08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 2014 ÇARŞAMBA 8 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL Sokaklar ışıl ışıl. Peki, ya kafalar, yürekler?.. Aynı gazetenin bir yazarı eski yılı özetliyor: “On bir yılda (RTE’nin) inşa ettiği kibir dağlarına kar yağdı” diyor. Kâğıttan karizma dağıldı ve bir daha kendine gelemedi. Kötü bir yıldı! Artık partinin adındaki “ak”; ak değil! HHH Yeni yıl daha iyi mi olacak? RTE devam ettiği sürece yeni yılın daha aydınlık günler içermeyeceğini söylemek için falcı olmaya gerek yok. Korku imparatorluğunun uygulamaları nedeniyle medyamızda görülmeyen yorumlar yoğun biçimde yabancı basında yer alıyor. RTE’nin geleceğinin artık parlak olamayacağını gerçekçi anlatımlarla yorumlayan bazılarından birkaç örnek verelim: Financial Times’da yayımlanan yazı “Erdoğan’ın sonu mu” diye soruyor başlığında. “Erdoğan’ın ustalık döneminin bitmesine Türkiye’nin ihtiyacı var.”(Bloomberg) “Gönüllü sürgündeki imam Türkiye Başbakanı’na meydan okuyor.”(Christian Scienne) HHH Kibir ve burnu Kafdağı’ndaki Başbakan hataları kendinde ve yönetiminde olduğunu kabul etme erdemini göstereceği yerde tam 11 yıldır hatalarına yenilerini ekliyor.. İşte son örnek. Yolsuzluk soruşturmasını başlatan, dört bakanın hükümet dışına atılmasına neden olan ve oğlumuz Bilal’in da adı geçen bir ikinci 10 milyar dolarlık yolsuzluk dosyasını açan savcının, başsavcılıkça engellendiğini içeren yazıyı basına dağıttığı bahanesine sığınarak savcılık kurumunun yetkilerini kısıtlayan ve hatta yürütmenin denetime alan yasal olanaklar hazırlığına girişiyor. Yolsuzlukları ortaya çıkaran savcıya veya savcılara teşekkür edeceğine, savcıların üzerine giden açıklamaların yarattığı olumsuz havayı dağıtmak amacıyla özür dileyeceği yerde, demokrasiyi sindiremeyen zorbacı doğasının emrini yerine getirecek kısıtlayıcı yeni önlemler düşünüyor, tasarlıyor. HHH Siyaset erbabı, tabii başta Başbakan RTE, yaptığı hatalardan dönerken türlü çeşit nedenlerle üstünü örteceğine, hatadan dönmeyi fazilet bilip halktan özür dilemeyi başarabilmeli. Örneğin milyonlarca oyu temsil eden ana muhalefet liderini küçümseyici sözcüklerle, genel başkanı yerine genel müdür gibi anlamsız, söylediğini değil söyleyeni küçülten yakıştırmalar yapmaktan da vazgeçmeli. Özür dilemeyi etik bir davranış olarak sindirebilmişse, jet bombalarıyla Uludere’de öldürülen 34 insanımızın ailelerinden… …emrindeki devletin istihbarat kurumlarının hataları yüzünden Reyhanlı’da patlayan bombayla ölen 35 insanımızın ailelerinden özür dilemeli... HHH Bu ülkeyi yönetenler, yandaşları ve çok yakınları, zaten yaptıkları hatalardan dönerken özür dilemeyi erdemli olmanın gereği saymıyorlar. Örnek çok ama yakın günlerden bir örnek verelim: Başbakan’ın siyasal başdanışmanı Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan; “milli orduya kumpas kurulduğunu” itiraf etti. Yılın itirafıydı bu söz! TSK’ye yönelik bu suçlama, Balyoz davasının eleştirilere neden olan geniş içeriği yeni tepkilere yol açınca; Yalçın Akdoğan “İfadem maksadını aşan biçimde gündeme taşındı” diye bir açıklama yaptı. Hatasını kabul ederek özür dilemesi beklenirken; hayır, neredeyse kumpas vurgulamasının sorumluluğunu, amacına uygun biçimde yorumlayanlara yüklemeyi yeğledi. Bu ülkeyi yönetenler hatadan dönerken özür dilemekle değer yitireceklerini sanıyorlar ve tabii yanılıyorlar. Siyaset dışı bir örnek vereyim: Mesleksel sorumluluğunun bilincinde olan bir gazeteci olarak dünkü yazımda AKP Genel Başkan Yardımcısı M. Ali Şahin’e ait sözleri; İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya aitmiş gibi yazıp yorumlayarak sehven yaptığım hata nedeniyle okurdan özür diliyorum. HHH RTE’siz yeni bir yıl dileyerek 2014’ü selamlıyorum! Kuşatılmış dış politika GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY 2011 Mart ayından bu yana Suriye’deki iç savaş nedeniyle 2013 yılında Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin sayısı 700 bine ulaştı. 2014’te Suriyeli sayısı 1 milyonu aşacak DUYGU GÜVENÇ ANKARA Türkiye’deki Suriyelilerin sayısı 700 bine ulaşırken, 2014’te bu sayının 1 milyonu aşması bekleniyor. Suriye istikrara kavuştuğunda dahi dörtte bir oranında Suriyelinin Türkiye’de kalması bekleniyor. AFAD’dan yapılan açıklamaya göre 2011 Mart ayından bu yana Suriye’den gelenler için kurulan 15 çadırkent, bir geçici kabul merkezi ve 6 adet konteyner kentte 210 bin 358 Suriyeli kalırken, kampların dışında ise 450 bin Suriye vatandaşının bulunduğu belirtildi. Türkiye, Suriyelilerin tüm insani ihtiyaçlarını ve sağlık hizmetlerinin ücretlerini karşılıyor. Bu çerçevede Suriyelilere barınma, yiyecek, sağlık, güvenlik, sosyal aktivite, eğitim, ibadet, tercümanlık, haberleşme, bankacılık hizmetleri veriliyor. Türkiye’nin dış ve iç politikasında en sıcak başlık olan Türkiye’deki Suriyelilerin yanı sıra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yönetimindeki Türk dış politikası 2014’e şu koşullarda girdi: Mısır ilişkilerinde zorlu bir döneme girildi Mısır’daki yönetim değişikliğinin ardından büyükelçilerin ‘istenmeyen adam’ ilan edilmesiyle tırmanan krizin 2014’te de sürmesi bekleniyor. İlişkilerin canlanması için tek umut, Mısır’da yol haritasına bağlı olarak yapılacak seçimler. Ancak General Sisi’nin aday olması ve sandıktan çıkması halinde ise Mısır ile ilişkilerde zorlu dönem devam edecek. Beşşar Esad’ın geleceği Suriye: ABD ve Rusya, Suriye’de istikrarın sağlanması için 2. Cenevre Konferansı’nın tarihinde uzlaştı, ancak Beşşar Esad’ın geleceği konusunda hâlâ mutabakat sağlanamadı. Suriye muhalefetinin ise Suriye’de ardı ardına meydana gelen saldırıların ardından Cenevre’ye katılması beklenmiyor. PYD, Türkiye sınırında özerkliğini ilan ederken, Suriye’deki çatışmaların önümüzdeki günlerde bölgeye sıçraması ve radikalizmin artması bekleniyor. Kıbrıs: Doğrudan görüşmelerin başlaması için Türk ve Rum liderler aylardır ortak bir metin üzerinde uzlaşamadı. BM Genel Sekreteri Ban KiMun da kariyerini riske atarak bir kez daha başarısız olacak bir arabuluculuğa hevesli olmadığını taraflara iletti. İsrail: İlişkiler 2011’den bu yana ikinci kâtip düzeyinde. İsrail, mayıs ayında Türkiye’den özür diledi ancak Mavi Marmara’da tazminat için taraflar hâlâ uzlaşmadı, Filistin’e yönelik ablukanın kalkması için Davutoğlu’nun çabaları ise kısmi sonuç verdi. İki ülke arasındaki askeri anlaşmalar hâlâ askıda. Filistin: Türkiye, Ortadoğu Barış Süreci’nin tamamen dışında. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, yılın ilk gününde Kudüs ve Ramallah’a giderken, Türkiye’nin desteklediği Hamas, El Fetih ile varılacak bir anlaşmayı desteklemediğini açıkladı. İran: Ankara, İran’daki yeni dönem ile ilişkilerini düzeltmek için harekete geçti. Ancak Ankara’nın bu aceleciliği beklenen sonucu vermedi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin 17 Aralık’ta Türkiye’ye geleceğini açıklasa da ABD ile nükleer müzakerelerde flörte başlayan Ruhani, Türkiye ziyareti için henüz tarih vermedi. Tahran ve Ankara, Suriye sorununda da karşı kamplarda yer alıyor. Rusya: Patriotların yerleştirilmesiyle birlikte iki ülke ilişkilerinde gerilim yaşandı. Moskova ve Ankara arasındaki ilişkiler, siyasette çatışmaya, ekonomide ise işbirliğine dayanıyor. Ekonomi, iki ülkenin işbirliğinin tek somut gerekçesi. Ancak iki ülke özellikle Suriye konusunda iki farklı kampta yer alıyor. Rusya’nın, Ermenistan, İran ve Kıbrıs konusunda geçmişte olduğu gibi Türkiye’ye destek vermesi beklenmiyor. AKP beklediğini bulamadı Irak: Nuri el Maliki hükümeti ile barışmak için harekete geçen AKP, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile önceden imza attığının ortaya çıkması üzerine beklediğini bulamadı. Bağdat ve Erbil ise aralarındaki sorunu çözmek için masaya oturdu ve Kürdistan bölgesindeki petrol gelirinin ABD’deki JP Morgan Bankası’na aktarılmasında uzlaştı. Türkiye, 2014 yılında da Maliki hükümetinin güvenini yeniden kazanmak için fırsat arayacak. Ancak Maliki’nin kararını bu yıl düzenlenecek seçim sonuçlarına göre vermesi bekleniyor. AB: Erdoğan, 2014’ün ilk günlerinde AB’nin kapısını çalacak. Yıllar sonra 21 Ocak’ta Brüksel’gidecek ve AB Konseyi Başkanı, AB Komisyonu Başkanı ve Avrupa Parlamentosu Başkanı ile görüşecek. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande de 2728 Ocak’ta Türkiye’yi ziyaret edecek. Ermenistan: Türkiye, Ermenistan ile görüşmelere tekrar başlamak için en önemli koşulu olan, Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karar nedeniyle koyduğu vetoyu kaldırdı. Ancak 1915 iddialarının 100. yılına yaklaşırken, Erivan, Türkiye ile görüşmelere bırakılan yerden devam etmeyeceğini açıkladı. ABD: ABD Başkanı Barack Obama, Erdoğan’a karşı tavrını Gezi olaylarında koydu. Erdoğan’ın 1521 Mayıs tarihlerindeki ziyaretinin hemen ardından başlayan Gezi protestoları sırasında ABD’den ardı ardına gelen kınama açıklamaları, Mısır’daki yönetim değişikliğinde hükümetin Müslüman Kardeşler’e verdiği açık destek ve Suriye’de Obama’nın radikal unsurlara karşı Türkiye’den beklediği tavrı bulamaması, ilişkilerin bozulmasına neden oldu. İki ülke arasındaki ilişkiler, hükümetin yolsuzluk operasyonunun arkasında ABD’lilerin olduğu iddialarıyla yeniden tırmandı. Washington, tüm bu suçlamalardan çok rahatsız olduğunu Ankara’ya, Obama adına iletti. ABD Dışişleri de Türkiye’ye karşı sert bir açıklama yaptı. üzere toplumun bütün beklentilerini karşılamasını dileyelim. Yürekten inancımız o ki 2014, son iki yılda yükselen toplumsal dalganın gerçek meyvelerini vereceği bir yıl olacak. 2012, 2013’e yükselen bir mücadele ruhu devretmişti. 2012’de başta 1 Mayıs’lar ve ulusal bayramlar olmak üzere korku imparatorluğunun yıkıldığı günler yaşanmıştı. Bunun bir rastlantı olmadığı, dönemsel bir dalgadan öte toplumun derinliklerinden gelen bir ses olduğu görülüyordu. Yıl içinde yükselen toplumsal muhalefetin 13 Aralık 2012 Perşembe günü Silivri’de yüzbinlerce hak, hukuk ve adalet arayışçısına dönüşmesi, 2013’ün habercisiydi. Türkiye’de ilk kez, çok soğuk bir kış günü, hafta içinde, kırsal alana kurulu cezaevi içindeki mahkeme önüne böylesine büyük bir kalabalık toplanmıştı. Hukuku halkla birlikte arama duygusu ete kemiğe bürünmüş, 2013’e ilişkin beklentileri yükseltmişti. HHH 2013’te de toplumsal muhalefet kar kış dinlemedi. Bahar aylarında genişleyen katılım, mayıs sonundan itibaren tüm Türkiye’yi saran, etkileri tüm dünyada hissedilen bir harekete dönüştü. Gezi ruhu kimsenin reddedemeyeceği bir doğumla Türkiye’nin bugününe ve geleceğine damgasını vurdu. Gezi’ye ilişkin haber ve yorumların iktidar koalisyonuna ait yayın organlarında bile hâlâ yer buluyor olması, hükümetin işine gelmeyen her hareketin ardında Gezi’yi araması bu ruhun ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Gezi öylesine büyük bir toplumsal koalisyondu, öylesine büyük bir ortak paydaydı ki yargı da nasıl bakacağına karar veremedi. Gezi’ye ilişkin bir davada herkese beraat çıkıyor, çok benzer başka bir davada herkese ağırlaştırılmış hapis isteniyor. Gerçi bu, çoktan seçmeli hukuk sistemimizin yadırganmayan bir alışkanlığı ama, yargının Gezi’nin adını koymakta zorlandığı da bir gerçek. Wall Street Journal’ın haberine göre 2013’te İngilizceye giren 8 yeni sözcükten birinin “çapuling” olması da yukarıda altını çizdiğimiz uluslararası boyutun sözlüğe girdiğini kanıtladı. HHH Şimdi asıl önemli soru şu: 2014’te bu ruh ne olacak? Genel beklenti, dün vurguladığımız gibi iktidar olacak. Dün, günlük yazı yazmanın ve okurların tepkilerini anında almanın zenginliğini yaşadım. Kimi okurlar dünkü yazımızın başlığında ve sonunda yer alan “yeni bir Türkiye” beklentisinin nasıl gerçekleşeceğini soruyordu. Bazı okur değerlendirmelerinde de bunun için yapılması gerekenlere ilişkin görüşler yer alıyordu. Kiminde de umutsuzluk ön plandaydı. İktidar koalisyonundaki çatlamalara, erozyonlara karşın güçlü bir seçenek çıkarmanın zorluklarından söz ediyorlardı. Türkiye’nin kuruluş temelleri üzerinde yükselecek, 21. yüzyılın bütün çağdaş değerleriyle barışık bir iktidar seçeneğinin formülü Gezi ruhunda görülüyordu. Meydanlarda özlemlerini yan yana dile getirebilen insanların ortak paydasını oluşturacak yeni bir iktidar mümkün. Her şeyden önce bunu başarmaya inanmak gerekiyor. Yeryüzündeki en büyük enerji, başarıya inanmaktır. Yeni yılın ilk yazısında vurgulamak isterim ki ben buna inanıyorum. Türkiye’yi belirsizliğe teslim etmeyeceğiz. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümlü ve tutuklular, yılbaşı dolayısıyla 2 Ocak’tan itibaren açık görüş yapmaya başlayacak. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tarafından cumhuriyet başsavcılıklarına gönderilen genelgeye göre, Adana E Tipi, Ankara 1 ve 2 No’lu L Tipi, Alanya L Tipi, Antalya E ve L Tipi, Balıkesir L Tipi, Bursa E Tipi, Bolu T Tipi, Çorum L Tipi, Denizli D Tipi, Diyarbakır E Tipi, Eskişehir H Tipi, Gaziantep E Tipi, İzmir Buca Kapalı, Kocaeli 1 ve 2 Nolu T Tipi, Maltepe 1, 2 ve 3 No’lu L Tipi, Mersin E Tipi, Osmaniye T Tipi, Silivri 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 No’lu L Tipi, Ümraniye E Tipi, Ceza İnfaz kurumlarındaki hükümlü ve tutuklular, 2, 3, 4, 5 ve 6 Ocak günlerinde 5 gün boyunca açık görüşten yararlandırılacak. Diğer bütün ağır ceza merkezi ve müdürlük teşkilatı bulunan bağlı kapalı ceza infaz kurumlarında kalan hükümlü ve tutuklulara 2, 3 ve 4 Ocak’ta 3 gün açık görüş yaptırılacak. Adalet Bakanı Bozdağ’dan açık görüş genelgesi BURSA (Cumhuriyet) Bursa’da, 12 Eylül 1980’deki askeri darbenin ardından tutuklanan bir öğretmene, 1988 yılında cezaevinde “işkence” yapıldığı iddiasıyla 5 sanığın yargılandığı dava, zamanaşımı nedeniyle düşürüldü. Bursa 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, işkence suçundan 12 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen 5 tutuksuz sanıktan Ş.Ü. (55) ve davacı Sait Özdemir (63) hazır bulundu. Diğer sanıklar, dönemin Bursa Özel Tip Cezaevi İkinci Müdürü N.B. (54) ile cezaevi yöneticileri R.Ç, Z.B. ve G.Y. ise duruşmaya katılmadı. Mütalaasını veren savcı, suçun işlendiği dönemde yürürlükte olan Türk Ceza Kanunu’nda “işkence yapmak” fiilinin bulunmadığını, sadece “efrada karşı suimuamele” ifadesinin yer aldığını, bunun da 5 yıllık zamanaşımı içerdiği gerekçesiyle davanın düşürülmesine karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, olayın yaşandığı ileri sürülen dönemdeki yasada işkence suçunun bulunmaması ve 5 yıllık zamanaşımını göz önüne alarak davanın düşürülmesine karar verdi. İşkence davası zamanaşımından düştü Türkiye füze tercihini Çin’den yana kullandı Türkiye, uzun menzilli füze için tercihini Çin’den yana kullandı. İlk etapta Çin füzesine ‘evet’ diyen AKP, ya NATO’ya entegre olmayacak bir sistemi alacak ya da Çin tercihinden vazgeçerek Pekin’i de karşısına alacak. Erdoğan, Türkiye’nin Şanghay’a üye olmak istediğini de ilan etti. Ancak Pekin, Türkiye’yi Şanghay’da istemiyor. Türkiye, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne diyalog ortağı olarak kabul edilse de eylül ayındaki Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’ne davet edilmedi. Türkiye ve Çin, Suriye konusunda karşı kamplarda yer alıyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, dershanelerin özel okula dönüşümünün kolaylaştırılması çalışmalarına ilişkin “Envanter çalışmamızı da başlattık tüm illerde, ilçelerde, mevcut dershanelerin fiziki ve beşeri altyapılarıyla ilgili değerlendirme çalışmamız sürüyor. Zannediyorum gün içinde tamamlanmış olacak” dedi. ‘Dershanelerde sona yaklaşıldı’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle