03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 2014 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI T İslam Yasası’nı tartışıyor ürkiye Hırıstiyan Yasası, Almanya Musevi Yasası, Rusya Katolik Yasası, İran Alevilik Yasası ve benzerleri… Avusturya’nın dışında diğer ülkelerde bu yönde bir yasa var mıdır? Sorunun cevabı hayırdır. Avusturya’da İslamın resmi bir din olarak kabul edilmesinden sonra, 1912 yılından bu yana İslam Yasası bulunmaktadır. Bu yasanın tarihi kökeni Avusturya Macaristan ve Osmanlı İmparatorluklarının ilişkilerine dayanmakta. Müslümanlar Avusturya’da ilk defa 1930’ların sonunda yaşamaya başlamışlar. Polis kayıtlarına göre İkinci Dünya Savaşı sırasında İslam Cemaati adlı bir dernek kurulmuş. 1951’de ise Avusturya Müslüman Derneği kurulmuş. Altmışlı yıllarda Türkiye’den Avusturya’ya işçi göçüyle sekiz bin kadar Müslümanın geldiği ve yaşamaya başladığı tespit edilmiş. Günümüzde Müslüman dernek ve camilerin sayısı yüzlerle ifade edilirken Avusturya’da yaşayan Müslümanların sayısı yüz binleri bulmuştur. Son dönemlerde İslam adına geliştirilen siyasi dalga, Avusturya’dan “savaşa giden cihatçılar”, artan Müslüman nüfusun doğuracağı sorunlar Avusturya İslam Yasası’nda reformu gündeme taşıdı. Laik olduğu iddia edilen Avusturya’da neden başka dinler için yasa olmadığını sormadan, İslam Yasası’nda yapılmak istenen değişiklik, koalisyon hükümetinin muhafazakâr kanadından Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz ve sosyal demokrat partiden Devlet Bakanı Dr. Josef Ostermaye tarafından kamuoyuna sunuldu. Tanıtımı yapılan taslakta Müslümanlara ait kültürel değerler, inanç boyutu, dini bayramların tatili, Müslüman Mezarlığı’nın durumu gibi konuların yeniden düzenlenmek istendiği anlatılıyor. Taslakta tartışmalara neden olan konulardan biri de cami ve dini derneklere yurtdışından gelen paraların yasaklanması. Avusturya’da yaşayan Aleviler yapılacak değişiklikten dolayı memnuniyetlerini bildirirken özellikle VİYANA yurtdışından gelecek paralara engel olunmasına bazı Müslüman dernek ve cami temsilcileri tepkili. Kimi hukukçu KADİM da yurtdışından ÜLKER gelecek paranın engellenmesinin Avusturya anayasasına aykırı bir durum olduğunu savunuyor. Bazı Müslüman dernek ve cami temsilcileri yurtdışından para akışı olmadığı sürece camilerin işlevini sürdüremeyeceğini söylerken anayasa hukukçusu Theo Öhlinger yurtdışında camilere para yardımının yasaklanmasının diğer dini grupları kapsamadığını, sadece Müslümanları kapsamasının sorunlar yaratacağı görüşünde. Viyana cemevi inşaatı on yılı aşkın zamandan beri parasızlıktan hâlâ bitmemişken bazı cami derneklerinin beş on katlı binalarını nasıl satın aldıkları ve Viyana’ya davet edilen siyasetçiler için yapılan astronomik harcamaların nasıl karşılanmış olabileceğini anlamış oluyoruz. Ama yapılan harcamaların kaynağını sormak kimsenin aklına gelmiyor. Kaynağın bağış, aidat ve ortaklıklar olduğunu iddia etmek gülünç olacaktır artık. Örtülü ödenek, Diyanet İşleri’nin devasa bütçesinden cami ve derneklere para akıyordur iddiasında bulunanların sayısı artmaya başladı. Yurtdışında para akışının önlenmesinin dışında Avusturya İslam Yasası’nda yapılmak istenen diğer önemli değişiklik ise imamlara ilişkin. İmamlar yıllar önce bir üniversitenin yaptığı araştırma çerçevesinde bir ankete verdikleri cevaplarla şimşekleri üzerlerine çekmişlerdi. Yanıtları demokrasi ile inançlarının uyuşmadığını ve demokrasiye de inanmadıklarını gösteriyordu. Yeni Avusturya İslam Yasası ile yurtdışından getirilecek imamların da önüne geçilmek istenmekte. Yurtdışından getirilen imamların yeri Avusturya’da yetişmiş imamlarla doldurulmak istenmekte. Başka laik bir ülkede benzeri bir yasanın olmadığı İslam Yasası’na ilişkin taslak Müslüman dernek ve camilerin paralarının kesilmesiyle yaşam alanını daraltmaktadır. Bu taslak Avusturya’da kabul edilir mi zaman içinde göreceğiz. Yalnız bu ülkede oy için konuşmalarını “Yaşasın İslam cemaatı” sözleriyle bitiren etkili siyasetçiler ve Suudilerin parası için onların kültür derneklerinin başkanlığını yürüten eski bakanların bulunduğu sürece Avusturya’da yurtdışından para akışına ve imamların dışardan getirilmesini engellemek isteyen değişiklikleri hayata geçirmek zor görünüyor. [email protected] Avusturya 2 8 Ekim 1981. İsveç’in güneydoğusundaki anlamadı. Almancayı denedi. Ruslardan biri Almanca Karlskrona kentinin güneyindeki Sturkö biliyordu. Onun sayesinde denizaltı komutanı Anatolij Adası’ndan Ingvar Svensson ile Bertil Michailovitj Gusjtjin ile iletişim kurabildi. Rus Sturkman sabah erken saatlerde balığa çıktı. Denize komutan navigasyon sistemi bozulduğundan yönlerini ağlarını attıktan sonra geriye döndüler. Bertil tekrar şaşırdıklarını, o yüzden buraya yanlışlıkla geldiklerini denize açıldı. Saat 10.00 sularıydı, ileride Torumskär söyledi. Stockholm’deki Sovyet Büyükelçisi ile Adası’nın kıyısında bir denizaltının karaya oturmuş temas kurabilmesi için yardım istedi. Bu arada olduğunu gördü. Üstteki kapağı açıktı. balıkçı Svensson basını haberdar etmişti. STOCKHOLM Bertil üzerinde yıldız olan bayrağın kime Deniz üssünden de genelkurmay ve polise ait olduğunu çıkaramadı. Hemen eve haber verilmişti. 12.40’ta radyonun öğlen dönerek gördüklerini arkadaşı Svensson’a haberleriyle olaydan bütün İsveç haberdardı. anlattı. O da hemen Karlskrona’daki StockholmMoskova arasındaki diplomatik deniz üssüyle temas kurdu. Karşı taraftaki temaslarda da gerginliğin dozu artmaya anlatılanları pek inanılır bulmadı ama başlamıştı. Moskova denizaltıyı Sovyet bildirilen yere gideceklerini söyledi. gemilerinin almasını istiyor, Stockholm buna OSMAN İKİZ Üsten hareket eden geminin komutanı izin vermiyordu. Ertesi gün Sovyet savaş Karl Andersson, belirtilen yerde yabancı gemileri İsveç karasularına kadar gelmiş bir denizaltı bulacağını ummuyordu ama balıkçıyı dizilmişlerdi. Bu arada İsveç, denizaltıda nükleer yanıltan nesnenin ne olduğunu da merak ediyordu. başlık bulunduğundan endişelenmeye başlamıştı. 11.00 sularında belirtilen yere geldiğinde gözlerine Gerçekten detektörlerle dışardan yapılan yoklamada inanamadı. Karşısında karaya oturmuş bir Sovyet nükleer sinyali alındı. Gerginlik bu yüzden daha da denizaltısı duruyordu. Komutanını arayarak durumu tırmandı. Bu arada olay her gün dünya basınındaydı ve bildirdi ve gemisini yanaştırarak denizaltıya atladı. çoğu alaylı bir dil kullanıyordu. NATO’da Whiskey Kuledekilerle İngilizce konuşmaya çalıştı ama kimse diye adlandırılan U 137’nin kayalar üzerindeki Viski kayalar üzerinde... görünümü İngilizce “Whiskey on the rocks” (Viski kayalar üzerinde) diye tarif ediliyordu ancak bu aynı zamanda buzlu viski anlamına geldiğinden okuyanı güldürüyordu. Bu yayınlarla prestiji sarsılan Sovyet tarafı nihayet denizaltının karasuları dışına kadar İsveç savaş gemileri refakatinde çıkmasını kabul etmek zorunda kaldı. 5 Kasım günü denizaltı gönderildi ama olay unutulmadı. Hatta bundan sonraki benzer olayların belki de başlangıcı oldu. 1982’de ordu birden alarma geçti. Yine takım adalar arasında Sovyet denizaltısı aranmaya başlandı. Adalar arasında çelik ağlar geriliyor, helikopterlerden bombalar atılıyor, gemiler denizi karış karış tarıyordu. Moskova ise iddiaları reddediyordu. Bir öncekinin aksine iktidarda altı yıllık muhalefet döneminden sonra seçimi kazanan sosyal demokratlar vardı. Olof Palme başbakandı. Denizaltı avcılığının arkası kesilmek bilmiyordu. Bu arada ordudan daha modern silahlar ile arama ve gözetleme için ileri teknoloji talepleri gelmeye başladı. Muhafazakâr partiler de ülke güvenliği ve savunması için NATO’ya girilmesini gündeme taşıdı. 1986’nın başlarında sekiz subay Aftonbladet gazetesinde yayınladıkları ortak makalede, orduya istedikleri bütçeyi ayırmayan hükümeti sert bir dille eleştirdi. Palme ise “Bu ülkeyi ben idare ediyorum, siz değil” diyerek askerleri susturdu. Kavga uzamadı çünkü Palme 28 Şubat gecesi öldürüldü. Denizaltı ihlali iddialarıyla yapılan operasyonlar Sovyet rejimi çökünceye kadar sürdü. Bu arada ordu silah ve teçhizat bakımından modernleştirildi. 17 Ekim 2014. Ordu güvenilir olduğu belirtilen bir tanığın gözlemine dayanarak Stockholm takımadaları arasında yabancı denizaltı aramaya başladı. Ertesi gün teknolojik donanımın yetersiz olması yüzünden aramaların etkili olmadığı haberleri başlıklardaydı. Bu arada adalardan birinde görülen siyah giyimli şüphe uyandıran birinin peşine düşüldü. Bir denizaltının dalışı sırasında çıkan köpükleri andıran bir fotoğraf üzerine aramalar güneye kaydırıldı. Televizyon kanallarındaki oturumlarda NATO üyeliğini savunanların sesleri de tekrar yükselmeye başladı. Başbakan çarşamba günü, bir gün sonra parlamentoya sunulacak bütçede savunmaya önceden belirlenmiş olandan daha fazla pay ayrıldığını açıkladı. Açıklamanın hemen ardından orduya yeni teknolojiyle üretilmiş araç gereç satmaya hazırlanan SAAB’ın hisseleri yüzde 12 yukarıya fırladı. Aynı gün öğleden sonra arama operasyonlarıyla ilgili basın toplantısında heyecanın düştüğü gözlendi. Akşam üzeri arama gemileri üslerine döndü. Perşembe akşamı televizyondaki açık oturuma katılanlar nedense hep gülümseyerek konuşuyordu. [email protected] Şişede durduğu gibi K durmayınca Ebola vakası hastaneyi mali krize soktu anada’nın, kutup ayılarının cirit atan en uç Cebinde, “alkollü içki içmesinde mahzur yok” noktasında alkollü içki kıtlığı çekiliyor. iznini taşıyan hemen sevinmesin. Zira Iqaluit’te Kuzey Kutbu’na 700 km. uzaktaki içki alkollü içki bulunmuyor, evvelinden talep edilmesi kıtlığına kıran girmiş Nunavut Özerk Bölgesi’nde gerekiyor. Bu talep için ihracat ve ithalat yapar içki edinmek bir büyük mesele olduğundan yatırım gibi bir sürü belge doldurulacaktır. Alkollü içkiyi arayışındaki yerel hükümet Kanada eyaletlerinden talep ettiniz, ateş suyunun alev almış fiyatına kimseyi buraya, işte bu yüzden getirtemiyor. hazır olmalısınız! Kargonakliye parası, federal Önerilen ciddi maaş artışları, sosyal haklar, vergiler üzerine ilave edilmek koşuluyla bir şişe vesaire para etmiyor. İş çıkışı barlara gitmeyi viski, piyasa fiyatının 45 misli pahasına en yakın seven Kanadalı, Suudi Arabistan’da yaşamak gibi yerden Nunavut’a geliyor: En yakın yer, 2 bin km. alkolsüz bir hayatı çile sayıp yüksek ücreti ciddiye güneydeki Ottawa’dır! Sevkıyatı Nunavut polisi almıyor. Öyle ki, örneğin öğretmene yıllık 120 adım adım izliyor; gümrük memuru gibi. “Madem bin Dolar maaş verilirken aynı öğretmen Ontario sipariş veriyoruz, birkaç şişe, hatta bir iki koli eyaletinde 70 bin Dolar kazandığı halde Nunavut’a versek ya!” demesi de olanaksız! Her seferinde burun kıvırıyor. Nunavut in cin top oynayan, birer birer sipariş verilecek! O nedenle bir şişe bira tunduralarla kaplı, buzulu bol, soğuğu akıl almaz 180 Dolara, iyi cins bir viski veya votka 400 Dolara bir yerdir; kış sıcaklık ortalaması eksi 50’den yukarı kadar çıkıyor. Nunavut’un birkaç isim yapmış lüks çıkmaz. Türkiye’nin 3 misli büyüklüğünde, uçsuz lokantasında, barında içki içebilmek için evvelden bucaksız görünen Nunavut’ta hepi topu 30 bin kişi adınızı yazdırmanız, bir veya iki kadeh almanız yaşar; kilometrekareye 0.002 kişi düşer. olanaklı; belgenizi göstermek şartıyla. Buncacık insana hem federal hükümet Alkol yasağını, sınırlamasını savunan NUNAVUT diğer eyaletlerden topladığı paralarla yerli idareciler ve polis bölgenin komşusu yardım eli uzatır, hem de Nunavut’un sayılan Danimarka’nın Kutuplar’daki kendi bütçesinden halka hizmet dağıtılır. buzul toprağı Greenland’ı örnek veriyor. Gelin görün ki halk mutsuzdur, zira Greenland’da alkol serbestisi yüzünden iki kadeh atıp çakırkeyif olamaz. fırlamış yüksek suç oranlarını ortaya serip Çakırkeyiflikte kalsa iyidir, içki tutkunu uygulamayı savunuyorlar. Alkolikler MAHMUT halkın istediği dipsomanik alkolizmle de haklı: Gecesi gündüzü birbirine ŞENOL sonlanan bir tablodur ki sonu fenadır. Zira karışmış, kasvetli, ruh daraltan kutbun içki şişede durduğu gibi durmaz! yaşam koşulları içirtiyor. Washington Eskimo lisanı İnukut dilini konuşmakta olan yerli Üniversitesi’nden Prof. Daryl Wood, bir süre halkın içki düşkünlüğü iddiaya göre, genetik kodlara önce “Nunavut’ta Alkol ve Suç” başlıklı bir kitap dayalıdır ve gerçekten de Eskimolar, Amerikan yazmıştı. Wood’a göre, alkole dudağını değdiren yerlileri gibi bir kadehte devrilip giderken Beyazlar Eskimo, saldırganlaşıyordu. Çalışmasında bir rakam şişeye bana mısın, demez. İşte bu yüzden, burada dikkati çekmekteydi: 4 su bardağına eşit alkollü bir şişe bira satın almak, silah satın almaktan daha içkiyi 10 dakikada mideye boca eden Eskimozordur. Nunavut’un başkenti 7 bin kişilik Iqaluit’in İnuit’i sanki cin çarpmış oluyor, fırtına gibi esip tarihi yaklaşık yetmiş seneliktir. 1942’de Sovyetler’e etmediğini bırakmıyordu. Polisin 911 numaralı karşı ABD’nin askeri üssü olarak Pentagon acil telefonuna gelen ihbarların yüzde 97’si alkole tarafından kurulmuştu, sonradan Kanada’ya terk aitti. Dipsomaniya denilen şişe dibini görmek edildi. Halen kentin buzlu sokaklarında Amerikan ısrarı, sonunda cinayetlere kadar ulaşıyordu. Ama izlerine rast geliniyor. Nunavut’ta içki içmeye yasaklar karşıtını doğuruyor. Kaçak içki üretimi karar mı verdiniz, uzun bir bürokratik yola çıkmış piyasaya alkol sokuyor. Kraliyet Kanada Dağ Polisi sayılırsınız; kolay gelsin! Her şeyden evvel, içki diye adlandıracağımız, kırlık alan polis teşkilatının içmek isteyenin polise müracaatı, izin belgesi alması raporlarına göre salt 2013’te Nunavut’a 10 milyon gerekiyor. Ardından sağlık kurulu raporu, savcılık dolarlık kaçak votka, cin, viski girmişti. Evde, sıkma iyi hal kâğıdı gibi bir sürü belge dolduruluyor. Silah üzüm suyundan ev şarabı üretmeye kalkışanları müsaadesi almak daha kolaydır, alkole tolerans yok! da polis casus gibi izliyor, bir marketten beş on Bu belgeyi bir kez cebine koyan, taşıt trafik pulu kutu üzüm suyu satın alanı takibe kalkışıyordu. gibi her daim yanında taşıması, her seferinde ibrazı Anlayacağınız, polis ile dipsomanik arasında henüz gerekiyor, ayrıca belli aralıklarla sağlık kontrolüne kazananı belli olmayan bir köşe kapmaca sürüyor. girmesi şart tutuluyor. [email protected] 2 8 Eylül günü ABD’deki ilk ebola hastasının yattığı ve orada çalışan iki hemşirenin de virüsü kaptığı Dallas’taki Prespiterian Hastanesi, salgın korkusu yüzünden hastalar gelmez olunca mali sıkıntıya düştü. 1966 yılında açılan ve Teksas Health ResourcesTeksas Sağlık KaynaklarıŞirketi’nin sahibi olduğu hastane, Dallas merkezinin biraz kuzeyindeki Walnut Hill LaneCeviz Tepesi Yolu üstünde, 898 yataklı ve içinde 1200 civarında doktor görev yapıyor. Şirket tarafından yapılan açıklamaya göre, hastane gelirlerinde 8.1 milyon doları bulan yaklaşık yüzde 25.6 oranında bir azalma yaşandı. Hastanenin Acil Servisi’ne gelen hasta sayısındaki düşüşün yüzde 53.3 olduğuna işaret ediliyor. TEKSAS Ameliyatlarda da yüzde 25 oranında bir azalma gözlendiği ekleniyor. Ebolaya yakalanan Liberyalı bir kişinin yaşamını yitirmesi, onunla ilgilenen iki TEVFİK sağlık görevlisine DALGIÇ virüsün bulaşması ile yaşanan gelişmelerin ardından geçen süre içinde hastaneye başvuran günlük hasta sayısında ortalama yüzde 21.1 azalma görüldüğü, bu çerçevede günlük hasta sayısının ortalama 428’den 337’ye düştüğü belirtiliyor. Şirketin yaptığı açıklamaya göre, ebola korkusu sadece ölen hastanın bulunduğu hastanede değil, şirketin başka yerlerdeki diğer hastanelerini de olumsuz etkiledi. Fakat şirket satın aldıkları sigorta dolayısı ile maddi zararın önlendiğini de duyurdu. ABD’de son olarak New York’ta ebola vakasının görülmesiyle salgına yönelik kaygılar artarken ülkenin bazı tıp merkezlerinde virüse karşı yeni önlemler ve koruyucu aşılar geliştirilme çalışmaları da sürüyor. Öte yandan Teksas’ın Cumhuriyetçi Valisi Rick Perry, ebola virüsüne yakalanan hastalar için Kuzey Teksas’ta özel bir hastaneyi hizmete soktu. Bundan böyle ebola veya benzeri bir virüse yakalananlar bu hastaneye yönlendirilecekler. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle