28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 TEMMUZ 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA ÇEVRECİLİKLE KURULAN KÖPRÜLER 13 Sağlıklı yaşam için kurulan organik pazar ürün çeşitliliğiyle sizi bir anda sarıyor Şişli’de bir pazar var ki Şişli Belediyesi sınırları içerisinde yer alan, dışarıdan baktığınızda diğerlerinden farklı bir pazar görünümü vermeyen mekân, sağlıklı bir yaşam için kurulmuş. Sokak aralarında kurulan pazarlardan tek farkı, bu pazarın üstünün kapalı olması. Pazarın merdiveninden inerken kendinizi bir anda doğallığın ortasında buluyorsunuz. Ufak çaplı bir pazar olmasına rağmen ürün çeşitliliği azımsanamayacak ölçüde. Tezgâhlarda, ürünlerin organik olduğunu gösteren sertifikalar var, ambalajlı ürünlerin üstünde “Fair Trade”(adil ticaret) sembolleri bulunuyor. Meyveler, marketlerdeki parlak ve gösterişli meyveler kadar albenili değil belki ama genetikleriyle oynanmadığını doğal görünüşleriyle belli ediyor. Meyve ve sebzelerin kokuları ve tatları da en az dış görünüşleri kadar doğal ve leziz. Öyle ki daha önce o sebzeyi hiç yememişsiniz hissi veriyor. Meyveler, Çatalca ve İzmir’den getiriliyor. Süt ürünleri standındaki süt, yoğurt ve peynirler doğallığıyla çekiyor insanı. Peynir çeşidi çok değil ama market peynirlerinde bulunmayan o nefis kokuları fark etmek ayrı bir haz veriyor. Tezgâhta doğal yolla üretilmiş zeytinhumlarla üretilmiş. GDO’lu hiçbir tohum, bu pazara giremez. Mehmet Bey, yerel yani akıllı tohumların GDO’lu tohumlara göre daha sağlıklı ve güvenilir olduğunu savunuyor. Mehmet Gürmen bu konuyu, “Tohum üretimi ve ticareti yapan firmalarda GDO’lu hibrit ürünler, gelecek yıl ürün vermemek üzere programlanıyor. Programlanan bu tohumlar çiftçileri firmalara bağımlı kılıyor. Ekonomik bağımlılık, bu konudaki tek zarar değildir. Bu yolla ürün çeşitliliği de kısıtlanıyor. Geçmişteki binlerce tür buğdaydan günümüze ne yazık ki yüzlerce çeşit kalmıştır. Nedeni ise bu firmaların yüzlerce tür ürün arasından en verimlilerini seçmeleridir,böylece biyolojik çeşitlilik azalmaktadır” şeklinde açıklıyor. Mehmet Gürmen, derneğin korumaya çalıştığı yerel tohumların ise yıllardır ekilip yenilenen tohumlardan oluştuğunu, en güçlü ve en dayanıklı tohumların ayıklanarak bir sonraki yılda kullanıldığını, böylece zamanla olumsuz şartlara dayanıklı, genetiği güçlü akıllı tohumların oluştuğunu, bunların da GDO’lu tohumlara göre çok daha üstün olduğunu vurguluyor. Simay Güler Mina Ceren Sever Bu Program Seçmeni Etkiler mi? Çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, “Nasıl Bir Cumhurbaşkanı Olacağım?” sorusuna dün açıkladığı temel bir bildirgeyle yanıt verdi. Bunu bir program açıklaması olarak da anlayabilirsiniz, bir siyasi ve toplumsal hareket tarzı olarak da... Konuya bu açıdan yaklaştığınızda, Ekmeleddin Bey’in dün açıkladığı çeşitli konulara yaklaşım tarzı seçmeni birleştirebilecek özelliktedir. Çizilen tablo, oldukça geniş toplum kesimini kucaklayıcıdır. Zaten kendisi, “CHP, MHP özetle 5 partinin adayı değilim. Bütün 76 milyonun adayı olarak karşınızdayım” düşüncesiyle bir siyaset tarzı ilan ediyor. Orada türbanlı kızın özgürlüğü de var, Gezi protestosuna katılanların ve şehit düşenlerin özgürlüğü ve sahiplenilmesi de... Gençleri yurtseverler olarak ilan ediyor ve toplumla yeni bir diyalog öneriyor. İhsanoğlu, RTE’yi tam cepheden hedeflemiyor. Ama Gezi ve daha pek çok konuda söyledikleriyle, Erdoğan ve hükümetinin uygulamalarını eleştirici tutum alıyor. Ekmeleddin Bey’in programı veya düşünceler bildirgesi, tam bir “çatı aday”ın anlam ve içeriğine uygun düşüyor. AKP’li seçmeni de hedefliyor. Diyor ki, genel seçimlerde git partine oy ver ama bu genel seçim değil bir cumhurbaşkanı seçimidir. Oyunu istiyorum... Bildirgesi 4 temel kavram üzerinde: Sevgi ekmek, dirlik ekmek, saygı ekmek, birlik ekmek. RTE’nin dışlayıcı ve ötekileştirici, parti ve seçmenlerin birbirinin boğazını kesecek noktasına getiren parçalayıcı politikasına, tamamen karşı bir politika... Huzur istiyor... Halktan alacağı yetkiyi de ülkenin ana politikalarında uyum için kullanacağını, anayasayı esas alacağını vurguluyor. İhsanoğlu’nun bilim adamı olmasına rağmen, bilim ve teknolojiyi gündeme getirmesi doğrusu şaşırtıcı oldu benim için. Türkiye’de bilimde Nobelli bir insanımızın olmadığını ve eğitim ve araştırmada en geniş özgürlükler alanını açmak gerektiğini vurgulaması önemliydi. Ekonomik faaliyette, bilimi teknolojiyi, ArGe’yi, inovasyonu büyük bir etkinlikle üretmemiz ve kullanmamız gerektiğini belirten bir cumhuşbaşkanı adayı... Emek yoğun ekonomiden katma değeri yüksek, bilgi, bilimteknoloji yoğun bir ekonomiye geçmemiz gerektiğini belirtiyor... Bilimde de, ekonomide de ikinci ligden birinci lige çıkmamızı sağlayacak bir ekonomi politika... Bu yıllardır bizim Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji’de savunduğumuz politika... İhsanoğlu, İslam İşbirliği Örgütü’nün genel sekreterliğini yaptığı sırada da, İslam ülkelerinde bilim ve teknoloji üretkenliğinin gelişmesi için program uyguladı. Ekmeleddin Bey’in geçmişi, ailesi vb. ile ilgilenmek yerine, dünkü bu bildirgesini esas alarak değerlendirmek gerekir. Karşımda RTE’nin bir türevi vb. olduğunu düşünmüyorum. Bu konuda söylenecek her şey yanlış olur. Onu, bu bağlayıcı konuşmasıyla değerlendirmeliyiz. Yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı, kadınların özgürlüğü, anadili vb. konularında çok çağdaş görüşler savundu. RTE gibi Cumhuriyet ve toplum ile ilgili tersine mühendislik değil, tam tersine, yapıcı bir mühendislik temelinde duruyor. Bu yaklaşım seçmeni etkiler... Yazılacak çok şey var, önümüzde de zaman... İdil Morsallıoğlu yağı da satılıyor. Pazarda yine doğal ürünlerden doğal yollarla üretilmiş kozmetik ve temizlik malzemeleri de var. Nefis ve sağlıklı gözlemeler yapan hanımlar; pazara ayrı bir güzellik ve sıcaklık katıyor. Neden Yerel Tohumlar? Türkiye’de altı ekolojik pazarın kurulmasında Buğday Derneği’nin çalışmaları yadsınamaz. Buğday Derneği’nde tohum takas ağını yönlendiren ve bilişim koordinatörlüğü yapan Mehmet Gürmen’e göre bu pazardaki tüm ürünler yerel to Tüketilen besinlerin çoğu doğayı ve insanı zehirliyor Üzümünü ye bağını da sor Bu ölümcül etkiyi veren besinlerin üretimine ne pahasına devam ediliyor? Yapay ve besin değeri neredeyse olmayan ucuz ürünler satın alarak geleceğimize ne kadar zarar verdiğimizin farkında mıyız? Şişli’deki ekolojik pazarda yedi yıldır stant kuran Cem Uygun süt ürünleri, et, mantar, zeytinyağı ve bal satıyor. O, ekolojik ürünlerin belirli bir kesime değil, herkese ulaşması için azimle çalışan bir doğasever. Bu ürünler ISO (Uluslararası Standartlar Örgütü) standartlarına göre sık sık test ediliyor ve sertifikalandırılıyor. Kaliteyi belirleyen faktörlerden en önemlisi ürünlerin kimyasal madde içermemesi. Bu ürünler market tipi ürünlerden daha İdil Morsallıoğlu çabuk bozuluyor ve et yüzde 20, peynir yüzde 30, süt yüzde 60, yoğurt yüzde 100 oranında pahalı. Ekolojik ürünlerin üretim ve tüketimi yaygınlaştıkça fiyatları uygunlaşacak. “Tüketicilerin büyük kısmı bilinçsiz alışveriş yapıyor ve ekolojik ürünler sınırlı bir kesime hitap ediyor, yani ekolojik farkındalık ülkemizde ancak yaygınlaşıyor” diyor Cem Uygun. Türkiye’de şimdilik İstanbul’da Şişli, Kartal, Beylikdüzü’nde olmak üzere üç; İstanbul dışında da Kayseri, Konya ve İzmir Seferihisar’da birer olmak üzere altı ekolojik pazar var. İstanbul’daki pazarlara ürünler 24 saatte ulaşıyor. Cem Uygun “Verimli tarlalardan özenle ürün seçilmesinin amacı yalnız kazanç sağlamak değil; ekoloji kavramını herkese benimsetmek ve sağlıklı bir Türkiye yaratmak” diye devam ediyor. Yasemin BAUERAlpar GÜR Ekolojik Tarıma ‘Buğday’ desteği 1990 yılında Viktor Ananias’ın Bodrum pazarında kurduğu tezgâhla başlayan Buğday Hareketi, günümüzde İstanbul’daki merkeziyle tüm ülkemize yayılmış durumda.1998’den itibaren Buğday Ekolojik Yaşam Dergisi ile tanınan hareket, 2002 yılında Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği adıyla kurumsallaştı. Dernek, 2010 yılından beri üç ayda bir üyelerine ekolojik rehber yollamakta ve internet sitelerinde eBülten yayımlıyor. Günümüzde derneğin üç bin beş yüz aktif üyesi, iki bin gönüllü çalışanı, yirmi bin eBülten üyesi ve tam gün çalışan on iki elemanı bulunuyor. Derneğin gıda güvenilirliği, gıdaya ulaşabilme, ekolojik yaşam ve tohumlar gibi birçok alanda projeleri bulunuyor. Kültürel etkileşim için de önem taşıyan TaTuTa projesi, organik tarım yapan, aynı zamanda konaklama hizmeti veren çiftliklerde çalışmak isteyenlere olanak sağlıyor. Bu tür çiftlikleri her yıl binden fazla kişi ziyaret ediyor. Buğday Derneği, ülkemizdeki yerel tohumu korumak adına en kapsamlı projelerden biri olan Tohum Takas Ağı’nı da yürütüyor. Bu projeyle çiftçilerimizin yerel tohumlara daha kolay ulaşması ve bilgi paylaşımında bulunması sağlanıyor. Her yıl dünyanın dört bir yanından katılımcılar çeken Dünya Organik Kongresi’nde Türkiye ilk kez bu yıl ekim ayında ev sahipliği yapacak. Binden fazla katılımcı beklenen kongreyi Buğday Derneği organize ediyor. Cengiz Ege SANİNSezen Ayka ALIŞKAN İnsanların sağlığı daha önemli Nazan Kurthan, her cumartesi Türkiye’deki altı ekolojik pazardan biri olan Şişli Ekolojik Pazarı’nda, kendine ait Yeşil Vadi Organik Tarım Çiftliği’nde ürettiği doğal ürünleri İstanbullularla paylaşıyor. GDO yani Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar hakkında ne düşünüyorsunuz? NK: GDO hakkında çok bilgim yok ama GDO’lu ürünlerin insan sağlığına zararlı olduğunu biliyorum. Neden organik tarım yapıyorsunuz? NK: İnsanların ve çocukların sağlığını düşündüğüm için GDO’lu ürünleri kullanmıyorum. Organik tarımı insan sağlığı için yapıyorum, para kazanmak için değil. İnsanlar açlıktan ölmez ama GDO sinler vermiyoruz. Böylece elde ettiğimiz ürünler de doğal oluyor. GDO ithalatı yapan bir firmaya güvenir misiniz? NK: Hayır, GDO ithalatı yapan firmalara asla güvenmem. İnsanların ve çocukların sağlığı her şeyden önemlidir. Kendi çiftliğinizi başka insanlara açmayı düşünür müsünüz? NK: Zaten kapım herkese açık, ziyaretçilerimiz de oluyor. İnsanlara yardım etmeyi, doğal yaşamı öğretmeyi çok isterim. Siz de isterseniz misafirim olabilirsiniz. Yeni kuşağa organik tarımın nasıl yapıldığını öğretmeyi çok isterim. Eren Şeftalioğlu Ege Sanin Simay GülerCan Akten Ege Sanin nedeniyle hastalanıp ölebilirler. GDO’lu bir ürün karşınıza çıkarsa ne yaparsınız? NK: Yemem ve yedirtmem. Doğal tohumları ekip doğal ürünler elde edebiliyoruz. Hayvanlarımıza da GDO’lu be organik pazardan alışveriş yapanlar fiziksel değil ruhsal olarak da insanı beslediğini söylüyor Şişli Ekolojik Pazarı’nda alışveriş eden Marmara Üniversitesi mezunu gazeteci Kemal Serdar (32) ve İstanbul Üniversitesi mezunu medyacı Aybike Serdar (31) bu pazarı neden tercih ettiklerini anlattılar. Neden bu pazara geliyorsunuz? A.S: Çünkü sağlıklı gıdaya en rahat ve güvenilir şekilde ulaşabildiğim tek yerin burası olduğuna inanıyorum. Herhangi bir aracı olmadan üreticiyle tüketiciyi bir araya getiriyor. Bu da üretici ve tüketici arasındaki insani iletişimi güçlendiriyor. “Organik” sözcüğü sizin için ne anlama geliyor? K.S: Olması gereken ama son yıllarda sanayileşmeyle bozulan üretimin, eski doğal haline dönmesi diyebiliriz. Aslında “organik gıda” olarak adlandırma Ürünler emekle ve sevgiyle üretiliyor mız bile çok acıklı. Ayrıca insanlara “organik gıda” dediğiniz zaman da “pahalı, zengin işi” gibi bir anlam kaygısı oluşmuyor değil. Sizce organik tarım nasıl yapılmalı? A.S: Makine kullanmadan sadece insan emeğiyle ve sevgisiyle üretilen az fakat daha verimli ürünler elde ettiğimiz tarımdır. Diğer insanları organik ürün almaya nasıl teşvik edebiliriz? A.S: Şöyle diyebilirim: “Organik ürün neden pahalı?” diye bir soru var. Ben “Niçin diğer ürünler bu kadar ucuz?” sorusunu sormalarını ve herkesin temel ihtiyaç listesini gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. Evet, burada normal bir pazardan yaklaşık iki kat fazla para harcayabiliyorsunuz ama temel ihtiyaç listenizi hazırlarsanız ve gereksiz alışverişten kaçınırsanız bu gayet normal fiyatlarda olabiliyor. Ayrıca yapabildiğim her şeyi evde yapmaya çalışıyorum. Örneğin temizlik malzemelerini. Dolayısıyla onlardan kazandığım parayı da burada mandalina almak için kullanabiliyorum. Buradan alışveriş yapmanın size kazandırdıkları nelerdir? K.S: Buradan alışveriş yapmak sadece fiziksel değil ruhsal olarak da insanı besliyor. Yani ulvi bir amaç için buradayız. Bu insanların hepsi belki daha fazla ürün yetiştirebilecekken azıyla yetiniyorlar. Hayatınızın hangi alanlarında sürdürülebilirliği yaşattığınızı düşünüyorsunuz? A.S: Bizim bu yaz, kırsal bir maceramız oldu. 23 ay sürdü fakat bu süreçte hiçbir teknolojik alete ihtiyacımız olmadan ve sorgulamadan yaşadık. Şehirde bu şekilde yaşamanın çok zor olduğunu kabul ediyorum ama doğaya kendinizi bıraktığınızda orada zaten her şeyin olduğunu fark ediyorsunuz. K.S: Sürdürülebilirlik tanımı beni insan olarak hayatla kurduğumuz ilişkiye kadar götürüyor. Orada da sormamız gereken şöyle bir soru var:15 milyon varlığın tek bir alanda hayatını sürdürebilmesi mantıklı bir şey mi? Şu anda kendi hayatımızda sürdürülebilirliği ne kadar uyguluyoruz, sorusunun cevabı ise: Çok çok az çünkü doğal hayatta bunu uygulayabiliriz. Fakat amacımız da şu an yaşadığımız ortamda o temel değişikliği yapabilmek. Yağmur EVLİÇOĞLUMelis SEZER ‘Aleviler kime oy vereceklerini bilir’ İstanbul Haber Servisi Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu tarafından, önceki akşam “Kuran’ın Boyası, Ehlibeyt’in Mayası Birlikten Dirliğe” söylemiyle iftar yemeği düzenlendi. Renaissance Polat İstanbul Otel’de düzenlenen iftar programında açılış konuşmasını yapan federasyon genel başkanı Cengiz Hortoğlu “Ehlibeyt sevgisi, Alevisi, Sünnisi hepsinin ortak değeri olarak ortaya çıkıyor. Tüm inanç gruplarını bir sofrada buluşturmaya çalıştık. İslam dünyasında büyük bir ateş yanıyor. Anadolu insanının İslam anlayışı umut verecek özellikler taşıyor” dedi. İftara Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bir mesaj gönderdi. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da konuşmasında Cumhurbaşkanlığı seçimine değinerek “Uzlaşma ve diyaloğu yapabilecek bir cumhurbaşkanı istiyoruz” diye konuştu. Cem Vakfı Genel Başkanı İzzettin Doğan ise kimsenin Alevilere kime oy vereceğini söylemesini doğru bulmadığını belirterek “Aleviler kâmil insanlardır. Kime oy vereceklerini bilirler” dedi. İftara İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Bağımsız İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, eski Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Selahattin Özel, İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran, İhsan Kalkavan ve Adil Işık, Orhan Gencebay, Nuray Hafiftaş, Şafak Sezer ve Rıza Çalımbay da katıldı. Türkiye’den Özel ALEV Lisesi ve Almanya’dan Bad Iburg Gymnasium (lisesi) Çevrecilikle Kurulan Köprüler projesinin üçüncü yılında “Ekolojik Pazarlar” konulu bir araştırma yaptılar. 20132014 döneminde Bad Iburg Gymnasiumdan Patrick MCcown, Jost Schowe, Leonie Bur ke, Jenny Fischer, Lena Heuer, Phillip Galow, Nils Jäger,Vanessa Rathnasiri, Clemens Hagedorn, Niklas Pohlmann, Miriam Steinmann, Leoni Kersten,Verena Ossege,Vincent Stumpe, Max Baumann, Jonas Tappmeyer, Johanna Müller, Vivien Gramsch; Özel ALEV Lisesinden Ya semin Bauer, Alpar Gür, İdil Morsallıoğlu, Ceren Sever, Berkay Yeten, Eren Şeftalioğlu, Ayka Alışkan, Cengiz Ege Sanin, Elif Ablak, Ali AlpTamer, Simay Güler, Türker Gürakan, Yağmur Evliçoğlu, Melis Sezer, Cankat Zırhlıoğlu, Ezgi Özçelikel ve Can Akten bu projeye katıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle