29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 TEMMUZ 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Mahkeme Gezi Parkı eylemlerinde E.Y’ye palayla saldıran Çelebi’ye para cezası verdi Palayla saldırıya 4 taksit CANAN COŞKUN Varoluşa Çıkmayan Yol İnsanoğlu zamanıyla bağlıdır. Bilgimiz, birikimimiz, anlayışımız, eşyalara, doğaya hükmetme tarzımız bizi belirler. Biz kendimizi süreklilik içinde yeniden gelişme, ilerleme doğrultusunda var ederken, nesneleri biçimlendirir, doğayı ve kendimizi sürekli değiştiririz. Hep iyi şeyler yaptığımızı varsaydığımızı da ekleyelim. Ulaştığımız uygarlıktan hiç kuşku duymadığımız, yaptığımız işlerde kusur bulma yeteneğimiz de kısıtlı olduğu için mutlu olduğumuz bile söylenebilir. O nedenle ağacı seviyor, ormanı yakıyoruz. Doğa ile olan ilişkimizde hoyratlığımızın kaynağı budur. İlerlerken gerilememizin ve doğayı geliştirmek onunla verimli, yaratıcı bir işbirliği kurmak yerine, onu tüketmeye, tahrip etmeye hız vermemiz bundandır. HHH Diyalektik düşünce bize ilerlemenin sürekli olarak ileriye doğru olacağını, determinist bir karakter taşıdığını söylemiyor. İlerlemenin insan karakterine uygun olduğunu, ancak sınıflar dünyasında bunun için gerekli mücadelenin verilemediği ya da gelişmenin tıkandığı zamanlarda geriye dönüşün kaçınılmaz olduğunu da söylüyor. Uzak yakın tarih bunun kanıtıdır. Şimdi de yalnız bulunduğumuz bölgede değil, neredeyse dünyamızın tamamında böyle büyük bir düşüşle, şaşırtıcı bir gerileme ile karşı karşıyayız. Çağdışı bir dini inancın, uygarlığın gelişme düzeyi ve gelişme eğilimi ile telifi kabil olmayan bir hurafenin temsilcisi oldukları, insanoğlunun sahip olduğu bilgi ve bilinç düzeyi ile kolayca anlaşılabilen bir güç, şaşırtıcı bir şekilde yayılıyor. Daha acı olan ise bu güç karşısında aşağıdan alma, onunla uzlaşma eğiliminin gittikçe ağır basmaya başlamasıdır. HHH Baksanızsa; cumhurbaşkanlığına, dahası ülkenin tek hâkimi, başkanı, otoriter yöneticisi olmaya niyetlenmiş, bu yolda epeyce mesafe almış bir siyasetçi, bu güçle iyimser bir diyalog kurmayı umuyor. Onlara “Eğer siz gerçekten inanıyorsanız, inançlı kişilerseniz...” diyebiliyor. Burada tüylerimizi diken diken eden “eğer inanıyorsanız” sözleri nasıl bir duruma düştüğümüzün kanıtıdır. Bu gücün neye inandığını Başbakan bilmiyor mu? Bu güç ilkel ideolojik “inancına” aykırı düşenlerin kafasını kesmeye ve o kesik kafayı modern bir kamerayla, modern bir dünyanın iletişim araçlarını kullanarak gözümüzün içine sokmaya, böylece insanlığı terörize etmek gerektiğine inanıyor. Bu güç sınırımızdadır. Daha doğrusu ve daha ürkütücü olanı içimizde oluşudur. Hem İstanbul’da Caferi camisini yakacak kadar içimizdedir; hem de alanını Sivas’tan, Maraş’tan da öteye götürmüş, genişletmiş durumdadır. Komünistlere, solculara, demokratlara yönelmiş şiddet şimdi kendi dar ideolojisine sığdıramadığı Müslümanı da yakıyor, kesip biçiyor. Başbakan ise onların inancından umut kesmemiş görünüyor. Bu ideolojik bir uzlaşma, vahim bir teslimiyettir. Caferilerin camilerini yakanlar Sivas’ta Madımak Oteli’ni yakanların torunlarıdır. Uzlaşmanın kaynağındaki gerçek budur. HHH Zamanda geriye doğru derin bir düşüş yaşıyoruz. Kapitalizm kendisinden sonra gelebilecek olana nesnel olarak en yakın olduğu bir döneme girdi. Ama aynı zamanda bir olasılık olarak öngörüldüğü ve tarihte de yaşadığımız gibi barbarlaşmaya başladı. İdeoloji ve sosyal yapı olarak uygun çıkar alanlarında yükselen terör, toplumsal çöküş ve yükselen vahşetin sorumlusudur. HHH Bölgede ve Türkiye’de ne yazık ki, muhafazakâr siyasetçiler alanlarını daraltma pahasına “hepimiz Müslüman değil miyiz” söylemini de terk ediyor, bir kurtuluş umudu olarak “hepimiz Sünni değil miyiz” söylemine sığınıyorlar. Daha solda oldukları varsayılanlar ise sağa kayarak var olabilme derdine düştüler. İki kesim de yanılıyor. Varolamayacaklardır. Düşüşe, gerilemeye isyan edenler ağır bedeller ödeyebilirler ama onlar kazanırlar sonunda. Gezi Parkı eylemlerinde bankacı E.Y.’ye elindeki palayla saldırdığı ve tekme attığı gerekçesiyle 4 aydan 1 yıla kadar hapis istemiyle tutuksuz yargılanan ve kamuoyunda “Palalı” olarak bilinen Sabri Çelebi, 9 bin TL adli para cezasına çarptırıldı. Davayı karara bağlayan yargıç, Çelebi hakkında daha önce aynı suçtan hüküm olduğunu belirterek, sanığın bir daha suç işlemeyeceğine dair kanaat oluşmadığı gerekçesiyle verilen hükmün açıklan masının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verdi. İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuksuz yargılanan Sabri Çelebi ve avukatı katılmadı. Olaya ilişkin bilirkişi raporunda da Sabri Çelebi’nin elindeki pala ile etrafa saldırdığı belirtilerek Çelebi’nin yanına geldiği kadının bel bölgesine palanın yan tarafıyla daha sonra da kadının sırtına tekme ile vurduğu kaydedildi. E.Y.’nin avukatı Yelda Koçak Urfa ise bilirkişi raporunda Çelebi’nin halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçunu işledi ğinin açık olduğunu söyledi. Avukat Urfa, “Müvekkilim anacadde üzerindeyken saldırıya uğramıştır. Sanığın dükkânına girmemiştir. Cezalandırılmasını istiyoruz” dedi. Davayı karara bağlayan yargıç, Sabri Çelebi’yi, güttüğü amaç göz önünde bulundurularak, bankacı E.Y’nin üzerindeki etkisini basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ve yaşamını tehlikeye sokmayacak ölçüde kasten yaraladığı gerekçesiyle 180 gün adli para cezası ile cezalandırdı. Yargıç ardından, suçun silahtan sayılan pala ile işlenmesi nedeniy Basit tıbbi müdahale le yarı oranında artırım yaparak 270 gün adli para cezasına çevirdi. Çelebi’nin suçunu kabul etmesini indirim sebebi kabul eden yargıç son olarak, Çelebi’nin cezasını 225 gün adli para cezası karşılığı 9 bin TL adli para cezasına çevirdi. Çelebi’nin ekonomik durumunu ve şahsi hallerini de göz önünde bulunduran mahkeme, adli para cezasının 4 eşit taksitle ödenmesine hükmetti. Çelebi hakkında kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından 9 yıldan 27 yıla kadar hapis istemiyle açılan davaya ise İstanbul 53. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam ediliyor. 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler davasına bugün Ankara’da devam edilecek ‘Cinayet için gözlerinden öperim’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlere ilişkin arasında dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın bulunduğu 19 kişi hakkında açılan davanın görülmesine bugün devam edilecek. Dava dosyasından dönemin MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür ile MİT muhbiri Tarık Ümit arasında geçen konuşma kayıtları çıktı. MİT’in gönderdiği kayıtlara göre Mehmet Ağar, Kürt işadamı Feyzi Aslan cinayeti sonrası Tarık Ümit’e “gözlerinden öperim” demiş. Tutanaklara göre yine Ağar, o dönem Suriye’de yaşayan Abdullah Öcalan’a operasyon planlamış. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruşmada, Mehmet Ağar’ın yanı sıra Korkut Eken, İbrahim Şahin, Ayhan Çarkın, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım yargılanıyor. Adam öldürmek ve buna azmettirmek suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen sanıklara ilişkin iddianamede 1990’lı yıllarda silahlı suç örgütü oluşturup terörle mücadele adı altında yasadışı işler yaptıkları anlatılıyor. Mahkeme, geçen duruşmada Mehmet Ağar’ın duruşmalara katılmama kararını kaldırmıştı. İstanbul’daki yürüyüşe Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan da katıldı. (Fotoğraf: HAZAL OCAK) l CENAZEYE SUÇ DUYURUSU ‘Katil bayrağa nasıl sarılır?’ İstanbul Haber Servisi DİSK’nin kurucu başkanlarından Kemal Türkler’in kızı Nilgün Soydan, babasının katili ve Bahçelievler katliamı faili Ünal Osmanağaoğlu’nun cenaze törenine katılanlar hakkında suç duyurusunda bulundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçede, 1 Temmuz 2014’teki cenaze töreninde tabuta Türk bayrağı örtülmesi talimatını verenler, talimatı uygulayanlar, öğle namazı ardından Fatih Camisi’nde cenaze namazı kıldıran Diyanet görevlileri, namaza katılan milletvekilleri, parti yetkilileri, TBMM yetkililerine devletin egemenlik alametleri ile Türk milletini aşağılama, suç ve suçluyu övme ile 2893 sayılı Bayrak Kanunu’na muhalefet suçlamaları yöneltildi. Şüphelilerin Osmanağaoğlu’nun yakınları, ailesi ile birlikte, TBMM Başkanvekili, parti genel başkanı ve yardımcıları, milletvekilleri ve bürokratlar ile vatandaşlar ve din görevlileri olduğu kaydedilen dilekçede, “Şüpheliler, ölen 7 kişinin katili olduğu kesinleşmiş, bir kişinin katili olduğu maddi vakıa olarak tespit edilmiş ancak zamanaşımı nedeniyle ceza almaktan kurtulmuş, insanlığın ağır suçlarından olan insanı öldürme suçunu işleyen kişinin tabutuna Türk bayrağı örtmüşler, cenaze namazı kılmış ve tören yapmışlardır” denildi. Dilekçede, şüphelilerin bu eylemlerinin, müştekiyi ve aileyi derinden yaraladığı ve üzdüğü vurgulandı. Ali İsmail’e sözümüz var: Devrim!.. Haber Merkezi Gezi Direnişi sırasında 2 Haziran gecesi Eskişehir’de polisler ve eli sopalı kişiler tarafından dövüldükten sonra komaya giren ve yaşamını yitiren 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz, ölümünün 1’inci yıldönümünde yurt genelinde anıldı. Hatay’da Korkmaz’ın mezarı başında yapılan anmaya, Gezi Direnişi’nde öldürülen gençlerin yakınları da katıldı. Ali İsmail, öldürüldüğü ESKİŞEHİR’de anıldı. Çeşitli sivil toplum kuruluşuna üye Eskişehirliler, saat 21’de Eskişehir’deki Kanatlı alışveriş merkezi önünden yürüyüşe başladı. Kentte direnişin başlangıç yeri olan Espark alışveriş merkezi yanındaki Ali İsmail Korkmaz’ın heykelinin yanına gelen grup, anma etkinliğine burada mumlar yakarak, heykele karanfiller bırakarak devam etti. Grup adına açıklama yapan İzzet Emre Can, Ali İsmail’in davasının takipçisi olduklarını belirterek, “Ona sözümüz var. Ona sözümüz devrimdir” diye konuştu. İSTANBUL’da Kadıköy’deki Şükrü Saracoğlu Stadı önünde toplanan yüzlerce yurttaş Yeldeğirmeni’ndeki Ali İsmail Korkmaz Parkı’na yürüdü. Burada gerçekleştirilen anmada Fenerbahçeli taraftarlar da Korkmaz için besteledikleri marşı söyledi. Anma programına katılan Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı “Ali İsmail’in ölmediğini bildiğim için buradayım” dedi. Mehmet Ayvalıtaş’ın ağabeyi Muharrem Ayvalıtaş da “Herkesi önümüzdeki pazartesi günü Kayseri’de görülecek Ali İsmail Korkmaz davasının 3. duruşmasına destek vermeye ça Ölümünün 1. yılında anıldı evlet başından beri biliyor muydu? Öte yandan dava dosyasından eski MİT yöneticisi Mehmet Eymür ile Tarık Ümit arasında geçen görüşme tutanakları ortaya çıktı. 1995’te yapılan görüşmeye ilişkin 13 sayfalık orijinal tutanakları MİT, soruşturma aşamasında savcılığa göndermişti. Eymür ve Ümit arasındaki konuşmalar, 18 Şubat 1995’te İstanbul’da yapılmış. Taraf gazetesinin haberine göre tutanak devletin, 90’lı yıllarda işlenen cinayetlerin faillerini başından beri bildiğini gösteriyor. Dökümlerde Kürt işadamları Savaş Buldan ve Behçet Cantürk ile Fevzi Aslan’ın da dahil olduğu kimi işadamlarının nasıl öldürüldüğüne ilişkin detaylar da yer alıyor. Öte yandan Adli Tıp Kurumu, 4. İhtisas Dairesi, Ayhan Çarkın’ın akıl sağlığının yerinde olduğuna karar verdi. Adli Tıp tarafından verilen raporda, Çarkın’ın ifadelerine itibar edilebileceğini, cezai sorumluluğunun tam olduğuna vurgu yaptı. D ğırıyorum” diye konuştu. Anma programına Berkin’in annesi Gülsüm Elvan da katıldı. ANKARA’nın çeşitli bölgelerinde de Ali İsmail Korkmaz için belgesel gösterimleri, eylemler, anma programları düzenlendi. İZMİR’de ise Güzeltepe Ayışığı Kültür Merkezi tarafından Güzeltepe Uğur Mumcu Parkı’nda yapılan bir etkinlikle Ali İsmail Korkmaz anıldı. Nasıl kıydınız ci MahalHATAY’da Korkmaz’ın Antakya Ekin a töreanm nen enle lesi Asri Mezarlığı’nda düz Berkin Elvan, nine; Gezi Direnişi’nde öldürülen k, Abdullah sülü Sarı m Ethe Mehmet Ayvalıtaş, eri de katıldı. Cömert ve Ahmet Atakan’ın ailel anıtmezarda Ali İsmail Korkmaz için yaptırılan asyon Kururdin Koo İl y konuşan TMMOB Hata ı, “Kim kime tarc Kan an Ken ü cüs Söz em lu Dön nlara yaşainsa ı acıy bu de iş nasıl bir hak verm sığdırdıdine gi han tabildiniz? Hangi vicdan, diye BaşBele e Defn i. ded ızı?” tığın yap nız bu güzel çocukkanı İbrahim Yaman ise “Gezinin bulunanların larını öldürme hakkını kendinde ifade etti. Ali vicdan azabıyla boğulacaklarını” aile fertleri, ve z kma Kor İsmail’in babası Şahap nin geleneğinileri Alev eniz Akd a unc boy a anm katıldığınız de var olan, “Oğlumuz Ali İsmail, hiçbirinize için hepinize hoşgeldin der, Allah seslendirdi. rını mla sela sın” tma yaşa ı evlat acıs l TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar unutulmadı l HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın anıldı ‘Kurtuluş işçi sınıfı ile olur’ İstanbul Haber Servisi Türkiye’de sosyalist hareketin önderlerinden, kapatılan Türkiye İşçi Partisi (TİP) genel başkanı ve milletvekili, Sosyalist Devrim Partisi’nin (SDP) kurucu başkanı Mehmet Ali Aybar, ölümünün 19. yılında Aşiyan Mezarlığı’ndaki mezarı başında anıldı. 10 Temmuz 1995’te, 87 yaşında yaşamını yitiren Aybar’ın mezarına dostları “Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız” yazılı bir döviz ve çiçekler bıraktı. Anma törenine Aybar’ın kızı Güllü Aybar, sosyalist mücadele arkadaşları, dostları katıldı. Saygı duruşu ile başlayan törende söz alan 68’liler Birliği Vakfı üyesi Nigar Sancak, Mehmet Ali Aybar’ın Türkiye sosyalist hareketinin önemli isimlerinden biri olduğunu ve asla unutulmayacağını söyledi. Akademisyen Şadi Ozansü, TİP’in 1965 seçimlerinde, TBMM’ye 15 milletvekili ile girmeyi başardığını anlatarak “Türkiye’nin en onurlu Meclisi Mehmet Ali Aybar’ın olduğu Meclis’ti. Ülkemiz şu an bir gericilik girdabı içerisinde boğuluyor. Türkiye’nin kurtuluşu ancak Aybar’ın başkanlık yaptığı parti gibi, işçi sınıfının başını çektiği kurucu bir meclis ile olur” dedi. ‘Ve o an gece buz kesti’ DİYARBAKIR / İSTANBUL (Cumhuriyet) Diyarbakır’da 1991’de kaçırılarak öldürülen Halkın Emek Partisi (HEP) İl Başkanı Vedat Aydın mezarı başında anıldı. Aydın, katledilişinin 23. yılında İstanbul’da daİHD Şubesi’de düzenlenen toplantıda anıldı. Vedat Aydın için Mardinkapı Mezarlığı’ndaki mezarı başında düzenlenen anma törenine, KCK ana davasında 2 hafta önce tahliye edilen DEP eski milletvekili Hatip Dicle, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Fırat Anlı, Yenişehir Belediyesi Eşbaşkanı Ülkü Baytaş, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve Aydın’ın yakınları katıldı. Vedat Aydın, katledilişinin 23. yılında İstanbul’da da İnsan Hakları Derneği (İHD) Şubesi’de düzenlenen toplantıda anıldı. Gerçekleştirilen toplantıda konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı Abdülbaki Boğa, “Vedat Aydın yargısız infaz edildi. 5 Temmuz sıcağının esir aldığı Diyarbakır’da elleri silahlı, telsizli, polis olduklarını söyleyen sivil bir takım kişiler Vedat Aydın’ın evini bastılar ve onu alıp götürdüler. O andan itibaren gece buz kesti” dedi. Mezuniyetlerde Gezi ve Soma damgası İZMİR / İSTANBUL (Cumhuriyet) Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nin mezuniyet törenlerine Gezi Direnişi ve Soma faciası damga vurdu. Ege Üniversitesi’ndeki törende öğrenciler “Roboski, Berkin, Ali İsmail, Abdocan, Ethem, Mehmet, Medeni, Ahmet, Lice, Uğur, Soma Unutmayacağız” gibi pankartlar açtı. YTÜ’de de öğrenciler sahnede, Gezi Direnişi’ni selamladı. Bu sırada, diğer öğrenciler de üzerinde harfler yazılı kartonlarla “Soma 301” yazdı. Yeni binayı yine lağım bastı l ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milletvekillerinin yeni makam odalarının bulunduğu yeni hizmet binasını yine kanalizasyon bastı. Yeni binanın 6. katı ve lokantanın bulunduğu alt zemin katında taşan kanalizasyon suları yoğun ve kötü bir kokunun oluşmasına neden oldu. Bazı vekil ve çalışanlar ise odaları terk etti. Yeni hizmet binasında daha önce de iki kez kanalizasyon sızıntısı olmuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle