03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 26 EKİM 2014 PAZAR 16 KÜLTÜR 24. AKBANK CAZ FESTİVALİ Peter Greenaway, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı Christian McBride Trio, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda çaldı ‘Türkiye zorbalık bölgesi mi oluyor?’ EVRİM ALTUĞ İki dirhem MURAT BEŞER bir çekirdek Yolda görseniz uluslararası bir şirketin yöneticileri sanırsınız. Kurumsal hayattan çıkıp sosyete kokteyline gelmiş gibiler; kat kravat, iki dirhem u Çok esprili bir karakter McBride, her lafında bir mizah var. Tepesinde pike yapan sinekten, Alman yapımı arşeye kadar her şey nasibini alıyor esprilerinden. Son albümü “Out Here” turnesi kapsamında CRR’de çalan Christian McBride Trio, 24. Akbank Caz Festivali programının gözdelerinden olduğunu tükenen biletlerle ispatlamış. Kümülatif enerjilerinin yanı sıra, bireysel özgürlükler de engin bu üçlüde. Caz tarihinin sarı sayfalarına selam duran kompozisyonların düzenlemelerinde her müzisyen için oldukça geniş alanlar tanımlanmış. Örneğin, Duke Ellington bestesi “Caravan”ı modern hayatın endişeleriyle bezenmiş çağdaş bir yorum olarak çalıyorlar, oldukça hızlandırılmış bir tempoda. Parçadan sonra, İstanbul’un en sevdiği şehirlerden biri, bu mekânın da favorisi olduğunu söylüyor McBride. Bir de kimlerin elinde, nasıl yönetildiğini bir bilse!!! Ardından arkadaşlarını tanıtıyor: “trio’dan big band’e her formatta çalabilen davulcu Ulysses Owens Jr.” (ki festival kitapçığında Rodney Green olarak yanlış yazılmıştı) ve “Yanımda çok para kazandı” dediği Oscar Peterson ekolünden gelen piyanist Christian Sands. Bir Oscar Peterson bestesi geliyor: “Hallelujah Time”. Diyaloglara dayalı kısa cümlelerden oluşan doğaçlamalar resmigeçit halinde. Çok esprili bir karakter McBride, her lafında bir mizah var. Tepesinde pike yapan sinekten, Alman yapımı arşeye kadar her şey nasibini alıyor esprilerinden. Ayrıca şahsiyetli akorları, sağlam basan yürüyüşleri, izleyici kontağı; hepsi mükemmel. Ancak gösterinin yıldızı o olsa da, yanındakiler McBride’dan daha çok göz doldurdu desek yalan olmaz. Az önce bitirdikleri J.J. Johnson bestesini ilk kez sahnede çaldıklarını söylüyor. Johnnie Taylor tarafından 70’li yıllardaki funk yorumuyla ünlendirilen “Who’s Making Love” ile seyirciyi ellerini çırparak eşliğe davet etmeden evvel kravatını gevşetiyor, “funk böyle çalınır” diyerek. 90 dakika az geliyor dolu salona. Olsun varsın; hayal kırıklığına uğramayacağımızı biliyorduk, ama eve bu kadar da mutlu gideceğimizi ummazdık. [email protected] bir çekirdek. Hatta patron Christian McBride’ın parlak saten ceketinin yakasında mendil bile var. Bu onların işadamlığından değil, 50’li yılların kombolarına gösterdikleri saygıdan geliyor, tıpkı çalarken yaptıkları gibi. “Aşçı, Hırsız, Karısı ve Âşığı’’ ve “Ressamın Kontratı” gibi filmleriyle belleklerimize kazınan İngiliz yönetmen ve çağdaş sanatçı Peter Greenaway, İKSV’nin 2. İstanbul Tasarım Bienali kapsamında Koç Üniversitesi Design Lab tarafından düzenlenen etkinlikle İstanbul’daydı. Greenaway, Berlin Film Festivali’ne Bu sizin İstanbul’a yeni gelişigötürmeyi umduğu son filmi “Eisenstein Guanajuatoda’nın” dünya gös niz değil… Dışarıdan Türkiye naterimi vesilesiyle tasarımcılar ve si sıl görünüyor. Hayır, son 15 yılda 56 kez geldim. nemaseverlerle buluştu. Türkiye’nin 12 yıl önceye oranla Şu aralar ülkeniz ile ilgili gerçekten daha kaygı verici bir aşamaya gel kötü haberler alıyoruz. Bu ülke bir diğine dikkati çeken Greenaway’e zorbalık bölgesi mi oluyor, demokgöre kendisi ve insanlık için yegâne rasi bilincinizi yitiriyor musunuz, yaşadığınız süreçler çok mu tepkisel önemli iki unsur, seks ve ölüm. Greenaway, Koç Üniversitesi Sevgi veya muhafazakârlaşıyor, medyaGönül Kültür Merkezi ve Sosyal Bi nızı susturuyor musunuz?.. Doğrusunu isterseniz, limler Enstitüsü’nün işbiru Türkiye’nin 12 yıl önce Türkiye hakliğiyle gerçekleşen etkinlik kında okuyup gördüklevesilesiyle Cumhuriyet’in 12 yıl önceye rimiz karşısında gerçeksorularını yanıtladı. göre daha kaygı ten olumlu yönde etkile Çağdaş sanattan ya verici bir aşamaya niyorduk. Şu anda durumun son derece rahatsız zarlığa, oradan operaya uzanan bereketli bir geldiğini vurgulayan edici olduğunu düşünüyorum. Bir genç olarak, sikaraktersiniz. O halde, Greenaway, zin de benimle aynı fikirgirişimciliği ve yeteneği ile, Da Vinci haklıydı “Demokrasi bilincinizi de olduğunuza eminim. mı diyeceğiz. yitiriyor musunuz” Hiç, sansür veya Evet, şu da var; buotosansüre maruz kaldiye soruyor. gün geldiğimiz şu nokdınız mı? tada, “Dijital Devrim”in “Aşçı, Hırsız, Karısı de getirdiği çok disiplinli ortama baktığımızda elimizde ve Âşığı” filmini ABD’de göstermek ki imkânların neredeyse tüm sanat üzere, Miramax yapım şirketiyle göformlarını bir araya getirebilecek bir rüşmelere başlamıştık ki, ülkede sokarakter yapısı olduğunu görmekte runsuz ve büyük ilgi ile izlenen film, yiz ki, ben bunu çok önemsiyorum. tam da o sırada “pornografik” olBu sayede ben de bir “Opera”yı duğu iddia edilerek sansür kuruluna bir kitaba, kitabı bir kütüphaneye, o takıldı. Miramax bu konuda ABD Film kütüphaneyi ise yeniden bir tiyatro Sansür Kurulu’na karşı büyük bir huoyununa ve onu da mesela, bir inter kuksal mücadeleye girişti ve kazandı. net sitesine dönüştürebilecek imkânı Hayatınıza yön veren ilk üç bulabiliyorum. Bunların tümü, aslında sizin nereye gitmek istediğinizle konu başlığı? İki tane var. Biri seks, öteki ölüm. ilgili manevralar. Tüm bu sınırların yerle bir olduğu Seks ve ölümden daha ilginç, konuşnu görmekten memnunum. Bu daha maya değer ne olabilir ki? Balzac bu önce pek mümkün olamıyordu. Film soruyu “para” olarak yanıtlamıştı. lerimi izlemiş insanlar var. Şu anda Ama yanlış, çünkü bugün tüm rahatsız edici ve aptal tiplerin parası bol. Shakespeare ise aynı soruyu “iktidar” diye yanıtlamıştı. İyi de, zaten seks ve ölüm bu meseleyi işlemiyor mu? Bizler, sekste başarılı olmak ve ölümden kaçınmak suretiyle sürekli iktidar müzakeresi yapan varlıklarız. Hollanda’da, Amsterdam’da yaşıyorum, orada sergiler açıyorum, onları da izleyenler oluyor. İtalya, Almanya ve Fransa’da projelerim oluyor. Operalar yazıyorum. Bir VJ sanatçısıyla çalışıyorum, librettolar, müzikal ürünler ortaya koyuyorum ve tabii tiyatro ile uğraşıyorum. Tüm bunlarla ilgilenmek de beni fazlasıyla memnun ediyor. ‘Güz ve Müzik’ Kültür Servisi Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall “Güz ve Müzik” temalı 2014 Sonbahar konserlerinde bu hafta çarşamba akşamı Polonyalı genç dörtlü “Apollon Musagete Quartet”, cuma akşamı ise Türkiye Gençlik Oda Orkestrası ve solistleri ödüllü küçük piyanist Emir İlgen konseri vardı. Kendi besteleri de olan Quartet, “Apollo ve Esin Perileri” temalı konserinde Haydn ve Szymanowski’nin Yaylı Çalgılar Dörtlüleri için bestelenmiş eserlerini ve Schubert’in ünlü eseri “Ölüm ve Genç Kız”ı yorumladılar. Fotoğraf: VEDAT ARIK Eric Clapton and Friends ‘The Breeze: An Appreciation Of J.J. Cale’ Eric Clapton’ın sanatını borçlu olduğu isimler listesinin başında Oklahoma’lı münzevi besteci gitarcı J.J. Cale yer alır. Ne de olsa sezgisel basitliği, sadece gerektiği kadar kaygılı ve tarifsiz biçimde duygusal olmayı ondan öğrenmişti. Clapton’ın yol haritasını değiştiren “After Midnight” ve “Kokain” şarkılarından Cale, Clapton kadar kazanmadı, ün yapmadı. Tüm Londra metro duvarlarında “Clapton is God” yazarken, sade bir hayat süren J.J. Cale’e iyi bir mümin sıfatı bile verilmedi. Gerçi Clapton, 2013 yılında yaşama veda eden ustaya karşı borçlu kalmadı, onu her defasında onurlandırdı; birlikte albüm yaptı. Clapton şimdi yeni saygı duruşu sergiliyor, Eric Clapton & Friends adlı projede ustaya kendini borçlu hisseden müzisyenlerle çalıyor; Tom Petty, Mark Knopfler, John Mayer, Willie Nelson, Albert Lee gibi… Çalanların kendine has süslemeleri olsa da, parçaları genelde aslına sadık kalarak çalmayı yeğlemişler. Minnet dolu yorumlarda manevi yoğunluk var. “The Breeze” sadakatin ve usta karşısında egosuz, inkârsız saygı duymanın güzel bir örneği. Albümün gayesi J.J. Cale gibi tarifsiz bir ustayı olabildiğince çok insana ulaştırabilmek. Şayet alır ve dinlerseniz bir adım daha atılmış olacak. Baki Duyarlar ‘Time Of Spring’ (Ada Müzik) Piyanist, besteci ve eğitmen Baki Duyarlar, diskografisindeki albüm sayısını “Time Of Spring” ile dörde yükseltti. İlk albümü “Overseas” uluslararası bir projeydi; temelleri bir caz festivalinde atılmıştı. Burada solocu ve projeci özelliklerini cömertçe sergilemişti yetenekli müzisyen. Devamı niteliğindeki “Colors” ile bu kimliği perçinlemiş, üçüncü albümü “Kemenjazz” ile memleket topraklarına ayak basmış; standart bir caz üçlüsü ile geleneksel yerel motifleri buluşturmuştu. Sonbaharda çıkmasına rağmen ironik bir isme sahip bulunan yedi parçalık yeni albümde tüm beste ve düzenlemeler kendine ait. İçerik olarak geç kalmış ya da erken gelmiş bir mevsimi, müzikal açıdan ise bir dönüşü; hatta başa dönüşü işaret ediyor “Time Of Spring”. Köşe taşları seksenli yıllarda atılmış caz anlayışını yeniden uyarlıyor, hatta bazı parçalarda klasik pop caz klişeleri kullanıyor. Kadro konusunda Baki’nin el verdiği coğrafya giderek genişliyor; bası Polonya asıllı İngiliz Janek Gwizdala, davulu Londralı Louie Palmer ve alto saksofonu Teksaslı Justin Vasques çalıyor. Dört albüm gösteriyor ki, Baki’nin önünde iki yol var; ilki “Kemenjazz”ın, ikincisi diğerlerinin yolu. Hangisi hayırlıysa devamı öyle gelsin. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle