19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ECE KURTULUŞ DURSUN 5 14 HAZİRAN 2020 PAZAR AKP’nin Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Emre Cemil Ayvalı’nın “FETÖ itirafı” ile 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un ifadeye çağrılması aynı günlere denk geldi. Kaderin ağlarını iki ters bir düz örmesi diye buna denir! Yıllardır yaşadığımız süreç ancak bu kadar “anlaşılır” anlatılabilirdi. Emre Cemil Ayvalı, açık kaynaklardaki özgeçmişine göre, 2006’da 18 yaşındayken İzmir Karşıyaka AKP Gençlik Kolları’nda görev alıyor. 20’sinde il başkan yardımcısı, 24’ünde AKP Genel Merkezi’nde, 30’unda 2018 seçimlerinde AKP İzmir milletvekili aday listesinde 7. sırada. Seçilemeyince Mahir Ünal’ın yardımcılığına getirildi. İki yıldır medyada bu kimliği ile yer alıyordu. 10 Haziran akşamı katıldığı programda şöyle dedi: “Darbeci Kemalistlerle FETÖ’yü birbirine kırdırdık… Böyle yol aldık!” Ayvalı, 18 yaşından beri aldığı AKP eğitiminin sonucu olarak durumu özetledi. “Yönünü Şaşıran Ok FETÖ Kılıçdaroğlu ve Arkadaşları” diye de bir kitabı var. Yani betonlaşmış bir düşünce kalıbı içinde, AKP’yi tanıtmak üzere yetiştirilmiş. Tarihsel özeti yaptığı günün ertesinde görevinden istifa etti. HHH Ayvalı’nın sözleri yankılanırken Bunun yerine şunu söyledi: “Bu boru göstermeye benze mez. Herkes dava açsın!” O önergenin altında imza sı bulunan AKP’li milletvekille ri, Erdoğan’ın talimatına uyarak suç duyurusunda bulundular. AKP, 15 Temmuz’a giden Bir AKP anlatıcısı: yolda gerçeklerin ortaya çıkmaması için, bunu deşeni suç Ayvalı! lamaktan ihaleyi muhalefetin üstüne yıkmaya kadar her şe yi yapıyor. Başbuğ da “şüpheli” sıfatıyla ifa HHH de vermeye gidiyordu. Başbuğ, 28 Ayvalı’nın sözleri üzerine AKP’den Ocak 2020’de katıldığı programda ses çıkmaması şaşırtıcı değil. FETÖ’nün siyasi ayağını konuşurken Durum, AKP’nin yola çıktığı gün şöyle demişti: den itibaren kurguladığı yol haritası “25 Haziran 2009’da gece yarı nın da önemli kilometre taşlarından sı Meclis’ten geçen askeri şahısların birini su yüzüne çıkarıyor. Türkiye özel yetkili mahkemelerde yargılan Cumhuriyeti’nin ruhunu boşaltmak masına ilişkin değişikliği kim istedi?.. ta, kurumlarını ortadan kaldırmak Buna bakın…” ta en kullanışlı araç kumpas davala O gece 00.59’da muhalefete de rıydı. Ayvalı, AKP Genel Merkezi’nde bilgi vermeden adeta perdeleyerek Gençlik Kolları yönetimindeyken açı yapılan değişlikten alınan yetki ile 25 lan bu davalarda yaşanan hukuksuz Aralık 2009’da kozmik odaya giril luğu o günlerde bizler demir parmak di. Oradan alınan belgelerin çoğu bu lıkların ardından şöyle dile getirmiş gün başka devletlerin elinde! Casus tik: luk tanımının ta kendisi! “Türkiye bir işgal gücünün yöneti Başbuğ’un konuşmasından sonra mine geçse, ülkenin kurumlarına bu Erdoğan şöyle diyebilirdi: kadar ağır hasar vermez. Bu kadar “Bizim demokratikleşme adımla ağır hukuksuzluk yapmaz!” rımızı alçakça kullananlardan hesap O günlerde mahkemede, yine soruyoruz… Paşa bu kısmını görmü AKP’nin çıkardığı gizli tanık yasasıy yor!” la, kimliği açıklanmayan tanıkların saldırısı altındaydık. Dünyadaki uygulamaya göre, gizli tanık bir cümle yanlış bilgi verirse tanıklıktan düşürülür. Gizli tanık bizleri suçlarken saçmaladı, bariz hatalar yaptı. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese şu kararı verdi: “Gizli tanığın hazır olmadığı görüldü… Bir dahaki celsede hazır edilmesine…” Kız kardeşini fuhuşa sürüklemekten hüküm giymiş gizli tanık kimi suçlayacağını tam ezberleyememişti, hazırlayıp getireceklerdi! Onu da, “istediğimiz ifadeyi verirsen, serbest kalırsın” diye ikna etmişlerdi. Ayvalı’nın “birbirine kırdırdık” dediği davalar bunlardı. AKP’nin medyada Ayvalı benzeri genç yetiştirilmişlerle temsil edilmesi ayrı bir konu. 2011’e dek, AKP’nin gerek Türkiye’de gerekse yurtdışında başlıca anlatıcısı ikinci cumhuriyetçilerdi! Ayvalı’nın sözlerini tamamlamak gerekirse, AKP herkesi kırarken, birbirine kırdırırken bunun “tam demokrasiye geçiş” olduğunu anlatmak onlara düşmüştü. AKP onları da bir yere kadar kullanacak, sonra son kullanma tarihi dolmuş kirli bir mendil gibi fırlatıp atacaktı. Bugün AKP’nin toplumsal kabul gören anlatıcısı kalmadı. Tükenmişliğin göstergelerinden biri budur. YILDIZ DOSYASINDA TELEFON DINLEME MARTTA BITTI, GÖZALTI HAZIRANDA YAPILDI Neden 3 ay bekletildi? Kendisini arayan astsubayla yaptığı gö rüşme ve Libya üze rine yazdığı yazılar nedeniyle tutuklanan OdaTV An ALICAN ULUDAĞ kara Haber Müdürü Müyes ser Yıldız’ın, 9 Ocak 9 Mart 2020 tarihleri arasında, te lefonlarının dinlendiği orta ya çıktı. Dinleme tarihinin 9 Mart’ta sona ermesine kar şın, savcılığın Yıldız’ı 3 ay sonra, 8 Haziran’da gözaltına alması soru işaretlerine ne den oldu. 8 Haziran’da “Askeri Casus luk” iddiasıyla gözaltına alınan gazeteci Müyesser Yıldız, 12 Haziran’da, saat 02.15’te, “dev letin güvenliğine ilişkin gizli bilgileri açıklama” suçundan tutuklandı. Sincan Cezaevi’ne konulan Yıldız, koronavirüs ted birleri kapsamında 14 gün tek başına karantinada olacak. Yıl dız, cezaevine girer girmez, avu katından bazı kitaplar istedi. Dinleme bitti Yıldız’ın tutuklanması tepki çekerken, dosyada yeni bilgiler ortaya çıktı. Buna göre soruşturma, Ankara Başsavcılığı’na, 13 Kasım 2019’da yapılan, “Hadımköy Kışla Komutanlığı’nda görevli Erdal B., devlete karşı suç işlemektedir. Gizli kalması gereken bilgileri telefonla dışarıya çıkardığı kanaatindeyim” ihbarı ile başladı. İhbarda adı geçen astsubayın telefonu ise ancak 2 Aralık 2019’da dinlenmeye başlandı. Dinleme, 2 Şubat’ta sona erdi. Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel’in telefonları ise “askeri casusluk iddiasıyla” 9 Ocak 2020’de dinlenmeye başlandı. Dinleme, 9 Mart’ta sona erdi. Ancak soruşturmayı yürüten savcılık, “tüm deliller dinlemeye dayalı olmasına karşın” operasyonu 3 ay sonra yaptı. Savcılığın, 3 ay neyi beklediği ise soru işaretlerine neden oldu. Yıldız’ın avukatı Erhan Tokatlı, hâkimlik sorgusu sı HABERLERE ENGEL YOK Soruşturmanın ihbar üzerine “askeri casusluk” iddiasıyla başlatıldığını anlatan Tokatlı, “Madem, ulusal sırlara bir zarar var, bu iki habere erişimin engellenmesi gerekiyordu. Ancak bunca zamandır herhangi bir engelleme yok. Habere halen erişilebiliyor. Bu yazıları, sorgu sırasında elektrikler ke sildiğinde telefondan okudum. Hâkime, ‘Bunun neresinde ifşa, milli sır var’ diye sordum. Geçmişte bavulcu Baransu vardı, bugün de onun rolüne talip birtakım insanlar var. Onlar da Baransu’ların, Zekeriya Öz’lerin akıbetini görsünler, tetikçilik, itibar cellatlığı yapmasınlar” değerlendirmesini yaptı. rasında yaptığı açıklamada, “Yıldız’ın suçlandığı iki köşe yazısında suç olmadığını” belirterek “Söz konusu soruşturma ihbar mektubu ile başlamıştır. Balyoz vb. davalardan aşina olduğumuz bu yöntem FETÖ taktiğidir. Amacı da müvekkilin dijital arşivine ulaşmaktır. Zira müvekkil, 15 Temmuz tarihinden sonra kritik tüm davaları takip etmiş, buna ilişkin notlar tutmuş ve bu anlamda bir arşiv oluşturmuştur. Bu arşiv değerlendirilerek birtakım bilgilere ulaşılmıştır. Bu ihbarla bunlar hedeflenmiştir. Zira bu arşiv değerlendirildiğinde kripto FETÖ’cü ve darbecilerin açığa çıkarılması söz konusudur” dedi. ‘Çapı yetmez’ Cumhuriyet’e konuşan avukat Tokatlı, Müyesser Yıldız’ın iki haberle suçlandığını anımsatarak bunların birinin 24 Aralık 2019 tarihli, “Kim bu Hafter’le görüşen Türk komutanlar”, diğerinin ise 20 Ocak 2020 tarihli, “Libya’ya hangi komutan gitti... Yerine kim geldi” başlıklı yazılar olduğunu söyledi. Hafter’in yanındaki Türk generalin yazısındaki bilgilerin Yunanistan ve İtalyan basınından alındığını ve yazıda buraya atıf yapıldığını anımsatan Tokatlı, şunları anlattı: “Yoksa bunu bilmeye ve analiz etmeye astsubay Erdal B’nin çapı, psikolojisi yetmez. Müyesser Yıldız, yazının sonunda şunu söylüyor. ‘Hafter’in yanında iki ta ne Türk subayı var. Onlar FETÖ’cü subaylar değil mi’ diye. Yurtdışına firar eden FETÖ’cülerin ifşası suçu olamaz. O haberin başlangıcında da Müyesser Yıldız’ın Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki vekâlet savaşlarına ilişkin analizi var. Yazıda, vekâlet savaşlarını yürüten devletlerin bunu kabul etmediğini ifade ederken, ‘Siz neden kabul ediyorsunuz’ diye soruyor. Cumhurbaşkanı Danışmanı, ‘Sadat’çı Adnan Tanrıverdi ve İsmail Hakkı Pekin’in açıklamalarını koyuyor. Yıldız, ‘Bunlar bizim ulusal çıkarlarımıza zarar veriyor, suçu siz işliyorsunuz’ diyor. İkinci haberde şu var: Libya’da görevlendirilecek komutan Metin Gürak. 15 Temmuz’da onu da derdest ettiler, sonra Genelkurmay İkinci Başkanı oldu. Erdoğan, ‘Libya’da bir korgeneral görevlendireceğiz’ dedi. Karargâhtaki tek korgeneral o. Yazı, bundan ibaret.” ‘O adam vazifeli’ Avukat Tokatlı, astsubay Erdal B’nin Müyesser Yıldız’ı suçladığının anımsatılması üzerine, “Bu adam vazifeli. Öyle bir adama tetikçilik yaptırıyorlar. Bu adamın itirafçı olduğunu, sorgu sırasında bilmiyorduk. Tekin birisi değil. Psikolojisi bozuk. Aramaların hepsini bu adam yapıyor. Müyesser’in bir defa bu adamı aramışlığı yok. Sanıldığı gibi istihbaratçı değil, lojistikçi. Muhabereci başçavuş” diye konuştu. l ANKARA CANAN KAFTANCIOĞLU AKP’li Mahir Ünal’ın iddialarını yalanladı Türkiye’den 7 bin 340 hesabı, manipülasyonu engelleme politikalarını ihlal ettikleri gerekçesiyle kapatmasına ve bu hesapların AKP’nin gençlik faaliyetleri ile bağlantılı olduğunun tespit edildiğini bildirmesine tepki gösteren AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Tanıtım ve Medya Başkanı Mahir Ünal, CHP’yi hedef aldı. Ünal’ın CHPnet adı altında kapalı devre bir sistem üzerinden sosyal ağlardan itibar suikastı yapıldığını iddia etmesi üzerine CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Ünal’a Twitter hesabından yanıt verdi. Kaftancıoğlu, “CHPnet görselini yapanlar iyi keklemişler arkadaşı, yeşil top beyinde hipoksemiye yol açıyor anlaşılan” diye yazdı. l İç Politika SELAHATTİN DEMİRTAŞ: HDP, MILLET İTTIFAKI IÇINDE HIÇ YER ALMADI Edirne F Tipi Cezaevi’nde tu demokrasinin gelişmesi amacıy tuklu bulunan es la, tek taraflı ola ki HDP Eş Ge rak CHP adayla nel Başkanı Se rının desteklen lahattin Demir mesi kararı al taş, Twitter hesa mıştır. HDP, Mil bından HDP’nin let İttifakı’nın bir ‘ittifak’ çağrıları hakkında açık Demirtaş parçası değildir. HDP’nin demok lamalarda bulun rasi ittifakı çağrı du. Demirtaş, “HDP, ye sı bir seçim işbirliği de rel seçimlerde CHP ve ğil, demokrasi ilkeleri et ya İYİ Parti ile açık veya rafında aydınlık bir gele gizli hiçbir şekilde ittifak cek yaratmak için ortak yapmamıştır. Sadece ba akıl çağrısıdır” ifadelerini zı kritik büyükşehirlerde, kullandı. l İç Politika IĞNELI FIRÇA ZAFER TEMOÇIN FETÖ, EMNİYET’İN BİLGİLERİNİ ÇALMIŞ 11 dakikada fişlemişler FETÖ/PDY’nin, polisleri fişlemek için emniyet sistemindeki personel bilgilerini, 2015’te, 11 dakikalık çalışmayla kopyalayarak çaldığı ortaya çıktı. Örgüt mensubu olan ya da olmayan 19 bin 645’i amir, 257 bin 140’ı polis memuru olmak üzere 276 bin 785 emniyet personeli hakkında FETÖ tarafından fişlenme kaydının bulunduğu tespit edildi. AA’nın haberine göre, “Garson” kod adlı gizli tanığın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim ettiği verilerde FETÖ tarafından tüm emniyet teşkilatı personelinin örgüte yakınlık, uzaklık, örgütle ilgili kanaati, mezhebi, dünya görüşüne göre sınıflandırmaları yer alı yor. Gizli tanığın verdiği dijital veride, FETÖ mensubu olan ya da olmayan 19 bin 645’i amir, 257 bin 140’ı polis memuru olmak üzere 276 bin 785 emniyet personeli hakkında örgüt tarafından fişlenme kaydının bulunduğu tespit edildi. Fişleme listesinin elde edilen bilgilere göre sürekli güncellendiği öğrenildi. Örgütün sözde “üst aklı” ile direkt olarak görüşen ve FETÖ’ye bağlılığı üst seviyede olan kişilerin kodlamaya, fişlemeye tabi tutulmadıkları, bunun da mahrem sorumlunun, söz konusu kişiler hakkında kanaat bildirecek seviyede olmamasından kaynaklı olabileceği değerlendirildi. l ANKARA / Cumhuriyet GURBANOĞLU İDDİANAMESİ 15 yıl hapis cezası istendi SEYHAN AVŞAR İş insanı Mubariz Gurbanoğlu hakkında yürütülen FETÖ soruşturması tamamlandı. İddianamede Gurbanoğlu’nun “FETÖ üyeliği” suçundan 15 yıl hapsi istendi. İddianamede, Gurbanoğlu’nun yönetim kurulu başkanı olduğu Palmali Holding adına kayıtlı GSM hatları üzerinden FETÖ’nün tepe yönetiminde yer alan Koza İpek Holding’in sahibi Akın İpek’le 1725 Aralık sürecinden sonra da 65 kez iletişim kaydının olduğu öne sürüldü. Gurbanoğlu’nun yüz yüze görüştüğü Fethullah Gülen’e ait kişisel eşyaları alıp kurmuş olduğu müzede sergileyecek kadar FETÖ’ye yüksek aidiyet içerisinde hareket ettiği iddia edildi. Gurbanoğlu’nun örgüt suçundan işlem tesis edilen veya bu yönde hakkında araştırma yapılan çok sayıda kişiyle de para transferlerinin mevcut olduğu ileri sürüldü. İddianamede yer alan tanık ifadeleri de dikkat çekti. M.E. isimli tanık ifadesinde, “15 Temmuz darbe girişiminden bir iki hafta önce ofisteki bir konuşmada Mubariz Gurbanoğlu ‘Bunların hepsi gelip geçici. Hoca efendi gelecek’ diyerek elini kalbine götürüp, birkaç kez vurdu” dedi. A.A. isimli tanık ise ifadesinde Gurbanoğlu’nun Fethullah Gülen’i 2009 veya 2010 yıllarında ziyaret ettiğini belirterek “Burada Mubariz, Gülen’e ‘Ne zaman dönüyorsunuz’ şeklinde sordu. Gülen ise ‘Belli değil’ cevabı verdi. Bu cevap üzerine Mubariz, ‘Uçağım burada hazır, isterseniz sizi her zaman götürebiliriz bu ülkenin size ihtiyacı var’ şeklinde yanıt verdi” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL ‘Öleceksek harcayalım, tüketerek ölelim’ dönemine geçiş Ekonomi kanallarının, mesela BloombergHT’nin önemli haberleri arasına dünyada COVID’in bulaşıcılığı seyri girdi. Virüsün yayılması ile ekonomi arasında yüzde yüz bir ilişki zaten varken, ABD şimdi bir üst düzeye yükseldi. Trump baştan beri COVID’i umursamayan politikalar izliyordu, şimdi ise resmen “eee öleceksek ölelim; tüketelim, harcayalım, ölelim” politikasını resmileştirdi. Zaten bir Beyaz Saraylı “COVID yüzünden ekonomiyi tatil edemeyiz” benzeri laf etti. Borsaları yükseliyor... ABD, dünya ve insanlık için bu konuda da tehlikeli bir ülke olduğunu ilan etti. Ekonomi deyince akan sular duruyor. Eğer ABD milleti de yaygın bir şekilde COVID’i önemsemez ve Trump’ın politikalarının ölümüne esiri ve benimseyicisi olursa, dünyada ABD avantajlı duruma geçer mi ve Avrupa’ya da bu politikayı bulaştırır mı sorusu, insanlık için tehlikeli bir durum içerebilir. İngiltere de o yolda Bunları yazarken, bu konuda duyarlığı yüksek olan Bülent Korman bir link paylaştı: İngiliz hükümeti yakın zamana kadar korona konusunda sağlık ve tıp uzmanlarını toplantılarda vitrininde yanından eksik etmezken, şimdi çoğunu sepetledi, toplum ve virüs politikaları konusunda siyaset ile bilim arasında derin bir ayrılık oluştuğu yazılıp çiziliyor. Bu şu demek: İngiltere hükümeti de Beyaz Saray’ın korona politikası yoluna girdi, insanlar ölecek ekonomi canlanacak ve yaşayacak. Zaten İngiltere, ABD’nin Avrupa kıtasındaki (acaba ada, kıtanın gerçek bir parçası mı?) ve dünyadaki emperyalist politikalarının bir numaralı destekçisi ve birliktelikçisi değil mi? İşe bakın ki, İngiltere adası 450 bin yıl önce jeolojik olarak Kıta Avrupası’ndan kopmaya başladı ve 150 bin yıl önce de Manş Denizi’nde Dover Boğazı oluşmasıyla ayrılık kesinleşti. Bu ayrılığın siyasi olarak da İngiltere’nin kaderini etkilemediğini mi söyleyeceğiz... Varoluşa aykırı mı? Aslında maskeli ve birbirinden uzak yaşamak insanın varoluşuna aykırı. Tabii günümüzün küresel olarak birbirine girmiş ekonomik dünyasına da. Ama ortada hem insan var hem ekonomi... İkisinin birlikteliğini sürdürmek, ne insanı koronaya kurban etmekten ne de ekonomiyi yok saymaktan geçiyor. Birlikte yaşamın reçetesi, birinci olarak, vazgeçilmez önlemlerle insanı kesin korumak, birey toplum ve ekonomi arasında yeni bir varoluş ilişkisini kurabilmek. Aşı veya ilaç bize bir umut verinceye kadar... Ama ABD ve İngiltere öyle değil. Trump’ın her konuda olduğu gibi burada da vahşiliğini biliyoruz. İngiltere de o yolda; toplumsal kapanış kararlarının giderek gevşetilmesi ve kaldırılmaya başlanmasına karşı çıktıkları için bir bir hükümetten uzaklaştırılıyor ve toplantılara çağrılmıyorlar. Bakıyorum, İngiltere’de vaka sayısı 295 bin ve 42 bine yakın ölüm. Bilim ise önlemlerde direniyor ve siyaset bulaşmalı yaşam hızla geçiyor. Türkiye de o yolda değil mi? Evet, İngiltere’den daha hızlı açıldık aslında ve hızla vaka sayısında yükselmeler başladı. Bizde yönetim durmadan “Dikkat, önlemlere uyun” demesine rağmen, toplumsal – ekonomik ilişkilerin tam açılması, kurallar konmasına rağmen, uyarıları boş çıkarıyor. Tevfik Uyar, dün yaptığımız konferansta, “ertelenmiş risk” tanımlamasını yaptı. Virüsün etkisi iki üç gün içinde görülse insanlar bugünkü gibi serbestiyet ve umursamazlık sergilemezler. Ama sonuçları 10 günden fazla ortaya çıkabilecek bir ciddi olayı, tıpkı sigaranın ölümcül etkilerinin çok sonradan ortaya çıkması nedeniyle içmeyi sürdürmeleri gibi, “ertelenmiş risk”in içine sokuyorlar. Birinci derecede korunma önlemi olan maskeyi bile takmıyoruz. Oysa yeni bir çalışma, maske kullanımının İtalya’da 5 hafta içinde 78 bin bulaşmayı ve New York’ta 3 hafta içinde 66 bin bulaşmayı önlediğini gösteriyor. Bulaşmayı aza indiriyor Önümdeki grafiğe bakıyorum: Maske olmadan bulaşma ihtimali yüzde 17.4 iken, takıldığında yüzde 3.1’e kadar düşüyor. Göz koruması ise bulaşma olasılığını yüzde 16’dan yüzde 5.5’e kadar düşürüyor. 1 metreden daha az fiziksel mesafede, bulaşma olasılığı yüzde 12.8 iken, 1 metre veya daha fazla mesafede bu oranın yüzde 2.6’ya düşüyor. Büyükada çarşısında esnaf dahil, maske kullanımı çoğunluk değil, takanların da yarısının çenesinde. Buradan bir sonuç çıkar mı: İnsanlar için yüzlerinin görünmesi birinci derecede önemli, sürekli takarlarsa, kendilerinin görünmez adam olduğunu düşünüyorlar!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle