29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 TEMMUZ 2014 CUMA CUMHURİYET [email protected] SAYFA KÜLTÜR 17 Dr. House karakteriyle ünlenen Hugh Laurie önceki gece Harbiye Açıkhava Sahnesi’ndeydi Sorumlu hükümet ve devlet Türkiye’de her gün kadınlar öldürülüyor. Yakınları tarafından öldürülüyor. İstanbul Feminist Kolektif, geniş katılımlı bir toplantı yapıp eylem kararı aldı. Meclis’in bir an önce toplanmasını istiyorlar. Ayrıca 20 Temmuz Pazar günü herkesi eyleme çağırıyorlar. Çağrı metnini kısaltarak paylaşıyorum. Destekleyenler, imzalarını cinayetlerekarsiacileylem@ gmail.com adresine gönderebilirler: aile dedikçe kadınlar öldürülüyor! Siz ses çıkarmadıkça kadın cinayetleri meşrulaşıyor! Siz haksız tahrik dedikçe, hayatımız tehlikeye giriyor! Ailenin korunmasına dair değerleriniz boş; kadın bedenini denetleyen, tahakküm altına alan politikalarınız ve erkek şiddeti ile mücadele ediyorMUŞ(!) gibi yapan söylemleriniz erkek şiddetine arka çıkıyor, şiddet uygulayan erkekleri koruyor ve kolluyor. l Bu ülkede her gün kadınlar öldürülüyor cinsiyetsizleştirilmiş 6284 sayılı Yasa, şiddete karşı koruma ve önleme talep eden kadınların karşısında, gereği gibi inceleme ve değerlendirme yapmayan mahkemeler tarafından kopyalayapıştır kararlarla uygulanıyor. Erkek şiddetine karşı etkili yöntemler ile mücadele etmeyen sisteme, “Şiddetle cinayetin ne ilgisi var?” diyen erkek egemen yargı mercilerine, şunu söylüyoruz: Kadın cinayeti bir tokatla, aşağılamakla başlıyor! Ailenin kadından önce geldiği, kadın yerine ailenin ikame edildiği bir anlayış, aile merkezlerinden, aile avukatlarına, aile hekimlerine kadar herkes tarafından bize dayatılmak isteniyor. Devlet sığınakları, hâlâ bir “mekanizma”ya evrilememiş ve Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM), kadınların ya şiddet ortamına geri dönmesine neden olmuş ya da erkek şiddeti karşısında kadınları daha da savunmasız bırakmıştır. Hayatlarının her alanında ayrımcılık ile karşı karşıya kalan trans kadınlar, seks işçileri her an öldürülme tehlikesi ile karşı karşıya. Şiddete uğradıklarında sessiz kalan polis devleti, seks işçilerini gittikçe daha güvencesiz koşullarda çalışmaya iterek ve keyfi para cezalarına çarptırarak cinayetleri ve şiddeti meşrulaştırıyor. Şehrimize Doktor geldi l Hastaları için onu yıllarca dizide hayranlıkla seyrettikten sonra kısa mesafeden canlı izlemek büyük ayrıcalık. En azından doktorları geldi, tedavi gördüler… Kadınlar her gün kendi hayatları hakkında karar vermek isterken erkekler tarafından öldürülüyor. Bu cinayetlerin sürekliliği, cinayetleri durdurmayan, gereken önlemleri almayan devletin eril yapısını gözler önüne seriyor. Hukuk sistemiyle cinayetler meşrulaştırılıyor, teşvik ediliyor. Yaşadığımız erkek şiddeti cezasız kalırken, aileye mecbur bırakıldığımız politikalar oluşturulurken biz kadınlar her gün öldürülüyoruz. Ve biz soruyoruz: İki gün içinde 6 kadın cinayeti işlenmişken kadın cinayetleri, evde, işyerinde, sokakta, her yerde, özel ve kamusal alanda her an yaşamımızı tehdit eder hale gelmişken, Meclis nerede? 2 günde 6 kadın cinayeti Kadınlara ilişkin nadiren konuşurken gördüğümüz Aile Bakanı Ayşenur İslam, erkek şiddeti konusunda konuşmuyor. Konuştuğunda ise, kadın cinayetlerini normalleştiren bir dil kullanıyor. “Kadınlar koruma altındayken öldürülmüyor” diyen Aile Bakanı, 6284 sayılı Yasa’dan habersiz olduğu gibi, aynı zamanda kadın cinayetleri açısından bakanlığını “temize çekmeye” çalışan bir söylem geliştiriyor. Bir sözümüz var Aile Bakanı’na: Devlet, kadın cinayetlerini gündeme almayan ve etkili mücadele yöntemleri kurmayan yasama ve yürütmesi ile, haksız tahrik indirimleri ile, erkeklere “teşvikler” sunan yargısı ile kadın cinayetlerinden sorumludur. Devlet sorumludur MURAT BEŞER Alakaya göre değerlendirirsek, 21. Caz Festivali’nin yıldızı Hugh Laurie ya da diziseverlerin hitabıyla Doktor House. BBC’nin klasiklerden televizyon için uyarladığı dizilerin sahnesine benzer tiyatral bir dünya kurmuş Doktor kendine, Açıkhava Sahnesi’nde. Dekorun en önemli objesi rengârenk parlayan abajurlar, bir de antika avize. Önce The Copper Bottom Band üyeleri yerini alıyor, oynak bir blues ritminin eşliğinde Doktor teşrif ediyor, elinde bir viski şatı. Türkçe “İyi akşamlar İstanbul” diyerek efe gibi tek dizinin üzerine çöküyor ve kafaya dikiyor. “Iko Iko”nun ardından hal hatır soruyor, bir aktör olarak şarkı söylemesinden endişe edilmemesi gerektiği konusunda içleri rahatlatıyor; garantör olarak arkasındaki sağlam orkestrayı gösteriyor ve piyanosunun başına geçiyor. Malum, Doktor’un hastaları kadın, o da soruyor: “Burada hiç erkek var mı?”, yükselen sesleri Ray Charles şarkısıyla yanıtlıyor: “What Kind of Man Are You.” Arjantinli gitarcı Mark Goldenberg’i takdim ederken bu akşam yarıfinal maçına çıkacak futbol takımlarına başarılar diliyor ve bu ülkede bir de tango müziği olduğunu “Kiss Of Fire” şarkısıyla hatırlatıyor. Parçanın ortasında ince belli, kalın sesli Guatemalalı muazzam şarkıcı Gaby Moreno ile komik bir tango yapıyor. Devlet gibi kadın Sister Mcclain tarafından söylenen “Send Me to the ‘Lectric Chair” hüzünlü bir Bessie Smith anmasına dönüşüyor. Ardından bir başka saygı şarkısı: Lead Belly’nin “You Don’t Know My Mind”ı… Nadiren dram görülse de, genelde yaşama sevinci ağır basıyor bu repertuvarda. Ayrıca kesif bir naftalin kokusu; zira aralarında bir asrı tamamlamış şarkılar var. Yaptığı müzik için sayısız ustaya şükran duyuyor Doktor ki, bunu da elinden geldiğince gösteriyor. Hükümet sorumludur eclis olağanüstü toplansın! Kadın cinayetlerine karşı isyanımızı haykırmak için sokaklara çıkıyoruz! Meclis’in olağanüstü toplanması için ses çıkarıyoruz: Siz aile, M Hükümetin büyük “reklam” çalışmaları ile yürürlüğe koyduğu 6284 sayılı Yasa kâğıt üzerinde kaldı. İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı olmakla övünedursunlar, kadınların öldürülmesi karşısında ne kadar siyasi irade yoksunu olduklarını gördük. Mekanizmaları hâlâ kurulmamış, Meclis’in, kadın ve trans cinayetleri gündemi ile olağanüstü toplanmasını ve bu toplantıda, kadın örgütlerinin belirlediği cinayetleri önleyebilecek temel şartları doğrultusunda acil bir eylem planı oluşturmasını talep ediyoruz! Biliyoruz ki biz kadınlar bir araya gelebilirsek cinayetleri önleyebiliriz. Bu yüzden Meclis, kadın ve trans cinayetleri gündemiyle olağanüstü toplanana kadar sokakları boş bırakmıyoruz! 20 Temmuz’da kadın cinayetlerine karşı isyanımızı haykırmak için ev işi, çocuk bakımı dayatmalarına da kulak asmadan sokaklara çıkıyoruz! Herkesi de olduğu yerde sokaklara çıkmaya çağırıyoruz! Meclis’in olağanüstü toplanması için ses çıkarıyoruz! Göreve çağırıyoruz Buraya bu akşam birileri standup izlemeye gelmiş olabilir, tuhaf değil çünkü Doktor neticede 55 yaşında bir gösteri adamı ve komedyen (yanı sıra yazar, yönetmen), sonra müzisyen. Esprilerini mimikleri ile destekliyor, vücut hareketleriyle daha da komikleştiriyor. Ceketini hızla sırtından sıyırıp yere fırlatıyor, pantolon kemerini çözmekten ise son anda alıkoyuyor kendini, Peter Sellers edasıyla. Elvis Presley hareketlerini karikatürize ediyor, elindeki akustik gitarıyla. “The Weed Smoker’s Dream” şarkısının ortasındaki kadın tromboncu Elizabeth Lea’nın surdinli canhıraş solosu tüyler ürpertiyor. Gençten bir garson dalıyor sahneye, elinde viski şatlarıyla dolu bir tepsi. Doktor orkestraya dağıtıyor tek tek. Uzaktan bir asansör müziği duyulurken içilmeye başlanıyor, sahnede değilmişçesine. Zaman epeyce bir duruyor. Sonra Doktor izah ediyor: “Bunu İsviçre konserinde 45 dakika yapmıştık.” Açıkhava bugüne değin hiç bu kadar kahkahayla çınlamamıştı. Bu orkestranın erkeklerini ortada buluşturuyor Doktor; davulcu Herman Matthews, saksofoncu Vince Henry ve bizim Arjantinli canti gitarcı “Lazy River” şarkısına vokal grubu oluyor. Salon dönemlerinin nostaljik stillerini canlandırıyorlar hep birlikte. Onlar söylerken komedyen tarafı hepten öne çıkıyor, içine Delta Blues şeytanı girmiş İngiliz aktörün. Louis Armstrong parçası “St. James Infirmary”, Randy Newman tarafından ünlendirilen “Louisiana 1927” ve Dr John şarkısı “Wild Honey” bizi sona yaklaştırıyor. Üç şarkılık bis öncesinde teker teker orkestra üyelerini tanıtıyor Doktor; bu arada sıra kendine geldiğinde kafasına burada bulduğu fesi geçiren Kanadalı basçı David Piltch solo alıyor. Hastaları için onu yıllarca dizide hayranlıkla seyrettikten sonra kısa mesafeden canlı izlemek, büyük ayrıcalık. En azından doktorları geldi, tedavi gördüler… ([email protected]) ‘Tiyatroyu tiyatrocular yönetir’ l Kültür Servisi İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçıları Derneği (İŞTİSAN), İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT) Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin’in istifasının ardından kamuoyuna yansıyan “yönetim krizi” haberleriyle ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, dünyanın nadir “asırlık” sanat kurumlarından İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sadece yönetim krizi olmadığını asıl meselenin kurumu sanatçıların elinden alıp bürokratlara devreden “yönetmelik krizi” olduğu vurgulanıyor. netimini bürokratlara teslim eden, tiyatronun en üst organı olan Yönetim Kurulu’nun başkanlığına İBB Genel Sekreter Yardımcısı’nı atayan, Genel Sanat Yönetmenliği’ni aşağılayarak işlevsizleştiren 2012 Yönetmelik Darbesi’nin sonuçlarını yaşamaktadır, Cumhuriyetten de yaşlı İstanbul Şehir Tiyatrosu. İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun 100. yılına yaraşır kutlamalar, anmalar, etkinlikler yapılamamış olmasının nedeni ‘yönetmelik krizi’dir. İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun 100. yılına yaraşır bir oyun dağarcığına sahip olamamasının nedeni ‘yönetmelik krizi’dir. İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun, 100. yılına yaraşır bir plan program ve konseptle yönetilmiyor olmasının nedeni ‘yönetmelik krizi’dir. İstanbul Şehir Tiyatrosu, sanatsal kriterleri hiçe sayan, kurumun yönetmenlerini üretimin dışına iten, sanatçılar ve sahne emekçilerinin aidiyet duygusunu köreltmeye çalışan kâh baskıcı, kâh idareimaslahatçı bir yönetim anlayışına layık değildir. 2012 Yönetmelik Darbesi’ni izleyen iki sezonun başarı bakiyesi, tiyatro bünyesinin bürokratik vesayete uyum sağlamasının imkânsızlığını da ortaya koymuştur. Açıklamada, “Sanata karşı inat”ın hiçbir zaman başarılı olmadığı belirtiliyor: “İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun 100. yılını sessiz sedasız geçiştirmeye çalışmanın mahcubiyeti, bu yersiz ‘inatlaşma’ artık son bulsun. İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun ‘özerk’liğini sağlayacak bir yeniden yapılanma hamlesine bugün, hemen başlayabiliriz. Sanatsal özgürlüğü teminat altına alacak yeni bir yönetmelik için atacağımız her adım, 100 yıllık tarihimizin yüzünü güldürecektir. Herkesi, 1914 yılındaki İstanbul Belediye Başkanı Cemil Topuzlu’yu neden hayırla yâd ettiğimizi düşünmeye davet ediyoruz. Herkesi, büyük ustamız Muhsin Ertuğrul’un ve binlerce sahne emekçisinin bilgiyle, birikimle, alın teriyle var ettiği İstanbul Şehir Tiyatrosu’na, saygı duymaya davet ediyoruz. Bürokratik vesayet denendi. Olmadı. Çünkü tiyatroyu tiyatrocular yönetir.” İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçıları Derneği’nden ‘yönetim krizi’ açıklaması • Havuz, çocuk havuzubahçesi • Açıkkapalı restaurant, bar • Odalarda: Klima, TV, fön, balkon • Sabah, öğle, akşam açık büfe, ikramlar • Alkolsüz içeceklerimiz LİMİTSİZDİR. • Plaj servisi, AİLE OTELİNİZ, WiFi 12 ADALAR, KELEBEKLER VADİSİ, DALYAN, GÖCEK, JEEP ile SAKLIKENT TURLARINA KATILMA İMKANI T ‘Sanata karşı inat’ (7 gece 8 gün konaklamalarda geçerlidir) Tel: 0252.616 76 11 12 • www.starotel.com.tr *60 TL AM PANSİYO N PLUS Açıklamada şu sözler yer alıyor: “Vesayetçi bir zihniyetle, tiyatro yö
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle