06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C 28 EKİM 2014 SALI www.cumhuriyet.com.tr SINIRDA GÜNDÜZ VE GECE (2) ‘Kızım gibi kokuyor’ 4 Bir babanın kızının karaciğeriyle yaşama dönen Fatma’yla buluşma anı... Ben Kobani İçin Ağlıyorum Az önce Kobani sınırında direniş zinciri oluşturduğumuz yazar dostların bir kısmı gitti. Ben hâlâ Mehser (Çaykara) köyündeyim ve bu gece orada kalacağım. Biraz nereye gittim ne yapıyorum anlatmalıyım. Gözünüzün önüne getirin, köyün avlusu oldukça geniş camisi, dışardan gelen konuklar için yatakhaneye çevrilmiş, ayrıca gene herkes caminin içinde oluşturulan yemekhane bölümünde sıraya girip ekmeğini, yemeğini alıyor, kim olduğun önemli değil. Üniversite öğrencileri, öğretmenler, doktorlar, yani tüm ülkeden ve dünyanın pek çok yerinden gelmiş kadınlar, erkekler, arada çocuklar… Birden gene bir havan topu atılıyor. Ses çok korkunç ve yanımda Kobani Halk Meclisi’nin üyesi orta yaşlı bir kadın var: Feyize. On gün önce Kobani’den gelmiş, başını eğip sessizce ağlamaya başlıyor, Kobani’de biri gazeteci olarak çalışan, diğeri sıcak savaşta iki kızı var. Ben “Kızlarınıza mı ağlıyorsunuz” diye sorulacak en kötü soruyu soruyorum, şaşkınlıktan olacak, o “Hayır ben bütün Kobani için ağlıyorum” diyerek beni mahcup ediyor. Onun gözyaşlarıyla ıslanan yanaklarından öpüp kendimi affettirmeye çalışıyorum. O sırada yanıma Şırnaklı Evin yaklaşıyor, “Sen gece kimlerle kalacaksın” diye bana soruyor. “Bilmiyorum” diyorum, “Şırnak bölgesinde bizlerle kalabilirsin” diyor. Evet burada Şırnak, Diyarbakır, Bingöl, aklınıza kaç il gelirse herkesin bir bölgesi var. Yani kaldıkları bir ev var. Ben şimdilik caminin avlusunda çay içip, havanın kararmasını bekliyorum. Tam çayımı içerken, iki müthiş patlama oluyor, caminin camları sarsılıyor. Ve birden herkes seviniyor. Ben de herkes gibi gökyüzüne bakıyorum, bir uçak işaret fişeği atıyor. Meğer şöyleymiş; uçaklar IŞİD mevzilerini bombalayıp isabet ettirdiklerinde işaret fişeği atarak Kobani’de savaşan YPG güçlerine haber veriyorlarmış. Evet, fişeği gördüğümüze göre Fransız uçakları IŞİD mevzilerinde hedefi vurmuşlar. l GAZİANTEP (DHA) Osmaniye’de geçirdiği trafik kazası sonrası yaşamını yitiren 4 yaşındaki Ebrar Tektaş’ın karaciğeri Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 6 yaşındaki Fatma Viyan Şendur’a nakledildi. Kızının karaciğeriyle yaşama bağlanan Şendur’u ziyaret eden Recep Tektaş (32) “Fatma’da Ebrar’ın kokusunu alıyorum” dedi. Tektaş’ın, kızı Ebrar geçen hafta geçirdiği trafik kazasının ardından götürüldüğü hastanede tedaviye alınmıştı. Doktorların tüm müdahalesine karşın beyin ölümü gerçekleşen Ebrar’ın ailesi kızlarının organlarını bağışladı. Küçük kızın iki böbreği ile karaciğeri organ bekleyen üç hastaya nakledildi. Fatma Viyan Şendur ve ailesi, organlarıyla üç kişiye can olan Ebrar’ın babası Tektaş ile Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun’un makamında bir araya geldi. Evlat acısını hiçbir şeyin dindiremeyeceğini belirten Fatma’ya sarılarak saçlarını okşayan Tektaş, “Fatma’yı koklayınca, onda yavrum Ebrar’ın kokusunu alıyorum. Evlat acısı farklı bir acı, ama şimdi kendimi huzurlu hissediyorum” diye konuştu. İkinci ‘Garip’ olayı l BURSA (Cumhuriyet) İznik ilçesindeki işadamı eşinin 38 yıl önce intihar etmesi sonucu yalnız yaşamaya başlayan Habibe Irız (72), geçen ay her yanı çöplerle kaplanmış evde ölü bulundu. Tıpkı Konya’daki ‘Garip’ dede (Mehmet Keleş) olayı gibi Irız’ın ölümünün ardından ortaya çıkan serveti şaşırttı. Irız’ın ilçedeki iki banka hesabında 3 milyon 270 bin TL parası, Yıldırım ilçesinde 4 dairesi, Mudanya’da bir villası, İstanbul Bakırköy’de bir işyeri, Nişantaşı’nda iki iş yeri, Bebek’te ise bir evi olduğu ortaya çıktı. Onların topları hep patlak. Gece ilerliyor, ben hâlâ caminin avlusundayım. Güzeller güzeli, Diyarbakırlı Firuzan yanıma gelip çay isteyip istemediğimi soruyor. Elbette istiyorum, o yedi gündür burada, Diyarbakır’dan gelmiş, işleri organize ediyor. Bir yandan da “Ben güzelim değil mi” diye soruyor, “beni artist yaparsın artık”. Doğru söze ne denir, gerçekten çok güzel... O sırada Firuzan’ı çağırıyorlar, İzmit’ten gelen bir ekip varmış, yer bulamamışlar. İş Firuzan’a düşüyor, hayda koşturup yanımdan gidiyor. Şimdi bir soru, insanlar bütün gece neden nöbet tutuyorlar? Nedeni şu, birincisi karşıya moral, ikincisi herhangi bir IŞİD sızıntısını engellemek. Nereden, Türkiye’den. Bu önemli, çünkü burada konuştuğum hemen herkes hâlâ IŞİD militanlarının sınırlarımızdan geçtiğini söylüyor. Sözü kısa keselim, çünkü gördüklerim, duyduklarım bu kadar değil. Sizlere mülteci kamplarını ve burada çalışan gönüllüleri anlatmak istiyorum. Suruç, köyleriyle birlikte yüz bin nüfuslu bir ilçe. Savaş nedeniyle Kobani’deki akrabalarına yüreğini ve tüm imkânlarını sonuna dek açmış bir yurt parçası. Şu anda nüfusunun kaç olduğu bilinmiyor. Çünkü Suruç’ta sadece mülteciler yok, bir o kadar da Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden gelmiş gönüllüler ordusu var. İlk olarak Arin Mirxan çadır kentine gidiyorum. Arin Mirxan tüm Suruç ve mülteciler için çok değerli bir ad. O Kobani’de savaşırken ölen çok genç bir kızın adı. Çadır kent bin beş yüz kişiyi barındırıyor. Ve kentte her şey seçilmiş bir kent komitesi tarafından yürütülüyor. Çevremdeki herkes Kürtçe konuşuyor, neyse ki yanımda Leyla var, hem fotoğraf çekiyor hem de benim gönüllü çevirmenliğimi üstlenmiş. Ayrıca komitede Türkçe bilen iki genç kadın var. Biri Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde çalışıyor, izinini burada kullanıyor, öteki Marmara Üniversitesi’nden, o da iznini burada kullanıyor. Leyla’yla çadır kentte dolaşıyoruz. Ve bize anlatıyorlar, ilk günler çok sıkıntı çekilmiş, birdenbire binlerce insan Suruç’a akın etmiş. Akrabaları olanlar onların yanına geçmiş ama yüzlerce kişi de Suruç’un sokaklarında kalakalmış. Ama işte dayanışma o zaman başlamış, Suruç’un genç Belediye Eşbaşkanı Zühal anlatıyor. Herkes seferber olmuş, komşu belediyeler anında yardım göndermişler. Suruç yedisinden yetmişine yardıma koşmuş. Hele de çocuklar, çadırların altına döşenecek biriketleri bir ordu kurup tek tek taşımışlar. n Arkası 8. sayfada Suruç’ta bir gönüllü ordusu var! Macarların özgür internet eylemi l Dış Haberler Servisi Macaristan’da otoriterleşmekle suçlanan sağcı Başbakan Viktor Orban önderliğindeki hükümetin, internet kullanıcılarına vergi öngören tasarısı başkent Budapeşte’de on bini aşkın gösterici tarafından protesto edildi. Tasarının geri çekilmesini isteyen göstericiler önceki gün, “Özgür Macaristan, özgür internet” sloganıyla Orban’ın lideri olduğu sağcı Fidesz partinin merkezine yürüdü. Eski klavyeleri parti merkezinin önüne bırakan protestocularla polis arasında gerginlik yaşandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle