07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 2014 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Hasan Hami Yıldırım, akp’nin Yolsuzlukları ÖrtmeYe, sivil toplumu susturmaYa Çalıştığını sÖYledi Zehir zemberek istifa ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dershane ve yolsuzluk tartışmalarında AKP’den 7. milletvekili de istifa etti. Burdur milletvekili Hasan Hami Yıldırım, AKP yönetimini yolsuzluk soruşturmasına müdahale etmekle suçlayarak istifa etti. Yıldırım dün TBMM’de basın toplantısı düzenleyerek partisinden istifasını açıkladı. Yıldırım, “Temel amaçlarından birinin yolsuzlukla mücadele olduğunu bildiğim Ak Parti’nin bugün izlediği politikayı anlamakta zorluk çekiyorum. Bir iktidarın yolsuzlukların üzerine gitmek yerine, bunları ortaya çıkaran kamu görevlilerinin üzerine gitmesi, görevden alması, yerlerini değiştirmesi vicdanları yaralamaktadır. Üstelik bir de bu kişilere gözdağı verilmekte, yurtdışı uzantılar, komplolar, iktidara darbe hazırlığı, örgüt, paralel devlet suçlamalarına maruz bırakılmaktadır” dedi. Sanal düşmanlar oluşturarak dikkatlerin başka tarafa çevrildiğini belirten Yıldırım, “Bütün dünyanın gözü önünde soruşturmalara müdahale edilmektedir. Farklı düşüneni ‘hain’ ilan eden bu söylem, esasen sivil toplumu susturma çabasından ibarettir” ifadelerini kullandı. Yıldırım, “Siyasi iktidarlar vatan değildir, devletle eşdeğer değildir” değerlendirmesini yaptı. İktidarın otoriterleşme eğilimine girdiğini belirten Yıldırım, “Bugün AKP yönetimi, kendini var eden değerleri inkâr eder, yolsuzlukların üzerini örter, yolsuzluğun üzerine gidenleri itibarsızlaştırmaya çalışır bir hale doğru gitmektedir. Böyle bir ortamda artık bu çatı altında kalmanın bu yanlışlara ortak olmak anlamına geleceğini düşünmekteyim” diye konuştu. Dershane ve ardından yolsuzluk tartışması sürecinde, İdris Bal, Ertuğrul Günay, Erdal Kalkan, Hakan Şükür, İdris Naim Şahin, Haluk Özdalga AKP’den istifa etmişti. 2013’ün En Önemli Gelişmesi 2013’te dünyanın çeşitli yerlerinde sarsıcı gelişmeler yaşandı. Bence “Gezi Olayı” bunların en önemlisiydi. Eğer bir gelişme, “şeylerin andaki durumunda” (toplumsal yapının bileşenleri arasındaki ilişkilerde, görülebilir, konuşulabilir olanın sınırında) bir değişiklik yaratabiliyor, görünmeyenleri görünür, konuşulamayanı konuşulur kılabiliyorsa, uzun dönemde köklü değişiklikleri gündeme getirerek tarihsel açıdan anlam kazanmaya aday olabilir. Bu yüzden, Türkiye’de ve dünyada 2013’ün en önemli gelişmesinin “Gezi Olayı” (direnişi, isyanı…) olduğuna inanıyorum. 2013’te yaşananları, toplumsal hareketlerin liderliklerinin, bunları tartışan yazarların “Gezi Olayı”na gönderme yapmaları da bu inancımı güçlendiriyor. 1970’lerden bu yana süregelen bir yapısal ekonomik kriz var, 2006/7’den bu yana da yapışkan bir mali kriz... Bu mali kriz, yapısal krizi yöneten neoliberal küreselleşme (ekonomik mekânları sermayenin serbest kullanımına açan, bunu da özgürlük, demokrasi olarak sunan) modelinin tükendiğini gösteriyor. Dünyanın en büyük ekonomilerinde toplamı 1213 trilyon dolara ulaşan finansal destek paketlerine karşın, büyüme oranları tarihsel ortalamaların çok altında kalıyor. Banka sistemi, sanayi şirketleri, hane halkı, genelde tüketici üzerinde hâlâ çok ağır bir borç yükü var. Credit Suisse Varlık Raporu 2013’ün gösterdiği gibi, yoksulluk, küresel çapta, toplam hane halkının yüzde 8’ine yakın bir kesiminin toplam hane halkı kazancının yüzde 85’ine yakın bir kısmını edinmesiyle müstehcen bir boyuta ulaşmış. Kriz yönetme modeli tükendi, ortada bir yenisi de yok. Yeni bir modeli yaratacak, önerecek, gerekirse dayatacak bir siyasi kültürel otorite de yok. Bu yüzden, “uzun yapısal durgunluk” kavramı ekonomi tartışmalarında öne çıkmaya başladı. Halkın sık sık patlak veren öfkesi, toplumsal olaylar kaygı yaratıyor. ABD hegemonyası, gerilemeye devam ediyor. Başta Çin olmak üzere yeni sermaye, güç yoğunlaşma merkezleri kendi çıkarlarıyla uluslararası modeli değişime zorluyorlar. Bu zorlamalar gündeme siyasi, diplomatik, askeri gerginlikleri getiriyor. Bu gerginliklerin oluşturduğu güvensizlik ortamında, tüm gezegeni tehdit eden “küresel ısınma”, “iklim krizi” sorununa ortak bir çözüm üretilemiyor. Uygarlık bir tarafta, “beden ve özne aynı şeydir ayrılamaz”, diğeri “beden ve özne ayrılabilir” diyen iki kültürel, ideolojik akımın arasında kaldı. Bunlardan birincisi, bireyi bedenine odaklanmaya, “şeylerin andaki durumunu” kabullenmeye, para kazanarak haz alma olanaklarını artırmaya yönlendiriyor. İkincisi hazlara, bedene korku ve tiksintiyle yaklaşıyor, bireye bedenini feda ederek, “öteki dünyada kurtulmayı” (şehadeti) öneriyor. Alan Badiou’nun işaret ettiği gibi uygarlığa bu “şeylerin durumunu olduğu gibi bırakan”, hem dünyayı, hem bireyi ölüme sürükleyen, “açmazın” dışında bir üçüncü seçenek gerekiyor: Evet beden ve özne ayrıdır, ama özne bedenini “şeylerin andaki durumunu değiştirecek”, “özgürlük, mutluluk olasılıkları sunabilecek dünya” için yönlendirebilir! “Gezi Olayı” bu üçüncü seçeneğin, “şeylerin andaki durumuna karşı” ortaya konduğu, pratikte yaşandığı yer oldu. Bunu yaparken yarattığı yoğunluk yalnızca AKP hükümetinde travma yaratmakla kalmadı, tüm dünyada patlak veren, yakın gelecekte patlak verebilecek benzer olayların prototipi, hakikatlerinin evrensel ifadesi olarak algılandı. “Gezi Olayı”nın, tarih sahnesine yeni bir toplumsal gücün çıkışına tanıklık ettiği konusunda da giderek bir mutabakat oluşuyor: “Orta sınıf” veya işçi sınıfının bir fraksiyonu... Ama esas olarak işgücünü (enerjisini, bilgisini) satarak yaşayanlardan oluşan bir kesim bu. Bu kesimin, Bradley/Chelsea Manning, Snowden, Utku Kalı gibi, geride kalmaya başlayan dünyanınkilere hiç benzemeyen “sıradan” kahramanları, Red Hack gibi öncü grupları, bugün toplumun yönetimini eline alsa yönetebilecek teknolojik, bilimsel, toplumsal bilgisi var. Tek eksiği, çalışanların geri kalan kesimiyle (sanayi, tarım işçileri, yoksullaşmakta olan geleneksel orta sınıflar) bağlarını kurmaya, enerjisini, aklını birleştirmeye, işlevsel bir disiplin altında toplamaya olanak verecek bir örgütlenme, bir ortak söylem. “Gezi Olayı” bu eksikliği gidermedi ama yaşamsal önemini pratiğiyle ortaya koydu! AKP MKYK, son gelişmelerle ilgili olarak Başbakan Erdoğan’ın arkasında durdu Şeylerin andaki durumu... Kalanlardan tam destek Üst üste istifaların yaşandığı AKP’de parti yönetiminden Erdoğan’a tam destek geldi. Seçimlere yönelik bir siyaset mühendisliği yapıldığını savunan Erdoğan, MKYK üyelerine “Seçime konsantre olalım, odaklanalım” dedi. EMİNE KAPLAN ANKARA AKP’nin yılın son MKYK toplantısında Başbakan Tayyip Erdoğan’a yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna karşı tavrıyla ilgili olarak tam destek verildi. Belediye başkan adayı olan kurul üyelerinin seçime kadar görevlerine devam etmesi benimsenirken yalnızca AB Bakanlığı’na getirilen Mevlüt Çavuşoğlu’nun yerine MYK’ye yeni bir isim atanacak. Seçimi kazanan parti yöneticileri, MKYK’den istifa edecek. AKP’nin yılın son MKYK’si, önceki akşam Başbakan Erdoğan başkanlığında toplandı. Ağırlıklı olarak seçim çalışmalarının değerlendirildiği toplantıda, Başbakan Erdoğan, yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna ilişkin gelişmeleri değerlendirdi. Çok sayıda MKYK üyesi söz alarak Erdoğan’a gösterdiği tavır konusunda destek verdi. Erdoğan, seçimlere yönelik bir siyaset mühendisliği yapıldığını belirterek hem yerel seçim hem de Cumhurbaşkanlığı seçiminin çok daha önemli hale geldiğini söyledi. Erdoğan, “Seçime konsantre olalım, odaklanalım” dedi. AKP, belediye başkanı adayı olan MYK ve MKYK üyesi olan bakan ve milletvekillerinin görevlerinden istifa edip etmeyeceklerini netleştirdi. Aday olan kurul üyelerinin seçime kadar görevlerine devam etmesi kararlaştırıldı. MKYK üyesi olan eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, genel başkan yardımcıları Ahmet Edip Uğur ile Menderes Türel ve Manisa milletvekili Hüseyin Tanrıverdi, 30 Mart’a kadar kuruldaki görevlerini sürdürecek. Bu isimlerden belediye başkanlığını kazananlar ise 1 Nisan itibarıyla kurul üyeliklerinden istifa edecek. Belediye Yasası’nda, belediye başkanlarının partilerin yönetim ve denetim organlarında görev alamayacağı hükmü yer alıyor. Başbakan Erdoğan, parti yönetiminde yalnızca AB Bakanlığı’na atanan Mevlüt Çavuşoğlu’dan boşalan genel başkan yardımcılığına bir atama yapacak. Gül: Çözüm bağımsız yargı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni yıl için “Hukuki sorunların çözüm yeri de kuşkusuz bağımsız yargıdır. Bağımsız ve tarafsız yargı olgusunu ve algısını zedeleyecek tavırlardan kaçınmak hepimizin görevidir” mesajı verdi. Gül yeni yıl mesajında özetle şunları kaydetti: “Sorunları hukukun üstünlüğü, adalet, şeffaflık gibi ilke ve değerlerin hâkim olduğu bir toplumsal ve siyasal ortamda, birbirimizi yaralamadan çözmemiz gerekiyor. Demokrasi güçler ayrılığına dayanan kurallar ve kurumlar rejimidir. Hiç kimse ve hiçbir organ kaynağını anayasadan almayan bir yetki kullanamaz. Yeni yılla birlikte, eski siyasi ve bürokratik alışkanlıkları geride bırakmalıyız. İktidarı değiştirmenin demokrasilerdeki adresi seçimlerdir. Hukuki sorunların çözüm yeri de kuşkusuz bağımsız yargıdır.” Öte yandan Gül, dün Başbakan Tayyip Erdoğan’ı kabul etti. Görüşmede son gelişmelerin ele alındığı bildirildi. Bakan karşılama kuyruğu Son kabine revizyonunda Gençlik ve Spor Bakanı olan Akif Çağatay Kılıç, dün Samsun’a geldi. Tarifeli uçakla gelen Bakan Kılıç’ı, Samsun Havalimanı’nda Vali Hüseyin Aksoy ile bürokratlar ve AKP Samsun İl Teşkilatı üyeleri ile vatandaşlar karşıladı. Bakan Kılıç’ın uçaktan inişinin ardından apronda uzun bir karşılama kuyruğu oluştu. Kendisini karşılamaya gelenlerle tek tek selamlaştı. Bir grup partili “Sayın bakanım yolun yolumuzdur. Yolun açık olsun” yazılı afiş açtı. Kurban edilmek üzere getirilen koçun kesilmesine Kılıç izin vermedi. Kılıç, “Allah inşallah mahcup etmesin. Bu onur Samsun’un. Halkımızın AKP’ye gösterdiği teveccüh ve güç Samsun’da iki milletvekili arasında bakanlık devir tesliminin olmasını sağlamıştır” dedi. Kılıç, uzun bir araç konvoyu ile havalimanından ayrıldı. (Fotoğraf: DHA) Tek gerçek seçenek! Yeni heyet inceleyecek İstanbul Haber Servisi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı AKP Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın “Milli orduya kumpas kurdular” yönündeki yazısının ardından Balyoz davası avukatlarının “yargılamanın yeniden yapılması” başvurusu üzerine İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talepleri değerlendirmek için yeni heyet oluşturabileceği belirtildi. Yeni heyetin mevzuata göre oluşturulmasının mümkün olduğu bildirildi. Balyoz Planı davasında aldıkları cezalar onanan emekli Tümamiraller Fikret Güneş ve Mücahit Şişlioğlu ile emekli Tuğamiraller İsmail Taylan, Hasan Hoşgit ve Hüseyin Hoşgit’in de aralarında bulunduğu 15 kişinin avukatı Nevzat Güleşen tarafından sunulan dilekçede, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Akdoğan’ın 24 Aralık’taki yazısına işaret edilerek Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 311. maddesine göre Balyoz Planı davası kapsamında Balyoz davasında avukatların ‘yeniden yargılama’ başvurularını değerlendirmek için bir heyet oluşturabileceği öğrenildi yargılanan tüm sanıkların yeniden yargılanması talep edildi. Dilekçeyi dosyaya koyan mahkemenin, diğer sanıkların da bu yönde dilekçe vermesini beklediği ve toplu başvurulardan sonra talepleri değerlendirmek üzere yeni bir heyet oluşturabileceği öğrenildi. Akdoğan’ın yazısının ardından MGK toplantısında Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in konuyu Erdoğan’a aktardığı ortaya çıkmıştı. Genelkurmay da yeni yargılamayı içeren bir açıklama yapmıştı. Dilekçede ‘yargıya sızma ve kumpas’ iddialarının Erdoğan tarafından bile dile getirildiğine dikkat çekildi İlker Başbuğ tahliyesini istedi CANAN COŞKUN Ergenekon davasında hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs ettiği gerekçesiyle müebbet hapis cezasına çarptırılan ve dava kapsamında iki yıldır tutuklu olan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un tutukluluk durumunun incelenerek “bihakkın” (hükümlüler için hak ederek tahliye) ya da sosyal konumu ve yaşam şartlarına uygun olarak “adli kontrol” uygulanarak tahliyesi istendi. Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer, Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dün, tahliye talebi dilekçesini sundu. Dilekçede, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son günlerde yap u İlker Başbuğ’un avukatı tarafından 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen tahliye dilekçesinde, ‘’Başbakan Erdoğan, günümüzde devlete, Emniyet ve yargıya sızılmış olduğunu beyan etti ve daha önce de devlet içinde devlet şeklinde nitelendirdi’’ denildi. tığı açıklamalara değinilerek şöyle denildi: “Gelinen noktada Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve personeline yönelik asılsız iddialar ve suçlamalar yöneltildiği herkes tarafından kabul ve beyan edilmektedir. Mahkemenizin görmekte olduğu tüm davaları birleştirmeden önce görülmekte olan ‘İnternet Andıcı’ davasında tanık olarak göstermiş olduğumuz Başbakan Erdoğan, günümüzde devlete, Emniyet ve yargıya sızılmış olduğunu beyan etti ve daha önce de dev let içinde devlet şeklinde nitelendirdi. Bu konuda mahkemeniz tanık olarak beyanlarını alsa idi bugün asıl suçlular ortaya çıkarılır, onların gerekçeli kararı yazılmakta olurdu.” Avukat İlkay Sezer dilekçede, İlker Başbuğ yönünden eğer bir yargılama yapılacaksa bunun Yüce Divan’da yapılması gerektiğini belirtti. Mahkemenin yargılamaya ilişkin kararını 5 Ağustos tarihinde açıklamasına rağmen gerekçesini hâlâ yazmadığına dikkat çeken Sezer, Sezer, Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) uyarınca en geç 20 Ağustos 2013’te dosyaya konulmuş olması gereken gerekçesinin halen konulmadığına vurgu yaptı. Özkök: Üstüme düşeni yaparım Haber Merkezi Cemaathükümet geriliminde, önce Yalçın Akdoğan “Ordumuza kumpas yapıldı” çıkışını yapmış, ardından bu çıkışa Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’den destek gelmişti. Yeniden yargılama konusundaki çağrılara bir destek de eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ten geldi. Vatan gazetesinden Güngör Mengi’ye konuşan Özkök, ikinci yargılama ihtimalinin gerçekleşeceği inancında olduğunu belirterek, üstüne düşen bir şey olursa yapacağını söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle