28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EKİM 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Şehit babaya son bakış Furkan’ın gözyaşları KONYA/ARTVİN (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde sokak ortasında vurularak şehit edilen Uzman Çavuş Ramazan Gülle’nin cenazesi Konya’da, er Ramazan Köse’nin cenazesi ise Artvin’de toprağa verildi. Artvin’deki cenazede acıya dayanamayan şehit annesi Gülsen Köse törene katılamazken şehidin işitme engelli amcasının gözyaşları yürükleri burktu. Konya’da şehit Ramazan Gülle’nin oğlu 11 yaşındaki Furkan’ın, babasının fotoğrafına dokunup ağlaması acıyı katladı. Şehit yakınları, protokolün ön saflara geçmesine tepki göstererek “Protokol arkada dursun. Şehitler bizim şehidimiz. Onların şehitleri gelmiyor” diye tepki gösterdi. Önceki gün Bingöl’de toprağa verilen er Yunus Yılmaz’ın babası eski köy korucusu Saim Yılmaz ise “Benim ciğerim yandı ama başkalarınınki yanmasın. Artık bu ateşe bir çare bulunsun” dedi. Aynı saldırıda şehit olan ve önceki gün toprağa verilen er Yunus Yılmaz’ın Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Dörtyol köyündeki evinde de yas var. Yılmaz ailesi, Türk bayrakları astıkları evlerinde başsağlığına gelenleri kabul ediyor. Çevre il ve ilçelerden gelen çok sayıda vatandaş, şehit babası eski korucu olan inşaat işçisi Saim Yılmaz’a başsağlığı dileklerinde bulunarak sabır diliyor. Baba Yılmaz, “Oğlumla en son suikasttan yarım saat önce konuştum. Bana annesine telefon aldığını ve Kovancılar’daki tek kargo şirketine verdiğini söyledi. Konuştuktan yarım saat sonra tekrar aradım ona ulaşamadım. Devlet büyüklerimiz ve Genelkurmay Başkanımız aradı, devletimiz bizi yalnız bırakmadı, hepsine teşekkür ediyorum. Benim ciğerim yandı ama başkalarınınki yanmasın. Artık bu ateşe bir çare bulunsun” dedi. İslam Cumhuriyetinden Mektup Var İran İslam Cumhuriyeti’nden mektup var…. Mektubun yazarı, bundan yedi yıl önce, gencecik bir kızken tecavüzcüsünü öldüren Reyhane Cebbari… Yargı sürecindeki şaibeler nedeniyle yapılan uluslararası çağrılara rağmen cumartesi sabahı darağacına gönderilen 26 yaşındaki Cebbari, Şule adıyla hitap ettiği annesine son dileklerini yazmış. Okurların, ABD’nin internette Huffington Post gazetesinde tamamını bulabilecekleri mektup özetle şöyle diyor: “Sevgili Şule; (Şeriat yasası) ‘Kısas’la yüzleşeceğim haberini bugün aldım. Yaşamımın son sayfasına ulaştığımı, senden duymadığıma üzüldüm. (Bunu) öğrenmek hakkım değil mi? Senin ve babamın elini öpmek fırsatını neden bana vermedin? Dünya, benim ancak 19 yıl yaşamama izin verdi... Meşum darbenin ardından.. bir mezarlık olan Evin Hapishanesi hücrelerine ve bir mezarı andıran Recayi Şehr Hapishanesi’ne atıldım… Bize okula gittiğimiz dönemlerde, kavga ve şikâyetler önünde hanımefendi olmayı öğretmiştin. Davranışlarımızın ne kadar önemli olduğunu ne çok vurguladığını hatırlıyor musun? Ama tecrüben yanlış çıktı. Öğrendiğim şeyler, bu olaydan sonra bana fayda sağlamadı. Mahkemede gözyaşı dökmedim. Yalvarmadım. Çaresizce ağlamadım. Bu da benim soğukkanlı bir katil olduğum izlenimi yarattı…” “Sevgili anneciğim.. sözlerimin sonu yok ve idam edildikten sonra sana verilmek üzere, (kâğıda aktardığım o sözleri) birine emanet ediyorum. Miras diye sana el yazılarımı bırakıyorum... Tüm gücün ve olanaklarınla benim için yapmanı istediğim bir şey var. Bu dünyadan, bu ülkeden, senden istediğim tek şey bu. Lütfen ağlama ve beni dinle: Söylediklerim için zamana ihtiyacın olacak. Mahkemeye gidip daha ben ölmeden önce, onlara dileğimi iletmeni istiyorum. Benim için hayattan daha tatlı olan iyi kalpli annem; toprağın altında çürümek; gözlerimin ve genç yüreğimin toz olmasını istemiyorum. Asılır asılmaz kalbimin, böbreklerimin, gözlerimin, kemiklerimin, bağışlanabilecek tüm organlarımın; ihtiyacı olanlara armağan olarak nakledilmek üzere bağışlanmasına izin vermelerine dua et. Organlarımın bağışlanacağı kişinin adımı bilmesini istemiyorum, ne bir buket ne de dua bekliyorum. Ağlayacağın bir mezarım olmasın. Bunu kalbimin en derin yerinden söylüyorum. Benim için siyahlar da giyme. Zor günlerimi unutmak için elinden geleni yap. Alıp götürmesi için beni rüzgâra ver... Dünya bizi sevmedi. Kaderimi istemedi. Şimdi o kadere teslim oluyor, ölümü kucaklıyorum. Yaradanın mahkemesinde, ben de savcıları suçlayacağım... Sevgili, merhametli Şule; öbür dünyada da onlar suçlanacak. Sen ve ben suçlayan olacağız. Ölene dek seni kucaklamak isterdim. Seni seviyorum.” Uluslararası af örgütünün “bir ulusun üzerindeki kan lekesi” diye tanımladığı Reyhane Cebbari’nin idamı; “konjonktürün” sarstığı her dönemeçte kadınlara bedel ödeten molla rejiminin alemeti farikası. Reyhane ile aynı dönemde gene benzeri bir cinayetten idamın kıyısına gelen Sakine Ashtani, geçen bahar; açılım rüzgârlarının tavan yaptığı noktada, “açılımcı Cumhurbaşkanı Ruhani” tarafından affedilmişti. İran’da o dönem “Ruhani baharı” esiyordu. Bugün rejmin “sertlik yanlısı” yanlıları arasında o bahar neticesinde oluşan bir rahatsızlık var. Rahatsızlığın nedeni; ABD ile İran’ın “nükleer programı” üzerinde varılabilecek anlaşma… “Şahinler”; anlaşma nedeniyle sadece nükleer programının kısıtlanmasından değil, “büyük şeytan ABD” ile barışmak ve yakınlaşmaktan korkuyorlar. İran İslam Cumhuriyeti’nin dayandığı iki temel sütun var: İlki ABD ve Batı düşmanlığı; diğeri “kadın düşmanlığı”… ABD ile kasımda sağlanması beklenen “nükleer anlaşma” tarihi yakınlaştıkça; cumhurbaşkanı Ruhani’nin ilk dönemdeki “kadın açılımının” kapandığını görüyoruz. Bizdeki Kürt açılımında olduğu gibi biraz… İran’da da bizde olduğu gibi açılım, “ilkeler” üzerinden değil; uluslararası şartlar ve rüzgâra göre yapılıyor… “Kadınlara yumuşama gerektiren şartlar”; bir günde “sertleşmeye” çevriliyor ve böylelikle içerde “şahinlerin” tatmini sağlanıyor. “İslami kurallara göre örtünmeyen kadınlara” örneğin ekim başında birden sokaklarda bir “kezzap kampanyasının” başlatılması ve “kezzap atılması”; bu tipik sertleşmenin sonucu. Göreve geldiği ilk aylarda “kadınların kılık kıyafetine karışmayalım!” düsturuyla ilgi çeken “reformcu” Ruhani; Reyhane’nin “af kampanyasına” duyarsız kaldığı gibi; yolda kadınlara “kezzap atan canavarların” da yargılanması için özel gayret sarf etmiyor. “Açılım” ve “kapanım” arasındaki bu gelgit; İran’ın şeriat sistemini bir Rus ruletine çeviriyor. Rulet, Sakine’yi kurtarırken Reyhane’yi harcıyor. Çünkü sisteme “evrensel hukuk” ve “insan hakları” değerleri ile kuralları değil, son kertede alabildiğine keyfi iktidar ilişkileri damga vuruyor. Atatürk Cumhuriyetinin değerini, İran’a her bakışımızda daha iyi kavrıyoruz. Cumhuriyetimizin daim olması dileğiyle, 91. yılımız da kutlu olsun (Fotoğraf: AA) Akdoğan: Eylem ve saldırılar bitmeden hiçbir adım konuşulmaz Misilleme gerilimi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Kobani eylemleri ve Yüksekova’da 3 askerin şehit edilmesi konusunda HDP’yi sert şekilde eleştirerek, eylem ve saldırılar bitmeden çözüm sürecinde bundan sonra atılacak adımların konuşulmasını doğru bulmadığını söyledi. Bingöl’deki saldırının ardından HDP, KCK ve Abdullah Öcalan’ın provokasyon iddiasında bulunduğunu, Yüksekova’daki saldırıda böyle bir olasılık görüp görmediği sorusu üzerine, “Bunlar hep aynı numarayı yapıyorlar. Ne zaman çözüm konusunda ciddi bir mesafe alınsa bu tür olaylar yaşandı. ‘Bunları yerel unsurlar yaptı, bizim bir inisiyatifimiz yok’ sözünün hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Bu açık bir sabotaj girişimidir ve buna karşı onların kendi içinde ne yaptığını hiç umursamıyoruz. Biz kendimiz gerekeni yapıyoruz, gereken hesabı soracağız” diye konuştu. Hükümetin çözüm süreci konusunda son derece kararlı olduğunu, ancak örgütün ulaşılmak istenen sonucu hazmedemediğini, su kaynatıp yan çizdiğini belirten Akdoğan, “Onlar silahı bırakmak istemiyorlar. Gelinen noktada hükümet yine sonuca odaklanmışken, Kandil’in ayak dirediği görülüyor. Burada Kobani’yi bahane olarak kullandılar. ‘Kobani üzerinden çözüm sürecinin önünü nasıl tıkayabiliriz’ arayışına girdiler. Ama toplumsal tepki yoğun olunca HDP bu defa girdiği çıkmak sokaktan çıkmaya çalışıyor” dedi. Yüksekova’da 3 askerin şehit edilmesi olayında HDP’nin Kağızman’da öldürülen PKK’lıları anımsattığının belirtilmesi üzerine Akdoğan, “Böyle birşey olabilir mi? Siz bir yere saldırıyorsunuz, savunma pozisyonunda güvenlik güçleri karşılık veriyor. Sonra buna tekrar misilleme diye bir şey icat ediyorsunuz. Kamu düzeni önceliğimizdir. Bu olmadıktan sonra hiçbir konuyu konuşmayız” dedi. “Eylemler bitmedikçe HDP’nin hükümet ve İmralı ile görüşmesine imkân tanınmayacak mı?” sorusu üzerine Akdoğan, “Hukuk olmadan hiçbir şey olmaz. Toplumsal olaylar, şehitler; Kandil’in de, HDP’nin de yaptığı negatif açıklamalar süreci zehirliyor” dedi. Sekretarya ve başmüzakereciliğin Yüksekova’daki olaya kadar en önemli başlık olduğunun anımsatılarak bu konularda bir adım atılıp atılmayacağının sorulması üzerine Akdoğan, “Bunlar kendilerinin ne yapacağını söylesinler. İkide bir devlete ödev vermeye kalkmasınlar. Siz hangi adımı atacaksınız arkadaşım? Türkiye’yi terk edecekti PKK geçen yıl, etti mi? Hayır, verdikleri hiçbir sözü tutmadılar. Bölgedeki hangi şiddeti, baskıyı durdurdular? Artık bu tür sahtekarlıklara gerek yok. Silah bırakacaksan bırakacaksın. Bunun yol haritası da bellidir. Provokasyonlarla, sert açıklamalarla sahneye çıkarsan, sen bu işi yapmıyorsun demektir. Biz de ona göre hareket ederiz” görüşünü dile getirdi. Başbakan Ahmet Davutoğlu da “Misilleme mantığıyla güvenlik birimlerimize saldırı olursa bunun da gereken cevabı verilir, sorumlular adalete teslim edilir” diye konuştu. ‘Dünya bizi sevmedi!’ Biz demedik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüksekova’da üç askerin şehit edilmesini, “Üç HPG gerillasının infaz edilmesinden sonra bugün de Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde üç asker öldürüldü” diye duyuran HDP ile, hükümet arasında başlayan “misilleme” tartışması sürüyor. HDP yönetiminden, HDP’nin bu açıklamasını “misilleme mantığı” diye değerlendiren Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç’tan “Asla ‘misilleme’ olarak tarif etmedik. Sadece son günlerde yaşananları arka arkaya söyledik. Hükümet yetkilileri öyle yorumlamak istemişler. Gidişattan üzüntümüzü, kaygılarımızı ifade ettik” yanıtı geldi. HDP Muş Milletvekili Demir Çelik ise “Biz misilleme diye bir şey dile getirmedik. Sadece, bu olayların üst üste gelmesi, bizi yeniden savaş ortamına götürebileceğine ilişkin duyulan kaygı ve endişesidir” dedi. öyle yorumladılar ARINÇ, SEKRETARYA KURULMASINA İLİŞKİN KONUŞTU ‘Askerimizin kanı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, son haftalarda meydana gelen şiddet olayları nedeniyle Başbakanlık kontorlürde Başbakanlık Koordinasyon Merkezi kurulduğunu kaydetti. Merkezin bakanlıklarla işbirliği içinde olacağını ve Başbakanlığa gerekli bilgi ve belge akışını sağlayacağını söyleyen Arınç, görevlendirmenin yarından (bugün) itibaren yapılacağını dile getirdi. rınç çözüm sürecine ilişkin olarak “Bu olaylar yaşanmamış gibi sekretarya kurulacak,polisimizin, askerimizin kanı yerdeyken biri bize bunları derse onun yüzüne bile bakmayız” dedi. Yaklaşık 4.5 saat süren Bakanlar kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Arınç, son haftalarda şayanan şiddet olaylarının ardından İçişleri Bakan yardımcılığı başkanlığında bir heyet kurulduğunu anımsatarak, buna kurumsal nitelik kazandırdıklarını söyledi. Bir genelgeyle acil durumlarda koordinasyon için Başbakanlık Koordinasyon Merkezi kurulduğunu söyleyen Arınç, “Yni bozan olaylarda İçişleri Bakanlığı bünyesinde, yurtdışında meydana gelecek olaylarda ise Dışişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösterecek. Kuş gribi, ebola gibi olaylarda Sağlık Bakanlığı veya Kültür Bakanımız, Çalışma Bakanlığımız görevlendirilecek. Koordinasyon Merkezi, İçişleri, Dışişleri Müsteşarlığı veya Başbakanlık tarafından gönderilen yöneticelerle çalışacak” dedi. Arınç, PKK tarafından kaçırılan patlayıcıların takibine ilişkin olarak da şunları söyledi: “Bölgede insansız keşif uçağı ayrıca taaruz helitopterleri keşfe başladı. Timlerde arazide arama çalışmaları yapıyor. Bu madenin güvenliğinin yetersiz olduğu ortaya çıkmıştır. An yerdeyken...’ cak kaçırıldıktan sonra haberdar olduk. Cudi Dağı istikametine doğru gittikleri tespit edildi. Dağa varmadan yakalanacaklarını ümit ediyoduz. Güvenlik güçlerimiz görev alsaydı bu olay yaşanmazdı” dedi. Arınç çözüm sürecine ilişkin olarak süreç nedeniyle kimsenin Türkiye’den yumuşak davranmasını beklememesi gerektiğini söyledi. “Birileri milletin acısını duymazdan geliyor” diyen Arınç, “Hâlâ bir başsağlığı, geçmiş olsun dileğinde bulunduklarını duymadık. Bu olaylar yaşanmamış gibi sekretarya kurulacak, içinde ben de olacağım... Bu olayların yaşandığı bir dönemde, polisimizin, askerimizin kanı yerdeyken biri bize bunları derse onun yüzüne bile bakmayız. Siz yerdeki kana bakmayın, yol kesmeye bakmayın, patlayıcı çalmaya bakmayın... Biz nerenin hükümetiyiz? Biz aldığımız kararlar ve Meclis’in bize verdiği yetkiyle temmuz ayında çıkardığımız kanuna harfiyen uyacağız. Bunun yapılmasının karşılığının olduğunu da herkesin bilmesi lazım. Kim ne adım atacaksa onun atılması gerekir. Biz hükümetiz, öyle aba altından sopa göstermeyi sevmeyiz. Kimse süreç gitti mi endişesine kapılmasın. Bu işin biteceği zaman da milletimize söyleriz” diye konuştu. Arınç, “Kobani’ye girmek bizim düşüncemiz değildir, orada yaşayanların da talebi değildir. Suriye’nin içindeki meşru muhalif güçler bu konuda bir çalışma yapabilir. K.Irak’taki Bölgesel Yönetim ile Türkiye ilişkileri iyidir. Peşmerge de onların güçleridir” dedi. Failler yakalandı DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Yüksekova ilçesinde cumartesi günü üç askerin şehit edilmesi ile cumartesi gecesi düzenlenen operasyonda M.K., E.K., İ.B, pazar sabahı düzenlenen operasyonda ise M.A.A., O.B. ve B.A. gözaltına alınmıştı. Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorgularının ardından E.K. ve B.A. serbest bırakıldı. Gözaltında bulunan M.K., İ.B., M.A.A. ve O.B.’nin sorguları sürerken önceki gece saatlerinde yapılan operasyonlarda ise Yüksekova’da K.T ve E.A, Muğla’ınn Bodrum ilçesinde ise O.C. gözaltına alındı. Hakkari Valiliği’nden yapılan açıklamada, Yüksekova’da üç askerin şehit edilmesiyle ilgili gözaltına alınan üç zanlıdan ikisinin 19 Temmuz’da Yüksekova’da uzman çavuş K.U’nun silahla yaralanması olayının da faili olduğunu bildirdi. Valilikten yapılan açıklamada, “Operasyon sonucu birinci olayın faili, ikinci olayın da faili olduğu değerlendirilen K.T. Yüksekova’da, birinci olayın faili E.A. ise Muğla’nın Bodrum ilçesinde, ayrıca olaylarla ilgili O.C. adlı kişi de Yüksekova’da gözaltına alınmış olup konuyla ilgili çalışmalara devam edilmektedir” denildi. ‘Hâlâ başsağlığı yok’ ‘Ruhani baharı’nın sonu ‘Açılımkapanım’ ruleti Misilleme olursa cevabı verilir Korucu infazını PKK üstlendi PKK 400 kilo patlayıcı kaçırdı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, PKK’nin bir kömür ocağına ait patlayıcı (400 kilogram amonyum nitrat) yüklü bir kamyonu kaçırdığını duyurdu. Genelkurmay Başkanlığı’ndan konuya ilişkin olarak yapılan bilgilendirmede, şöyle denildi: “PKK mensubu silahlı bir grup terörist tarafından, Şırnak / Silopi ilçesi Aksu köyü bölgesinde özel bir kömür ocağına ait patlayıcı (yaklaşık 400 kg Amonyum Nitrat) yüklü bir kamyon kaçırılmıştır. Söz konusu teröristlerin, kaçırdıkları kamyondan patlayıcı maddeleri indirip başka bir kamyona yüklemeyi müteakip, kamyonu ve sürücüsünü serbest bıraktıkları öğrenilmiştir. 23’üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanlığınca, söz konusu olayla ilgili keşif yapmak ve tespit edildiğinde teröristleri etkisiz hale getirmek maksadıyla; Görümlü Jandarma Komando Tabur Komutanlığı’ndan dört Jandarma Komando Timi bölgeye sevk edilmiş, ilaveten iki adet AH1W Taarruz Helikopteri ve İnsanlı Keşif Uçağı görevlendirilmiş olup, gelişmeler takip edilmektedir.” Yurt Haberleri Servisi Siirt’te 12 Eylül’de kaçırılan geçici köy korucusu Nihat Çaprak (38) önceki gün Geçitbaşı köyü yakınlarında direğe bağlı olarak kurşunlanmış halde bulunmuştu. Genelkurmay Başkanlığı’ndan dün sabah yapılan açıklamada, “İnsanlıktan nasibini almamış, gözü dönmüş, caniler tarafından işlenen bu vahşice olayı şiddetle kınıyor, şehidimize Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm köy korucularımıza sabırlar diliyoruz” denildi. PKK internet sitesinden yaptığı açıklamayla olayı üstlendi. Açıklamada, Çaprak’ın 24 mart 2012’de Siirt ve Bitlis kırsalında PKK Bölge Sorumlusu “Arjin Garzan” kod adlı Leyla Altan’ın da aralarında bulunduğu 15 kadın PKK’linin öldürüldüğü operasyon nedeniyle “cezalandırıldığı” belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle