19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 14 HAZİRAN 2020 Kagbiyamrıekneitnek tam zamanı EINAV RABINOVITCHFOX Dünyanın salgınla boğuştuğu bu tuhaf dönemin öne çıkan kelimesi “sosyal mesafe” oldu. İzolasyon stratejisi denince ilk akla gelen şey moda olmayabilir. Ancak kıyafetlerin siyasi ve kültürel anlamları üzerine çalışan bir tarihçi olarak, modanın sosyal mesafe projesinde önemli bir rol oynayabileceğini söyleyebilirim. Giysileri uzun zamandır yakın teması ve gereksiz teşhiri azaltmak için kullanıyoruz. İçinde bulunduğumuz krizde de maskeler “benden uzak dur” demenin bir yolu oldu. HHH Moda, daha önceki salgınlarda da ne kadar kullanışlı olabileceğini göstermişti. Örneğin, veba salgını sırasında doktorlar, sivri burunlu kuş maskelerini hastalarıyla mesafeyi korumak için kullanıyorlardı. Bazı cüzam hastaları ise kıyafetlerinin üzerine bir kalp takmaya ve diğerlerine yaklaştıklarını haber vermek için çan ve tokmak taşımaya zorlanıyordu. Geçmişte, özellikle “cinsiyetler, sınıflar ve ırklar arası” mesafeyi korumak, sosyal toplaşmaların ve kamusal hayatın önemli bir parçasıydı. “Krolin” denen Viktorya dönemi kabarık etekleri ele alalım. 19. yüzyıl ortalarında moda olan bu hacimli etekler, sosyal mekânlarda cinsiyetler arası bariyer oluşturmak için kullanılıyordu. Ancak ev işlerinden muaf olabilecek kadar ayrıcalıklı kadınlar bunları giyebiliyordu; eteğin içindeyken bir odadan diğerine rahatça geçebileceğiniz kadar büyük bir eviniz ve giyinmenize yardımcı olacak hizmetçileriniz olmalıydı. Etek ne kadar büyük ve geniş olursa statünüz de o kadar yüksek demekti. HHH 1850’ler ve 1860’larda kafesli krolinlerin seri üretime geçmesiyle orta sınıf kadınlar da bunlara ulaşabilmeye başladı. Kısa sürede “krolin çılgınlığı” moda dünyasını ele geçirmişti. Krolin, yapışkan bir talibin daha da kötüsü bir yabancının kadının, bedenine ve dekoltesine güvenli bir mesafede kalmasını sağlıyordu. Kabarık etekler, çiçek, kolera gibi salgınlarda faydalı olmuş olabilir; ancak giyenler için başka bir sağlık tehdidi doğurmuştu. Pek çok kadın alev alan etekleri yüzünden hayatından olmuştu. 1970’lerde krolin, yerini eteklerin arka kısmının kabarık görünmesi için takılan yastıklara bıraktı. 1890’larda ve 1900’lerde etekler daralırken büyüyen şapkalar tacizlerden korunmak için krolinleri aratmadı. Sağlığımızı korumaya gelince... İspanyol gribi yıllarında mikrop teorisi ve hijyen kurallarının daha iyi anlaşılması bugün kullandıklarımıza benzer maskelerin popülerleşmesine neden oldu. Bu dönemde de kadınların kendilerini yılışık çapkınlardan koruma ihtiyacı değişmemişti ya, şapkalar yabancıları uzak tutmaktan çok maskeleri sabitlemek için kullanılır olmuştu. Bugün, belki Çin merkezli bir firmanın geliştirdiği “giyilebilir kalkan” gibi alışılmadık koruyucu kıyafetlerin yükselişini görürüz. Şimdilik evde pijamalarımızla oturmaya devam etmemiz daha olası... u Yazının tamamı #tarih dergisinin haziran sayısında... Denizci kadınlar önyargıları kırıyor, ilham veriyor Gemide erkek başına korkmuyor musun?* “Yeni normal” düzende de kadınların yaşam hakkı tehdit altında. Haziranda, şimdiye dek 10’u aşkın kadın katledildi. Boşanmak istedikleri için, yemek yüzünden ya da komşuya gittikleri için... Bu kan deryasında umutlandıran gelişmeler de oluyor. HİLAL KÖSE Kadınlar, geçen hafta #erkekleryerinibilsin akımını başlattılar. Denizci kadınlar da eyleme katılmıştı. Bu vesileyle iki kadın kaptana kulak verdik, denizciliğin kadın hali işte böyle... N ildeniz Sütçü, İTÜ Denizcilik Fakültesi Güverte Bölümü mezunu. 10 yıl tanker tipi gemilerde çalıştı. Önce üçüncü zabit olarak başladı, uzakyol kaptanı olarak görev yaptı. Şimdi, İzmit Körfezi ve limanlarına hizmet veren Ankas Kılavuzluk’ta çalışıyor. Firmadaki 75 kılavuz arasındaki tek kadın. Denizci olmaya denizi çok sevdiği için karar vermiş. “Ailem ilk başta sarsıldı ama sonra destekledi” diyor. u Kadınlar, geçen hafta sosyal medyda #erkekleryerinibilsin akımı başlattılar. Buna denizci kadınlar da katıldı. Kadın denizci olmak nasıl bir duygu? Çok hoşuma gitti açıkçası, oldukça esprili bir dille bize dayatılan önyargıları herkesin fark etmesi açısından çok güzeldi. Denizcilik oldukça erkek egemen bir meslek, tüm dünyada biraz böyle. Bizim okulumuz ilk kadın öğrenci alımına 1999’da başladı. Kaptan ve başmühendis yetiştiren duayen bir okul. Okula adım attığımızda “hoş geldiniz, iyi ki geldiniz” gibi bir tavırla pek de karşılaşmadık açıkçası ama “Yapamazsın, olmaz, gemide kadının ne işin var?” gibi söylemler bana motivasyon oldu, ilk başladığımdan itibaren. Ben bu kalıplaşmış yargıları kabul etmedim ama arkadaşlarımın hepsi de böyle yaptı diyemem. Bizden sonra eğitime başlayan kadınlarda denizde devam etme oranı, bu tavırlar yüzünden düşmüş bile olabilir. Meslek, mücadele gerektiren bir meslek. Sosyal ortamınızdan, ailenizden uzaksınız, uzun çalışma saatleriniz var. Uluslararası standartlara, sürekli değişen kurallara göre değişen şartlar var. Kadın olarak bir de önyargılarla, gemide istenmediğinizi dile getiren kaba davranışlarla başa çıkmak zorundasınız. DENIZ GÖNÜL IŞI u Siz nasıl başardınız peki? Şimdi pek karşılaşmıyorum bu tavırlarla ama mesleğe başlarken ve yükselirken çok karşılaşıyordum. Belki de şu an bunlarla başa çıkmaya alıştım. Gerçek şu ki insanların kadın olduğunuz için sizinle ilgili ayrımcı yargılarıyla sizi sürekli aşağı çekmelerine izin verirseniz sadece denizciliği değil başka pek çok işi yapmanız da zorlaşır. “O onun görüşü” diyerek beni etkilemesine izin vermemek benim daha çok işime yarıyor. Sonuçta artık gemilerde başarıyla ça lışan pek çok kadın var. Bu işi yapmanın cinsiyetle alakalı olmadığını her gün kanıtlıyorlar. Denizci olmak gönüllü olmakla ilgili bence. u Mesleğinizin kazandırdıklarını biraz anlatır mısınız? Denizci olmanın kişiyi güçlendiren ve geliştiren pek çok yanı var. Çok yönlü değerlendirme becerisi, çözüm bulabilme, anlık kararlar verip uygulayabilme... Herhangi bir meslekte, karada, 10 yılda karşılaşacağınız birçok durumla siz bir yılda defalarca karşılaşabiliyorsunuz. Hastane, ekipman ve benzeri birçok yardıma hemen ulaşabileceğiniz bir alanda değilsiniz, yaratıcı olmak ve çözüm üretmek zorundasınız. Bir de sabırlı olmayı öğrenirsiniz. u Genç kızlara bu alanda gelecek kurmalarını önerir misiniz? Ben umutluyum. Kadınların denizciliğe katkılarını görmeye başlayacak herkes ve gitgide önyargılardan tamamen kurtulacağız. Ben Amerika’da bile kaptan olduğuma inandırmak için epey uğraştım. Gemiye gelenler şaka yaptığımızı zannettiler. Pek emin değilim ama kılavuz kaptan olarak Türkiye’de çalışan iki veya üç kadın var. Kılavuz kaptan olabilmek için en az bir Nildeniz Sütçü yıl uzakyol gemi kaptanlığı yapmanız ve sonra Ulaştırma Bakanlığı’nın sınavından geçip ehliyetinizi almanız gerekiyor. Şu an ben kılavuz kaptan olarak tüm tip gemilere çıkıyorum. Her milletten kaptanla çalışıyoruz. Genelde şaşırsalar da destekleyici tepkiler alıyorum. Efendi dönemi bitti T uğsan İşiaçık Çolak. Yakındoğu Üniversitesi Güverte bölümü mezunu. Mesleğine 2004’te güver yurtdışına açılan kapısı nedeniyle denizci olmayı seçmiş. “Başladığım yıllarda kadın zabitan sayısı çok azdı, bu nedenle te zabiti olarak başladı. Çalıştığı firma kendimi ispat etme çabam vardı. Bir de daki ilk kadın zabi denizcilik zor bir meslek” diyor. Kadın tandı. Uzakyol kap denizcilerin istihdam sorununa dikkat tanı olana dek fir çekiyor: “Çoğu firma kadın denizcilere manın çeşitli ge uzun vadede yatırım yapmak istemiyor. milerinde görev al İşveren, kadın denizciler için en fazla bir dı. İstanbul Tek ya da iki sene çalışır düşüncesinde.” nik Üniversitesi’nde Çolak, gemideki kadın algısına dair de 2009’da deniz ulaş şunları söylüyor: “Türk denizciliğinde tırma yüksek lisan Efendi Kaptan tabiri vardır. Gemi per sına başladığında, sonelinin zabitanlara hitap şeklidir bu. fakültenin kampü Güverte Reisi bana geldi ve şunu söyledi, sünde konuşlandı ‘Size nasıl hitap edeceğiz.’ Ben de ‘Efen rılmış olan Akde di Kaptan demeye devam edin’ dedim. niz Yolcu Gemisi ve Bu alışma süreci atlatıldı. Pek çok başa MTA Sismik1 Eği rılı denizci kadın var artık. Bence olma tim Gemisi’nin ikin sı gereken kadın ve erkek denizcileri eşit Tuğsan ci kaptanı oldu. Üni perspektiften değerlendirmek. Cinsiyeti İşiaçık versitede dersler ver ne bakılmaksızın denizciliğin meslekten Çolak di. Şimdi ise fakül öte bir yaşam biçimi olduğunu bilmek. tenin donatan oldu Denizi ve denizciliği sevmeyen bir gemi ğu MTA Sismik1 insanının gemi üzerinde mutlu, huzurlu Gemisi’nin eğitim kaptanı ve doktora te ve başarılı olması beklenemez.” zini hazırlıyor. İki çocuk annesi. Tarsus’ta çocukluğu denizde geçmiş. *SheFarers Platform’un #erkekleryeri Hem denizi sevdiği için hem de mesleğin nibilsin akımı için hazırladığı videodan... Bir unutamama öyküsünü, yeniden hatırlamak STATİK ENERJİ ‘Kötülüğün sıradanlığı’ ABD’de George Floyd’un, bir gözaltı girişimi sırasında, boğazına basılarak öldürülmesi, dünyayı sarsmaya devam ediyor. ABD başta, dünyanın bir çok ülkesinde ve başkentinde sokak eylemleri, ırkçılıkla özdeşleştirilen sömürgeci liderlerin heykellerinin suya atılmasıyla gibi eylemlerle, tarihin “sembolik” değerlerini yeniden yazmaya doğru itiyor. Bu eylemler, “ABD Baharı” diye adlandırılır mı, henüz bilinmese de, “beyaz üstünlükçü” siyaseti derinden sarsıyor. Trump’ın elinde İncil ile poz verdiği kilisenin papazı ona karşı çıkıyor ya da Trump’ın emirlerini valilikler ya da askeri güç yerine getirmiyor. Covid – 19 salgınıyla görünür hale gelen yerel ve merkezi otorite arasındaki güç kavgası kendine yeni bir alan buluyor. Fransa, İngiltere, Belçika, Meksika... Salgına rağmen binler sokakta. George Floyd’un ölümü, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı ve İletişim Başkanlığı nezdinde de kınama mesajlarıyla karşılandı. Coğrafya ne kadar uzaksa, kınama da o kadar sert oluyordu tabii... YUSUF YERKEL KIMDI? Peki, Yusuf Yerkel ile Recep Tayyip Erdoğan’ın yolları nasıl kesişti? Aslen Yozgat Boğazlıyanlı olan Yusuf Yerkel’in ailesi Almanya’da yaşarken Türkiye’ye dönüyor ve Kartal İmam Hatip Lisesi’nin açılışında bir araya geliyorlardı. 1984 yılında, TRT, Almanya’da yaşayan Türk işçi çocuklarının kültür çatışması ile adaptasyon Köle taciri ve sahibi Robert Milligan’ın Londra’nın West India Quay bölgesinde bulunan heykeli, başlatılan imza kampanyasının ardından 9 Haziran’da kaldırıldı. sağlayamama sonucunda, milli kültürlerinden uzaklaşıp kendilerini kötü alışkanlıkların pençesinde bulduklarına dair bir program yayımlıyor. Program, dönemin yöneticilerinin dikkatini çekiyor, bunun üzerine Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler ve Din Öğretimi Genel Müdürü Hikmet Özdemir, inceleme yapmak üzere Almanya’ya gidiyor. Bir karma program oluşturuluyor ve 1985 yılında, yabancı dil ile imamhatip müfreda ÖZGE MUMCU AYBARS tı birleştirilerek, Türkiye’nin ilk Anadolu İmam Hatip Lisesi Beykoz’da kuruluyor. Açılışında babası da olan Yusuf Yerkel bu okulun ilk öğrencilerinden. Ardından Fatih Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, Exeter Üniversitesi’nde yüksek lisans... Exeter Üniversitesi, Milli Görüşçülerin bir dönem uğrak yeri. 2011 yılında evlendiği Sümeyra Keleş ile düğününde nikah şahitleri Bekir Bozdağ, dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Sırbistan Dışişleri Bakanı Vuc Jeremic. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ailesiyle beraber 10 bakan da davetliler arasında yer alıyor. Yerkel, AKP’nin Şubat, 2011’de düzenlediği “Türk Dış Politikası” konulu yarışmada “Akçura’dan Davutoğlu’na: Türk Dış Politikasının Stratejik Zihniyeti” başlıklı makalesiyle birinci oluyor, ödülünü de Erdoğan’ın elinden alıyor. ARENDT’LI TWEET ATINCA... Yerkel’in eşi Sümeyra Keleş Yerkel ise İstanbul Sözleşmesi’ne karşıtlığıyla tanınan KADEM’in üyelerinden... Dönemin Başbakanlık Özel Kalem Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel’i, Soma’da 301 madencinin öldüğü (öldürüldüğü) o acı olayda, iki polis memuru tarafından gözaltına alınan madenci Erdal Kocabıyık’ı tekmelediği fotoğrafıyla tanıdık. Kocabıyık’ın gözaltına alınma nedeni ise “Başbakanlık’ın Mercedes araçlarına zarar verme” iddiası. Yusuf Yerkel bu olaydan sonra, bir haftalık “ayağı incindi” raporu alacak, 4 yıl sonra da bu olayda “günah keçisi” ilan edildiğini söyleyerek, Kocabıyık’tan helallik aldığını belirtecekti. Ancak, Kocabıyık 2018’de bu iddiayı yalanlayacak, “Hâlâ üzgünüm, kalbim kırık. O tekme yalnızca bana değil, tüm madencilere atıldı” diyecekti. Geçen hafta Yusuf Yerkel’i yeniden hatırlama nedenimiz ise Yerkel’in Hannah Arendt’in “kötülüğün sıradanlığı” ifadesini George Floyd cinayetiyle hatırlatmış olmasıydı. Kötülüğün sıradanlığı, Arendt’e göre, kişinin kötülüğü uygulayarak onu sıradanlaştırması ve içselleştirmesi anlamına gelir. Soma Maden Faciası’ndan sorumlu Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. ve onlara usülsüz izin verenler ne kadar unutulmayacaksa, ne kadar pişmanlık belirtse de, Yerkel’in gözaltına alınan bir madenciyi tekmelemesi, üzerine “ayağım incindi” raporu alması da toplumsal belleğimizden kolaylıkla silinmeyecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle