah yok, ben dostum” dediği bir işaret dili aslında. İnsanın insana dokunuşu eliyle başlıyor. Bugün dokunmak tehlikelidir, gizli silah taşıyoruz ve ellerinizi sık sık yıkayın demekle olmuyor. Kanada Sağlık Bakanlığı’nın son raporuna göre, ne kadar yıkasanız bir bakıma su, sabun israfı. Zira insan ortalama olarak 1 saatte en az 36 kez yüzünü, ağzını burnunu, kulağını elliyor; oturup bunu da he saplamışlar. Kiliseler de tepkili! On eyaletin ve özerk bölgelerin papazları el sıkışmayın diye tembih ediyor cemaate ama İncil’de aksine sürekli el sıkışın diye talimat var; işleri zor. Kanada’nın Anglikan ve Roma Katolik Kilisesi, İncil’e rağmen tekmeleyip, dirsek atalımdan yanadır. Kanada’da tokalaşmaya duyulan soğukluk artıyor ve zaten “The Journal of Dermatological Science” gibi akademik dergilerdeki makaleleri okuyan kendi elinden bile iğrenir hale geliyor. Meğer elimiz neler taşımıyormuş ki! Refik Halid Karay, bir vakitler yazmıştı, “Tokalaşmayın, zaten ellerinizde meymenet yok, sevginizi gözlerinizle ifade edin” diyordu. Bu sözler İspanyol gribi ve veremli zamanların kıymetli lakırdısıdır; bugün lazım oldu. Uzay Yolu dizisinin meşhur karakteri Mr. Spock’un serçe ve yüzük parmaklarını birleştirip ötekilerden ayırarak yaptığı V işaretini tavsiye edenler de çıkıyor. Simonetta Falasca’nın İtalyan faşizminin estetik anlayışını yazdığı “Faşizmin Görünüşü” kitabında okuduğumuz gibi, tekmeleyip dirsek atmaktan daha tehlikeli olanı var; evlere şenlik: Sağ kolu omuzdan 40 derecelik açıyla öneyukarıya doğru dimdik uzatıp verilen faşist selamı! Mussolini faşizan selamın çok daha hijyenik, hatta estetik, el sıkışmanın ise burjuvazinin menfaatperest davranışı olduğunu söylüyordu. Aman, iş oraya uzamasın! Zira biz bu Covid’den önünde sonunda kurtuluruz lakin faşizm virüsü geldi mi gitmek bilmez! senolasenola@gmail.com Siz nasıl isterseniz. Braas’ta her tercihe göre bir kiremit var. İster klasik, ister modern. Braas’ın zengin renk ve doku seçenekleri ile çatınızda dilediğiniz görünümü yaratın. Her ayrıntısı titizlikle çözülmüş kusursuz Braas Çatı Sistemleri ile evinizde konforu hissedin. bmigroup.com/tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle