29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 TEMMUZ 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Keşke, Cumhuriyet dönemindeki o sözcükten vazgeçmeseydik. “Seçim” yerine arada bir “intihap” da deseydik. Vaziyeti özetlemiş olurduk: “İltihaplı intihap!” Adaylardan birinin dili de söylemi de öylesine iltihaplı.... HHH Küreselleşme çağında hiç kimse kafasına göre takılamıyor. Sözcükleri geçtik. Ekonomi gibi demokrasiler de gözetleniyor. Elbette uygar dünyanın onurlu ve eşit bir üyesi olmak isteyene... Seçimler, seçimi yapanyaptıranların ve ne pahasına olursa olsun seçilmek isteyenin keyfine bırakılmıyor. AİHM, yerel hukuksal süreç sonuçlandıktan sonra haksızlıklara el koyuyor. Seçim de bir tür hukuki süreç. (Ama henüz ona sıra gelmiş değil.) Şimdilik Avrupa Konseyi ile Avrupa Güvenlik ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (AGİT) seçimlerin hakka hukuka uygunluğunu denetliyor. Bizim TBMM’de de kuruluşlarda görev yapan iktidar ve muhalefet milletvekilleri var. Onlar da başka ülke seçimlerinde gözlemcilik yapıyorlar. Raporlar düzenliyorlar. Geçen dönemlerde AKP’li Cemil Çiçek ve Nevzat Yalçıntaş da AGİT PA’da görev yaptı. Şimdi sıra başka AKP’li sayın vekillerde! Moldova’dan Kazakistan’a 56 ülkedeki seçimlere not veriyorlar... Putin’in seçildiği 2012’deki başkanlık seçimlerinde birçok haksızlık, hukuksuzluk ve eksiklik belirlendi. Raporlar düzenledi. Haksızlık ve hukuksuzluk zebralar gibi... Birbirine çok benziyor. Bu raporlara bakınca, bizim 30 gün Hukuk Her Şeyin Üstünde İse... İltihaplı İntihap Hap Yap Oy Kap sonraki seçimler için AGİT’in yazacağı raporu da okur gibi oluyorsunuz: H Adaylar arasında propaganda eşitliği son derece kısıtlı. H İktidar partisinin adayı medyayı kullanma bakımından çok önde ve çok öncelikli. H Adayların rekabet ve propaganda koşulları son derece eşitsiz. H İdari kaynakların sıklıkla kötüye kullanıldığına tanık olundu. H Devlet ile partinin iç içe geçtiği, medyanın Putin’i açıkça ve ağırlık olarak desteklediği görüldü. H Çıkarılmış yeni seçim yasası küçük parti temsilcilerinin hakça bir yarışa girmelerine engel... H Seçimler sırasında sandık ve çevresinde yaygın biçimde kaba kuvvet kullanıldı. “Başbakan Putin”i “Başkanlık”a terfi ettiren AGİT 2012 Rusya Başkanlık Seçimi raporu özetle şöyle: AGİT üyesi ülkeler Kopenhag Kriterleri (5.4) “Devlet ile parti arasında çok açık bir ayrım bulunmasını ve ikisinin sınırlarının birbirine karışmamış olmasını öngörür”. Avrupa Konseyi’nin seçim mevzuatına göre “Devlet organlarının, adaylara eşit ve tarafsız davranmak zorunluluğu vardır ve kampanya harcamalarının şeffaf ve açık olması şarttır.” (Putin’in seçimi ile ilgili özet rapor OSCE PA ODIHR sitesinden özet) Meclis’te, AGİT Parlamentosu için seçilmiş 5’i AKP’li 8 milletvekili var. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde de 7’si AKP’den 12 üye bulunuyor. (Biri de bizim Egemen Bağış). AGİT ve Avrupa Konseyi’nden seçimleri izlemeye gelecekler var. Bunlar da bizdeki seçim sürecini ve sonuçlarını değerlendirecekler. Ama bunun için fazla zahmete gerek yok. Egemen Bey, ev sahibi ve “eski Baştezkereci” olarak onlara yardım edebilir. 2012 yılındaki Rusya Başkanlık seçimiyle ilgili raporlardan birer suret çıkarsa... “Rusya” gördüğü yere “Türkiye”... “Putin” geçen paragraflara da “Erdoğan” yazsa yeter. Ne de olsa komşuyuz... Putin için “Çar” deniyor. Bizimkisi malum. Anlaşılan komşuda pişen bize de düştü!.. “Putin mukalliti” desek suç olur mu? Ekmelettin Bey’e “vazo” dedi... Olmadığına göre... Altında elbette seçimler var!.. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise (AİHM) anayasanın da üstünde. Oktay Ekşi Meclis’e “Kanun Fabrikası” demişti. Ne yazık ki, fabrika da “fabrikatörün” emrinde. Keyfine göre yasa yapıyor. Çarpıklığı çapsızlığı yasalaştırıyoryasallaştırıyor! Talanınyalanın her türünü yasaya hatta anayasaya uyduruyor. Belki arada bir Anayasa Mahkemesi’nden dönüyor. Ama yanlış yasa mutlaka AİHM’nin duvarına çarpıyor. Devlet para cezasına mahkum oluyor. Dünya âleme rezil olmak da yanımıza kâr kalıyor. Çünkü hakhukuk, insan haklarıdemokrasi insanlığın ortak değeri. Bunların müşterek kaynağı da demokrasi.. Demokrasi gücünü bağımsız, eşit, özgür ve hakça koşullarda yapılmış seçimlerden alıyor. Seçim çok şey. Ama seçim eşittir, demokrasi değil. Kuveyt’te de seçim var. Hatta Suudi Arabistan’da parlamento bile var. Geçen dönem Meclis Başkanı M. Ali Şahin’le birlikte oradaydık. Muharrem İnce, Bekir Bozdağ, Mustafa Elitaş, Mehmet Şandır bizim ceylan derilerinin patiska gibi kalacağı önü uçak kabini gibi elektronik cihazlarla çevrili koltuklara oturup resim çektirdik. Ortalıkta Suudi vekiller yoktu. Çünkü Kral parlamentoyu canı istediği zaman topluyormuş. Canı da, sadece mevsim başlarında, demokrasi çekiyormuş. Suudi Arabistan’da ise iki mevsim var: Yaz ve güz. O yüzden parlamento 6 ayda bir toplanıyormuş. İslamiyetin “İsraf haramdır!” kuralına postarabesk katkı da saygı da demek böyle oluyormuş! Darısı bizim “laik” Meclis’e! Zeytin Yaşamdır, Nükleer Felaket!.. Anlaşıldı, tezgâh başka. AKP’nin zeytinlikleri yağmalama hesabının altında, bir dizi kumpas yatıyor. Tarih, kültür, doğa, insan, dağ, taş, deniz, nehir, kıyı, sit dinlemeyen iktidarın meşrebine uygundur. Bizi bozar... Alavere dalavere, yağma, talan, küresel güçlere ve yandaşa peşkeş politikalarının uzandığı yer, enerji. Güneşi, rüzgârı, doğal kaynakları kullanamayan, Güneydoğu, Karadeniz ve Akdeniz’de zengin petrol ve doğalgaz yataklarını çıkaramayan iktidar, sözüm ona HES’ler, termik ve nükleer santrallar üstünden enerji sağlama peşinde. Her üç alanın da doğada ve insanda yol açtığı yıkım ortada. HES’ler dağı taşı, dereleri, doğal yaşamı mahvetti. Termik santrallar zehir saçıyor. Nükleer desen, Çernobil, Fukuşima... Altı bin yıllık geçmişe uzanan zeytin, yaşamdır; nükleer santral felaket oysa... Biz yaşamı savunuyoruz, onlar felaketi getiriyor. Zeytin, bu yüzden gözden çıkarılıyor. Yaşamın, sağlığın, bereketin, doğanın en değerli nimeti bu yüzden yok ediliyor. HHH Bakanlar Kurulu’nun Meclis’e getirdiği tasarıya göre, zeytin alanları enerji yatırımlarına açılacak. Duyarlı yurttaşlar, zeytinin bu ölüm fermanına karşı. Sosyal medyada büyük tepkiler ve örgütlenmeler söz konusu. Geleceğimiz için, bu coğrafya için, zeytin için direniyoruz. Meclis Enerji Komisyonu’nda konu gündeme geldi. Bazı “duyarlı” AKP’li vekillerin de desteğiyle tasarı, alt komisyona gönderildi. Burada sevindirici bir gelişme var. Tarım komisyonu, hükümetin tasarısına olumsuz bakıyor. Konu yeniden enerji komisyonunda görüşülecek... HHH Gelelim kumpasa... İktidar zeytin alanlarını enerji yatırımları için irili ufaklı şirketlere, yandaşlarına açacak ya... Meğer hesap daha büyükmüş! Soma’da Kolin Grubu’na bağlı HidroGen Enerji’nin kuracağı termik santralla, Akkuyu’daki nükleer santral için yasa değişikliğine gidiliyor. Zeytin alanlarıyla çevreli her iki yatırımın bugünkü koşullarda gerçekleşmesinin önündeki yasal engelleri, kaldırmak niyetleri... HHH Anayurdu Anadolu olan, dünyanın en kaliteli zeytin ve yağına bu yüzden kıyılıyor. “Bir yanlış söz konusu, iktidar kendi ayağına, ülkesine kurşun sıkıyor” desek, değil, çünkü iktidar hep bunu yapıyor. Ülkenin doğası, ürünleri talan ediliyor, canına okunuyor. “Enerji uygarlıktır” diyorlar bahane olarak. Asıl nükleeri değil, zeytini savunmaktır uygarlık... Ölüme, felakete karşı yaşamı savunmaktır asıl olan. Bu yüzden demiş ki Nâzım; “Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil ölmekten korktuğun halde, ölüme inanmadığın için yaşamak yani ağır bastığından.” Çar naçar mukallit Ortaya karışık seçim KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Sabırlar Yine mi Deneniyor? Geride bıraktığımız pazar günü, sözde “Ergenekon Davası” ndan tutuklanan “Kuddisi Okkır”ın, cezaevinde hastalanıp ölmesinin “altıncı yılı”ydı; “Okkır” ağır hastalanmasına, “koma”ya girmesine karşın yine de salıverilmedi; acı çekmesi, an an eriyip bir çift “göz” olarak kalması öylece izlendi; kuşkusuz, eli kolu bağlı eşi “Sabriye Okkır”a da izlettirildi; “ölüm saati” geldiği anlaşılınca salıverildi; anımsanacağı gibi, “beş gün” sonra da öldü. (6.7.2008) “6 Temmuz” günü yapılan “K. Okkır”ı anma toplantısında çoğunluğu “Ergenekon” tutuklusu olup salıverilen (tahliye edilen) konuşmacılar, “DEVLET”in bu tutumuyla “cinayet” işlediğini vurgulayarak bu suçu yeniden ortaya koydular; tıpkı dört gün önce “21. yılı” anılan “2 Temmuz Sivas Katliamı”nda “33” aydın ve sanatçımızın “2” Otel görevlisiyle birlikte cayır cayır yakılıp izlenmesi gibi... “İnsanlık dışı” olan bu durum, “2 Temmuz Çarşamba” günü Sıvas “Madımak” oteli önünde de “Yobaz yaktı DEVLET baktı!” diye haykırılarak dile getirildi. “Okkır”ı anma, dolaysiyle “Okkır Cinayeti” ni anım satma toplantısında değerli hukukçular bunun bir cinayet olduğunu “hukuksal” bağlamda açıkladılar; yadsıma olanağı yok; “Katil devlet!” diye haykıranlar haklı... Ve biliyoruz ki, “Ergenekon Davası” kısaca söylersek hem “dış” hem de “iç” güçlerin, ben bu davanın “savcısıyım” diyen “Başbakan Erdoğan”ın birlikte düzenlediği, “yalan dolan”dan, “iftira”, “kin”, “intikam”dan oluşan, ülkeyi halkı ile birlikte “bölme” amacına yönelik bir “tezgâh”, bir “kumpas”; sonunda bunu “Erdoğan” kendisi de açıkladı, “kullanmak” için olsa da... Ayrıca, Ergenekon’un “Silivri”de yürütülen mahkeme sürecinde, çoğu zaman “maskaralık” boyutuna varan hukuksuzluğun cirit attığı duruşmalarda yaşananlara; “izleyiciler” de dayanamaz, “olmaz, bu olamaz!”, “burası artık mahkeme değil!”, “böyle yargılama olamaz!” diye güçleri yettiğince haykırdılar; mahkeme başkanı sık sık “Komutan!”, “Komutan!” diye seslenerek güvenlik güçlerini çağırır, dolaşan jandarma erleri de salonu boşaltırdı... Kimi zaman “kürsü” bununla da yetinmez; mahkeme binasından dışarı çıkmak yasaklanır, izleyiciler topluca tutuklanırdı, gece yarılarına dek... “Eşler”den, “ana babalar”dan, “çocuklar”dan, öteki “yakınlar” dan ve “destekçiler” den oluşan “izleyiciler”e uygulanan bu “ceza” ve “yasaklar”ın içeriği, boyutu çoğu kez onların hukuksuzluğa karşı verdikleri “tepki”nin şiddetiyle bağlantılıydı; böylece “Silivri”de hiç olmazsa bu konuda “hukuk” geçerliliğini korumuş(!) olurdu ki, eh, bu da “az buz” bir şey değildi (!)... İzleyiciler, “Silivri” duruşmalarında soluk kesen hukuksuzluklar karşısında hiç “sabırlı” olamadılar; haklıydılar, onlar dışarda sevdikleri içerideydi... Sanıklar ise inanılmaz ölçüde “sabırlı”; kuşkusuz sonsuz bir “sabır” gibi görünen bu tutumları ve duruşları “suçsuz” olduklarına inandıklarından, bildiklerinden kaynaklanıyordu; “suçsuz” oluşları besliyordu bu “dayanç”ı. “Okkır” ın toplantısında konuşan “Oktay Yıldırım” konuşmasında “500” yıl önce ünlü İtalyan ressam “Leonardo da Vinci”yi “ihbar” eden bir mektubun, insanları diri diri yakan “Engizisyon Mahkemesi”nce, “imzasız” olduğu için kabul edilmediğini anlattığında, ülkemizde Ergenekon, Balyoz ve öteki davalardaki yazarların, gazetecilerin, aydınların, “TSK” komutanlarının, yurtseverlerin sabırlarının boyutunu ve bunu nasıl bir “zulüm” karşısında sürdürdüklerini düşününce insanın içi burkuluyor. Bilmem anımsanır mı, “üç yıl” önceki haziran ayın da, “Devlet Bakanı Faruk Çelik”in çığlık çığlığa haykırışı? “Ağabeyimin ‘5 gün’ tutuklu kalmasının hesabını kim verecek? Bunu nasıl temizleyeceksiniz?” diye soruyor ardından da: “Ağabeyim ‘suçsuz’ ama yine tutuklandı” diye veryansın ediyordu... “Bakan Çelik” bu derin sızlanışının kendinin içinde olduğu hükümetle bağlantılı olmasına karşın şikâyetini “bağıra çağıra” dile getirdiğinde; “Ergenekon”dan, öyle “5 gün” değil, “1000 gün” yatan “Ka. Pl. Teğmen M. Ali Çelebi”nin kardeşi “Volkan”ın günlerce “Ağabeyim suçsuzdur!” diye haykırışı henüz kulaklardan silinmemişti... Yarın “Beşiktaş”taki “Sessiz Çığlık”ta buluşalım! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK SEDAT YAŞAYAN [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Domatese kır 1 mızı rengini ve 2 ren organik bileşik. 2/ “Olağan 3 dışı, ilginç, ha 4 yal ürünü” anla 5 mında kullanılan 6 sözcük... Denizcilikte, makine 7 lerin çevrilme 8 si için verilen 9 komut. 3/ Poker, konken gi 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bi kâğıt oyunların 1 B O N S A İ E K da aynı cins iki kar 2 O N A T L AMA ta verilen ad... Bir 3 Ç A L ya da iki yaş arasın 4 N A Z A R S T A T İ K N E daki koyun. 4/ Mar5 A R İ Y A L E mara Bölgesi’nde bir 6 İ L K A V A T A göl... Uzaklık işareti. A Ç L A L R 5/ Bir sözcüğün, alı 7 O D şılmış anlamının dı 8 E M A N E T şında kullanılması. 6/ 9 K A L E A R D A Vilayet... Bakır elementinin simgesi... Utanç duyma. 7/ “Sen elifi bilmezsin / Bu okumaktır” (Yunus Emre)... Dağkeçisi. 8/ Sıcak bölgelerde yetişen ve iç sürdürücü olarak kullanılan bir bitki. 9/ Yurdumuzun tatlı sularında yaşayan bir balık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şerbetçiotundan elde edilerek biracılıkta kullanılan, sarı renkli ve hoş kokulu madde. 2/ Mersin ilinin eski adı... Bir öğretim kurumu. 3/ Ocak bacalarında biriken kalın is... Her türlü arazide kullanılabilen motorlu bir taşıt. 4/ Yayla fırlatılan ucu sivri çubuk... Ördek avı için yapılmış avcı kulübesi. 5/ Düz dam, taraça... Tarla sınırı. 6/ Alan Parker tarafından sinemaya da aktarılmış ünlü bir müzikal... Halk dilinde babanın kız kardeşine verilen ad. 7/ Ekolojide, bir canlının varlığını sürdürebildiği yaşama ortamının en küçük birimi... Deniz kıyısında dalga aşındırmasıyla oluşmuş sarp ve yüksek yer. 8/ Güzel söz söyleme sanatı. 9/ Atların alınlarında bulunan beyaz leke... Yoz beğeni, zevksizlik.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle