23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 TEMMUZ 2013 ÇARŞAMBA 14 HABERLER GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada sindirmiş olan ülkelerde! Bizde ise her gün AKP hükümetinin toplumsal sağduyuya ters düşen ya bir davranışına ya da bir bakanın yaşanan olaylara aykırı açıklamasına tanık olunuyor. Örneğin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; üstelik hükümet sözcüsü; polis şiddetinden ara sokaklara kaçan eylemci gençlerin üstüne yürüyen elinde palalı saldırının korkunç bir görüntü olduğunu söylüyor. Bu kent eşkıyasını mahkemenin serbest bırakmasını anlayamadığının altını çiziyor. Fakat; (a) elindeki palayla konuşanı polisin derdest edip gözaltına almayışına… (b) bu adamın adının ne savcılık, ne de mahkemedeki işlemlerde adının geçmemesine… (c) saldıranı serbest bırakan polis hakkında derhal soruşturma başlatılacağına değinmiyor bile… İçişleri Bakanı da soran, yazan olmadığı halde, alelacele palalı saldırganların AKP’li olmadığını söylüyor. İstanbul valisinin aynı gün anayasada herkesin önceden izin almadan silahsız toplantı ve gösteri yürüyüşü yapabileceği maddesine karşın... Gezi Parkı’nın açılışını yaparken altını çizerek olası eylemelerin tabii bilinen uygulamalarla mutlaka önleyeceklerini açıklamasındaki hikmet daha sonra ortaya çıkıyor. Meğer vali, anayasanın amir hükmüne karşın, olası eylemleri önleyecek önlemi önceden almış zaten. Gezi Parkı’nda toplanmak için çağrı yapan Taksim Dayanışması’nın, aralarında RTE ile görüşen Ali Çerkezoğlu ve diğer üyelerini gözaltına almış! HHH Şimdi iktidarın, bırakın demokrasiye aykırılığını devlet adabı ile ters düşen bir dizi uygulamaları eleştirilmiyor sorusu elbette akla takılıyor. Yanıt artık alışageldiğiz bir yanıt: Kim eleşirecek? Medya mı? Güldürmeyin insanı. Bu türden haberleri veriyor o kadar Ertesi gün ört ki ölem! Ana muhalefet mi? Gerektiği zaman gerektiği ölçülerde bu akla, mantığa sığmayan olayları Meclis’e getiriyor. Ertesi veya aynı gün başbakan bütün TV’lerde naklen yayımlanan demecinde olayların üstünü örtme çabasıyla; ne münasebetse, CHP’ye sen geçmişine bak da ondan sonra bu eleştirileri yap demeye gelen… kel alaka saldırılara girişiyor. HHH Sanki içerisi güllük gülistanlık! Ortadoğu’ya ABD’nin kuyruğunda nizam verecek ya! Aklı fikri Mısır’daki darbede. Mısır’daki müdahaleye darbe demeyen AB’yi ağır biçimde eleştiren RTE, bu tutumu ABD’den esirgiyor. AB’yi temel ilkelerine aykırı hareket etmekle suçluyor. Saygınlığınızı yitireceksiniz diyor. Ne ki Mısır, Arap Baharı konularında tam bir fikir birliğinde olduğu kadim dostu ABD’den aynı kategoride söz etmiyor. İçeri böyle... Dışarıya gelince... HHH Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu aynı içerikte ama ayrı havalarda. Mısır darbesini 28 Şubat’a benzetti. Bu benzetmeyle 28 Şubat’ın hâlâ dillerden düşmeyen bir sloganını anımsattı. Zamanın Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, 28 Şubat... “... Demokrasiye balans ayarıdır” demişti de... Anayasa Mahkemesi, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 102. nci maddesinde yer alan tutukluluk sürelerinin, bazı suçlar için iki katı olarak uygulanacağını belirten Terörle Mücadele Kanununun (TMK) 10. ncu maddesinin 5. nci fıkrasını iptal etti. Aynı zamanda iptal hükmünün, kararın Resmi Gazete’de yayınlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine de karar verdi. Anayasa Mahkemesi’nin kararları yasama, yürütme, idare ve yargı da dahil olmak üzere istisnasız herkesi bağlayıcıdır. Bu nedenle, mahkemenin iptal ettiği bir kanun maddesine dayanarak hiçbir mahkeme ya da hâkim tarafından işlem yapılamaz, yargısal karar verilemez. Peki ya yapılırsa ne olur? Hukuka ve anayasaya açıkça aykırılık oluşur. Kasten hukuka ve anayasaya aykırı işlem yapan bir kamu görevlisi, bunun gerektirdiği yasal sorumluluğu üstlenir. GÖRÜŞ AKIN ATALAY Avukat Anayasa Mahkemesi Kararının Sonuçları ettiği TMK’nin 10. ncu maddesinin 5. nci fıkrası sonucunda bir boşluk doğmuş mudur? Bu karar ne anlama geliyor? Anayasa Mahkemesi’nin iptal Hayır, zira iptal edilen bu hüküm zaten CMK’nin 102. nci maddesindeki genel düzenlemenin bir istisnasını oluşturuyordu. Yüksek mahkemenin iptal kararı sonrasında, artık CMK 102’deki genel düzenleme, suçları ne olursa olsun bütün tutukluluk durumları için uygulanacak kanun hükmü olacaktır. İptal hükmünün bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verilmesinin anlamı nedir? Yüksek mahkeme, bazı durumlarda bir kanun hükmünü anayasaya aykırı bulup iptal ederken, bu iptal nedeniyle hukuk düzeninde oluşacak kanun boşluğunu gözeterek, yasama organına bu boşluğu yeni bir kanun hükmüyle doldurması için süre tanır. Böylece, mahkemenin iptal kararını verdiği tarih ile yasama organınca o konuda yeni bir düzenleme yapılmasına kadar geçecek zaman içerisinde toplumsal yaşamda bir kural eksikliği, bir belirsizlik ya da boşluk doğmamış olur. Ancak bu durum kanun hükmünün iptal edilmesiyle bir belirsizlik ya da boşluğun doğması halinde söz konusudur. Eğer, yüksek mahkemece iptal edilen hüküm nedeniyle bir kanun boşluğu doğmayacak ise, başka bir deyişle iptal edilen hüküm yerine o olaya uygulanacak yürürlükte ve geçerli bir başka kanun hükmü mevcutsa, bu durumda boşluk doğmasından söz edilemez. Bu hallerde ise, iptal hükmünün yürürlüğe girmesi ve yasama organına yeni bir düzenleme yapması için bir süre de verilmez. O halde neden Anayasa Mahkemesi, bir yıllık bir süreye gerek duydu? Gerekçeli kararı görmeden yapılacak bütün yorumların eksik ve hatalı olması riskine karşın, bunun iki nedeni olabilir. Birincisi ve daha muhtemel olanı, yüksek mahkemenin bu iptal kararıyla birlikte, kamuoyunun yakından izlediği Ergenekon vb. davalarda yargılanan ve tutukluluk süresi beş yılı aşmış olan birçok sanık iptal kararının doğrudan sonucu olarak tahliye edilecekti ya da bu yargılamaları yürüten yargıçların bugüne kadar izlenen hukuksal tutumu dikkate alınarak şöyle demek daha doğru olacaktır, “tahliye edilmesi gerekecekti”. Yüksek mahkemenin üyeleri bu tahliyelerin sorumluluğunu doğrudan almak istemediler, bundan çekindiler. Oysa, bu tahliyeler hukuksal açıdan gerekliyse ki, yüksek mahkemeye göre böyle olduğunu söylemek çok yanlış olmaz işin siyasi algı ve sonuçlarından bağımsız olarak hukukun gereklerine göre hareket edilmeliydi. Zira, yüksek mahkemenin üyeleri siyasetçi değildir ve yurttaşlara seçmen gözüyle bakmaz; anayasaya, huku kun genel ilkelerine ve gereklerine göre kararlarını verirler. İkinci bir neden ise şu olabilir: Anayasanın 153/2 maddesine göre Anayasa Mahkemesi bir kanun hükmünü iptal ederken kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez. İşte, bu anayasal kuraldan yola çıkarak Anayasa Mahkemesi, TMK 10/5’i iptal ederken, artık bu maddede sayılan suçlardan yargılananların da genel tutukluluk sürelerine tabi olacak olması nedeniyle yeni bir uygulamaya yol açarak anayasaya aykırı davranmak istememiştir. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın karara ilişkin yorumu Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği bu kanun hükmünün geçmişini anımsamakta yarar var. CMK hükümet tasarısı olarak TBMM’ye gönderildiğinde, içinde böyle bir hüküm yoktu. TBMM Adalet Komisyonu’ndan çıkan tasarının son halinde de böyle bir hüküm yer almıyordu. O dönemde TBMM Adalet Komisyonu üyesi olan ve tasarının şekillenmesinde etkin bir rol üstlenip, ödül olarak bugün Başbakan yardımcılığı makamına kadar yükselen sayın Bekir Bozdağ’ın, tasarının TBMM Genel Kurulu’ndaki CMK 250252. nci maddelerinin görüşmeleri sırasında, gece yarısı birdenbire bir önerge vererek, bu düzenlemeyi kanuna sokan kişilerden olduğunu belirtmek gerekir. Bugün, yüksek mahkemenin iptal kararını isabetli bulduğunu söyleyen Bozdağ, iptal edilen hükmün yedi yıl önceki mimarlarından olduğunu unutmuşa benziyor. Buna alışkınız. Toplum sal belleğimizin zayıflığına güvenilerek bu türden çelişkiler siyaset sahnesinde çokça görülüyor. Ancak, Sayın Bozdağ’ın karara ilişkin bir başka yorumu daha var ki, hükümetin bu konudaki gerçek niyetini ortaya koyuyor: “Eğer Anayasa Mahkemesi 5 yılı kafi görseydi o zaman yürürlük için süre vermezdi. Tümünü iptal ederdi, derdi ki ‘iptal yayın tarihinde yürürlüğe girer’ der ve olur biterdi. Anayasa Mahkemesi’nin yürürlük için bir yıllık süreyi öngörmesi, 5 yılı yeterli görmediğini, 10 yılı da çok gördüğünü gösteriyor. Bunun makulü nedir, ne olur onu gerekçeli kararı gördükten sonra ancak kararlaştırabiliriz” Elbette, her toplumda Sayın Bozdağ gibi beş yıllık tutukluluk süresini az bulan ve bu fikrine, henüz gerekçesi açıklanmamış yüksek mahkeme kararını dayanak olarak sunan, hukukun değil ama dar siyasi çıkarların hizmetindeki hukukçular da olacaktır. Ama yüksek mahkemenin henüz gerekçesi yazılıp, açıklanmamış kararını, “mahkeme terör suçlarında 5 yıllık tutukluluk süresini yeterli görmüyor” şeklinde değerlendirmek de nereden çıkıyor? Bekir Bozdağ’ın bu görüşü elbette yüksek mahkemeyi bağlamaz. Ama bu değerlendirmenin sahibi kadar olmasa da, hiç gereği yokken, iptal hükmünü bir yıl sonra yürürlüğe girecek şekilde belirleyerek, bu değerlendirmeye fırsat ve zemin yaratan yüksek mahkeme üyeleri de sorumlu değil midir? Anayasaya aykırılığı yüksek mahkemece saptanmış ve bu nedenle iptal edilmiş, şeklen değilse bile maddi olarak hukuki meşruiyetini yitirmiş temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir kanun hükmünü uygulamaya devam etmek meşru, hukuki ve adil olabilir mi? Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatine göre hüküm vermekle ödevli olan (Anayasa madde 138) hâkimlerin, anayasa ve hukuku mu, yoksa bu ikisiyle çeliştiği yüksek mahkemece belirlenip iptal edilmiş kanun hükmünü mü gözeteceğini hep birlikte göreceğiz. Sonuç ‘Hâkimler tahliye kararı verebilir’ Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, 10 yıl tutukluluk süresinin iptal edilmesiyle ilgiyi yargıya bu mesajı verdi ARAŞTIRMA ‘En dindar ülke Türkiye’ Haber Merkezi Almanya’nın en büyük ve saygın vakıflarından olan Bertelsmann Vakfı’nın yaptığı araştırmada kendini “çok ya da oldukça dindar” olarak tanımlayanların başında Türklerin geldiği belirtildi. Bertelsmann Vakfı’nın “Din Monitörü 2013” isimli 5 yılda bir, 13 ülkede 14 bin kişinin fikri sorularak yapılan araştırmanın detayları Amerika’nın Sesi radyosunda yayınlandı. Deneklere yöneltilen “Hangi ölçüde dindarsınız” sorusuna Türklerin yüzde 82’si kendini ‘çok ya da oldukça dindar’ olarak nitelendirerek bu alanda birinci oldu. Türklerden sonra en dindar ikinci toplum; yüzde 74 oranla Brezilya, üçüncü sırada ise yüzde 70’le Hindistan yer aldı. Amerikalıların yüzde 67’si ve Almanların yüzde 57’si kendini dindar olarak tanımladı. HEM DELİL HEM ŞİKÂYET Aynı habere iki farklı yaklaşım şaşırttı Haber Merkezi Gazetemizde 20 Mayıs 2013 tarihinde Meltem Yılmaz imzasıyla yayımlanan “Gecenin Kimsesiz Kızları” başlıklı haber, aynı anda hem delil hem de şikâyet konusu oldu. Yetiştirme yurdunda büyüyen ve bir dönem gece hayatında dansçı olarak çalışan Sibel takma adlı genç kız, gazetemize yaptığı açıklamalarda, yetiştirme yurtlarından kaçan kızların büyük bir çoğunluğunun fuhuş sektörünün eline düştüğünü iddia ederek çevresindeki arkadaşlarının da benzer olayları yaşadığını söylemişti. Söz konusu haber, devam eden bir soruşturma dosyasına delil olarak girerek, habere imza atan Yılmaz’ın konuyla ilgili bilgisine başvuruldu. Ancak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, haberde, bakanlık hakkında kamuoyunu yanıltıcı, itibar zedeleyici, her türlü hukuksal mesnetten uzak ifadelere yer verildiğini iddia ederek, “Yayın yoluyla hakaret” gerekçesiyle Yılmaz’dan şikâyetçi oldu. Ortodoks kilisesinden hoşgörü dersi Antakya Ortodoks Kilisesi Cemaat Vakfı, hem kilisenin önüne astığı parkartla hem de yayımladığı mesajla ramazanın gelişini kutladı. Antakya Ortodoks Kilisesi Cemaat Vakfı Başkanı Fadi Hurigil, yayımladığı kutlama mesajında, “Büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu kadim kentte, Müslüman kardeşlerimizin ramazan ayına girmiş olmasının coşkusunu yaşıyoruz. Bu güzelliklerin, huzurun, kardeşliğin hiç bitmemesi, sonsuza kadar sürmesini, en kötü günümüzün bayram tadında olmasını temenni ediyorum. Her yıl olduğu gibi bu yıl da kilisemizin bulunduğu Hürriyet Caddesi’ne astığımız pankart ile Müslüman âleminin ramazan ayını kutlayacağız. Bu pankart ramazan ayı süresince caddemizde asılı kalacaktır. Müslüman kardeşlerimizin oruç ve diğer dini vecibelerini yerine getirerek Allah’a itaatlerini derinleştirme fırsatını veren bu özel zamanda, huzur ve sükunetin dünyaya hâkim olmasını temenni ediyorum” dedi. Fotoğraf: MEHMET ALİ SOLAK ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, terör ve örgütlü suçlarda tutukluluk süresini 10 yıla uzatan Terörle Mücadele Yasası’nın 10. maddesindeki hükmen iptal edilmesine ilişkin, “10 yıl kuralı, bir yıl daha yürürlükte olmakla birlikte hâkimler tahliye kararı verebilirler” dedi. Milliyet gazetesine konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, verilen kararın gerekçesiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Kılıç, “Anayasa Mahkemesi’nin kararı belli oldu. Mahkeme, 10 yıllık sürenin anayasaya aykırı olduğunu tespit etti ve oybirliğiyle iptal kararı verdi. Hâkimler, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararını bildikleri için gereğini yaparlar. Buna engel bir durum yok. Hâkim takdirinde bir konudur. İsterlerse bu kararı dikkate alarak ve diğer şartları da gözeterek tahliye edebilirler. 10 yıl kuralı, bir yıl daha yürürlükte olmakla birlikte hâkimler tahliye kararı verebilirler” görüşünü kaydetti. Yeni düzenleme konusunda Meclis’e verilen bir yıllık süreye değinen Kılıç, “Bu süre, eğer yasama organı yeni bir düzenleme ihtiyacı duyuyorsa bunu yapabilmesi içindir. Meclis bu süre içinde yeniden düzenleme yapabilir veya yapmayabilir. Bu yasama organının duyacağı ihtiyaca bağlı. Eğer düzenleme yapma ihtiyacı duyuyorsa bir yıllık süre içinde bunu her zaman yapabilir. Bir yıl beklemesi de şart değil, hemen de yapabilir. Bu duyduğu ihtiyaca bağlı” dedi. ‘Meclis de beklemeyebilir’ Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç’ın ‘uzun tutukluluk’ açıklamasına muhalefetten destek Açlık grevi destekçilerine tahliye İstanbul Haber Servisi Anadilinde savunma hakkı ve tecridin kaldırılması için cezaevlerinde geçen sene başlatılan açlık grevlerine destek verdikleri için tutuklanan 12 kişi tahliye edildi. Binlerce Kürt siyasi tutuklunun geçen yıl yaptığı açlık grevine destek amacıyla 30 Ekim 2012’de Okmeydanı’nda eylem düzenledikleri için silahlı terör örgütüne üye oldukları suçlamasıyla 252 gündür tutuklu yargılanan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) ve Darıca Kültür Derneği üyesi 12 kişi tahliye edildi. 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşma öncesi BDP, SYKP ve Darıca Kültür Derneği üyeleri basın açıklaması yaptı. “30 Ekim tutsaklarına özgürlük” pankartı açan grup adına açıklama yapan Sevgi Çolak, 30 Ekim günü 12 kişinin hukuksuzca tutuklandığını ifade etti. Tutuklular derhal serbest bırakılmalı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın uzun tukukluluk kararı konusunda yeni yasal düzenleme için 1 yıl beklenmesine gerek olmadığı, mahkemelerin tahliye kararını her an verebileceği yönündeki açıklamalarına muhalefetten destek geldi. Anayasa Mahkemesi’nin 10 yılı bulan uzun tutukluluk süreleriyle ilgili yasayı iptal etmesinin ardından mahkeme başkanı Haşim Kılıç’ın, yargıçların, tahliyeler için hükümete yeni düzenleme yapmak için tanınan 1 yıllık süreyi beklemesine gerek olmadığı yönündeki sözleri Meclis’te de tartışıldı. BDP, “Bağımsız yargının sorunlarının araştırılması” için Danışma Kurulu önerisi verdi. Önerge üzerinde söz alan BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Anayasa Mahkemesi’nin, uzun tutuklu luklar konusunda bireysel başvuru yoluyla yapılan başvurularda AİHM içtihatlarını dikkate alarak, uzun tutukluları kabul edilemez bulduğuna işaret etti. Yüksek mahkemenin son olarak da özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) baktığı Terörle Mücadele Yasası kaynaklı suçlarla ilgili yargılamalarda tutukluluk süresini 10 yıla çıkaran yasayı iptal ettiğini anımsatan Kaplan, hükümetin bu konuda derhal yasal düzenleme yapması gerektiğine işaret etti. Hükümetin yeni düzenleme için 1 yıllık süreyi beklemesine gerek olmadığına dikkat çeken Kaplan, “Adalet söz konusu olduğunda vicdanın, duyarlılığın devreye girmesi lazım. Çünkü adalet, ertelenemez, ötelenemez bir şey. Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararını yazar, yazmaz. Ama hükümetin bu düzenlemeyle ilgili teklifinin hemen Meclis’e getirmesi lazım” dedi. AKP Grup Başkanvekili Ahmet Aydın ise tutuklamayı asla savunmadıklarını ileri sürerek “Tutukluluk konusundaki karar hâkimlerin takdiridir. Mahkeme isterse tutuklu yargılar, isterse tutuksuz yargılar” görüşünü sevundu. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ise Haşim Kılıç’ın açıklamalarını olumlu bulduğunu belirterek “Bu yeni bir şey değil. Olması gereken budur. Orta yerde Anayasa Mahkemesi kararı var. Bağlayıcı bir karar, hükmedici bir karar ve bütün hâkimlerin, mahkemelerin bu kararın gereğini yapması lazım. Başkan’ın açıklaması doğrudur. Hukuk normlarına uygundur. Umarım gereği yapılır” diye konuştu. Mağduriyetlerin önlenmesi için mahkemelerin de derhal tahliye kararı vermesi gerektiğini ifade eden Altay, “Aslında Yüksek mahkemenin kararı, bu konudaki kararı artık hâkimin takdirine bırakmıyor, mahkemelerin derhal AYM kararının gereğini yapması gerekiyor” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle