Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ 2014 CUMA 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada Tokat konuşmasında yeni Türkiye’nin 10 Ağustos’ta ilan edileceğini söyledikten sonra “Halkın seçtiği Cumhurbaşkanıyla inşallah Türkiye şaha kalkacak” dedi. Aman dikkat! Zira biliyorsunuz; bir kere at bindi. Binmesiyle birlikte o günlere dek üstündekilere munis davranan hayvan, beyefendiyi anında sırtından atıverdi... Şaha kaldıracağını söylediğin, halkın sırtına bindiğin Türkiye de seninle şaha kalkacağı yerde, bir süre sonra seni küt diye yere vurmasın! Olmaz olmaz deme; devri saltanatında olmaz diye umut ettiklerimiz bir bir oluverdi. Ayağında yarım ayakkabıları, kılık kıyafetini gün gelecek unutacağını; 12 yılda dünyanın en zengin başbakanlarından olacağını kim düşünebilirdi. Hele mütedeyyin vatandaşların; yok onun haram yemeyeceğine inananların gözlerinin içine baka baka, bugün dünyanın en zengin başbakanları listesine girerken olmaz dedikleri işte oluverdi. Başbakan bile belki de açıklamaktan çekindiği, kendi üzerine kaydettirmediği onlarca villaya sahip olmasına karşın; mal beyanında evi bile olmadığının altını çiziyor. İşte bir olmazların olduğunun başka bir kanıtı. HHH Ha bakınız RTE, Çankaya’da tek başına astığım astık, çaldığım düdük olanaklarını daha pekiştirerek devletin tepesinde oturunca bundan kimlerin yararlanacağını soracak olursanız derim ki... …Yukarıda da elbette oğlunun vakfına garibana yardım olsun diye namı diğer rüşvet yatıracak ya da yalaka gazeteleri yaşatmak veya yenilerini yaşama geçirmek için ver rüşveti al ihaleleri diye ünlenen kimilerini ya da bu alanda yeniyetmeleri zenginliklere kavuşturacağına kalıbımı basarım. Düzenlediği meydan mitinglerinde toplama kalabalıklara bakıyorum da: Aziz ve muhterem seçmenlerimiz de bu olayları; belki de daniskasını yine medyadan izleyecek, yine ama olsun hiç değilse bu rüşvetle zengin ettiği işadamlarına yollar, köprüler, Boğaz altından geçen tüneller yaptırıyor. Çocuk, kardeş katili, bugünkü gibi Türklüğünü inkâr eden Osmanlı hanedanını överek ne denli kadirşinas olduğunu da kanıtlıyor... Evden çıkarken bile ya Allah bismillah diyerek ne kadar dini bütün bir insan olduğunu varsın yalnız TV’lerde söylesin, söylüyor ya... Bize bunlar yeter diyen seçmenimiz... ...Ya Allah bismillah diyen ama geçmişi veremediği hesaplarla dolu olan, her seçimde olduğu gibi önümüzdeki günlerde de RTE’ye yine destek çıkacak gibi görünüyor. HHH BDP’li RTÜK üyesi Ahmet Yıldırım; TRT’nin üç kanalında RTE’ye ayrılan sürenin 533 dakika, çatı adayı İhsanoğlu’na 3 dakika 25 saniye, HDP adayına ise sadece 45 saniye olduğunu saptamış. Tabii özel sayılan ama RTE’nin eline avucuna bakan TV’lerin Başbakan’ın her konuşmasını aynen yayımladığı saatleri bu rakamlara ekleyemiyor. Bu ülkenin seçmeni, eşit olmayan bu koşullarda adaylar arasındaki Çankaya yarışının adil sonuçlar vermeyeceğini görmeyecek mi? HHH RTE, 32 yerde meydan mitingleri yapacağını açıkladı. Mademki 12 yılda ülkeyi neredeyse refahtan bunalacak aşamaya getirdi; öyleyse neden meydan meydan dolaşıp avazı çıktığı, sesi kısılıncaya dek şunu da bunu da yaptım diye nefes tüketiyor. Tek yeni söylediği sırtına bineceği yeni Türkiye’yi şaha kaldıracağını söylemek. Lakin övenler dışındaki yayınları izlediği sanılmayan RTE acaba CNN Türk’te geçenlerde ana haberi sunan Nevşin Mengü’nün programında milyonları aşan sığınmacı Suriyeli kardeşlerinin yurt düzeyindeki marifetlerini izledi mi acaba? Ama bugün başımızdan atamadığımız PKK ne ise, Suriyeli mültecilerin de yarınlarda aynı tehlike olacağını bu programda izledik. CNN Türk muhabirlerinin birçok ilde, özellikle büyük kentlerde yaptıkları araştırmalar sonucunda saptadıklarına göre; Suriyeliler yalnız kiraladıkları evlere yerleşmekle yetinmiyor... Mesken sahibi ve iş sahibi de oluyorlar. Suriye’de iç savaş sona erse bile buradan gidici olmayacaklar. Örneğin Gaziantep’te dükkân sahipleri ben vergimi veriyorum devlete, benim yanı başımda aynı satışı yapan dükkân sahibi Suriyeli ne vergi veriyor ne de sigortaya tabi diye dert yanıyor. Ama devlet, RTE’nin Çankaya sevdası peşine takılmış; Suriyeli mültecilerin gelecekte ne denli bir tehlike kaynağı olduğunu görse bile Başbakan’ın kardeşleri diye göz yumuyor... HHH Madalyonun hep parlak yüzünü göstererek milleti uyutan bu iktidar, başlıca sorumlusu RTE, Köşk’e çıkabilmek için, madalyonun öteki yüzündeki asıl uğraş vermesi gereken tehlikeli gelişmelerin üstünü örtüyor. Yüzyılın dünya lideri imiş; hadi canım sen de! HABERLER Yıllarca mağdur rolünün ekmeğini yedi Erdoğan… Devlet yapımı siyaset filminde hep hakkı yenen, ezilip örselenen, dışlanıp hapsedilen mağdur rolünü oynadı. Oysa mesela 12 Eylül’de yaşıtları işkenceden geçirilirken o, komutanlarla neşeyle şakalaşıyordu. (Bkz: Mehmet Metiner, “Yemyeşil Şeriat, Bembeyaz Demokrasi”, Karakutu, 2008) Erbakan’dan “Sistemle zıtlaşmayalım, uzlaşalım” diye kopmuştu. Hapisten çıktıktan hemen sonra TÜSİAD’la yemek yemiş, ABD başkonsolosunu oğlunun nikâhına davet etmiş, Amerikan ve Yahudi lobilerine gidip “ılımlı İslamcı” olduğunu kanıtlamaya çalışmıştı. Sistem onu “Büyük Ortadoğu Projesi”ne eşbaşkan yapmaya karar kılmıştı aslında… Kapatma davaları, askerin ve medyanın tavrı, önünü kesmeye değil, tersine mağdur rolünü daha rahat oynamasına ve kazanmasına hizmet etti. HHH Şimdi roller değişti. Artık filmin yapımcı koltuğunda oturuyor Erdoğan… Devlet, askeriyle, polisiyle, istihbaratıyla elinde… Meclis, medya, sermaye, üniversite emrinde… Meydanları yasaklama, parkları kapatma, sevmediği yazarı kovdurma, ihaleleri yandaşlarına dağıtma yetkisi kendisinde… İktidar olma sürecinde kur yaptığı Erdoğan Devlet. Karşısında Millet Savcıya da hakaret etmemişim Bir süre önce Başbakan, “Erdoğan Yargılanacaktır” başlıklı yazımda kendisine hakaret olduğu gerekçesiyle beni savcılığa şikâyet etmişti. Savcılık da soruşturma sonucu, “Yazıda hakaret yok. Devlet adamları ağır eleştiriye katlanmak zorundadır” diyerek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti. Aynı günlerde bu sütunda “17 Aralık Örtbas Operasyonu” başlıklı bir yazıda, yolsuzluk operasyonunun yeni sav cısının Sarraf’ın yurtdışına çıkış yasağını kaldırmasını eleştirerek “İbretle izliyoruz” diye yazdım. (http://www. cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/73681/KaderinizBatsin. html?ocvqxlnhvxbceiqg) Bu kez de bahsi geçen savcı, “Basın yoluyla kamu görevlisine hakaret” şikâyeti yaptı. Yine gidip ifade verdik: “Bu dava, soyulan bir halkın davası… Tabii ki yakından izleyeceğiz” dedik. Savcılığın kararı dün elime ulaştı: Diyor ki: “Yöneticileri eleştirmek, uyarmak, denetlemek, basının görevidir.” “Toplumu sarsan, rahatsız eden görüşler bile düşünceyi açıklama hürriyeti içindedir.” “Yazıda sövme, aşağılama, hakaret yoktur. İfade özgürlüğünün sınırları içinde, eleştiri mahiyetindedir.” “Kovuşturmaya yer yoktur.” (Kararın tam metni için bkz: candundar.com.tr) İktidardakilere hukuk dersi niteliğinde kararlar bunlar… Biz tüm yıldırma çabalarına rağmen adliyeye gide gele, görevimizi yapmaya devam edeceğiz. TÜSİAD’a, ABD’ye, AB’ye meydan okuyor, eski ortağı cemaati tasfiyeye çalışıyor. Kendi medyasını, sermayesini, servetini yarattı, büyütüyor. Hal böyleyken hâlâ mağdur rolü oynamaya çalışması sakil duruyor. HHH Mağdur rolünü rakiplerine kaptırdı. TRT’nin adaylara ne kadar süre ayırdığına dair RTÜK’teki rakamlar, tek parti dayatmasına kanıt teşkil ediyor: Erdoğan: 305 dakika. İhsanoğlu: 0 dakika… Demirtaş: 0 dakika… Tek parti devleti, bütün kurumlarıyla ona çalışıyor. Muhalif adayların ne yarışacak gücü var, ne sermaye birikimi… HHH Ancak hissedilen o ki yıllardır Erdoğan’ı başrole çıkaran mağduriyet koltuğu, şimdi muhalefeti yükseltiyor. Başbakan hep “Onlar devlet, biz milletiz” diyerek oy istedi ya; şimdi roller değişiyor. Kitleleri devletten soğutan o üstten bakan, kibirli tavır, Erdoğan’a yapıştı; rakiplerini mağdur ediyor. “Sultan”ın, danışmanlar ordusuna yazdırdığı hamasi nutuklar ve bildik azarlayan üslubuyla meydanlara çıkması, ucuz polemiklerle gündem belirlemeye çalışması, ters tepiyor. Diğer adayların polemik tuzaklarına düşmemesi, tevazuu, samimiyeti, sükuneti, Erdoğan’ın kutuplaştırıcı diline karşılık, kucaklayıcı bir üslubu tercih etmesi, Erdoğan’ın zenginliğine karşın kısıtlı olanaklarla yarışa girmesi, dengeleri değiştiriyor. Daha Köşk’e çıkmadan “Taraf olacağım” diyerek anayasayı çiğnemeye hazırlanan Erdoğan, “Yol yapmasın, yeter ki yolsuzluk yapmayacak biri olsun” diyen ılımlı seçmeni, karşıtlarına doğru itiyor. Rakipleriyle bir TV programında buluşmaktan kaçınması, karizmasını çiziyor. “Devlete karşı millet” sloganı, şimdi devlet koltuğunda oturan Erdoğan’ı, “mağdursever millet”le karşı karşıya getiriyor. “Siyasette nasıl gelirsen, öyle gidersin” derler ya… Erdoğan da devletleşerek kendi sonunu hazırlıyor. ‘ABD’yi değil, Şırnak’ı görün’ MAHMUT LICALI Faciayı araştırmak üzere kurulan Soma Komisyonu üç ülke istedi; TBMM iki ülkeye izin verdi ANKARA Soma’da, 301 işçinin yaşamını yitirdiği faciayı araştırmak üzere kurulan TBMM Soma Araştırma Komisyonu, bütün üye milletvekillerinin katılımıyla ABD, Avusturya ve Güney Afrika olmak üzere 3 ülkeye gezi yapma kararı aldı. Ancak komisyonun seyahat programı TBMM Başkanlığı’nca daraltıldı. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, üye olan vekillerin iki grup halinde iki ülkeye gezi düzenlenmesini istedi. Komisyonun CHP’li üyesi Özgür Özel’in gezi masraflarının vekiller tarafından karşılanması talebi de kabul görmedi. TBMM’deki tüm partilerin desteğiyle kurulan Soma Araştırma Komisyonu yaptığı çalışmalarda faciaya neden olan ihmaller, taşeron istihdam sistemi ile iş güvenliği ve sağlığı gibi önemli konuları inceliyor. Bu ‘MASRAFLARI VEKİLLER KARŞILASIN’ ÖNERİSİNE RET CHP’li Özgür Özel, komisyonda yurtdışı ziyaretlerinde her vekillin kendi masrafını karşılamasını talep etti. Ancak öneri kabul görmedi. Bu duruma tepki gösteren Özel, komisyon çalışmalarına önyargısız olarak başladıklarını belirterek “Komisyona olumlu katkı sağladık ve doğruları yaptırmaya çalıştık” dedi. Komisyonun yoğun çalışmalarının ardından faciayla ilgili birçok belge ve bilgiye ulaşıldığını söyleyen Özel, söz konusu bilgi ve belgeler ışığında madenlerin daha güvenli olması yönünde pek çok öneride bulunduklarını ifade etti. Bunların kabul görmediğini ifade eden Özel, “Gelinen noktada yurtdışı ziyareti gündeme getiriliyor. Avusturya ve ABD’yi görmek isteyen göz, Şırnak’taki kaçak maden ocaklarını görmüyor” diye konuştu. güne kadar Soma ve Zonguldak’ta incelemeler yapan komisyon üyeleri yaklaşık 1.5 aydır pek çok kurum ve uzmanla da bir araya gelerek toplantılar yaptı. Yurtiçindeki çalışmaların ardından komisyon raporunu yazmaya başlamadan önce yurtdışı ziyareti yapma kararı aldı. Komisyon, söz konusu ülkelere yapılacak geziler le ilgili talebi Çiçek’e iletti. Edinilen bilgiye göre Çiçek, gezilerin çok masraflı olacağına işaret etti. Çiçek, komisyon üyesi olan 17 milletvekilinin bütün ülkelere gitmek yerine gruplar halinde ziyaretler yapmasının daha uygun olacağını ifade etti. Komisyon üyelerinin kurayla iki gruba ayrılarak ABD ve Avusturya’ya gitmesi kararlaştırıldı. l ‘Erdoğan işçiye sözünü unuttu’ dedi... Çözüm paketi Meclis’ten geçti Terör sorununun çözümü konusunda TBMM’yi devre dışı bırakarak hükümete geniş yetkiler ve ‘yargı zırhı’ sağlayan tasarı, 37’ye karşı 257 oyla kabul edildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda Kürt sorununun çözümü konusunda hükümete geniş yetkiler veren ve çözüm sürecini yürütenlere “yargı dokunulmazlığı” getirerek görüşmelere “yasal zemin” hazırlayan düzenleme 37 ret oyuna karşın 257 oyla yasalaştı. “Terörün Sona Erdirilmesi veToplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Yasa” MHP’nin muhalefetine karşın 3 partinin desteğiyle kabul edildi. CHP’nin, Susurluk süreciyle ortaya çıkan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım örneğinde olduğu gibi “devlet içinde çete”lerin oluşmasına yol açacağı eleştirisi yönelttiği 4. maddesi ise AKP’nin önergesiyle değiştirilerek kapsamı biraz daha netleştirildi. Buna göre, terörün sona erdirilmesi için siyasi, hukuki, sosyoekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlanma alanlarında görev alanlar; gerekli görülmesi halinde yurtiçindeki ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temasl diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalarda bulunanlar; silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım sürecinde görev alanların, hukuki, idari veya cezai sorumluluğu olmayacak. Çözüm sürecine yasal dayanak getiren “çerçeve” yasa niteliğindeki düzenleme, hükümete geniş yetkiler verirken Kandil ve Abdullah Öcalan’la hükümet yetkililerinin resmen görüşmesinin de yolunu açıyor. Yasa ile silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım ve uyumlarına dönük hükümetin gerekli önlemleri alacağı hükme bağlanıyor. Düzenleme ile hükümet, TBMM’ye başvurmadan yasalar dışında yönetmelik ve bazı Bakanlar Kurulu kararlarıyla çözüm sürecine yönelik uygulamaları doğrudan gerçekleştirebilecek. Yasanın oylamasına, düzenlemeye karşı çıkan MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de katılması dikkat çekti. Bahçeli “İhanet sürecinin tamamlanması yolunda AKP ile PKK bir hayli mesafe aldı” diye konuştu. AKP’li Üstün’den Özel’e Soma yumruğu! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, torba yasa tasarısının görüşmelerinde, Soma’daki maden işçilerine verilecek ücret yumruklu kavgaya neden oldu. AKP Gümüşhane Milletvekili Feramuz Üstün, Başbakan Tayyip Erdoğan’a Soma’da işçilere “2 bin lira ücret sözü”nü tutmadığı eleştirisi yönelten CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yüzüne yumruk attı. CHP’li Özel, torba yasada yer alan Soma işçilerine iki asgari ücreti öngören maddenin brüt olduğu için 2 bin liranın altında kaldığını ancak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın işçilere 2 bin lira ücret sözü verdiğini söyledi. Erdoğan’ın Soma’dan gelen işçilerle görüşmesinde yer alan AKP Milletvekili İlknur Denizli ise görüşmede böyle bir konuşma geçmediğini ileri sürerek “Ayıp” diye bağırdı. Bazı AKP’liler Özel’e, “Bir aydır seni dinliyoruz” diye çıkıştı. Bu arada Özel de Denizli’ye “Asıl sana ayıp” karşılığını verince salonda tansiyon yükseldi. Bunun üzerine komisyon sözcüsü Vedat Demiröz, toplantıya yarım saat ara verdi. Arada Özel ve Denizli’nin tartışması devam etti, ikili arasında “yalancısın” atışması yaşandı. Bu sırada tartışmaya dahil olmamasına karşın, AKP’li Üstün, Özel’in üstüne yürüyerek “Bir kadınla ne biçim konuşuyorsun” diye bağırıp boğazına sarıldı ve yumruk attı. Soma’daki facianın ardından gündeme gelen madenlerdeki yaşam odaları ile ilgili olarak CHP’nin “madenlerde yaşam odası zorunlu tutulmasına” ilişkin önergesi AKP tarafından reddedildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de hükümet adına katılmadığını bildirdi. Türkiye’deki mevzuat, yaşam odası kurulmasını zorunlu kılmıyor. Oysa AB mevzuatında, yaşam odası kurulması yasal zorunluluk. TBMM Genel Kurulu’nda yasa görüşmeleri sürerken AKP’li Ayşenur Bahçekapılı ve MHP’li Oktay Vural arasında tartışma yaşandı. (Fotoğraf: AA) l İmralı’dan sert çıkış IŞİD’e karşı seferberlik çağrısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Abdullah Öcalan, Leyla Zana ve Sırrı Süreyya Önder’in ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, adını vermeden Kuzey Irak’ta saldırılar düzenleyen IŞİD’e “Başta halkımız, gençlerimiz ve kurumlarımız olmak üzere bütün demokrasi güçlerini bu ölüm çetelerine karşı ulusal onurumuz için seferber olmaya çağırıyorum” tepkisini gösterdi. Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Zana ile HDP Milletvekili Önder’in Öcalan’ı ziyareti yaklaşık 3 buçuk saat sürdü. Ziyaretin ardından HDP’den yapılan açıklamaya göre IŞİD’in adını kullanmadan Rojava ve Kobane’yi ele geçirme girişimlerini “hunharca saldırılar” olarak nitelendiren Öcalan “Bu ölüm çetelerine kolaylık sağlayanlar, meydan verenler ve kullanmaya çalışanlar bu tutumlarının bölge barışı başta olmak üzere halkların geleceğini tehlikeye atmakta olduğunu bilmelidirler” dedi. Kürt Ulusal Kongresi’nin toplanması gereğine işaret eden Öcalan Kuzey Irak’ta “IŞİD’in saldırılarına direnen” Türkmen, Ezidi, Arap ve Süryanilere “özel selamlarını” iletti. ‘Terörü ödüllendiriyor’ İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu Başkanlığı, yasalaşan “Çözüm Süreci Kanun Tasarısı”nı eleştirerek yasayı “Terörün cesaretlendirilip ödüllendirilmesi ve toplumsal ayrışmanın derinleştirilmesi” şeklinde yorumladı. Barodan yapılan açıklamada “1923 Cumhuriyetini ortadan kaldırmaya, ülkemizin bölünmesine teşebbüs niteliği taşıyan yasa, terörü ve terör örgütünü yasallaştırmakta, hükümete anayasaya aykırı olarak bir yandan sahip olmadığı yetkiler vermekte, Meclis’in yetkilerini hükümete devretmekte ve böylece bir yetki gaspı öngörmektedir. Yasa, içeriği belirgin olmayan, muğlak hükümleri itibarıyla da belirlilik ilkesine aykırıdır” denildi. Baro açıklamasında “Türkiye sözde bir barış ve içeriği ne olduğu belli olmayan bir ‘açılım’ süreci ile hızla bölünmeye, kamplaşmaya, kaosa ve etnikmezhepsel bir boğazlaşmaya sürüklenmektedir” şeklinde eleştiriler sıralandı. ‘Silah bırakma söylemi hayal’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet) KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, terör örgütü PKK’nin lideri Abdullah Öcalan’ın “silahlı mücadele dönemi artık bitmiştir” sözlerine göndermede bulunarak, “Yakın zamana kadar ‘Silahlı mücadele zamanı geçmiştir, artık silahları bırakma zamanı gelmiştir’ diyenler Ortadoğu ve Rojava’ya bakmalıdır. Kürtler ve Kürdistan halkı özgür ve demokratik yaşama kavuşmadan kim gerillanın direnişten vazgeçeceğini ve silah bırakacağını sanıyorsa o hayal görüyordur” dedi. Azadiya Welat gazetesine, “Kürdistan devrim tarzının zamanı” başlıklı makale yazan Bayık, Ortadoğu’da demokratik siyasetin hâkim olmadığını vurgulayarak “Meşru savunma gücünden vazgeçmek, başta Kürtler olmak üzere Ortadoğu halklarını despotik ve eli silahlı devletlere ve çetelere teslim etmek olur. Amiyane deyimle kediye ciğer teslim etmek anlamına gelir” dedi. Yaşam odasına ret Bahçeli de katıldı