24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C 26 EKİM 2014 PAZAR www.cumhuriyet.com.tr Ünlü ressam Caravaggio’nun tablosunun uzun süredir kayıp olduğu sanılıyordu bulundu Kültür Servisi Barok dönemin büyük ustası Caravaggio’nun uzun süredir kayıp olduğu sanılan ünlü tablosu “Esrik Maria Magdalena”nın Avrupa’daki bir özel koleksiyonda bulunduğu kesin olarak belirlendi. Caravaggio’nun dünyadaki en güvenilir uzmanı olarak kabul edilen Mina Gregori, incelediği tablonun “Esrik Maria Magdalena” olduğundan kuşkusu olmadığını belirtti. İtalyan sanatçının ‘Esrik Maria Magdalena’yı 1606’da yaptığı sanılıyor. Esrik Maria Magdalena l Ekonomi Servisi Koç Holding’in “Ülkem İçin Engel Tanımıyorum” projesi kapsamında işitme engelliler, “Türk İşaret Dili Öğretmeni Yetiştirme Yöntemi Kursu” ile işaret dili eğitmeni oldu. Kursiyerler böylece Türkiye’de eğitim verebilen 7 kişi arasına girdi. Koç Topluluğu şirketlerinden Setur’un önderliğinde işitme engellilere istihdam yaratacak proje kapsamındaki kursa sadece anadili işaret dili olan işitme engelliler katılarak eğitimci olmayı öğrendi. Setur adına konuşan Pazarlama ve Kurumsal İletişim Müdürü Selen Sözer, eğitim verebilecek kişi sayısının az olmasının üzücü olduğunu belirtti. Öğrenciyken eğitmen oldular 41 km'den atlayış Caravaggio’ya ait olduğunu gösterdiğini söyledi. “Esrik Maria Magdalena”nın Caravaggio’nun en güzel ve devrimci yapıtlarından biri olduğunu vurgulayan Gregori, İtalyan sanatçının 1606’da yaptığı sanılan tablonun herkes tarafından görülebilmesi gerektiğini, resmin sahiplerini ikna etmeye çalıştığını belirtti. Tanınmış bir sanat uzmanı ve Floransa’daki Roberto Longhi Sanat Tarihi Vakfı’nın başkanı olan Gregori, tabloda vecd halinde betimlenen Maria Magdalena’nın tüm özelliklerinin ve olağanüstü renk ve ışık çeşitlemelerinin resmin Renk ve ışık çeşitlemeleri l ROSWELL (AA) Google’ın üst düzey yöneticisi Alan Eustace, uzaydan atlama rekorunun yeni sahibi oldu. New Mexico eyaletinin Roswell kasabasında helyum dolu bir balonla 41 km yüksekliğe çıkarak dünyaya atlayan 57 yaşındaki Eustace, Avusturyalı sporcu Felix Baumgartner’in 2 yıl önceki 37 km’lik uzaydan atlama rekorunu da kırmış oldu. ülkede işlenen cinayetleri anımsatıyor bana. Zap Suyu’na yıllardır doğru dürüst bir köprü yapılamadığı için okula giderken suyun üstündeki ilkel saldan düşen çocuklar geliyor aklıma, rögar kapatılmadığı için lağım sularında boğulanlar da... Geleceğe dair tüm umutlarını yitirmiş gençler geliyor aklıma, kimi uyuşturucunun bağışlamayan bataklığında sadece ölümü bekliyor; kimi günlerdir, aylardır iş aradıktan sonra yatıştırıcı ilaçların verdiği düşleri olmayan bir uykuda; kimi bir nebze olsun var oluşunu hissetmek için, çağdışı yöntemlerin, çağdışı söylemlerin her an beyin yıkadığı tarikat evlerinde; kimi sahte bir özgürlüğün peşinde olduğunu bile bile barların ve bir gecelik ilişkilerin müdavimi... Kimi Soma’nın köylerinde yüz yıllık zeytin ağaçlarını hiç yaşamıyor, sabah kalkıyor ve gecenin gelmesini termik santral yapmak için hoyratça kesen bir bekliyor. O kadar. şirket var. Adı Kolin! Üçüncü köprüyü de bu şirket İntiharın eşiğine gelmiş tarım üreticileri geliyor yapıyor ve her yerde ağaç kesiyor. Ama başta aklıma. Sağa koyuyorlar olmuyor, sola koyuyorlar Soma’nın Yılcalı köylüleri olmak üzere bölge hem olmuyor. Kendilerini bu ülkeye yabancı hissediyorlar termik santralın yapımına hem de zeytin ağaçlarının ve yaptıkları iş giderek anlamsızlaşıyor; bir tarla kesimine direniyor, tıpkı Karadeniz’de Anadolu dolusu karpuzun olsa ne yazar, olmasa ne yazar? Grubu’nun yapmak istediği termik santral için iki Fındığı toplasan ne olur, toplamasan ne olur? yıl boyunca direnen ve kazanan Gerze’nin Yaykıl Konya Ovası’nda kuraklık buğday başaklarının köylüleri gibi… büyümesini engellemiş, ne olur?.. Kolin şirketinin yetkilileri ve bu şirkete Zeytin ağacının gövdesi artık tam gaz ilerleyin emri veren iktidar iyice yana yattı, az sonra yüz yıllık kaynakları mutlaka biliyorlar, dünyada tarihi onunla birlikte yitip gidecek, artık termik santrallar devre dışı. Ne yerine hemen beton dökülmeye arsız bir durum, ülkenin güneşi güneş, başlanacak; tıpkı yol, metro rüzgârı rüzgâr ve üç tarafı denizle yapılırken ortaya çıkan, her biri çevrili, dalgalar bağırıyorlar, “gel beni kültür mirasımızın vazgeçilmezi kullan!” diye ama bir yerlerde inadım olan amfitiyatroların, limanların, inat! Nedir bu inadın nedeni? Güzelim güzelim heykellerin üstünü, onları zeytin ağaçlarını kesmenin, en güzel anında yeniden ölümün karanlık tarım topraklarını ölüme sürüklemenin dünyasına yollamak için betonla nedeni ne? Yapılan araştırmalar, döşediğimiz gibi... termik santralların ömürlerinin çok kısa “İnsanların daha eşit, daha olduğunu ve çok kâr getirmediğini kardeşçe yaşadığı; kaynakların belirtiyor. Peki neden bu ağaç kesmeler? Benim kutsalım. en verimli bir biçimde paylaşıldığı, Düşünüyorum, bu işe kalkışanlar bu savaşsız, türkülerin ve neşenin egemen olduğu ülkeyi hiç mi sevmiyorlar? Ülke tümüyle yok olsun bir dünya olabilir” diye korkusuzca seslenenlerin, mu istiyorlar? Bilmiyorum ama onlara bir zeytin bunun için çözüm getirenlerin işkence odalarında ağacı kesilirken, orada bulunan bir Türkiyeli çektiği acılar geliyor aklıma... Zeytin ağacının yurttaşın neler hissettiğini anlatmak istiyorum, şöyle gövdesine inen balta darbesinin sesi zaman zaman başlıyorum: Meğerse bir yaz sabahı, havada çılgın işkencecinin elinde açılıp kapanan monitörün melisalardan yükselen o baştan çıkarıcı koku henüz sesine dönüşüyor, ardından bomba seslerine, silah durulmamışken, uzaklarda bir yerde bir kumru inatla sesine... Zeytin ağacı toprağın üstüne öylece yattı. eşini çağırırken ve deli kırlangıçlar hiç durmadan Balta durdu. Bir an bir sessizlik oldu.. ardından kendilerince çok bildik bir rotada günlük uçuşlarını sessizlik, buldozerin yeri göğü titreten dev sesiyle yaparken, bir baltanın yüz yıllık bir zeytin ağacının bozuldu. gövdesine ilk darbeyi vurması ve buna tanık olmak Ben zeytin ağacının gövdesini son kez okşayıp çok acılı bir şeymiş. usulca oradan ayrıldım, uzun zamandır bizleri, İlk darbeyi öteki darbeler izliyor, büyülenmiş bu ülkede yaşananları tanımlayacak bir sözcük gibi baltanın gövdede açtığı yarığa bakıyorum, arıyordum, buldum: Hoyratlık! her darbede biraz daha derinleşiyor. Ağaç Not: Bu kadar zeytin ağacı hoyratça kesiliyor, ağlıyor.. sanki yüz yıl boyunca yaşadığı bütün köylüler direniyor, çevreciler direniyor; peki nerede güzel anılar geliyor aklına. En güzel hasatlarını zeytinyağı işleyenler, ihraç edenler, onların niye sesi anımsamaya çalışıyor, çünkü az sonra gövdesi yana çıkmıyor? Sonuçta kesilen her zeytin ağacı onları devrildiğinde tümünü unutacak, sonsuz bir sessizlik da ilgilendiriyor. Bu kadar mı duyarsızlar, kendi başlayacak onun için.. çünkü artık o olmayacak. bindikleri dalı kesmeye bu kadar mı hevesliler? Bir yerlere yetişmem gerek ama gövdesi kanayan Yoksa korku mu? Şu ecele hiçbir faydası zeytin ağacının yanından ayrılamıyorum. Bu kalın, olmayan… gün görmüş gövdeye indirilen her darbe, bu güzel Zeytin Ağacına Güzelleme AP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle