03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 2014 PAZAR 6 HABERLER Borçta Yüzen Halk Tutucu Olur Önce size bazı oranlar. Biliyorsunuz, TÜİK, milleti yüzde 20’lik 5 gelir dilimine böler. En alttaki (yoksul) gelir diliminden en üstteki (zengin) gelir dilimine göre sıralar. Şimdi şu oranlara bakın: İlk yüzde 20’lik dilim: Tasarruf oranı eksi 32.. İkinci yüzde 20’lik gelir diliminde eksi 14.5... Üçüncü yüzde 20’lik gelir diliminde eksi 3.8. Dördüncü yüzde 20’lik gelir diliminde tasarruf oranı artı 4.6 ve beşinci ve sonuncu gelir diliminde ise artı 24.3.. Hanehalkı gelir dilimlerindeki milletin tasarruf oranları, 3 eksi, 2 artı. Büyük çoğunluk borçla veya ekside yaşıyor... TÜİK bunları ilan ediyor da açıklamadığı başka bir rakam daha var. Yüzde 10’luk dilimlerde durum ne? Sanki devlet sırrı gibi saklanır... Ankara’da Bilsay Kuruç hocanın liderlik ettiği ve 3 yıldır yapılan 21. Yüzyıl Planlama Kurultayı’nda cuma günü yüzde 10’luk iki dilimin durumu açıklandı. En alttaki yüzde 10’luk hane halkının tasarruf oranı eksi 50’de... En üstteki yüzde 10’luk zengin hanehalkında ise tasarruf oranı artı 30’da. Tabanda borçluluğun (yoksulluğun da) ne kadar büyük olduğunu, tabii tepedeki yüzde 10’luk dilimde ise ne kadar büyük paraların birikmiş olduğunu görüyoruz bu rakamlarda... En alt yüzde 10’luk en üst yüzde 10’luk hane halkı arasında uçurum mu uçurum... HHH Okurlar bilir, özellikle seçim ve seçmen analizleri söz konusu olduğunda burada sık vurguladığım bir olay var: 1) Bu hükümetin en büyük başarısı, dışarıdan 400 milyar doların bankalar aracılığıyla ülkeye aktarılmasındadır. Bu milyarların çok önemli bir yekunu da tüketici, konut vb. kredisi olarak halka dağıtılmaktadır... 2) Halk borçludur; ev, otomobil, her türlü elektronik eşya... kredi kartı ile veya doğrudan bankalara kredi olarak.. Halk büyük bir tüketici yapıldı. Türkiye, geçmişinde bugüne kadar görülmemiş oranda bir “tüketim cenneti” içinde yaşıyor. AKP döneminde sadece İstanbul’da 100’ü aşkın AVM açıldı, yenileri geliyor ve tüketimin yeni hayat biçimleri Türkiye çapında yayılıyor... 3) Davutoğlu geçenlerde bir açılışını yaparken “Alışveriş merkezlerini dualarla bereketlendirin” dedi. Türkiye ve benzer ülkelerde halk bu merkezlere tıkılıyor... Alamasan bile bak, yutkun, isteğini kabart, koş bankaya kredi al ve anında evine götür... Bir bilim insanı da o sırada AVM’leri “tüketim katedralleri” olarak niteliyor ve “Tüketim kültürü içinde çok aktif olan bireyler politik faaliyetlere ilgilerini kaybeder. İktidarda kalmak isteyen rejim daha çok tüketim katedrali inşa eder” diyordu. (*) 4) Böylesine büyük bir borcun altına sokulan halk, önemli bir kesim olarak, bu düzenin ve bu düzeni yaratan iktidarın sürmesini ister. Hem borcu yüzünden hem de tüketimin devamı açısından. Bu noktada “düzen tutuculuğu”ndan söz edebiliriz... AKP iktidarının yüzde 50’lere vurmasının sırrını başka yerde aramayın. 5) Tabii buna paralel, bir kesim halkın boynuna da “dini muhafazakârlık boyunduruğu” vuruldu. Zaten dini ana siyasi ticaret kalemi yapan partilerin torbasında bu var hep. Tabandan çok önemli bir seçmen kitlesi (10 milyon?!) ciddi sınıf atladı... (CHP’liler sanıyor ki, millet dinsiz sandığı için bizi seçmiyor... ve ana seçim stratejilerini bunun üzerine inşa ediyor.) HHH Seçmeni borç batağına sürükle, bir de teşekkür etsin, cennette yaşıyoruz desin.. Önceki yıla kıyasla araba satışları ne kadar artmış? İki kata yakın mı?! En yoksul, borçlanmanın batağında veya hayatını erken tüketiyor. Bu nedenle de inşaatlar son yüzde 40’lık dilime yöneldi... En lüksü son yüzde 1020’ye... Onlar da herhalde konut koleksiyoneri olmuştur... Türkiye’de “hizmet sektörü” büyürken sanayinin payının yüzde 45 azalmasından bizzat hükümet, Babacan yakınıyor.. Ülkeyi bitirdiler.. Denizin sonu gözüktü de uzatmaları oynuyorlar... Salt korkularından, ne olur ne olmaz, henüz dibe vurmadan bir an önce genel seçim olsun diye, birkaç ay erkene alırlar mı?.. HHH Soruya yanıt arıyorum: Acaba şu 400 milyar dolarlık muazzam borç olmasaydı veya Türkiye borç harç elinde ne varsa yarın ödemek zorunda kalsaydı... Türkiye’nin ekonomik hacmi ve adam başına düşen geliri ne kadar olurdu? Hadi 100 milyar dolarlık borcu normal kabul edelim, 300 milyar doları yarın ödemek zorunda kalsak? Büyüyen Türkiye masalı = Büyüyen borç... (*) “Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek” kitabının yazarı George Ritzer, Birgün gazetesi, Ömür Şahin Keyif ile söyleşi. .birgun.net/news/view/iktidardakalmakisteyenavminsaeder/6288, Ritzer diyor ki: Tüketim katedralleri tüketiciyi tüketim dinine itaat etmeye yönlendiriyor, tıpkı dindarların Tanrı’ya ya da dine itaat etmesi gibi. Temel olarak dini katedrallerden tüketim katedrallerine pek çok unsur kopyalanmış… Tatillerde dini katedrallere mi gidiyorsunuz yoksa tüketim katedrallerine mi?..” Fotoğraflar: VEDAT ARIK Cumartesi Anneleri, acılarına ve mücadelelerine ortak olan binlerce kişiyle Galatasaray Meydanı’nda buluştu 500 haftadır, çoğalarak... SİBEL BAHÇETEPE Gözaltında kaybedilen ya da faili meçhul cinayetlere kurban giden yakınlarının faillerinin yargılanmasını isteyen Cumartesi Anneleri, 500. kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Ellerinde kırmızı karanfiller ile yakınlarının fotoğraflarını taşıyan Cumartesi Anneleri ,“Yakınlarımızı kaybedenler hesap verinceye kadar bizler onları aramaktan vazgeçmeyeceğiz, 500 değil bin hafta da olsa burada olacağız” dedi. Alana gelen grupların slogan atmaması ve sessiz bir şekilde oturma eylemine destek vermesi istendi. Eyleme, aralarında Suavi, Ferhat Tunç, Bilgesu Erenus’un da bulunduğu sanatçılar ile avukat Eşber Yağmurdereli, CHP genel başkan yardımcıları Sezgin Tanrıkulu, Ercan Karakaş, CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, Kadir Gökmen Öğüt, Süleyman Çelebi, CHP PM üyesi Enis Berberoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Diyarbakır Ba ğımsız Milletvekili Leyla Zana, HDP Milletvekili Levent Tüzel, DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu, Akın Birdal, Sevim Belli, Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan ile babası Sami Elvan, Hasan Ferit Gedik’in annesi Nuray Gedik, Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, Abdullah Cömert’in ağabeyi Zafer Cömert ile çok sayıda yurttaş katıldı. Eylem, eşzamanlı olarak İngiltere, Almanya, Avusturya, İsviçre, Kanada, ABD ve Fransa’nın bazı kentlerinde de gerçekleştirildi. Cumartesi Anneleri’ne destek vermek amacıyla CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bir kırmızı karanfil gönderdi. 19 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, 20 yıldır kayıpları için devletin adım atmadığını belirterek “Bu ülkeyi yönetenler demokrasiden bahsediyorlar. Onlara sesleniyorum, bu analar için ne yaptınız” diye sordu. Tosun “Kayıplarımızın akıbetini bu lana, failler yargılanana kadar iki elimiz yakanızda olacak. Analara hesap verene kadar bu meydanlardan gitmeyeceğiz” dedi. 8 Ekim 1980’de gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır ise “500 haftadır bu insanların nerede olduklarını bilmek, mezarlarına kavuşmak için adalet ve demokrasi mücadelesini veriyoruz. Bu ülkeyi yönetenler sağır ve dilsiz oldular” diye konuştu. Gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç, eylemlerine başladıkları zaman birkaç aile olduklarını, şimdi ise binlerce insanın tek yürek haline geldiğini söyledi. Süleyman Cihan’ın kardeşi Ahmet Cihan da gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarına dikkat çekerek “Bu resimler devletin işlediği cinayetlerin delilidir” dedi. Hasan Gülünay’ın kızı Deniz Gülünay ise Galatasaray Meydanı’nda büyüdüğünü söyleyerek “Bu meydan ağıt alanı değil. Yirmi iki yıldır babamı arı ‘Bu meydanda büyüdüm’ yorum, aramaya devam edeceğim” dedi. Van’dan gelen kayıp yakını Serhat Ertak ise şunları söyledi: “Burada tek resim var, adı da kayıp.” İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına grup açıklaması yapan İkbal Eren bu hafta, 19 Ekim 1995’te İstanbul Avcılar’daki evinden gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Fehmi Tosun’u anmak için bir araya geldiklerini söyledi. Gözaltında kayıp vakalarının yoğun olarak yaşandığı dönemlerin başbakanlarından Mesut Yılmaz da eylem sürerken Galatasaray Meydanı’nda görüldü. CHP Milletvekili Melda Onur Twitter hesabı üzerinden “Galatasaray Cumartesi Anneleri topluluğunda bir Mesut Yılmaz görüldü...” diye yazarak fotoğraf paylaştı. Galatarasay Kongre üyesi olan Yılmaz’ın Galatasaray Spor Kulübü’nün lise binasında yapılan genel kurulunda oy kullanmak için geldiği anlaşıldı. Mesut Yılmaz da geldi ama... ‘Analar için ne yaptınız?’ Benim Annem Cumartesi sandalyesine oturtuyorsun.” Bir başkası eline alıyor mikrofonu: Devlet büyüklerimiz her daim “Çiçeklerimizi, karanfillerimizi devletimizin ne kadar köklü bir bile gözaltına aldılar.” geçmişi olduğundan bahsetme1992’de kaybedilen Hasan ye bayılırlar. Ecdat ile övünülür, Gülünay’ın gencecik kızı konumedeniyetler kurmuş olmakla şuyor. Bize diyor acımayın, biz şanlanılır, “kadim” gelenekler öne sürülür. Büyük devlet vurgu burada hesap soruyoruz. Ekliyor sonra: “Benim çocukluğumda su için bunlar lazımdır. Böbürbu meydanın izi var, oyuncaklarılenmek, hayal edilen bir geçmiş mın izi var.” üzerine hayali bir geleceği kurup Üç sene evvel Erdoğan, bunu satmak için gerek şarttır. Cumartesi Anneleri’nden bir Ancak devletin iyisi bunak heyetle buluşmuştu. Cemil olanıdır. Geçmiş parlak hatıraKırbayır için kurulan komisyon larının içinde devinip durmak, haricinde heyetin talepleri yerine yakın dönemi ise yaşanmamış getirilmedi. Ne toplu mezarlagibi geçiştirmek bir âdettir. rın nasıl kazılacağına dair bir Cumartesi Anneleri bu âdetin protokol saptandı ne bu suçların mührünü 500 haftadır kırmazamanaşımı kaldırıldı ne BM İnya çalışıyor. 500 sene evvelki sanların Zorla Kaybedilmesinden padişahın fetihlerini sahiplenen Korunması Sözleşmesi imzalansiyasetçilerin önüne 2030 sene dı, ne de bir faili meçhul siyasi öncesinin hesabını getiriyorlar. cinayetler komisyonu kuruldu. Israrla, kararlılıkla, usanmaAnkara’da görülen 19 cinayetdan. le ilgili bir davada bütün sanıklar Bu Cumartesi, 1995’te başlatutuksuz. yan oturma eylemi 500. haftaBu hükümet de “devlette sına ulaştı. Eşlerini, çocuklarını, devamlılık esastır” dedi. Katiller annelerini, babalarını arıyorlar. korunmaya, cinayetler unutulOnlara kavuşma ümidini yitireli maya devam ediyor. çok olmuş. Çoğu sadece yakın500. haftanın sembolik önemi larının kemiklerini bulmak istiyor. Senelerdir gözaltına alınıp dayak nedeniyle her zamankinden fazla insan desteğe yerken, yakınlarının gelmiş. Ancak onlardan katilleri üst mevkilere terfi ederken İZLENİM katbekat fazlası ne olup bittiğini anlamakendilerini sanık dan, hatta kalabalık sandalyesinde bulurnedeniyle rahatça ken aradıkları tek şey buydu. Yakınlarının kemikleri. Cumartesi yürüyememekten şikâyetçi akıp gidiyor. “Ay vallahi bilsem hiç Anneleri arkaik bir siyasi gösteri gelmezdim buraya, bu rezalet değil. İstiklal Caddesi’nde folkne” dediğini duyuyorum bir lorik bir lezzet de değil. Bu, yakadının sevgilisine. Oysa kınları devlet tarafından kaçırılıp sevgilisini kaybetseler katledilmiş insanların bir kemik, hiç şüphesiz o da bu bir mezar bulma kavgası. İstiklal Caddesi’nde Galatasa meydandan ayrılmayacak. ray Lisesi’nin önünde gıcır gıcır O esnada biri konuşuyor, TOMA’lar. Bir dolu polis. Polishoparlörlerden sesi dışarı lerin önemli bir kısmı neredeyse sızıyor: Cumartesi Anneleri’nin eylemi “Biz kayıplarımızı bulmazsak başlattığı sene doğmuş. Kendi siz insanlığınızı yitirirsiniz. Biz hayatları kadar uzun bir eyleme gerekirse müdahale etmek üzere burada bir aileyiz. Herkes bu cinayetlere karşı büyük bir aile bekleşiyorlar. olmalı”. Bir kayıp yakını haykırıyor: Kadın ve sevgilisi çoktan “Bu insanları katleden memurgözden kayboldu. Dinlediler lar. Sizde vicdan varsa, insanım mi bilinmez. diyorsanız, çıkıp bir şekilde bize Onlar belki dinlemiyor ulaşın. Size bu emri devlet verdi. ancak Arjantin’deki Plaza Benim hedefim siz değilsiniz, bu de Mayo Anneleri’nin mesajı düzenin kendisidir. Gelin anlatın, okunuyor. ben şahsen sizi affedeceğim.” “Biz” diyorlar “Cumartesi Bir kayıp annesi isyan ediyor: Anneleri’ni çok seviyoruz. So“Bizi, burada eylem yapıyoruz, nunda adalet, adaletsizliğin salkamu düzenini bozuyoruz diye yargıladılar. Ben mi bu halkın dü tanatını yıkacak. Hafıza, hakikat, adalet... Önemli olan bunlardır.” zenini bozuyorum? Hangi düzen Kardeşler duymuyor eloğlu var elinizde. Çocukları, anneleri, duyuyor. Duyanlar kardeşleştikbabaları öldüren düzen. Çocuğu çe duymayanlar eloğlu oluyor. öldürüyorsun, annesini sanık ÖZGÜR MUMCU Mezarsız çocukların anneleri gün ise onların bile “hayranlıkla izlediği” bir mücadele sürdürüyorlardı. “Hafıza, hakikat ve adalet” diEllerinde “Annemin 500. günü” yen Plaza Del Mayo Anneleri “Soyazılı dövizlerle geldiler, 20’li yaşnunda adalet, adaletsizliğin saltalarındaki kızlı erkekli grup. Yaşlanatını elinden alacak” diyordu, adrından büyük acıya ortak olmak ları Cumartesi olan annelere göniçin sessizce oturdular Galatasaray derdiği mesajında. Sadece Arjantin Meydanı’nda annelerin yanına. değil İngiltere, Almanya, Avusturya, Kimi çocuklarının, eşinin gözü İsviçre, Kanada, İsveç, ABD, Holönünde açık açık evinden alınmış, landa, Fransa ve Avustralya da duykimi ise gizlice götürülmuştu seslerini. Dün oramüştü. Yıllardır ne ölülardaki analar da “yanıleri, ne dirileri vardı orİZLENİM nızdayız” demek için satalıkta. Dün fotoğat tam 12.00’de sessizce raflarıyla meydanda oturdu meydanlara. yerlerini aldılar anneEn kalabalık günlerinde “Hepiniz lerin elinde. İsimleri, yaşları, cinsiyetleri, dilleri, ırkları, mezhepleri, mem için buradayız” diyorlardı meydanı dolduran binlerce insana. Kimi kendi leketleri gibi hikâyeleri de farklıydı. dilinde anlattı yaşadıklarını, kimi kıAma mezarsız ölüler coğrafyasının rık Türkçesiyle. Evlatlarının katillerine kayıpları olarak ortaklaşmışlardı. de seslendiler tüm yüce Her dönemin egemenleri için gönüllülükleriyle. “Bili“olağan” ya da “makul” şüpheliyoruz siz talimatlasiydi oğulları, kardeşleri, kocaları. ra uydunuz, emirleri 20 yıldır acılarına karşın hesap soyerine getirdiniz. rarken bunun gururunu da yaşıyorİnsansanız bize du analar, kız kardeşler, çocuklar, babalar. Dün daha bir mağrurlar ulaşın, hiç dedı. Başlarında beyaz tülbentleriyle ğilse kayıplarısaat 12.00’den çok önce gelip ses mızın kemiksizce yerlerini almışlardı. Bu kez gaz lerinin yerini söyleyin. ya da cop yemeyeceklerdi. Çünkü Şahsen sizi bütün dünya, aradan geçen 20 yılda seslerini duymuştu. Bir tek devlet affetmeye haduymak istemiyordu onları. Yine kör zırım.” Kiminin eline ve sağırı oynuyordu. Arjantin’de cunta yönetiminin zor asit kuyularından çıkarılan iki kila yok ettiği çocuklarını bulmak için Plaza Del Mayo Meydanı’nda topla lo kemik olanan annelerden esinlenmişlerdi, bu rak verilmişAYŞE YILDIRIM ti kaybedilen canı. Birçoğu buna bile razıydı. Dile kolay 20 yıl geçmişti. Kaç ana baba “Oğlumun kemiklerini bulmadan gitmem bu dünyadan” diyen Berfo Ana gibi göçüp gitmişti evladını mezara gömmeden. Meydanda büyüyen ikinci kuşak çocuklar konuşuyordu: “Burada oturanlara kimse acıyarak bakmasın. Çünkü biz hesap soruyoruz. Aradığımız kayıplarımızla gurur duyuyoruz. 501. haftada da sizi burada görmek istiyoruz.” Birkaç kişi başladıkları en uzun erimli sivil itaatsizlik eyleminin bir araya getirdiği kocaman bir aile oldular artık. “Kaybedilmek istenen insanlığımız” diyorlar. Ve buna karşı direniyorlar “hepimiz adına”.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle